Filistinde İki Devletli Çözüm, Öyle mi?

Batı’ya artık güvenim kalmadı. Şimdi 147 devlet Filistin’i tanıyor – peki bu tanımalar bize ne getirdi? Katliamlar durdu mu, zulüm sona erdi mi? Daha iki gün önce BM Güvenlik Konseyi’nde Gazze’ye dair bir Amerikan kararı gündeme geldi ve Fransa onu destekledi. Size söyleyeyim: bu tablo yeni değil; daha önce defalarca oynanmış bir senaryonun tekrarıdır.

Filistin meselesinin her safhasında Batı, bizi ısrarla başa döndürmeye çabalıyor. 7 Ekim’den önce iki devletli çözüm zaten çöküş belirtileri gösteriyordu; fark ettiniz mi? Sonra Trump çıkıp “İbrahimî anlaşmalar”dan söz etti ve böylece iki devletli çözüm tartışmaları gölgede kaldı. Ne dediler? Filistin dosyasını Arap meselelerinden izole edin, dediler.

“Filistinliler zamanla anlaşırlar” denildi; “biz şimdi kalkınma, teknoloji, gelecek ve iyi ilişkilerle ilgilenelim.” Ey kardeşlerim, ey Araplar, gelin görün nasıl davrandılar: İsraillilerle masaya oturdular, elçilikler açtılar, kutladılar; şarkılar, danslar, ziyaretler… Sanki halklar arası bir yakınlaşma doğmuş gibi gösterildi.

Oysa gerçek farklıdır. Bizim asaletimiz ve cömertliğimizle İsrail’in bir barış bahçesine dönüşmesi beklenirken, her tavizimiz daha büyük yeni talepleri doğurdu. İkinci tavizi verdiğimizde talepler katlandı. Dahası, İsrail toplumu hep sağa kaydı; sola değil.

7 Ekim’de ise işin aslı belli oldu: İsrail, Gazze ve Batı Şeria’da soykırıma benzer uygulamalara girişti; halkı yerinden etme ve kökünden sökme çabaları yoğunlaştı. Ardından dünya uyanmaya başladı: bu devletin “marjinallaştığı” görüldü. Üniversitelerde, konserlerde, sokaklarda yükselen itirazlar İsrail’in suçlarını görünür kıldı.

Bunun sonucunda boykot çağrıları yayıldı: Norveç, İzlanda, İspanya, Brezilya ve daha birçok ülkede gerçek kampanyalar örgütlendi. Avrupa Birliği, İsrail’le stratejik ortaklığı yeniden gözden geçirmek zorunda kaldı; bazıları anlaşmaların durdurulmasını gündeme getirdi.

Ancak New York’ta toplanan bir konferansta yeniden “iki devlet” vurgusu ve “direnişin silahsızlandırılması” çağrısı yapıldı. Ben ise savaş sürerken yalnızca sözlerden ibaret kararlar beklemiyorum; ihtiyacımız, katliamı durduracak somut baskılar ve yaptırımlar. Nutuklarla yinelenen “iki devlet” söylemi -ki İsrail ve Trump tarafından reddedilmişti- bize yetmiyor.

147 devletin tanıdığı bir Filistin var; ama sorayım: bu tanıma kanı durdurdu mu? Gerçek, pratik adımlar nerede? Neden her aşamada Filistin halkı canını ortaya koyarken devletler bizi tekrar başa döndürüyor; uygulama adımları atmıyor?

Resmî olarak Batı’ya güvenim kalmadı. Görünen “büyük başarı” gerçekte Batı sokaklarındaki vicdani baskıların ürünüdür; sıradan insanların Filistin’e duyduğu samimi sempati etkilidir. Lakin seçkinler bu sempatiyi, pratik adımlar atmak yerine medyatik jestlerle boşaltmaya çalışıyor: “Bravo Bay Macron” türünden gösteri ifadeleriyle.

Bizim talebimiz nettir: Trump’a ve İsrail’e baskı uygulayın; silah akışını kesin; siyasî kalkanı kaldırın; uluslararası boykotlara katılın. Ancak gördüğümüz hâlâ silah ve siyasi desteğin sürmesidir. İki gün önce Güvenlik Konseyi’nde Gazze ile ilgili Amerikan kararı Fransa tarafından desteklendi; işler böyle devam ediyor.

Ey Fransız Arkadaşlarım: Minnet bekliyorsanız, en azından biraz olsun yanımızda durun. Bizi eski çıkmaza geri itmeyin. İki devletli çözüm mü? Müzakereler yapıldı, anlaşmalar imzalandı, kutlamalar oldu; ama uygulama yoktu. Şimdi bizi aynı noktaya geri çekiyorlar – bu çok mühim bir meseledir.

Direnişin silahsızlandırılması konusunda: Savaş sürerken “silahlarınızı teslim edin” demenin vakti değildir. Önce savaşı durdurun; sonra Filistin halkının meşru temsiliyetine dayalı düzenlemeler müzakere edilsin. Ondan sonra, inşâ’Allah, hayır ve bereket gelir.

Korktuğum, daha önceki modellerin tekrarıdır: Madrid, Oslo 2000, Anápolis 2007 – hepsi “barış süreci” diye ilan edildi, büyük gösterilerle sunuldu; bazıları ödüller aldı; ama sahada sonuç alınmadı. Bu gösteriler, müzakere masalarını normalleşmeye uzanan bir bahane haline getirdi. Ve sonuç: Suçu belli olanlar meşrulaştırıldı, hatta ödüllendirildi. İşte bundan korkuyorum.

Söylediğim budur. Hidayete erdiren yalnızca Allah’tır.

الشيخ وضاح خنفر

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
25.09.2025 – OF

هل الحلّ الدولتي في فلسطين حقيقة؟

لم أَعُدْ أَثِقُ بالغربِ. الآنَ تعترفُ بالفِلَسْطِينِ مِئَتَا وَسَبْعٌ وأَرْبَعُونَ دولةٍ – فماذا جَنَتْ لنا هذهِ الاعترافاتُ؟ هل أَوْقَفَتْ المَجازِرَ؟ هل كَفَّتْ الْقَتْلَ والجوعَ؟ قبلَ يومينَ نَظَرَ مَجْلِسُ الأَمْنِ في مَشروعِ قَرارٍ أَمْرِيكِيٍّ يَتَعَلَّقُ بِغَزَّةَ، وفرنسا أَيَّدَتْهُ. أقولُ لكم: هذا النَّمَطُ لَمْ يَكُنْ جديدًا؛ إنَّهُ تَكْرارٌ لِمَشْهَدٍ رَأَيْنَاهُ من قبلُ، واليومَ نَعِيشُهُ مَرَّةً أُخْرَى.

في كُلِّ مَرحَلَةٍ مِنْ مَراحِلِ القَضِيَّةِ الفِلَسْطِينِيَّةِ، يَسْعَى الغربُ بإصرارٍ إلى إِعادَتِنا إِلى نُقْطَةِ البِدَايَةِ. قَبْلَ السابعِ مِنْ أُكْتوبَرَ كانتِ مَسْألَةُ «حَلِّ الدَّوْلَتَيْنِ» تَشُوبُها عَوارٌ واضِحٌ؛ ثُمَّ دَخَلَ ترامبُ مُتَكَلِّمًا عن «الاتِّفاقِيّاتِ الإِبْراهِيمِيَّةِ»، فَتَغَيَّبَ الحديثُ عن حلِّ الدَّوْلَتَيْنِ. ماذا قالوا؟ قالوا: فَصِّلُوا القَضِيَّةَ الفِلَسْطِينِيَّةَ عَنْ سِوَى المَسائِلِ العَرَبِيَّةِ.

قِيلَ: «الفِلَسْطِينِيُّونَ سَيَتَفَاهَمونَ مَعَ الزَّمَنِ»؛ وَ«دعُونا نُوَجِّهَ الاهتِمامَ الآنَ إلى التَّنْمِيَةِ والتِّقْنِيَّةِ والمُستَقبَلِ والعَلائقِ الحَسَنَةِ». فَيَا إخْوَانِي، يا عَرَبُ، تَأَمَّلُوا كَيفَ عَامَلُوهُمْ: ذَهَبُوا، تَفاوَضُوا مَعَ الإِسْرائيليِّينَ، فُتِحَتْ سُفاراتٌ، أُقِيمَتْ احتفالاتٌ، رَقَصُوا، وغَنَّوا، وزارَ بعضُهم بَعضًا – فَتَشَكَّلَتْ صُورَةٌ تُبْدِي أَنَّ شَيْئًا مِثْلَ التَّقَارُبِ الشَّعْبِيِّ قَدْ أَنْبَتَتْ. أَلَيْسَ كَذَا؟

كانَ يَنْبَغِي أنْ تَصِيرَ إِسْرَائِيلُ بِفَضْلِ خُلُقِنَا العَرَبِيِّ الأَصِيلِ وَكَرَمِنَا بَاحَةَ سَلامٍ مَمْلُوءَةً بِالْحَمَائِمِ. ولٰكِنَّ الحَقِيقَةَ مُخْتَلِفَةٌ: كُلَّ مَرَّةٍ نَقْدِمُ فِيهَا تَنازُلاً، تُطالِبُنَا مَتْرَةً أُخْرَى أَكْبَرَ. وَكُلَّما بَدَأْنَا بِتَنازُلٍ ثانٍ، تَبِعَهُ طَلَبٌ أَعْظَمُ. وَالأَغْرَبُ أَنَّ المُجْتَمَعَ الإِسْرَائِيلِيَّ يَمِيلُ دَائِمًا نَحْوَ اليَمِينِ لا نَحْوَ اليَسارِ.

ثُمَّ جَاءَ السَّابعُ مِنْ أُكْتوبَرَ: خَرَجَتِ الإِسْرَائِيلُ عَن طَوْعِها، ودَخَلَتْ فِي عَمَلِيَّاتٍ تُشْبِهُ الإِبادَةَ الجَماعِيَّةَ؛ شَرَعَتْ فِي مَحاوَلَاتِ اِقْتِلاعِ الشَّعْبِ الفِلَسْطِينِيِّ وَتَهجِيرِهِ فِي الضِّفَّةِ وغَزَّةَ، وَقَدْ تَمَّتْ أَفْعَالٌ لا تُحْصَى. ثُمَّ بَدَأَ العَالَمُ يَسْتَيْقِظُ: هذِهِ دَوْلَةٌ مارِقَةٌ. فَتَصَرَّفَتِ الدُّوَلُ الغَرْبِيَّةُ قَائِلَةً: «هذَا لا يَجُوزُ». وَانْدَلَعَتْ تَظَاهُراتٌ فِي الجَامِعاتِ، وانتَشَرَتِ الاحتِجاجاتُ، وَحَتّى الحَفَلاتُ الموسِيقِيَّةُ فِي بَريطانيا هَزَّتِ الرَّأْيَ العَامَّ.

وَبَدَأَتْ صَوتِيَاتُ المَقاطَعَةِ تَرتَفِعُ: تَشَكَّلَتْ مُبَادراتٌ عَلَمِيَّةٌ فِي بُلْدَانٍ كَثِيرَةٍ -نَروِيجَ، أيسلَنْدَا، إِسبانيا، البِرازيل، وغَيْرُهَا- حَمَلاتٌ حَقِيقِيَّةٌ لِمُقَاطَعَةِ إِسْرَائِيلَ. وَاجْتَمَعَ الاتِّحادُ الأُورُوبِّيُّ لِكَي يُعِيدَ نَظَرَهُ فِي اتِّفاقِيَّةِ الشَّراكَةِ الاستِراتِيجِيَّةِ مَعَ إِسْرَائِيلَ، وَبَدَتِ الهِواجِسُ حَولَ وَقْفِ أو تَجمِيدِ تِلْكَ الاتِّفاقِيَّاتِ إن تَغَيَّرَتِ المَعْطِيَّاتُ.

فِي وَسَطِ هذِهِ الأَحْوَالِ عُقِدَ مَؤتَمَرٌ فِي نَيويورك؛ فَتَمَّ تَأْكِيدُ الدَّعْوَةِ إِلَى حَلِّ الدَّوْلَتَيْنِ، وَالتَّرْكِيزُ عَلَى أَنَّ المَسْأَلَةَ تَتَضَمَّنُ دَعْوَةً لِتَسْلِيمِ السِّلاحِ مِنْ قِبَلِ المَقاوَمَةِ. أَمّا أَنَا، فَأَقُولُ: فِي ظِلِّ سَيرِ المَعْرَكَةِ لا أَنتَظِرُ مِنْكُمْ بَيانَاتٍ لُغَوِيَّةً فَقَطْ؛ مَا نَحْتَاجُهُ هُوَ ضَغْطٌ عَمَلِيٌّ عَلَى الدُّوَلِ الدَّائِمَةِ لِصِيانَةِ الحَيَاةِ وَإِيقافِ المَجازِرِ – لا تَكْرارُ مَا فَشِلَتْ فِيهِ مُفَاوَضاتٌ سَابِقَةٌ. الحَلُّ القابِلُ لِلتَّطْبيقِ هُوَ الَّذِي يَكْفِلُ إِيقافَ المذبَحَةَ؛ وأمّا الاِكتِفاءُ بِعِباراتٍ عَامَّةٍ عَنِ «حَلِّ الدَّوْلَتَيْنِ» -وَالَّتِي رَفَضَتْهَا إِسْرَائِيلُ وَرَفَضَهَا ترامبُ- فَلَيْسَتْ كَافِيَةً.

الفِلَسْطِينُ لَيْسَتْ مَجَرَّدَ «قَضِيَّةٍ لِلتَّحَدُّثِ» فِي مَحافِلِ المُدَرَّجِ؛ الاعْتِرافُ الرَّمْزِيُّ لا يَكْفِي. نَحنُ الآنَ بِـ147 دَوْلَةً مَعْتَرِفَةً — فَإلى أَيِّ قَدْرٍ أَوْقَفَتْ تِلْكَ الاعْتِرافاتُ المَجازِرَ؟ مَا نَحْتَاجُهُ هُوَ إجراءَاتٌ عَمَلِيَّةٌ وَحَقِيقِيَّةٌ. لِمَاذَا فِي كُلِّ مَرْحَلَةٍ، وَالشَّعْبُ الفِلَسْطِينِيُّ يُقَدِّمُ التَّضْحِيَاتِ، تَعُودُ الحُكوماتُ لِتُعِيدَنَا إِلَى نُقْطَةِ الصِّفْرِ بِدُونِ خُطَواتٍ عَمَلِيَّةٍ؟

لَمْ أَعُدْ أَثِقُ بِالبَاطِنِ الرَّسْمِيِّ لِلْغَرْبِ؛ فَمَا يُبَدُو كَـ«نَصْرٍ» عَظِيمٍ هُوَ فِعْلًا ثَمَرَةُ ضَغْطٍ شَعْبِيٍّ حَيٍّ فِي الشَّارِعِ الغَرْبِيِّ، حَيْثُ يَكُونُ لِلمُواطِنِ العَادِيِّ مَكانَةٌ كَبِيرَةٌ مِنَ التَّعاطُفِ مَعَ القَضِيَّةِ. أَمّا النُّخَبُ فَتَسْعَى إلى إِفراغِ هذَا التَّعاطُفِ مِنْ مَحْتَوَاهُ بِخُطُواتٍ إِعلامِيَّةٍ لا تَضْمَنُ إيقافَ المجازِرِ وَالجُوعِ، بَلْ لِتَمْثِيلِ مَشْهَدٍ تَرْضَى العُيونُ بِهِ: «بَارَكَ اللهُ فِيكَ يا سَيِّدَ ماكرون».

سألتم -يا سادَةُ- أَنْ تَتَّخِذُوا إجراءاتٍ: «اضْغَطُوا على ترامبَ، اضْغَطُوا على إِسْرائِيلَ، انْضَمُّوا إلى المَقَاطَعَةِ». وَما نَرَاهُ هُوَ استِمْرارُ تَزْوِيدِ إِسْرائِيلَ بِالسِّلاحِ وَالدَّعْمِ السِّياسِيِّ. قَبْلَ يَومَيْنِ، كَانَ هُنَالِكَ قَرَارٌ أَمْرِيكِيٌّ بِمَجلِسِ الأَمْنِ يَتَعلَّقُ بِغَزَّةَ، وفَرَنْسَا ساندَتْهُ؛ وَالأُمُورُ تَسِيرُ بِتَعقِيدٍ.

يا إخْوَتي الفَرَنْسِيِّينَ: إنْ كنتُمْ تَرتَجونَ مِنَّا الشُّكْرَ، فَقِفُوا مَعَنَا ولو قَلِيلًا. إِعَادَتُنَا إِلَى نَفْسِ المِرْحَلَةِ الْقَدِيمَةِ مَشْهَدٌ يُثِيرُ القَلَقَ. وَأَمَّا حَلُّ الدَّوْلَتَيْنِ، فَقَدْ تَوَافَقْنَا عَلَيْهِ، وأُجريتْ مُفَاوَضاتٌ، ووُقِّعَتْ اتِّفاقيّاتٌ، واحتَفَلَ النَّاسُ – وَلَكِنَّها لَمْ تُطَبَّقْ. ثُمَّ يُعادُ البَحثُ في نِقْطَةٍ مِثْلِها؛ وهَذِهِ نُقْطَةٌ بالِغَةُ الأَهَمِّيَّةِ.

أَمَّا مَسْأَلَةُ نَزْعِ سِلاحِ المَقاوَمَةِ فَفِي زَمَنِ الوَقتِ هذِهِ، وفِي خِضَمِّ المَعْرَكَةِ، فَإِنِّي أَتَوَقَّعُ مِنْكُمْ الصَّمْتَ إِلَى أَنْ تَنتَهِي الحَرْبُ، أَوْ عَلَى الأَقَلِّ إِلى أَنْ يَتَوَقَّفَتِ المَجازِرُ. لَيْسَتْ هذِهِ لَحْظَةُ القَولِ «اسلِموا سِلاحَكُم إلى السُّلْطَةِ الوَطَنِيَّةِ الفِلَسْطِينِيَّةِ». عَليْكُم أَوَّلًا أَنْ تُوَقِفُوا الحَرْبَ، ثُمَّ نُجْرِي مُحَادَثاتٍ تَنْظِمُ تَمْثِيلَ الشَّعبِ الفِلَسْطِينِيِّ بِشَكْلٍ قَانُونِيٍّ وَشَرْعِيٍّ لِتَسَلُّمِ أَرَاضِيهِ، فَبَعْدَ ذَلِكَ -إنْ شَاءَ اللهُ- يَكُونُ الخَيْرُ وَالبَرَكَةُ.

مَا أَخْشَاهُ هُوَ تَكْرارُ نَفْسِ النَّمُوذَجِ: مَدرِيدُ، أوسلُو، أَلْفٌ وَتِسْعُمِائَةٌ وَتِسْعُونَ، أَنَابُولِيسُ 2007 – كُلُّهَا مَحَطَّاتٌ أُعْلِنَتْ كَبِدَايَةٍ «لِعَمَلِيَّةِ سَلَامٍ»؛ أُقِيمَتْ لَهَا احتِفالاتٌ، نالَ بَعْضُهَا أَوسِمَةً وَجَوَائِزَ، ولَكِنَّها لَمْ تُثْمِرْ عَلَى الأَرْضِ. بَعْدَ تِلْكَ المشاهدِ، أُسْتُغِلَّتْ الجَلْسَاتُ عَلى مَائدِ المُفاوَضاتِ كَمِزْمَارٍ يُدْعَى بِهِ إلى التَّطْبِيعِ. وهكذا يُعادُ تَشكِيلُ المَشهدِ لِإخْراجِ إِسْرَائِيلَ مِنْ خانَةِ الدَّوْلَةِ المُتَّهَمَةِ بِالجرائمِ إلى دَوْلَةٍ تَبْدو راغِبَةً فِي السَّلامِ. وَهَذَا ما أَخْشَاهُ: أَنْ يَعُودَ مَنِ اقْتَرَفَ الجَنايَا كَأَنَّ شَيْئًا لَمْ يَكُنْ، وَأَنْ تُوهَبَ لَهُمْ مَكَافَآتٌ سِياسِيَّةٌ أو حَتَّى جَوَائِزُ مَرمُوقَةٌ.

هَذَا مَا أَقُولُهُ؛ والْهَادِيَ إِلَى سَوَاءِ السَّبِيلِ.

الشيخ وضاح خنفر