Savunma Sanayiini Türkiye ve Suriye’de Aynı Güçler mi Engelledi?
Suriye’nin, Amerikan ve Sovyetlerden Önce Yönlendirilmiş Füze Üretme Teşebbüsü ..
Dr. Ma‘ruf ed-Devvâlibî, Obeikan Kitabevi tarafından yayımlanan hatıratının 187. sayfasında şöyle anlatır:
“İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarında, Hac Emin el-Hüseynî’nin aracılığıyla, Almanya’da füze üreten bazı Alman bilim adamları Şam’a getirildi ve Cumhurbaşkanı Şükrî el-Kuvvetlî’ye takdim edildi.
Bu bilim adamları, Berlin’de füzeleri geliştirmiş, daha sonra fabrikaları bombalanıp savaş sona erince, on yedi tanesi gizlice Suriye’ye kaçırılmıştı.
Onlarla evimde, Suriye hesabına füze üretimi için bir anlaşma yaptık.
O günlerde ne Amerika’nın ne de Sovyetler Birliği’nin bu nitelikte füzeleri vardı.
Herkes bu Alman uzmanları arıyordu; onlar ise Yahudilere düşmanlık besliyor, sadece yiyecek, içecek ve geçim masrafları karşılığında bilgi ve tecrübelerini sunmayı kabul ediyorlardı.”
“Anlaşma sırasında bize: Yönlendirilmiş kara-kara füzelerimiz, kara-deniz füzelerimiz var, dediler. Biz ise uçaklara karşı kara-hava füzesini tercih ettik.
Bunun yalnızca bazı özel makineler ve yüzlerce yedek parçayla üretilebileceğini, mühendislik çizimlerinin hazır olduğunu söylediler; ancak parçaların ısıya dayanıklılığını ölçmek için bazı özel test makinelerine ihtiyaçları vardı; zira alaşımın karışması füzeyi bozar.”
“İstedikleri makineleri sağladık, yüzlerce yedek parça temin ettik. Kendilerine Kuneytira ile Beyrut arasında bir arazi ve deneme için bir sinema salonu verdik.
Orada yirmi beş füze monte ettiler.
Fakat denemeler sırasında ilk hükümetimde bana darbe yapıldı ve hapse atıldım.
Edib Şişekli’nin Amerikan istihbaratı ile bağlantılı olduğunu bilmiyorduk.
Alman uzmanlar, füze üretimi için gerekli bütün evrak ve belgeleri bize teslim etmiş ve ‘Bu sırlar ne Amerikalılar ne de Sovyetler tarafından bilinmektedir, siz saklamakla sorumlusunuz’ demişlerdi.”
“Şişekli’nin kaçışından sonra Haşim el-Etâsî, benim Millî Savunma Bakanı olmamda ısrar etti.
İlk iş olarak Genelkurmay Başkanı Şevket Şükeyr’e bu uzmanları sordum.
‘Yalancılar, kaçtılar; yalnızca başkanları kaldı’ dedi.
Başkanlarını çağırdım; ‘Kaçmadılar,’ dedi, ‘Sizi tutukladıktan sonra askerler evlerimizi bastı, bütün belgeleri götürdüler.
Sizde bu belgeleri anlayacak bir mühendis dahi olmadığından, deneyler tamamlanınca onları ülkeden gönderdim’.”
“Şevket Şükeyr’e denemelerin yapılıp yapılmadığını sordum.
‘Başarısız oldu’ dedi.
Uzmanların başına sorduk; ‘Yirmi beş füzenin on beşi elimizde, denemelerin sürmesini istiyorum’ dedi.
Denemelerin yapılmasında ısrar ettim.
Şükeyr, ‘Bu tehlikelidir’ diyerek engellemeye kalkıştı.
‘Füzeleri getiren benim, denemeleri de ben yapacağım, isteyen uzakta dursun’ dedim.”
“Uzmanı, fabrikanın bulunduğu vadiye gönderdim; beraberinde Şevket Şükeyr olduğu hâlde gittim.
Genelkurmay Başkanı oydu, ben ise Millî Savunma Bakanıydım.
Deneme yeri olan sinema salonuna girdik; füzelerin nasıl yerden fırlatıldığını, uçağı sağa sola takip ettiğini gördük.
Denemeler filme alındı ve başarı belgelendi.
İki füze daha Suriye ordusunun gözetiminde fırlatıldı ve infilâk etti.
Şevket Şükeyr, ‘İlk kez başarıya ulaştı’ diye iddia etti.
Alman uzman ise: ‘Nasıl ilk kez olur? Filmler ortada, başarı sabittir. Eğer başarısız olsaydı, dünyanın en güvenilir silah şirketlerinden Spansiver bu sırları satın alır mıydı?’ dedi.”
“Savunma Bakanlığı’nda Şevket Şükeyr’e: ‘Füzeler başarısız dedin, oysa başarılı olduklarını biliyor ve buna rağmen sırrını Spansiver’e sattın; bu büyük şirket başarısız silah mı satın alır?’ dedim.
Utancından yüzü kırmızı fesin rengine döndü ve: ‘Evet, yakalandım; üretimi pahalı gördüm, satalım dedim’ cevabını verdi.
‘Bunu satmaya sen mi yetkilisin, Cumhurbaşkanından onay aldın mı?’ dedim.
‘Hayır’ dedi.
Aynı gece bana yeniden darbe yapıldı ve tekrar hapse atıldım.”
“1951’de Suriye’de ilk tank fabrikasını da ben kurmuştum; hapisten çıkınca sordum, fabrikanın musluk üretimine çevrildiğini öğrendim.”
“Biz, Amerika ve Sovyetler Birliği’nden önce füzelere ve tanklara sahip olmuştuk.
Bu silahlar Suriye’de birlik devrine kadar kaldı.
Birlikten sonra Cemal Abdünnâsır, üretimi genişletmek üzere Suriye’ye uzmanlar gönderdi.
Suriye füzeleri onun eline geçince, onlara Nâsır, Zâfir ve Kâhir adlarını verdi.”
Ve böylece,
Suriye’yi kendini ve ümmetini savunabilecek güçlü ve ileri bir devlete dönüştürmeyi hedefleyen güzel bir hayal, hainlerin elleriyle söndürüldü; askerî makamlara sızmış ihanet ehli, insan ve cin şeytanlarına uşaklık ederek bu teşebbüsü boşa çıkardı.
“Güç ve kudret ancak Yüce ve Azîm olan Allah’ındır.”
Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
29.09.2025 – OF
ريادةُ سورية في ابتكارِ الصواريخِ الموجَّهَة قَبلَ القُوَّتَينِ العُظمَيَين
يذكرُ الدكتور معروف الدواليبي في مذكّراته التي نشرتها مكتبة العبيكان (صـ187)، أنّه في أواخر الحرب العالمية الثانية، وبوساطةٍ من الحاج أمين الحسيني، جِيءَ إلى دمشق بعلماء ألمان كانوا قد صنعوا الصواريخ في ألمانيا، وعُرِضوا على الرئيس شكري القوتلي.
هؤلاء العلماء كانوا قد طوّروا الصواريخ في برلين، ثمّ دمّرت مصانعهم عند نهاية الحرب، لكن أمكن تهريب سبعة عشر عالِمًا منهم إلى سورية.
يقول الدواليبي:
«عقدنا في منزلي اتفاقًا معهم لتصنيع صواريخ لحساب سورية، وكانت الولايات المتحدة والاتحاد السوفييتي يومئذٍ لا يملكان مثل هذه الصواريخ. وكان الجميع يبحث عن هؤلاء الخبراء الألمان الذين كانوا يكرهون اليهود، ولا يطلبون سوى طعامهم وشرابهم ونفقتهم لقاء تقديم خبراتهم».
ويضيف:
«عندما عقدنا الاتفاق معهم، قالوا: لدينا صواريخ أرض ـ أرض موجّهة، وأرض ـ بحر موجّهة، فاخترنا تصنيع أرض ـ جو ضدّ الطيران. وأوضحوا أنّ هذا النوع لا يتطلّب إلا آلاتٍ خاصّة ومئاتٍ من قطع الغيار، ولديهم الرسومات الهندسية والتصاميم، لكنّهم احتاجوا إلى آلات لاختبار الأجزاء المعدنية ومدى تحمّلها الحرارة، لأنّ لها مواصفاتٍ خاصّة إذا اختلطت بغيرها فسد الصاروخ».
يواصل الدواليبي:
«أتينا بما طلبوه من آلات وجاءت قطع الغيار بالمئات، ومنحناهم أرضًا بين القنيطرة وبيروت، وقاعة سينما لإجراء التجارب، فركّبوا منها خمسةً وعشرين صاروخًا.
غير أنّه عند إجراء التجارب وقع الانقلاب عليّ في أول حكومة لي ودخلتُ السجن. ولم نكن نعلم أنّ أديب الشيشكلي كان متعاونًا مع المخابرات الأمريكية.
وكان الخبراء الألمان قد سلّمونا كلّ الوثائق والمستندات اللازمة لإنتاج الصواريخ، وأخبرونا أنّ هذه أسرار لا يعرفها الأمريكان ولا السوفييت وهم يفتشون عنها».
بعد هروب الشيشكلي، أصرّ هاشم الأتاسي على أن يتولّى الدواليبي وزارة الدفاع. يقول:
«أول ما فعلته أنّي سألت اللواء الدرزي شوكت شقير، رئيس أركان الجيش، عن هؤلاء الخبراء، فقال: كذّابون، هربوا ولم يبقَ منهم إلا الرئيس.
فاستدعيتُ الرئيس (رئيس الخبراء) فسألته عنهم، فأجاب: لم يهربوا، لكن بعد اعتقالك جاء الجنود وفتّشوا بيوتنا وأخذوا كل الوثائق، ومع أنّه ليس لديكم مهندس واحد يفهمها فقد رحّلتُهم بعد إجراء التجارب».
ويتابع:
«سألتُ شوكت شقير: هل أُجريت التجارب على الصواريخ؟
فقال: غير ناجحة.
فاستدعينا رئيس الخبراء الذي قال: لدينا خمسة عشر صاروخًا من أصل خمسةٍ وعشرين، وأنا أطلب استمرار التجارب.
فأصررتُ على إجرائها، لكن شوكت حاول تثبيط الخبير قائلاً إنّها خطيرة.
فقلتُ: أنا الذي جئتُ بالصواريخ وسأجريها، وليبتعد غيري عن الخطر.
وذهبتُ مع شوكت شقير إلى وادي المعمل، فدخلنا قاعة السينما حيث موقع التجارب، ورأينا كيف تُطلق من الأرض وتلحق بالطائرة مرّةً يمينًا وأخرى شمالاً، وصُوِّرت التجارب فيلمًا يثبت نجاحها.
وعندئذٍ أُطلق صاروخان بالاتفاق مع الجيش السوري، وشاهدنا كيف تفجّرا.
ومع ذلك زعم شوكت شقير أنّها تنجح لأوّل مرة!
فسألنا الخبير الألماني فقال: كيف تكون هذه أول مرة؟ الأفلام موجودة وتثبت نجاحها، ولو كانت فاشلة كما يقول شقير لما باعت شركة سبانسيفر، وهي من أشهر شركات السلاح، أسرارها!».
ويضيف:
«واجهتُ شوكت شقير في وزارة الدفاع وقلتُ له: كيف زعمتَ أنّ الصواريخ غير ناجحة وأنت تعلم أنّها ناجحة وبعتَ أسرارها لشركة سبانسيفر؟ أفتشتري هذه الشركة سلاحًا فاشلاً؟
فاحمرّ وجهه حتى صار كلون الطربوش، وقال: يا سيدي أمسكتَني بحقيقتي، نعم، لكنّي رأيت أنّها مكلفة فبعناها لنكسب أموالاً!
فقلت له: من أنت حتى تبيعها، هل أخذتَ موافقة رئيس الجمهورية؟
قال: لا.
وفي الليلة نفسها وقع الانقلاب عليّ ودخلتُ السجن مرّةً أخرى».
ويذكر الدواليبي أيضًا أنّه كان أوّل من أنشأ معملًا للدبابات في سورية عام 1951، لكنّه بعد خروجه من المعتقل سأل عنه فأُخبِر أنّه تحوّل إلى صناعة صنابير المياه.
يقول:
«تمكّنا من امتلاك الصواريخ قبل أن تملكها أمريكا والاتحاد السوفييتي، وكذلك الدبابات. وبقيت هذه الأسلحة في سورية حتى عهد الوحدة، وبعدها أرسل عبد الناصر خبراء إلى سورية لتوسيع الإنتاج، ولمّا صارت هذه الصواريخ السورية في حوزته أطلق عليها أسماء: الناصر والظافر والقاهر».
وهكذا انتهى وتلاشى حلمٌ جميل كان يستهدف تحويل سورية إلى دولة قوية متقدّمة قادرة على الدفاع عن نفسها وأمّتها، لكنّ الخونة أجهضوا هذه المحاولة وأضاعوا حلم السوريين بأيدي عسكريين باعوا أنفسهم لشياطين الإنس والجن.
ولا حول ولا قوّة إلّا بالله العليّ العظيم.