Disiplinli Baba Gibisi Yoktur; O Hem Terbiyeci Hem de Öğretmendir

Terbiye Eden Eğitimci Bir Baba

Babam, rahmetli, odamın kapısından girip de lambanın açık kaldığını görse uyarırdı:

“Oğlum, niçin lambayı söndürmedin? Elektriği boşuna heder etmek olur mu?”

Bazen lavabodan geçerken musluğun su damlattığını fark eder ve kızarak söylenirdi:

“Şu musluğu adam akıllı kapatamaz mısın? Damlayan her damla boşuna israf değil midir?”

Küçük yahut büyük bir hata yapsam beni muhakkak hesaba çeker, uyarır, gerekirse azarlar,

hatta hastalığından yatağa düşmüş olsa bile davranışlarımı gözetler, yanlışımı gördüğünde müdahale ederdi.

O İlk Mülakat Sabahı

Uzun zamandır iş arıyordum. Nihayet büyük bir şirkette açılan bir kadro için müracaat etmiş, mülakat gününü sabırsızlıkla bekler olmuştum.

Hayatımın ilk mülakatı olacaktı bu.

Kendi kendime diyordum ki:

Şayet bu işi kazanırsam her gün azar işittiğim bu evden ayrılacak, belki de bir daha dönmeyeceğim.

O sabah erkenden kalktım; en düzgün elbiselerimi giyip hoş kokular süründüm.

Tam evden çıkacakken omzumda bir elin sıcaklığını hissettim. Döndüm, babamdı.

Hastalıkla mücadele ediyor olmasına rağmen gülümseyerek cebime bir miktar para bıraktı ve şöyle dedi:

“Oğlum, kendine güven, soğukkanlı davran, hiçbir sorudan ürkme; Allah yardımcın olsun.”

Ben de gönlüm pek istemese de gülümsedim ve başımla tasdik ederek kapıdan çıktım.

Yol Boyu İbretli Hadiseler

Bir taksiye atlayıp mülakatın yapılacağı şirkete doğru yol aldım.

Kapıya varınca gördüm ki ne güvenlik görevlisi ne de karşılama memuru var; yalnızca yol gösteren birkaç levha asılmış.

Binanın kapısına elimi uzattığımda kapı kolunun yerinden çıkacak gibi olduğunu fark ettim.

Babamın evden çıkarken söylediği “olumlu ve düzgün davran” nasihatini hatırlayarak, kolu dikkatle düzelttim.

Yön levhalarını takip ederek ilerlerken bahçeye çıktım; meğer bahçeyi sulayan hortum uzun süredir açık unutulmuş, sular etrafa yayılmış.

Hemen babamın suyu israf etmeyin diye öğütlerini hatırladım ve gidip vanayı kapattım.

Binanın içine girdiğimde ise gündüz vakti olduğu hâlde birçok lambanın boş yere yanmakta olduğunu gördüm.

Yine babamın ikazlarını hatırlayıp hepsini söndürdüm.

Mülakattaki Sürpriz

Üst kata çıktığımda bekleyen kalabalık beni şaşkına çevirdi.

Kimi, hangi ülkelerin meşhur üniversitelerinden mezun olduğunu anlatıyor; kimi, şık giysileriyle dikkat çekiyordu.

Kendi kendime,

“Bunlar dururken ben nasıl kazanayım?”

dedim, moralim bozuldu; hatta geri dönmeyi bile düşündüm.

Sonra babamın buna asla razı olmayacağını aklıma getirip sabırla beklemeye koyuldum.

İçeri girip çıkanların pek kısa sürede dışarı çıkmaları da ümidimi kırdı.

Bir ara, vazgeçip gitmeyi düşündüm ama tam o sırada kapıdaki görevli ismimi okudu.

Kalbim hızlı hızlı çarpmaya başladı.

Babamın “cesur ol” diye tembihlediğini hatırlayarak içimden “Bismillah” deyip kapıya yöneldim.

Selam verip içeri girdim ve üç kişiden oluşan heyetin karşısındaki sandalyeye oturdum.

Komisyon başkanı tebessümle bana baktı ve sordu:

“Ne zaman göreve başlamak istersiniz?”

Şaşırdım. İçimden,

“Herhâlde benimle alay ediyorlar”

diye geçirdim.

Fakat hemen kendimi toparlayıp:

“Mülakatı kazandığımda göreve hazırım”

dedim.

Başkanın sağındaki üye söz aldı:

“Mülakat bitmiştir, kazanan sizsiniz.”

Hayretle:

“Ama bana henüz hiçbir soru sormadınız ki!”

dedim.

Üçüncü üye gülümseyerek şöyle açıkladı:

“Biz, sadece teorik sorularla en ehil kişiyi seçebileceğimize inanmıyoruz.

Bize göre, insanın davranışı asıl ölçüdür.

Siz daha binaya girerken kameralarımızdan gördük: Kapı kolunu düzelttiniz, açık bırakılmış suyu kapattınız, gündüz vakti boşuna yanan lambaları söndürdünüz.

İşte biz böyle birini arıyoruz.

Hayırlı olsun.”

Hüzünlü Bir Kavuşma

Salondan çıktığımda ne işe girmiş olmanın sevincini ne de kazanmanın gururunu hissedebiliyordum;

Zihnimde sadece babamın yüzü ve kulaklarımda onun öğüt veren sesi vardı.

Bir an evvel eve koşup ellerini ve ayaklarını öpmek istedim.

Fakat evin kapısına yaklaştığımda akrabalarımızın ve komşularımızın mahzun bakışlarla kapı önünde toplandıklarını gördüm.

Ne olduğunu hemen anladım… Babam vefat etmişti.

Olduğum yerde donup kaldım;

Kendi kendime:

“Ben bugüne dek babamı ne kadar az anlamışım; onun yüce gönlünü, ileri görüşlülüğünü görememişim”

diye hayıflandım.

Ah babacığım, gidişin çok acı oldu…

Bizi iyi bir insan olalım diye bıkmadan, usanmadan yetiştirdin;

Lâkin bizim bunu idrak ettiğimizi göremeden aramızdan ayrıldın.

Gönüllerde Yaşayan Babalar

Evet, babam artık aramızda değil, ama biz onun öğütleriyle yaşıyoruz, ruhu hep yanımızda.

Ne mutlu, evlatlarının dualarında yaşamaya devam eden babalara…

Ve yazıklar olsun, babasının değerini kaybettikten sonra anlayanlara.

Ebu Enes

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
27.09.2025 – O

لا مَثيلَ لِلأبِ الحازم، فهو المربّي والمعلِّم

إشراقات الأب المربي المعلّم

كان أبي، رحمه الله، إذا دخل غرفتي ورأى المصباح مضاءً قال لي معاتبًا:

«لماذا لم تُطفئ المصباح؟ أتهدر هذا القدر من الكهرباء عبثًا؟»

وإذا مرّ بالحمّام فرأى الصنبور يقطر ماءً صاح مغضبًا:

«ألم تُحكم إغلاق الصنبور؟ أما علمتَ أنّ كلَّ قطرةٍ تُهدر إثمٌ وإسراف؟»

صغيرًا كنت أو كبيرًا، إن أخطأتُ حاسبني ونبّهني وربّما اشتدّ عليّ بالتأديب.

حتى وهو على فراش المرض، كان يراقب أفعالي، فإن وجد فيها خطأً نبّهني إلى الصواب.

صباح المقابلة الأولى

كنتُ منذ زمن أبحث عن عمل، وقدّمت طلبًا لوظيفةٍ في إحدى كبريات الشركات.

وجاء أخيرًا يومُ المقابلة. كان ذلك أوّل امتحانٍ مهنيٍّ في حياتي، وقد أعددتُ له أيّامًا وليالي.

وكنتُ أقول في نفسي:

لو فزتُ بهذه الوظيفة لأفلتُّ من هذا البيت الذي لا أكاد أسلم فيه من تعنيفات أبي، وربّما لن أعود إليه أبدًا.

في صباح ذلك اليوم نهضتُ باكرًا، وارتديتُ أجمل ثيابي، وتطيّبتُ بأطيب العطور، وهممتُ بالخروج، فإذا بيدٍ تلمس كتفي. التفتُّ فإذا هو أبي.

كان مريضًا، لكنّه ابتسم لي، وأدخل في جيبي شيئًا من المال، وقال:

«كُن واثقًا بنفسك، أحسنِ التصرّف، لا تتهيب من أيّ سؤال، والله معك.»

ابتسمتُ على استحياء، وهززت رأسي علامةَ القبول، وخرجتُ مسرعًا.

مواقف لا تُنسى

استقللتُ سيارةً أجرةً ومضيتُ نحو مقرّ الشركة.

فما إن بلغتُ الباب حتى استغربتُ أن لا أرى حرّاسًا ولا موظّفًا يستقبل القادمين، إنّما لوحاتٌ إرشاديّةٌ تدلّ الداخلين إلى مكان المقابلة.

عندما أمسكتُ بمقبض الباب شعرتُ أنّه أوشك أن ينخلع، فتذكّرتُ وصيّة أبي بأن أكون إيجابيًّا حسنَ التصرّف، فأصلحتُ المقبض بلطف.

ثمّ سرتُ أتبع اللوحات حتى بلغتُ حديقة الشركة، فرأيتُ المياه تغمر الأرض، فقد نسي البستانيّ أن يغلق خرطوم السقي منذ زمن طويل، فتذكّرتُ نصائح أبي في الاقتصاد بالماء، فسارعتُ إلى إغلاق الصنبور الرئيس.

دخلتُ مبنى الشركة، فرأيتُ أضواءً كثيرةً مضاءةً في وضح النهار، فتذكّرتُ تعنيفات أبي في بيتنا، فأطفأتُ ما لا حاجة إليه.

مفاجأة المقابلة

لمّا صعدتُ إلى الطابق الذي تُجرى فيه المقابلة وجدتُ جمعًا غفيرًا من المرشّحين، فهالني الأمر، وقلت في نفسي:

ما حظّي أمام هؤلاء، وفيهم خرّيجو جامعاتٍ عالميّة؟!

وانقبض قلبي، وكدتُ أرجع خائبًا لولا أنّي ذكرتُ شدّة لوم أبي لو فعلتُ.

أخذتُ مكاني في الصفّ، فرأيتُ المتقدّمين يدخلون واحدًا واحدًا ثم يخرجون بعد دقائق قليلة، فازداد خوفي واضطرابي.

وما هي إلا لحظات حتى نودي اسمي، فاستعذتُ بالله وقلت: «بسم الله»، ودخلتُ القاعة وسلّمتُ، وجلستُ أمام لجنة المقابلة المكوّنة من ثلاثة أشخاص.

نظر إليّ رئيس اللجنة مبتسمًا ثم قال:

«متى تستطيع أن تباشر العمل؟»

دهشتُ وقلتُ في نفسي: أيسخرون منّي؟!

لكنّي تذكّرتُ وصيّة أبي بالثبات والشجاعة فقلتُ:

«حين أنجح في الاختبار أبدأ العمل إن شاء الله.»

قال العضو الجالس عن يمين الرئيس:

«لقد انتهى الاختبار يا بنيّ، وأنتَ الناجح فيه.»

فازددتُ دهشة وقلت:

«ولكن لم تسألوني أيّ سؤال بعد!»

فقال العضو الثالث:

«لسنا نؤمن بأنّ الأسئلة النظريّة تكشف عن أصلح المرشّحين، إنّما نبحث عن حسن التصرّف والخلق العمليّ. وقد رأيناك عبر كاميرات المراقبة منذ دخلتَ المبنى: أصلحتَ المقبض، وأغلقتَ الماء، وأطفأتَ الأضواء بلا أن يطلب منك أحد. فهنيئًا لك الوظيفة.»

فاجعة الوداع

خرجتُ من القاعة مبهوتًا، لا أفكّر بالوظيفة ولا بالنجاح، إنّما يملأ ذهني وجه أبي وصوته ونصائحه.

أسرعتُ إلى البيت شوقًا إلى أن أقبّل يديه وقدميه.

لكن ما إن دنوتُ من المنزل حتى رأيتُ أقرباءنا وجيراننا واقفين عند الباب، ينظرون إليّ بعينٍ كسيرة.

ففهمتُ أنّ أبي قد رحل إلى رحمة الله.

وقفتُ واجمًا أقول في نفسي:

وا حسرتاه! كيف لم أفهم أبي من قبل؟ كيف غفلتُ عن قلبه الكبير وبصيرته النافذة؟!

رحمك الله يا أبي. كم تعبتَ في تربيتنا كي نكون صالحين، ثمّ رحلتَ قبل أن ترى ثمار جهدك.

في الذاكرة والدعاء

نعم، جسدُك غاب عنّا، ولكنّك في قلوبنا حيٌّ باقٍ ما حيينا.

طوبى للآباء الذين يعيشون في دعاء أبنائهم، وويلٌ لمن لم يعرف فضل أبيه إلا بعد فوات الأوان.

أبو أنس