Muhterem Yaşar Kandemir Hocamızla Vahhabilik Uzerine Bir Hatira
Muhterem Yaşar Kandemir Hocamıza,
Ali Hüsrevoğlu kardeşimiz, YİE de sınıf arkadaşım idi. Samimi ve sevdiğim bir arkadaşımızdır. M. İfsatoğlu proje şahsiyetlerden biri olması sebebi ile cevap vermeye değmez, şahsiyetsiz, zihnini ve kalemini kiraya vermiş seviyesiz bir mahlûktur…
Yazıda vahhabileri de zikretmiş fakat vahhabilerin bugünkü durumunu bilmediğini zannettiğim için, daha önce Ali Sütçü isimli arkadaşa yazdığım bir notu, bu vesile ile sizinle de paylaşmayı faydalı gördüm.
Bir Whatsap gurubundaki bu arkadaşa, vahhabilerle ilgili şöyle bir not yazmıştım:
[Değerli Kardeşim, Bilgi eksikliği, aldatılmanın ve kullanılmanın temel zeminini oluşturuyor…
Vahhabilik, İngilizlerin besleyip üreterek yetiştirdiği, O dönemin İŞİD’i mesabesinde, bir örgütlenmedir. Osmanlı’ya karşı kullanılmış; Osmanlı’nın yıkılmasından sonra, rolü önemli ölçüde azalmış olsa da Suudi devletini oluşturan iki Aileden biri olmaları sebebi ile Diyanet ve Adliye teşkilatı kendilerine tevdi edilmesi yüzünden sorumluluk üstlenmiş, farklı bir evrim geçirerek yeni bir yapılanma ve fikir cereyanı olarak ortaya çıkmışlardır…
Bu yapılanma, bizim İHL ni kuranların kötü niyetli olmasına rağmen hayra doğru evirilip gelişmesi gibi, zamanla samimi, mütedeyyin bir kitle de oluşmasına yol açmıştır…
ABD, İngiltere ve İsrail’in temsil ettiği Siyonist şer güçler, oluşan bu samimi fakat şartlanmış mütedeyyin kitleden bile rahatsız oldular. Bu sebeple Suudi Arabistan’ın öncülüğünde kurmayı planladıkları yeni hilafet örgütlenmesine mani görüp tasfiye etmeye karar verdiler. Çünkü böyle bağnaz bir fikir cereyanını, İslam Dünyasının cazip bulmayacağı, kabul edip tabi olmayacağı açık ve net olarak biliniyordu. Bunun yerine FETÖ benzeri ılımlı İslam anlayışını yerleştirip canlandırmaya hız verdiler. Bu görevi Muhammed b. Selman yürütüyor. Vahhabilerden ilim ehli, samimi ve mütedeyyin olup kullanamayacaklarına inandıkları kişileri hapsettiler. İngiliz ajanlığını sürdürebilecek tıynette olan vahhabileri ise, yeni rollerini, hem de vahhabi düşmanı olarak, sürdürmeye memur kıldılar. Eski vahhabiler, yeni ılımlı İslamcılar, samimi vahhabi anlayışı olarak ortaya çıkan eski yol arkadaşlarını tasfiye etmekte öncülük ediyorlar…
Medrese mollası arkadaşınız gibi, bildiklerini güncelleme imkânı olmayan, iyi niyetli fakat kullanılmaya açık kişileri de, vahhabi düşmanlığı oyunu ile aldatıp, tahrik ederek uyanışı ve dayanışmayı engellemeyi başarıyor ve kötü niyetlerine alet edebiliyorlar…
Biliyorsunuz Türkiye’deki Işıkçılar da İngiliz üretimi bir fikir cereyanı ve vahhabilik düşmanlığı yapmakla görevlendirilmiş bir guruptur…
Medrese mollası arkadaşınızı müjdeleyin, S.Arabistan vahhabiliği kökten kazımaya kararlı Muhammed b. Selman’ın kontrolünde, onlara yardımcı olmak isterse hemen gidip ekibe katılabilir. İngiliz ajanı vahhabiler de vahhabilik düşmanı olarak, Muhammed b. Selman ile el ele, kol kola, yeni ılımlı İslam’ı temsil ediyorlar…
Ben 41 senedir Mekke oturumlu olarak Türkiye’den daha iyi bildiğim bu fikir cereyanları hakkında gerçeklerle bağdaşmayan yanlışları nasıl yayıp ümmetin birleşmesine engel olduklarını çok iyi biliyorum…
Sana yaşadığım ilginç bir hatıramı aktararak konuyu noktalayayım:
İsmail Ağa cemaatinin öncüsü ve şeyhi Hacı Mahmut Efendi, bizim aile dostumuz olup, aynı hocadan okuduğumuz için de özel hukukumuz olan bir hocamızdır. Kendisini sever sayarım. O da beni sever. Üç defa benim misafirim olarak hac yaptık. Beraber umre de yaptık. Bir gün Mekke’de iken onu samimi, ilim ehli bir Vahhabi ile tanıştırdım fakat Vahhabi onun mutasavvıf olduğunu bilmediği gibi, O da muhatabının vahhabi olduğunu bilmiyordu. Bir müddet sohbet ettik; birbirini çok sevdiklerini ifade edip davetleştiler. Vahhabi olan hoca “Hacı Mahmut efendiyi çok sevdiğini, onun gibi yüz kişi daha olsa Türkiye’yi değiştirebileceklerini” söyledi ve hoca efendiyi ısrarla evine davet etti. Hoca efendi de duygulanmış ve ona bilmukabele iltifatta bulunarak İstanbul’a davet etmişti. Ayrılık vakti gelip vedalaşmak için ayağa kalkınca, Hacı Mahmut efendinin tasavvuf şeyhi olduğunu Vahhabi hocaya söyledim. Şaşırmış ve inanamamıştı. Kezalik Hacı Mahmut efendiye de bu hocanın Vahhabi olduğunu söyleyince hayretini gizleyememişti. Çünkü uzaktan duydukları ile birbirlerinin düşüncelerini tanıyor ve biliyorlardı; oturup konuşarak hiç tanışmamışlardı.
Tanışınca da birbirlerini sevdiklerini söyleyebiliyor; itham etmeye bile ihtiyaç duymuyorlardı…
İLGİNÇ DEĞİL Mİ..?
25.03.2020
Ahmet Ziya İbrahimoğlu ]
Selam ve hürmetlerimi arzediyorum muhterem Hocam…
08.04.2020
Ahmet Ziya İbrahimoğlu