“Yalan ve Algılar ” Bir Kültür Olmuş
Yalan ve Algı ne demektir ne işe yarar neden yapılır bu yazı dizimizde bu konuyu inceleyeceğiz.
Yalan ve algılar,” geniş halk kitlelerini operasyonlarla kandırmakta, “dezenformasyon ve manipülasyonlarla” olayları saptırarak gerçekmiş gibi sunulmaktadır.
Algı oluşturmada bir yalanı ne kadar uzun süre gündemde tutarlarsa, insanlar da o kadar fazla inanmaya hazır duruma geldi.
Dahası.
Büyük yalanlar, küçük yalanlara göre daha çabuk “ etkisini” göstermektedir.
Haklı çıkmak için her şeyi “inkâr etme,” karşı tarafı “suçlama” düsturu, canlı ve diri tutulmaktadır.
“Yalancılık,” Dünya kurulduğundan bu yana var olan bir olgudur.
Yalan binlerce yıldır edebiyatın, felsefenin, psikolojinin ve popüler kültürün ilgi alanı olageldi.
“Algı dediğimiz kavram,” duyu organlarının uyarılmaları sonucunda meydana gelen sinyallerin yönlendirilmesi sayesinde oluşuyor.
Çağımızda bu durum öylesine yaygın hale geldi ki doğrularla yalanlar adeta iç içe girmiş.
Kim yalan söylüyor, kim doğru söylüyor ayırt edilemez hale geldi.
Günümüzde “yalan ve algılar,” televizyonlarda, internette ve sosyal medyada tüm hızıyla etkilerini gösteriyor.
“Yalan ve algıda,” ilk sözü kim ne kadar güçlü ve bağırarak söylerse, taraftarı daha fazla olmaktadır.
Onlar için önemli olan “doğrular değil,” taraftarı olan insanları tatmin etmek ve rahatlatmaktır.
“Kitle iletişimin ve sosyal medyanın” bu kadar yaygın olduğu bu dönemde gerçek ve doğru habere ulaşmak adeta imkânsız hale geldi.
Yalan ve algı, “gayrı meşru olmaktan çıkmış, meşru hale gelmiş…”
Kendi çıkarları uğruna “her türlü yalan ve algılar, yegâne araç haline” gelmiş durumda.
Bu algılar sayesinde kendilerini gündemde tutmakta ve beyinleri karıştırmakta oldukça mahirler.
Nasıl olsa taraftarları her şeye ”kanıyor ve inanıyor” diyerek yalan ve algılar rahatlıkla yapılıyor.
Eskiden savaşın gücü ”top-tüfekti.”
Şimdi ise, “teknoloji ve iletişim araçları” bunların yerini almış.
“Korkunç bir yalan furyası, algı operasyonları, karalama kampanyaları, kötüleme ve şeytanlaştırma politikaları” her tarafı sarmış durumda…
Toplum, ahlaki her yönden derin yaralar alıyor.
Kimin umurunda?..
“Ayrışmalar, kamplaşmalar, ötekileşmeler ve husumetler” derinleştikçe derinleşiyor…
Ne yazık ki bu ahlaksız anlayışı çok yoğun bir şekilde uygulanmakta, başta “politikacılar olmak üzere, basında, ticarette ve gençler arasında” var gücüyle etkisini göstermektedir.
Günümüzde aşağı yukarı pek çok insan yalan söylüyor.
Özellikle vicdanı sorumluluğu olmayan “seküler kesim,” bunu daha fazla yapıyor.
Anlayacağınız her birimiz “yalanın, algının, dezenformasyonun ve manipilasyonun” bombardımanı altındayız!..
İşin garip tarafı, bu kadar “yalan ve algıya” hazır koca bir kitle var (!..)
Adeta “yalan ve algılara” bağımlı hale gelmişler…
Kendi partileri, kendi liderleri, kendi taraftarları ne söylerlerse, hemen inanmaya ve kabul etmeye hazırlar.
Yapılan ilmi araştırmalara göre; insan beyni yalan söyledikçe, “utanma ve hayâ duygusu” özelliğini yitiriyor.
Bununla birlikte, “güveni, sadakati ve huzuru” da alıp götürüyor.
Cem karaca’nın dediği gibi; “Bindik bir alamete, giyoz kıyamete.”
Bakalım bunun sonu nereye varacak?..
Allah, sonumuzu hayreylesin…
Mustafa K.TOPALOĞLU
Eğitimci-Araştırmacı
8.11.2025
ترجمة من التركية إلى العربية: 👇
الكَذِبُ وَالإِدرَاكُ الزَّائِف… أَصْبَحَا ثَقَافَةً
ما الكذبُ؟ وما الإِدراكُ الزائفُ؟ وما الغايةُ من ورائهما؟
هذا ما سنحاولُ بحثَه في هذه السلسلة من المقالات.
فالكذبُ والإدراكاتُ الموجَّهةُ باتا وسيلتين لخداعِ الجماهير العريضة،
يُستَخدَمان في التلاعبِ بالأحداث عبرَ التضليل والتزييف الإعلاميّ،
حتى تُعرَض الأكاذيبُ في ثوبِ الحقيقة.
كلّما طالَ بقاءُ الكذبةِ على ألسنةِ الناس،
ازدادَ استعدادُهم لتصديقها، وتَحوَّل الوهمُ إلى يقينٍ!
بل الأعجبُ أن الكذباتِ الكبرى أسرعُ تأثيرًا من الصغرى.
وشعارُهم الدائم: أنكِرْ كلَّ شيء، واتَّهِمْ غيرَك، لتبدو بريئًا وصادقًا!
منذ أن وُجِد الإنسانُ على هذه الأرض، وُجِد معه الكذب.
لقد شغل الكذبُ عقولَ الأدباءِ والفلاسفةِ وعلماءِ النفسِ عبرَ القرون،
كما أصبح مادّةً خصبةً في ميادين الثقافة الشعبية.
أما ما نُسميه اليوم “الإدراك”، فهو في أصلهِ إشاراتٌ حسّيةٌ تتولّدُ
عن مثيراتٍ تُوجّهُها الحواس، ثم يُعيدُها الذهنُ في صورةٍ من الصور.
وفي عصرنا هذا، تَشابكَ الصدقُ مع الكذبِ حتى صارَ من العسيرِ التمييزُ بينهما.
فمن يقولُ الحقّ؟ ومن يُزيّفُه؟ – الأمرُ باتَ مُبهَمًا.
اليومَ نرى الكذبَ والإدراكَ الموجَّهَ يمارسانِ سلطانهما
في التلفاز، والإنترنت، ووسائل التواصل الاجتماعيّ بلا هوادة.
في ميدان “الكذب والإدراك”، من يرفعُ صوته أولًا وأقوى،
فهو الذي يحظى بعددٍ أكبر من الأنصار.
ولا يَهُمُّهُم أن تكون الحقيقةُ معهم، بل أن يُرضوا أتباعهم ويُسكّنوهم بالوهم.
وفي زمنٍ استبدّت فيه وسائلُ الإعلام والتواصل بكلّ زاويةٍ من حياتنا،
غدت الحقيقةُ الصافيةُ نادرةً كالمعدن النفيس، بل شبهَ مستحيلة المنال.
لقد خرجَ الكذبُ والإدراكُ الموجَّهُ من دائرةِ الحرام،
ودخلا في عُرفِ كثيرين في دائرةِ “المباح والمألوف”!
وصارَ الكذبُ عندَهم وسيلةً مشروعةً لتحقيقِ المصلحة،
وأضحى الإِدراكُ الزائفُ أداةً ناجعةً في تضليل العقول وتشويشِ الوعي.
بفضل هذه الإدراكاتِ المصطنعة،
أضحى البعضُ بارعًا في صناعةِ الحدثِ واحتلالِ المشهدِ والتأثيرِ في العقول.
وكأنهم يقولون: ما دامَ أنصارُنا يُصدّقون كلَّ ما نقول، فلا خوفَ علينا!
كانت الحربُ يومًا تقومُ على المدافعِ والبنادق،
أما اليومَ فأسلحتُها التقنيةُ ووسائلُ الاتصال،
وأمواجُ الأكاذيبِ العاتية،
وحملاتُ التشويهِ والتخوينِ والشيطنةِ قد غمرت كلَّ مكان.
لقد أصيبَ المجتمعُ بجراحٍ أخلاقيةٍ عميقة،
ولكن… من يُبالي؟
تتسعُ دوائرُ الانقسامِ والخصومةِ والبغضاءِ يومًا بعدَ يوم،
ويترسّخُ هذا الفسادُ الأخلاقيّ بين الساسةِ والإعلاميين،
وفي عالمِ التجارةِ، بل بين الشبابِ أنفسِهم أيضًا.
وأصبحَ الكذبُ عند كثيرٍ من الناس عادةً يوميّة.
وخاصّةً عند من نُزِعَ من قلوبهم وازعُ الضمير،
من أولئك الذين استبدلت بهم الدنيا قيمَ السماء.
نحنُ اليومَ نعيشُ في قصفٍ متواصلٍ من الأكاذيبِ والإدراكاتِ المضلّلة،
وقلوبُ الناسِ أضحت مهيّأةً لتلقّيها كما يُتلقّى الإدمان!
كأنّهم قد أُسِروا في سجنِ الوهم،
يُصدّقون كلَّ ما يصدرُ عن حزبهم، أو زعيمهم، أو إعلامهم، بلا تردّد.
وقد أثبتت الدراساتُ العلميةُ أن دماغَ الإنسان،
كلّما اعتادَ الكذبَ، فقدَ شيئًا فشيئًا حياءَهُ وخجله،
وفي الوقتِ نفسه، يفقدُ الثقةَ والوفاءَ والسكينة.
وكما قال الفنانُ “جَم كَرَاجَا”:
ركبنا مركبًا لا نعلمُ إلى أين يمضي بنا،
ولعلّه يسيرُ نحو القيامة!
فإلى أين المَصير؟
اللهمّ اجعل خاتمتنا خيرًا، واحفظْنا من فتنةِ الكذبِ والإدراكِ المضلِّل…
مصطفى ك. طوبال أوغلو
باحثٌ تربويّ
٨ نوفمبر ٢٠٢٥
المترجم: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو