Saçmalamanın ve Saptırmanın Şeytânî Mantığı
(İlmî, Analitik ve Mizahî Bir Tahlil)
Başlangıç Notu
Bu satırlarda dile getirilen tenkitler, Hasan Mezarcı’nın şahsına değil, ortaya koyduğu iddialara yöneliktir. Zira onun hapishane yıllarında maruz kaldığı usûller neticesinde zihnî sıkıntılar yaşamış olması muhtemeldir. Böyle bir durumda şahsına merhamet, fakat iddialarındaki yanlışlara karşı ilmî tenkit en insaflı tavırdır.
Giriş
Akıl, hakikati idrak ve keşfetmek için insana bahşedilmiş en kudretli vasıtadır. Lâkin tersine çevrildiğinde aynı akıl, en büyük aldatmanın kılıfı hâline de dönüşebilir. İblîs’in, Âdem’e secde etmeme gerekçesi olarak ileri sürdüğü “Ben ateştenim, o ise çamurdan”[¹] sözü, şeytânî mantığın ilk ve en belirgin tezahürlerinden biridir.
Günümüzde de hakikat, akıl oyunları ve yanıltıcı söylemlerle gölgelenmekte; inanç ile delil arasındaki ince denge kasten saptırılmaktadır. Bu bağlamda kendisini “Mesih” olarak takdim eden Hasan Mezarcı, aklı ve vahyi yanlış yerde kullanan bir mantığın örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Onun iddiaları ne ilmî ölçülere uygundur ne de vahiy temelli hakikatlere mutabıktır. Ancak bu çelişkiler, kimi zaman düşündürücü, kimi zaman da trajikomik bir manzara arz etmektedir.
Mezarcı’nın Temel İddiaları ve Tahlili
Mezarcı bir mülakatında şöyle demektedir:
“Yahudiler Zebur’a Davud’un, Tevrat’a Musa’nın; Hristiyanlar İncil’e İsa’nın kitabı diyor. Müslümanlar ise Kur’an’a Muhammed’in kitabı demiyor; doğrudan Allah’a nispet ediyor. Böyle olunca çarşı pazardaki fiyatlar bile Allah’a bağlanmış oluyor. İslam dünyası karanlık çağını yaşıyor. Ben ise bu anlayışı değiştirmek için gönderilmiş Mesih’im.” [²]
Bu ifadelerde birkaç temel problem göze çarpmaktadır:
- Tarihî Tahrif Yanılgısı
Mezarcı, Yahudi ve Hristiyan geleneğinde tahrif edilmiş metinlerin peygamberlere nispet edilmesini olağan gösterirken, Müslümanların Kur’an’ı Allah’a nispet etmesini problemli sunmaktadır. Oysa Kur’an, Hz. Muhammed’in kelâmı değil, doğrudan Allah’ın kelâmıdır. Bu, İslam inancının temel rüknüdür. Dolayısıyla Mezarcı’nın tenkidi hem tarihî hem dinî ölçüler açısından temelsizdir.
- Mizahî Abartı ve Kavram Karmaşası
Mezarcı, “çarşı pazar fiyatlarını Allah’a bağlamak” ifadesiyle vahyi sıradan beşerî meselelerle aynı sepete koymaktadır. Bu ise hatalıdır; çünkü İslam, hayatın tamamını kuşatan ilahî bir nizamdır. Ticaret, ibadet, ahlâk ve hukuk ilahî prensiplere tâbidir, fakat bu durum Allah’ın her fiyatı doğrudan tayin ettiği anlamına gelmez. Mezarcı’nın çıkarımı, hem mantıkî hem de ilmî temelden yoksundur.
Kamalizm’e Yaranamayan Bir “Mesih”
Eğer Mezarcı, “Mesihim” iddiası yerine “Kamalizm’in elçisiyim” deseydi, bazı çevrelerde daha muteber addedilebilirdi. Zira Y.N. Öztürk veya “Üç Mustafalar” örneğinde görüldüğü gibi, İslamî nasların İngiliz projelerine uygun Kemalist yorumlara uydurulması bir miktar takdir toplamıştır [³].
Lâkin Mezarcı ne Musa’ya, ne İsa’ya, ne de Kemalizm’e yaranabilmiştir. Onun sözleri, çoğu zaman temelsiz ve karışık bir mantığın ürünüdür.
Mülakattaki Eleştirilemezlik Stratejisi
Mülakat boyunca Mezarcı’ya yöneltilmesi gereken en basit sorular dahi sorulmamış; sorulan her cevabı da “Bu iman işidir, kelimelerle anlatılamaz” gibi genellemelerle geçiştirmiştir. Bu, iddialarını ilmî ölçüler ve vahiy temelli hakikatler çerçevesinde tartışmaktan kaçındığının göstergesidir.
Ayrıca bu üslup, hapiste maruz kaldığı zihnî operasyonların bir tezahürü olarak da görülebilir. Pek çok proje şahsiyetin ortak yönü, hakikati küçültüp kendi temelsiz iddialarına alan açma gayretidir.
Mezarcı’nın Mantık Kurgusu
1. Tahrifi Normalleştirmek: Yahudi ve Hristiyanların kitaplarını peygamberlere nispet etmesini meşru göstermek.
2. Vahyi Beşerîleştirmek: Kur’an’ın Allah kelâmı oluşunu inkâr ederek, kendi sözlerine alan açarak kutsallık atfetmek.
Bu iki adım, şeytânî mantığın güncel bir yansımasıdır; hakikati küçültüp basitleştirerek kendi iddialarına alan açmak, temelsiz iddialarını da büyütmek…
Kur’an’ı Kerim ve Vahiy Gerçeği
• Kur’an’ı Kerim, Hz. Muhammed’in kaleminden çıkmış bir eser değil, Allah’tan gelen vahyin lafzî ve manevî bütünlüğüdür.
• “Kur’an’ı Karim Muhammed’indir” demek, İslam’ın temel inancını reddetmek demektir. Bu ise hem ilmî hem de imanî bakımdan yanlıştır.
• Çarşı pazardaki fiyatları Allah’a bağlamak ise kasıtlı bir çarpıtmadır. İslam’da ekonomik hayat ilahî prensiplerle tanzim edilir; fakat Allah’ın her fiyatı tayin ettiği iddiası, aklen ve naklen geçersizdir.
Mesihlik İddiasındaki Tezat
Mezarcı, bir yandan Kur’an’ın Allah’ın kitabı olmadığını söylerken, öte yandan “Ben gökten gönderilmiş Mesih’im” diyerek kendisine kutsal bir statü biçmektedir. Bu ise tezattır; çünkü bir yandan vahyi reddedip, diğer yandan kendi sözünü vahiy mertebesine çıkarmak, mantık ve iman ölçüleriyle bağdaşmaz.
Mizahî Perspektif
Mezarcı’nın ifadeleri, ciddiyetten çok düşündürücü bir mizahî tablo arz etmektedir. İfadeleri, hakikatle bağ kurmak yerine çoğu zaman ironiye malzeme olabilecek türdendir. Bu yönüyle gülümsetebilir; fakat hakikat öğretmez.
Sonuç
Hasan Mezarcı’nın sözleri, mantık, tarih ve vahiy ölçüleri açısından değerlendirildiğinde şu neticelere ulaşılmaktadır:
1. Vahiy Yanılgısı: Kur’an’ın Allah kelâmı oluşunu küçümsemektedir; bu, İslam inancının temelini reddetmek anlamına gelir.
2. Kavram Karmaşası: Gündelik hayat ile ilahî kelâmı kasıtlı olarak karıştırmaktadır; bu ise mantık ve ilmî ölçülerle bağdaşmaz.
3. Tarihî Tahrif: Yahudi ve Hristiyan geleneklerindeki tahrifatı normal, İslam’daki sahih inancı anormal göstermektedir; bu, tarihî ve dinî bakımdan kabül edilemez hilafı hakikat bir saptırmadır.
4. Çelişkili İddia: Mesihlik iddiası ile İslam’ın temel inançlarını çarpıtmaktadır; bu, mantık ve vahiy ölçüleriyle çelişmektedir.
Netice itibarıyla, Hasan Mezarcı’nın şahsına merhamet gerekir; ancak iddiaları, hakikati arayanlar için ciddiyetten uzak, mantıkî ve ilmî temelden yoksun şovmen sözleri hükmündedir.
Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
21.09.2025 – OF
NOT:
Uzun süreli uykusuz bırakma, yani uyku yoksunluğu (sleep deprivation), hem psikolojik hem de fizyolojik olarak insan üzerinde çok ağır tesirler bırakabilen bir yöntemdir. Tarihte ve günümüzde, özellikle sorgu ve işkence teknikleri arasında kullanıldığı bilinmektedir.
1. Kısa Vadeli Tesirleri (24–72 saat)
- Yoğun yorgunluk, dikkat dağınıklığı, muhakeme zayıflığı
- Halüsinasyon başlangıçları
- Duygusal dalgalanmalar (aşırı ağlama, öfke, sebepsiz gülme)
- Basit kararları bile verememe
2. Orta Vadeli Tesirleri (4–7 gün)
- Halüsinasyonlar belirginleşir (görsel, işitsel yanılsamalar)
- Hafıza kaymaları ve gerçekle hayali ayırt edememe
- Kişilikte çözülme (benlik algısında kayma)
- Psikoz benzeri durumlar
3. Uzun Vadeli Tesirleri (8–11 gün ve sonrası)
- Zihnî çöküş ve irade kırılması: Kişi, sorgucunun istediği gibi düşünmeye meylettirilir.
- Beyinde ciddi biyokimyasal bozulmalar meydana gelir.
- İrade kontrolü zayıflar, kişi kendi inançlarını ve düşüncelerini sorgulamaya başlar.
- Kalıcı ruhsal hastalık ihtimali (örneğin paranoid bozukluk, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu).
4. Neden Kullanılıyor?
Uyku, beynin en temel ihtiyacıdır. Açlığa susuzluğa göre daha hızlı tesir eder. İnsan, günlerce yemeden içmeden yaşayabilir; fakat uykusuz bırakıldığında birkaç gün içinde zihni çöker.
Bu sebeple, bazı rejimler ya da otoriter yapılar, hapishanelerde veya sorgularda uykusuz bırakmayı en etkili “beyin yıkama” yöntemlerinden biri olarak kullanmıştır.
5. Hukukî ve Etik Boyut
- Uluslararası hukukta bu yöntem işkence kategorisine girer.
- Birleşmiş Milletler’in “İşkenceye Karşı Sözleşmesi”nde yasaklanmıştır.
- Lakin bazı ülkelerde “sert sorgu tekniği” adı altında uygulanmaya devam etmektedir.
Özetle: 7–11 gün uykusuz bırakmak, insan zihnini bozup iradeyi kırmak için kullanılan en etkili yöntemlerden biridir. Bunun sonucunda kişi, aslında inanmadığı sözleri söylemeye, kendi kimliğini sorgulamaya, hatta kendisine telkin edilen düşünceleri “kendi fikriymiş” gibi kabul etmeye mecbur bırakılabilir. (Mütercim)
Hasan Mezarcı Y.N. Öztürk ve 3 Mustafalar Gibi, Saçmalama Özgürlüğünü mü Kullanıyor?
Rotayı Kemalizmin, M.Kamal’in Elçisi Olarak Seçseydi Daha Çok İtibar Görebilirdi?
Tercih Hatası Yaptı 👇
https://www.facebook.com/share/v/19hoSnDCok/
Dipnotlar:
[¹] Kur’ân-ı Kerîm, A‘râf Sûresi, 7/12.
[²] Hasan Mezarcı’nın bir mülakatından alınan beyan (kaynak linki eklenmeli).
[³] Y. N. Öztürk ve “Üç Mustafa” örnekleri için bkz. İsmail Kara, Cumhuriyet Türkiyesi’nde Bir Mesele Olarak İslam, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2008.
ترجمة من التركية إلى العربية: 👇
منطق الشيطان في التهافت والتحريف
(دراسة علميّة، تحليليّة وساخرة)
ملاحظة تمهيدية
إنّ ما يَرِد في هذه السطور من نقدٍ موجَّهٌ ليس إلى شخص حسن مزارجي، بل إلى دعاواه وما طرحه من أفكار. إذ إنّ ما مرّ به في سنوات السجن من أساليب ومعاملات قد يكون سبّب له أزمات ذهنيّة. وفي مثل هذه الحال، يكون إظهار الرحمة لشخصه، مع القيام بالنقد العلمي لأفكاره الخاطئة، هو الموقف الأعدل والأكثر إنصافاً.
المقدّمة
إنّ العقل هو أقدر أداة وهبها الله للإنسان لإدراك الحقائق واكتشافها. غير أنّ هذا العقل إذا انقلب عن وظيفته قد يتحوّل إلى أداة لتبرير أعظم أشكال الخداع. وقول إبليس: «أنا خير منه، خلقتني من نار وخلقته من طين» [¹] هو أول وأوضح مظهر لمنطقٍ شيطاني معكوس.
وفي زماننا هذا يُشوَّه الحقّ بالألاعيب الذهنيّة والأساليب الملتوية، ويُقصد إلى خلط الإيمان بالبراهين خلطاً متعمّداً. وفي هذا السياق يبرز حسن مزرعجي –الذي قدّم نفسه بصفة “المسيح”– مثالاً لمن يستخدم العقل والوحي في غير موضعهما. فادعاءاته لا تتوافق مع الموازين العلميّة، ولا تنسجم مع حقائق الوحي، بل تبدو أحياناً مثيرة للتفكّر وأحياناً أخرى أقرب إلى المفارقة المضحكة.
دعاوى مزارجي وتحليلها
قال مزارجي في مقابلة صحفيّة:
«اليهود ينسبون الزبور إلى داود، والتوراة إلى موسى؛ والنصارى ينسبون الإنجيل إلى عيسى. أمّا المسلمون فلا يقولون: قرآن محمد، بل ينسبونه مباشرةً إلى الله. وهكذا حتّى أسعار السوق تُربط بالله! إنّ العالم الإسلامي يعيش عصراً مظلماً، وأنا المسيح المُرسَل لتغيير هذا الفهم». [²]
وتتضمّن هذه العبارات عدداً من الإشكالات الجوهريّة:
- وهم التحريف التاريخي
إنّ مزارجي يَعدّ نسبة الكتب المحرّفة في اليهوديّة والنصرانيّة إلى أنبيائهم أمراً طبيعياً، بينما يَصوّر نسبة المسلمين القرآن إلى الله أمراً إشكاليّاً. والحال أنّ القرآن ليس كلام محمّد ﷺ، بل هو كلام الله المنزل. وهذا أصل من أصول العقيدة الإسلاميّة، ومن ثَمّ فإنّ انتقاد مزارجي لا يقوم على أساس تاريخي ولا ديني.
- المبالغة الساخرة واضطراب المفاهيم
قوله: «حتّى أسعار السوق تُربط بالله» خلطٌ بين الوحي وشؤون البشر اليوميّة في سلّة واحدة. وهذا خطأ، إذ إنّ الإسلام منظومة إلهيّة شاملة للحياة كلّها: عبادة، وأخلاق، ومعاملات، وتشريع. لكن ذلك لا يعني أنّ الله يحدّد كلّ سعرٍ في السوق مباشرةً. إنّما الأمر أنّ النشاط الاقتصادي يُضبط بمبادئ إلهيّة، لا أنّ الأسعار تعيَّن تعييناً غيبياً. وعليه، فاستنتاج مزارجي يفتقر إلى الأساس العقلي والعلمي.
مسيحٌ لم يَلقَ قبولاً عند الكماليّين
لو قال مزرعجي: «أنا رسول الكماليّة» بدلاً من «أنا المسيح»، لربّما عُدّ عند بعض الأوساط أوثق وأقرب. فقد نال يشار نوري أوزتورك، ومثال “الثلاثة مصطفى”، شيئاً من التقدير حين حاولوا تطويع النصوص الإسلاميّة لقراءات كماليّة متأثّرة بالمشاريع الإنجليزيّة [³].
غير أنّ مزرعجي لم يفلح في استرضاء موسى، ولا عيسى، ولا حتّى الكماليّة؛ فخطابه في أغلبه ثمرة منطق مرتبك لا يقوم على أساس.
استراتيجيّة عدم القابليّة للنقد
لم تُطرح على مزارجي خلال المقابلة أبسط الأسئلة التي كان ينبغي أن تُطرح، وهو نفسه تهرّب من الإجابة مكتفياً بعبارات مثل: «هذا شأن إيماني لا يُعبَّر عنه بالكلمات». وهذا أسلوب للهروب من المناقشة وفق الموازين العلميّة والوحييّة.
وهذا النمط في التعبير يُمكن اعتباره أثراً من آثار ما تعرّض له في السجن من عمليّات ذهنيّة منظّمة. وكثير من “الشخصيّات المَشروعة لمشاريع خارجيّة” يشتركون في هذا الأسلوب: تقزيم الحقيقة وتوسيع المساحة لأباطيلهم.
البناء المنطقي عند مزارجي
1. تطبيع التحريف: اعتبار نسبة الكتب المحرّفة إلى الأنبياء أمراً عادياً.
2. بشرنة الوحي: نفي كون القرآن كلام الله، ليفسح المجال لإضفاء القداسة على كلماته هو.
وهذان المسلكان صورة معاصرة للمنطق الشيطاني: تقزيم الحقائق وتعظيم الأباطيل.
حقيقة القرآن والوحي
• القرآن ليس نتاج قلم محمد ﷺ، بل وحيٌ من الله بلفظه ومعناه.
• مقولة «القرآن لمحمد» إنكار لركن من أركان العقيدة الإسلاميّة. وهذا باطل عقلاً وإيماناً.
• نسبة الأسعار في السوق إلى الله خلط متعمّد. نعم، الاقتصاد يُدار بمبادئ إلهيّة، لكنّ القول بأنّ الله يحدّد كلّ سعر قول مردود عقلاً ونقلاً.
التناقض في دعوى المسيحيّة
ينفي مزارجي أن يكون القرآن كلام الله، ثم يزعم أنّه هو نفسه المسيح المرسَل من السماء! وهذا تناقض صريح: فمن ينكر الوحي الحقّ لا يَسعه أن يرفع كلامه إلى مرتبة الوحي.
المنظور الساخر
أقوال مزارجي تثير الدهشة أكثر ممّا توحي بالجدّية؛ فهي أقرب إلى المفارقات الساخرة منها إلى الحقائق العلميّة أو الإيمانيّة. قد تُضحك، لكنّها لا تُعلِّم حقّاً.
الخاتمة
عند تقويم كلام حسن مزارجي وفق موازين العقل والتاريخ والوحي، نصل إلى النتائج التالية:
1. وهم الوحي: يهوّن من كون القرآن كلام الله، وهو إنكار لأصل العقيدة الإسلاميّة.
2. اضطراب المفاهيم: يخلط بين الشأن اليومي والوحي الإلهي، وهو باطل علميّاً ومنطقيّاً.
3. التحريف التاريخي: يعدّ تحريف اليهود والنصارى طبيعياً، ويُصوّر العقيدة الإسلاميّة الصحيحة شذوذاً؛ وهذا قلبٌ للحقيقة لا يُقبل تاريخيّاً ولا دينيّاً.
4. التناقض الذاتي: يزعم أنّه المسيح المرسَل بينما يردّ أصول الوحي؛ وهو تناقض مع الموازين العقليّة والإيمانيّة.
وخلاصة القول: إنّ شخص حسن مزارجي يستحق الرحمة، لكنّ دعاواه لا تستحقّ إلا النقد. فهي عند الباحثين عن الحقّ ليست إلا كلمات بهلوانيّة تفتقر إلى الأساس المنطقي والعلمي.
إعداد: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
21/09/2025 – أوف
ملاحظة: 👇
الحرمان الطويل من النوم، أي ما يُسمّى بـ “حرمان النوم” (Sleep Deprivation)، يُعَدّ أسلوبًا يترك آثارًا بالغة على الإنسان نفسيًا وجسديًا معًا. وقد عُرِف في التاريخ والواقع المعاصر باستعماله خصوصًا ضمن تقنيات التحقيق والتعذيب.
1. الآثار القصيرة المدى (من 24 إلى 72 ساعة):
- إرهاق شديد، تشتّت الانتباه، ضعف في الحكم العقلي.
- بدايات الهلوسة.
- تقلّبات عاطفية (بكاء مفرط، غضب، ضحك بلا سبب).
- عجز عن اتخاذ أبسط القرارات.
2. الآثار المتوسطة المدى (من 4 إلى 7 أيام):
- تزداد الهلوسات وضوحًا (أوهام بصرية وسمعية).
- اضطراب في الذاكرة وعدم التمييز بين الواقع والخيال.
- تفكك في الشخصية (اضطراب إدراك الذات).
- حالات شبيهة بالذهان.
3. الآثار الطويلة المدى (من 8 إلى 11 يومًا وما بعدها):
- انهيار ذهني وانكسار الإرادة: يُدفَع الإنسان إلى التفكير وفق إرادة المحقق.
- حدوث اضطرابات كيميائية حيوية خطيرة في الدماغ.
- ضعف السيطرة على الإرادة، فيبدأ المرء بمراجعة معتقداته وأفكاره.
- احتمال ظهور أمراض نفسية مزمنة (كاضطراب البارانويا، الاكتئاب، واضطراب ما بعد الصدمة).
4. لماذا يُستَخدم؟
النوم حاجة أساسية للدماغ. وهو يؤثر أسرع من الجوع أو العطش. فالإنسان قد يعيش أيامًا بلا طعام ولا شراب، ولكنه إذا حُرِم من النوم ينهار عقله في غضون أيام قليلة.
لهذا السبب، لجأت بعض الأنظمة أو البُنى السلطوية إلى استعمال الحرمان من النوم في السجون أو التحقيقات بوصفه من أكثر وسائل “غسل الدماغ” فاعلية.
5. البعد القانوني والأخلاقي:
- في القانون الدولي يُعَدّ هذا الأسلوب مندرجًا في خانة التعذيب.
- وقد حظره “اتفاق الأمم المتحدة لمناهضة التعذيب”.
- ومع ذلك ما زال يُمارس في بعض الدول تحت مسمّى “تقنيات الاستجواب القاسية”.
الخلاصة: إن ترك الإنسان بلا نوم مدّة 7–11 يومًا يُعَدّ من أنجع الوسائل لتدمير العقل وكسر الإرادة. وبذلك يُرغَم المرء على قول ما لا يؤمن به، وعلى التشكيك في هويته، بل وعلى قبول الأفكار المُملى عليه وكأنها صادرة عن نفسه.
الهوامش:
[¹] القرآن الكريم، سورة الأعراف، الآية 12.
[²] مقتبس من مقابلة صحفيّة لحسن مزارجي (يلزم إضافة رابط المصدر).
[³] انظر: إسماعيل كارا، الإسلام كقضية في تركيا الجمهوريّة، دار درغاه، إسطنبول، 2008.