Gerçek Alim Böyle Olmalı ..
İzzeddîn el-Kassâm (rahimehullâh) şöyle buyurur:
“Yirmi yıl boyunca akîde ilmini öğrendim; ardından yirmi yıl da insanlara öğrettim, ders verdim.
Ne var ki, bir gün cihâd çağrısı yapıldı; ezanlar yükseldi, biz de düşmanla yüzleşmeye doğru yola çıktık.
Fakat silah sesleri, top gürültüleri yükselince, bir anda neye uğradığımı şaşırdım; sırtımı dönmüş, kaçıyor halde buldum kendimi.
Büyük bir hüzün çöktü içime… ‘Bunca ilme sahip olan ben, ilk karşılaşmada nasıl olur da kaçabilirim?’ diye hayıflandım.
O gece sabaha kadar namaz kıldım; Rabbime niyazda bulundum, ihlâs ve sebat diledim.
Yaptığımın mahcubiyetini duyarak Allah’tan özür diledim.
Ardından yönümü düşmana çevirdim, tek başıma çarpıştım. Nihayetinde, onlar kaçan taraf oldu.
İşte o zaman anladım ki:
Benim Rabbimle aramdaki bağı kuvvetli kılan şey; kitaplarım, derslerim ve ilmim değil…
Sadık imanım ve derin takvâmdır.”
Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
28.07.2025 OF
Mütercimin Notu: 👇
İzzeddîn el-Kassâm (1882–1935), Suriye’nin Lazkiye bölgesinde doğmuş, Ezher’de eğitim görmüş bir âlim ve mücahiddir. Hem ilmî derinliği hem de sahadaki direnişiyle tanınır. Önce Fransızlara, sonra da Filistin’de İngiliz mandasına ve Siyonist yerleşimcilere karşı fiilî mücadele vermiştir.
Bu kıssa, onun hayatında ilmin pratiğe dönüşmesi sürecini temsil eder. El-Kassâm sadece bir vaiz veya medrese hocası değil, gerektiğinde silaha sarılan, sahada direnişe öncülük eden bir mücahiddi. Burada anlattığı iç muhasebe ise; ilimle amel etmenin, bilgiyle ihlâsı birleştirmenin ne kadar çetin bir imtihan olduğunu gösterir.
📌 Verilen Mesaj Nedir?
Bu metinle verilen ana mesaj şudur:
İlim, ancak takvâ ile anlam kazanır.
Sözle sınırı geçenler, fiille geri durursa; ilmin ruhu eksik kalır.
İhlâs, korkuya galip geldiğinde gerçek direniş başlar.
İzzeddîn el-Kassâm’ın bu samimî itirafı, ilim ehline ve özellikle sadece sözde kalan bir dindarlıkla yetinenlere karşı ciddi bir uyarı niteliğindedir. Direnişin, ilmin, kulluğun ve cihâdın yalnızca zahirî şekliyle değil, bâtınî samimiyetle birleştiğinde hakiki bir değere ulaştığını haykırır. (Ahmet Ziya)
”قال عز الدين القسا م رحمه الله
قد تعلّمت العقيدة 20 عامًا ودرّستها وعلّمتها للناس 20 عامًا أُخرى .
فلمّا أذّن المؤذن للجهاد وذهبنا لملاقاة العدو إذا بي أولي دبري هارباً مع صوت الرصاص والمدافع .
وحزنت لنفسي كثيراً كيف أنا العالِم الكبير أهرب مع أول مواجهـه.
حتى أخذت أُصلّي طوال الليل أسال اللّٰـه الإخلاص والثبات واعتذرت إلى اللّٰـه ما فعلت ثم يممت وجهي ناحية العدو وقاتلتهم وحدي فترة حتى ولوّا هاربين من أمامي . فعلمت وقتها أن ما بيني وبين اللّٰـه هو إيماني وتقواي وليس كتبي ودروسي وعلمي الشرعي“
ملاحظة المترجم: 👇
عزّ الدين القسّام (1882–1935) هو عالمٌ ومجاهدٌ وُلِدَ في منطقة اللاذقيّة بسوريا، وتلقّى تعليمه في الأزهر الشريف. وقد عُرِف بعمق علمه وثباته في ميادين المقاومة. جاهد أوّلًا ضدّ الاحتلال الفرنسي، ثمّ واصل نضاله في فلسطين ضدّ الانتداب البريطاني والمستوطنين الصهاينة.
وتُعدُّ هذه القصّة مثالًا ناطقًا في سيرة القسّام على تحوُّل العلم من النظر إلى العمل، ومن القول إلى الفعل. فالقسّام لم يكن مجرّد واعظٍ أو مدرّسٍ في حلقات الدروس، بل كان عند الحاجة يحمل السلاح ويتقدّم صفوف المقاومة. وما رواه في هذه الحكاية من محاسبةٍ للنفس إنّما يكشف عن عمق الاختبار بين العلم والعمل، وبين المعرفة والإخلاص.
📌 فما هي الرسالة المستفادة من هذا النص؟
الرسالة الجوهريّة التي يبعثها هذا الكلام هي:
إنّ العلم لا يُثمر إلّا إذا اقترن بالتقوى.
ومن تجاوز الحدود بالكلام وتخلّف عن الميدان بالفعل، فقد فرّغ العلم من روحه.
وحين ينتصر الإخلاص على الخوف، يبدأ الجهاد الحقيقي.
وإنّ هذا الاعتراف الصادق من عزّ الدين القسّام يُعدّ تنبيهًا بالغًا لأهل العلم، وخاصّةً لمن يكتفون بالتديّن القوليّ دون ممارسةٍ حقيقيّةٍ في الواقع. فالمقاومة، والعلم، والعبادة، والجهاد لا تكتسب قيمتها الحقّة إلّا إذا امتزج ظاهرها بصدق الباطن، واتّحد القول بالعمل. أحمد ضياء