İlkesizliği İlke Edinenlerin Taraftarlığı veya Karşıtlığı, Kula Esaretin ve Algıların Kurbanı Olmaktır
Giriş
Her nesilde, şahsiyetlere tâbi olup dimağını ve vicdanını rafa kaldıranlar çıkar. Bu hâl; fikir, davranış ve akîdeyi değil, kimliğin etiketini kutsar; netice itibarıyla hakikatin yerine hülyâları, adaletin yerine dar menfaatleri koyar. İlke, ferdî bir meziyet değil; içtimai hayatı diri tutan bir mihverdir. İlkesizlik ise o mihveri kırar; insanı kul kavramının pençesine teslim eder[^1].
İlkeli insan, şahsiyetlere değil düşünce ve davranışlara taraftar veya karşı olur
İlkeli insanın nazarında şahsiyet tek başına bir değer ölçüsü değildir. Şahsiyet bir vasıf takımıdır; ama esas olan o vasıfların tezâhürüdür: fikir, söz ve ameldir[^2]. İlim, hikmet, adâlet, merhamet, alâka ve ahlâk gibi nitelikler bir kişinin o kişiyi takdis etmeye değer kılacak ölçülerdir. Dolayısıyla bir kimseye itibar edilirken sorulması gereken: “Bu kimse hangi hakikatleri savunuyor; hangi fiilleri icra ediyor?” olmalıdır. Aksi hâlde şahsiyeti temel alan savunuculuk, kör bir sadâkatten ibaret kalır[^3].
Taraftar olduğu şahsiyetlerin vasıflarını karşıt olduğu insanlarda görünce yadırgamak ilkesizliktir.
Çoğu zaman karşılaştığımız çelişki şudur: A kişisinin davranışını överken, aynı davranışı B kişisi yaptığında yerden yere vurmak. Bu tenâkuz, rasyonel tutarlılığın reddidir[^4]. Eğer bir fiil erdemli ise, bu fiilin icracısı kim olursa olsun; eğer ayıplı ise, kim tarafından yapılırsa yapılsın ayıplanmalıdır. Bu tavrın olmayışı, ilkesizlik ve samimiyetsizlik belirtisidir. Zira hakikat, şahıstan pek çok daha sarsıcıdır: hakkı, hakka göre savunmak gerekir; şahsı merkez almak doğru değildir[^5].
Şahsiyetleri övmek veya yermek yerine, fiil ve davranışlarını değerlendirmeyi öncelemek; ilkeli olmanın gereği ve göstergesidir.
İlkeli duruş; kişileri putlaştırmaz, toplumu ve siyaseti ferdilikten arındırır. Muhakeme, fiil ve söylem çerçevesinde yapılmalı; övgü ya da tenkit, ölçüye dayandırılmalıdır. Bunu temin için üç ilke ilave edilmelidir:
1. Ölçü koyma – hangi kıstaslarla yargılandığı açık olmalı;
2. Tutarlılık – aynı fiile karşı aynı yaklaşım gösterilmeli;
3. Temellendirme – duygudan ziyade delile dayanılmalı[^6].
Bu üç ilke, şahsiyetlerin esiri olmamayı sağlar.
Düşünce ve davranışları bâtıl ve yanlış olanlara taraftar olmak, celladına aşık olmak gibidir
Bir hakikate muhalif olan düşünce ve davranışlara taraftar olmak, esasen o düşüncenin mağduru illetini taşımaktır. Zalimlik veya dalâlet ne kadar cazip bir maskeyle sunulursa sunsun; ona taraftar olmak, hücum eden güce gönüllü kalkan olmaktır[^7]. Bu hâl, kendi elleriyle zulmün ideolojik zemininin döşenmesine yardım etmektir – cellada âşık olmak gibi garip ve trajik bir intibâdır. Bu yüzden ferdi sadâkat, meşruiyet ölçüsü değil; iyilik ve hakikat ölçüleri meşru zemin olmalıdır.
Müşahhas misaller:
1. Çağdaş yöneticilerin karşı çıktığı düşünce ve icraatları icra etmiş tarihî şahsiyetleri övmek, derin bir tenâkuzdur. Eğer tarihî bir şahsiyetin bazı icraatları günümüzde savunuluyorsa, aynı icraatın muhalif olduğu dönemin bir mensubu tarafından tekrarı nasıl olur da mazur görülemez? Tutarsızlık, siyasî menfaatlerin maskesidir.
2. Türkiye özelinde: Cumhuriyet’in kuruluş müktesebatı çerçevesinde değerlendirilen kimi tarihî uygulamaların övülmesi, güncel siyasette benzeri uygulamalara karşı sergilenen tepkiyle çeliştiğinde; bunun muhasebesi yapılmalıdır. Doğru olan şu ki: yapılan işin mahiyeti, kim tarafından yapıldığına bakılmaksızın tartılmalı ve tartışılmalıdır.
3. Parti aidiyeti nedeniyle kinaye veya rıza göstermek; kendi partinin hatalarına göz yummak, muhalif parti aynı yanlışı yaptığında yerden yere vurmak; bunlar ilkesizliğin aleni tezâhürleridir. Bu tür ikiyüzlülük, siyasî hayatı yozlaştırır[^8].
Doğrular muhalifler tarafından uygulanınca yanlış olmaz; yanlışlar taraftarlar tarafından icra edilince de doğru olmaz.
Siyasî ahlâkın temel düsturu budur. Hakikat ve bâtıl, uygulayıcılarına göre değişmez. Hakkı savunmak, onu uygulayanın kim olduğuna bakmaz; bâtılı tenkit etmek de aynı şekilde taraf tutmaz. Bu bakımdan ilkeli muhakeme, tutarlılığın sahibidir: önemli olan eylemin kendisidir; şahıs değil[^9].
İslam perspektifi: Kişileri putlaştırmama ve amelleri merkeze koyma
İslâmî şeriat ve ahlâk geleneği, kişileri putlaştırmaz; aksine davranışları ölçü kabul eder. İnanç ve amel arasında sağlam bir münasebet vardır. Ameller, inancın delilidir. Bu durum Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle belirtilir:
“Ey müminler! Sizler, imanınızdan kaynaklanan derin bir merhamet ve hoşgörüyle onları seviyorsunuz; fakat onlar, kâfirliğin gereği olan çıkarcılık, haset ve bağnazlık yüzünden sizi sevmezler. Üstelik siz, onların inandığı Tevrat ve İncil de dahil olmak üzere bütün kitaplara inanırsınız. Onlar ise, kendilerine indirilen kitaba bile gerçek anlamda inanmazlar. Sizinle karşılaştıkları zaman: ‘Biz de sizin inandığınız gibi Allah’a ve bütün elçilerine inanıyoruz!’ derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında ise, size karşı duydukları kin ve öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. Onlara de ki: ‘İsterseniz kahrınızdan ölün; Allah, eninde sonunda nurunu tamamlayacak ve hak dini üstün kılacaktır. Zalimlere de yaptıkları kötülüklerin, kurdukları çirkin tuzakların hesabını soracaktır. Hiç kuşkusuz Allah, kalplerin içindeki bütün gizli niyet ve düşünceleri bilmektedir.’” (Âl-i İmrân, 3/119)[^1]
Netice ve Davet
İlkesizlik kişiyi kul kılığına sokar: bir partiye, bir şahsiyete veya moda akımına gönülden bağlanmak, aklı, vicdanı ve merhameti merhametsiz bir cendereye hapseder. Tarih, samimi fakat ilkeli olanları kurtaran; menfaat ve şahsiyeti ilahlaştıranları ise mahkûm eden sayfalarla doludur. Bu sebeple çağrımız şudur:
• Düşünce ve davranışları ölçün; şahsiyeti değil.
• Tutarlı olun; bugünkü yanlışla dünün yanlışını ayırmayın.
• Merhameti elden bırakmayın; ilke, merhametin sarsılmaz zemini olsun.
• Bilgiye değer verin; cehalet, ilkesizliğin hânedânıdır.
Tarih, ancak yüreğin samimiyeti, aklın hikmeti ve adâletin terazisiyle yürüyenler tarafından hak ettiği yere taşınır.
İlkesizlikten uzak durmak, ferdin şerefini koruduğu gibi, ümmetin selâmetini de teminat altına alır.
Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
19.09.2025 OF
Yukarıdaki Yazımı Okuyanlar, aşağıda linkini verdiğim iki yazıyı da okumaları faydalı olur:👇
Cumhuriyetin İlk Yıllarında Bürokrasiyi Güçlendiren Azınlıkların, İngiliz ve İttihatçı İşbirliğinin Başarısına Olan Etkisi
https://www.aynamayansiyanlar.com/makalelerim/cumhuriyetin-ilk-yillarinda-burokrasiyi-guclendiren-azinliklarin-ingiliz-ve-ittihatci-isbirliginin-basarisina-etkisi/
“Soyadı Kanunu” mu, Sabetaycıları “Saklama Oyunu” mu?
https://www.aynamayansiyanlar.com/misafir-yazarlar/soyadi-kanunu-mu-sabetaycilari-saklama-oyunu-mu/
Dipnotlar:
[^1]: Kur’ân-ı Kerîm, Âl-i İmrân, 3/119. Mü’minlerin şahsiyetlerden çok amellere ve niyetlere bakmaları gerektiğini vurgular.
[^2]: Klasik İslâm düşünce geleneği ve ahlâk literatürü; İmam Gazâlî, İhyâ Ulûmiddîn, Kitâbü’l-İhyâ.
[^3]: Modern siyaset ve etik literatürü; Aristoteles, Nicomachean Ethics; Machiavelli, Il Principe.
[^4]: Rasyonel tutarlılık ve etik ölçüler için bkz. John Rawls, A Theory of Justice.
[^5]: İlkesizlik ve samimiyetsizlik tespiti için tarihsel örnekler: Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki siyasi tutarsızlıklar.
[^6]: Ahmet Ziya İbrahimoğlu, “İlkesizlik ve İlkeli Siyaset,” OF Yayınları, 2025.
[^7]: Celal Yıldırım, “Toplumsal Hakikat ve Hücum,” Ankara Üniversitesi Yayınları, 2021.
[^8]: Parti aidiyeti ve siyasi ikiyüzlülük üzerine akademik çalışmalar; Mehmet Karaca, Siyasal İkilemler, 2019.
[^9]: Siyasî ahlâk ve ilkesel muhakeme literatürü; Fazlıoğlu, Etik ve Siyaset, 2020.
ترجمة من التركية إلى العربية: 👇
تبعية أو معارضة من يجعل انعدام المبدأ مبدأً: عبودية الإنسان ووقوعه ضحية الأهواء
المقدمة
في كل جيل، يظهر من يتبع الشخصيات ويضع عقله وضميره على الرف. هذا الوضع يقدس الهوية والعلامات بدلاً من الفكر والسلوك والعقيدة، ونتيجته وضع الأوهام مكان الحقيقة، والمصالح الضيقة مكان العدل. المبدأ ليس فضيلة فردية، بل محور يحيي الحياة الاجتماعية، وانعدام المبدأ يكسره، ويجعل الإنسان تحت رحمة مفهوم العبودية[^1].
الإنسان المبدئي يؤيد أو يعارض الأفكار والسلوكيات لا الشخصيات
في نظر الإنسان المبدئي، الشخصية وحدها ليست معيارًا للقيمة. فالشخصية مجموعة من الصفات، لكن الجوهر هو تجلّي هذه الصفات: الفكر، القول، والعمل[^2]. ومن صفات الشخص التي تجعله جديرًا بالاحترام: العلم، والحكمة، والعدل، والرحمة، والاهتمام، والأخلاق. لذا، عند تقدير شخص ما، يجب السؤال: «ما الحقائق التي يدافع عنها هذا الشخص؟ وما الأفعال التي يقوم بها؟» وإلا فإن الدفاع عن الشخصية يصبح مجرد ولاء أعمى[^3].
استغراب الصفات عند ظهورها عند الآخرين علامة على انعدام المبدأ
التناقض الذي نراه كثيرًا: مدح سلوك شخص “أ” وفي الوقت نفسه ذم نفس السلوك عند شخص “ب”. هذا التناقض رفض للاتساق العقلي[^4]. فإذا كان الفعل فاضلاً، يجب الإشادة به مهما كان منفذه؛ وإذا كان مذمومًا، يجب مذمته مهما كان من قام به. غياب هذا الموقف علامة على انعدام المبدأ وقلة الصدق[^5].
تقييم الأفعال والسلوكيات قبل الشخصيات: دليل المبدئية
الموقف المبدئي لا يقدس الأشخاص، ويجرد المجتمع والسياسة من الطابع الشخصي. يجب أن يكون الحكم على الفعل والكلام، وأن يكون المدح أو الذم وفق المعيار. لتحقيق ذلك، هناك ثلاثة مبادئ:
1. تحديد المعيار — يجب توضيح المعايير التي يُحكم على أساسها؛
2. الاتساق — نفس التعامل مع نفس الفعل؛
3. التأسيس — الاعتماد على الدليل لا العاطفة[^6].
هذه المبادئ الثلاثة تمنع الوقوع أسيرًا للشخصيات.
التأييد للأفكار والسلوكيات الباطلة: كالحب للجلاد
تأييد الأفكار والسلوكيات المخالفة للحق، في الجوهر، حمل لعلة الضحية نفسها. مهما كان الظلم أو الضلالة مقدّمًا بقناع جذاب، فإن التأييد له يكون كدرع طوعي للقوة المعتدية[^7]. هذا الموقف يساهم في تمهيد الأساس الأيديولوجي للظلم — وهو تأثير غريب ومأساوي يشبه الوقوع في حب الجلاد. لذلك، الولاء الشخصي ليس معيارًا للشرعية؛ بل يجب أن تكون مقاييس الخير والحق هي الأساس.
أمثلة ملموسة
1. مدح شخصيات تاريخية قامت بأفعال مخالفة لأفكار القادة المعاصرين، هو تناقض عميق. فإذا دُعمت بعض أفعال شخصية تاريخية اليوم، كيف يُرفض تكرار نفس الفعل من قبل خصمها في زمنها؟ الاتساق غطاء للمصالح السياسية.
2. في تركيا: إذا تم مدح تطبيقات تاريخية ضمن إرث الجمهورية، ثم تم معارضة تطبيقات مشابهة اليوم، يجب محاسبتها وفق جوهر العمل وليس وفق من قام به.
3. التواطؤ أو التساهل بسبب الانتماء الحزبي؛ التسامح مع أخطاء الحزب نفسه، وذم نفس الخطأ عند حزب معارض، كلها مظاهر علنية لانعدام المبدأ[^8].
الحقائق والباطل
الحق لا يصبح باطلاً لمجرد تنفيذه من خصومك، والباطل لا يصبح حقًا لمجرد تنفيذه من أنصارك[^9]. المبدأ هو الاتساق: الأهم هو الفعل ذاته، لا الشخص.
المنظور الإسلامي: عدم تقديس الأشخاص ووضع الأعمال في المركز
الشريعة والأخلاق الإسلامية لا تقدس الأشخاص، بل تعتبر السلوكيات معيارًا. هناك علاقة وثيقة بين الإيمان والعمل؛ فالأعمال دليل الإيمان. وقد جاء في القرآن الكريم:
«يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا بِطَانَةً مِنْ دُونِكُمْ لَا يَاْلُونَكُمْ خَبَالًاۜ وَدُّوا مَا عَنِتُّمْۚ قَدْ بَدَتِ الْبَغْضَٓاءُ مِنْ أَفْوَاهِهِمْۚ وَمَا تُخْفٖى صُدُورُهُمْ أَكْبَرُۜ قَدْ بَيَّنَّا لَكُمُ الْآيَاتِ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ» (آل عمران، 3/118)
«هَا أَنْتُمْ أَوْلِيَاءُ تُحِبُّونَهُمْ وَلَا يُحِبُّونَكُمْ وَتُؤْمِنُونَ بِالْكِتَابِ كُلِّهِۖ وَإِذَا لَقُوكُمْ قَالُوا آمَنَّاۗ وَإِذَا خَلَوْا عَضُّوا عَلَيْكُمُ الْأَنَامِلَ مِنَ الْغَيْظِؕ قُلْ مُوتُوا بِغَيْظِكُمْۗ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِذَاتِ الصُّدُورِ» (آل عمران، 3/119)
«إِنْ تَمْسَسْكُمْ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْۗ وَإِنْ تُصِبْكُمْ سَيِّئَةٌ يَفْرَحُوا بِهَاۜ وَإِنْ تَصْبِرُوا وَتَتَّقُوا لَا يَضُرُّكُمْ كَيْدُهُمْ شَيْئًاۗ إِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطٌ» (آل عمران، 3/120)[^1]
النتيجة والدعوة
انعدام المبدأ يجعل الإنسان عبدًا: التعلق بقوة بحزب، بشخصية، أو باتجاه سياسي، يقيد العقل والضمير والرحمة. التاريخ مليء بمن خلصوا بالمبدأ والصادقين، ومن عبدوا المصالح والشخصيات، فهلكوا. لذلك ندعو إلى:
• قياس الفكر والسلوك، لا الشخص.
• الاتساق: لا تفصل بين خطأ اليوم وخطأ الأمس.
• المحافظة على الرحمة: فالمبدأ هو أساس الرحمة الراسخ.
• تقدير العلم: الجهل هو سلالة انعدام المبدأ.
التَّارِيخُ لا يَسِيرُ إِلَى مَوْضِعِهِ الْمُسْتَحَقِّ إِلَّا عَلَى خُطَى مَنْ جَمَعُوا صِدْقَ الْقَلْبِ وَحِكْمَةَ الْعَقْلِ وَمِيزَانَ الْعَدْلِ.
إن اجتناب انعدام المبادئ يصون شرف الفرد، كما يضمن سلامة الأمة.
أعده: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
١٩ / ٠٩ / ٢٠٢٥ م في مدينة أوف
أولئك الذين قرأوا مقالي أعلاه، من المفيد لهم أيضاً قراءة المقالين التاليين عبر الروابط المرفقة:
تأثير الأقليات التي عززت البيروقراطية في السنوات الأولى للجمهورية، وتعاون الإنجليز والاتحاديين على نجاحها👇
Cumhuriyetin İlk Yıllarında Bürokrasiyi Güçlendiren Azınlıkların, İngiliz ve İttihatçı İşbirliğinin Başarısına Olan Etkisi
هل هو قانون الألقاب، أم لعبة إخفاء السباطيين؟👇
“Soyadı Kanunu” mu, Sabetaycıları “Saklama Oyunu” mu?
الهوامش:
[^1]: القرآن الكريم، آل عمران، 3/119. يشدد على أهمية تقدير الأعمال والنيات أكثر من الشخصيات.
[^2]: التراث الفكري الإسلامي الكلاسيكي؛ الإمام الغزالي، إحيا علوم الدين، كتاب الإحياء.
[^3]: الأدب السياسي والأخلاقي الحديث؛ أرسطو، الأخلاق النيقوماخية؛ ميكافيلي، الأمير.
[^4]: الاتساق العقلي والمعايير الأخلاقية، انظر: جون رولز، نظرية العدالة.
[^5]: أمثلة تاريخية عن انعدام المبدأ: التاريخ العثماني وتاريخ الجمهورية التركية.
[^6]: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو، «انعدام المبدأ والسياسة المبدئية»، منشورات OF، 2025.
[^7]: جلال يلدريم، «الحقائق الاجتماعية والهجوم»، منشورات جامعة أنقرة، 2021.
[^8]: الدراسات الأكاديمية حول الانتماء الحزبي والنفاق السياسي؛ محمد كاراجا، التناقضات السياسية، 2019.
[^9]: الأدب السياسي والأخلاقي: فازلي أوغلو، الأخلاق والسياسة، 2020.
Yukarıdaki Yazının İngilizceye Tercümesi:👇
The Partisanship or Opposition of Those Who Adopt Unprincipledness as a Principle: Enslavement to Humans and Victims of Perceptions
Introduction
In every generation, there are those who abandon their intellect and conscience in favor of blind loyalty to personalities. Such a stance sanctifies labels of identity rather than truth, behavior, and creed. As a result, illusions replace reality, and narrow interests displace justice. Principle is not merely a personal virtue; it is an axis that keeps social life alive. To forsake principle is to shatter that axis and surrender to the claws of enslavement to humans.[^1]
The Principled Person Supports or Opposes Ideas and Actions, Not Individuals
For a principled person, an individual is not in itself a measure of value. A person is but a set of attributes; what matters is how these qualities manifest: in thought, speech, and deed.[^2] Knowledge, wisdom, justice, compassion, integrity, and morality are the standards that determine whether someone deserves respect. Thus, the real question should be: “What truths does this person defend, and what deeds does he or she perform?” Otherwise, support for an individual devolves into blind loyalty devoid of principle.[^3]
To Praise Traits in Allies While Condemning Them in Opponents Is Unprincipled
One of the contradictions often encountered is praising an act when done by Person A, but condemning the very same act when done by Person B. This inconsistency rejects rational coherence.[^4] If an act is virtuous, it remains so regardless of who performs it; if it is blameworthy, it must be condemned no matter the doer. To act otherwise is a sign of unprincipled inconsistency and insincerity. Truth transcends individuals: one must defend what is right because it is right, not because of who embodies it.[^5]
Evaluating Deeds Over Individuals Is the Mark of Principle
A principled stance does not idolize individuals, nor does it reduce society and politics to personal loyalties. Judgment should be carried out within the framework of action and speech, and both praise and criticism must be based on measure. Three guiding principles must therefore be adopted:
- Clear standards – the criteria of judgment must be transparent.
- Consistency – the same act must always receive the same response.
- Grounding in evidence – reasoning must rest on proof, not emotion.[^6]
These principles protect one from becoming a captive of personalities.
To Side with Falsehood Is to Love One’s Executioner
To support thoughts or actions that oppose truth is to inherit the very ailment caused by those ideas. No matter how attractive oppression or deviation may appear under its mask, siding with it is to serve as a shield for the aggressor.[^7] It means helping to lay the ideological foundations of tyranny with one’s own hands—akin to falling in love with one’s executioner. Thus, loyalty to an individual can never be the measure of legitimacy; the true ground of legitimacy lies in truth and righteousness.
Concrete Examples
- To praise historical figures for the very acts condemned in contemporary leaders is a deep contradiction. If certain policies of a figure from the past are defended, why should identical policies in the present be deemed intolerable? Such inconsistency often masks political opportunism.
- In the Turkish context: if policies stemming from the early Republican legacy are praised, while their contemporary equivalents are harshly condemned, then such inconsistencies must be scrutinized. The correct approach is to weigh the act itself, regardless of who performs it.
- To turn a blind eye to errors when committed by one’s own party, but denounce the same errors when performed by an opposing party, is blatant unprincipledness.[^8] Such double standards corrode political morality.
Truth Does Not Become Falsehood When Enacted by Opponents, Nor Does Falsehood Become Truth When Practiced by Allies
This is the cornerstone of political ethics. Truth and falsehood do not change depending on the actor. To defend truth is to uphold it regardless of who carries it out; to denounce falsehood is to reject it regardless of who commits it.[^9]
The Islamic Perspective: Avoiding Idolization of Individuals, Centering Deeds
The Islamic tradition of law and ethics does not idolize individuals; it measures by deeds. There is an inseparable bond between faith and action, and deeds are the proof of belief. The Qur’an declares:
“Here you are, loving them, but they do not love you, though you believe in the whole of the Scripture. When they meet you, they say, ‘We believe,’ but when alone, they bite their fingertips in rage against you. Say: ‘Perish in your rage! Surely Allah knows well what is in the hearts.’” (Āl ʿImrān, 3:119)[^1]
Conclusion and Call
Unprincipledness enslaves a person: loyalty to a party, an individual, or a fleeting trend imprisons the intellect, conscience, and mercy. History is filled with pages that rescue the sincere and principled, yet condemn those who deify self-interest and personality. Our call, therefore, is this:
- Measure thoughts and deeds, not personalities.
- Be consistent; do not distinguish between yesterday’s and today’s wrongs.
- Never abandon mercy; let principle be its unshakable ground.
- Value knowledge; for ignorance is the dynasty of unprincipledness.
History is carried to its rightful place only by those who walk with sincerity of heart, wisdom of reason, and balance of justice. Avoiding unprincipledness not only preserves the honor of the individual but also safeguards the well-being of the entire community.
Prepared by: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
19 September 2025, OF
Footnotes:
[^1]: Qur’ān, Āl-i ‘Imrān, 3/119. Emphasizes that believers should focus on deeds and intentions rather than personalities.
[^2]: Classical Islamic thought and ethics literature; Imam Ghazālī, Iḥyā’ ‘Ulūm al-Dīn, Kitāb al-Iḥyā’.
[^3]: Modern political and ethical literature; Aristotle, Nicomachean Ethics; Machiavelli, Il Principe.
[^4]: For rational consistency and ethical standards, see John Rawls, A Theory of Justice.
[^5]: Historical examples for detecting unprincipledness and insincerity: political inconsistencies in the history of the Ottoman Empire and the Republic of Turkey.
[^6]: Ahmet Ziya İbrahimoğlu, Unprincipledness and Principled Politics, OF Publications, 2025.
[^7]: Celal Yıldırım, Social Truth and Aggression, Ankara University Press, 2021.
[^8]: Academic studies on party affiliation and political hypocrisy; Mehmet Karaca, Political Dilemmas, 2019.
[^9]: Literature on political ethics and principled reasoning; Fazlıoğlu, Ethics and Politics, 2020.