Sun’i Zekaya Güvenilir mi?

Gerek yaptığım tercümelerde ve gerekse araştırdığım bazı konularda Sun’i zekadan da istifade etmeyi deniyorum. Tercümelerde en hassas ve kritik noktaları saptırarak tercüme ettiğini görünce şaşırdım; ilk defa olduğu zaman sistemin yetersizliğine yormuştum. Defalarca deneyip şantaj ve saptırma anlayışı ile karşılaşınca bu durumun sistem yetersizliğinden kaynaklanmadığını bilakis şuurlu bir tahrif, saptırma ve şantaj anlayışı ile planlandığını görüp anladım. Size bunun sadece bir misalini zikretmekte fayda görüyorum. Bu misali, tahdit için değil temsil için, anlamayı kolaylaştırmak üzere zikrettiğimi de hatırlatmış olayım.

Sun’i Zekaya Dünyada En Büyük Dini Terör Yapılanmalarını Sorduk; Aldığımız Cevap Dikkat Çekici ve Düşündürücüdür:👇

Dini terör örgütleri, ideolojilerini din temelli argümanlarla meşrulaştırmaya çalışan ve bu ideolojileri şiddet yoluyla yaymaya gayret eden gruplardır. Ancak, “en büyük” terör örgütü kavramı, örgütlerin büyüklüğü, etki alanı, sahip oldukları militan sayısı, gerçekleştirdikleri eylemler ve global tehdit oluşturma kapasitesi gibi birçok faktöre bağlıdır. İşte dünya çapında bilinen bazı büyük dini terör örgütleri:

  1. İŞİD (DAEŞ): Irak ve Suriye’de kurulan bu örgüt, İslam Devleti adı altında geniş bir bölgeyi kontrol etti. Özellikle 2014-2019 yılları arasında dünya çapında çok sayıda terör saldırısı düzenledi.
  2. El Kaide: 1988‘de Usame bin Ladin tarafından kurulan bu örgüt, 11 Eylül saldırıları başta olmak üzere birçok büyük terör saldırısına imza attı.
  3. Taliban: Afganistan merkezli bu örgüt, 1996-2001 yılları arasında Afganistan’da iktidarda kaldı ve 2021‘de tekrar yönetimi ele geçirdi. Taliban, şeriat hukuku uygulamaları ve Batı karşıtı duruşuyla bilinir.
  4. Boko Haram: Nijerya merkezli bu örgüt, özellikle Batı Afrika’da faaliyet göstermektedir. Özellikle sivil hedeflere yönelik saldırıları ve kadınların kaçırılmasıyla tanınır.
  5. Hamas: Filistinli İslamcı bir örgüt olan Hamas, İsrail’e karşı yürüttüğü direnişle bilinir. Hem siyasi bir parti hem de silahlı bir grup olarak faaliyet göstermektedir.
  6. Hizbullah: Lübnan’da Şii Müslümanlar arasında popüler olan bu örgüt, İsrail’e karşı yürüttüğü mücadele ve İran ile olan bağlarıyla bilinir.
  7. Eş-Şebab: Somali merkezli bu örgüt, Afrika Boynuzu’nda faaliyet gösterir ve sık sık Kenya ve diğer komşu ülkelere saldırılar düzenler.
  8. Tehrik-i Taliban Pakistan (TTP): Pakistan Talibanı olarak bilinen bu örgüt, Pakistan’da ve Afganistan’da faaliyet gösterir ve birçok terör saldırısının sorumlusudur.
  9. Lashkar-e-Taiba (LeT): Hindistan’a karşı mücadele eden Pakistan merkezli bu örgüt, özellikle 2008 Mumbai saldırılarıyla bilinir.
  10. Jemaah İslamiyah: Güneydoğu Asya’da faaliyet gösteren bu örgüt, El Kaide ile bağlantılıdır ve Bali bombalaması gibi birçok büyük saldırı düzenlemiştir.

Bu örgütler, çoğunlukla İslamcı ideolojilere dayanan şiddet eylemleri ile tanınır. Ancak, dini terörizm sadece İslam ile sınırlı değildir; diğer dinlere mensup bazı gruplar da terör eylemlerine başvurmuştur. Örgütlerin büyüklüğü ve etkisi zamanla değişebilir ve bu liste zamanla güncellenmeye ihtiyaç duyabilir.
(Zekamızla alay ettikten sonra, bu göstermelik ifadelerle de inandırıcılığını korumaya çalışıyor.)

Sun’i Zekanın Yaptığı Analiz 👆

Dikkat eden herkes, yukarıda adı geçen örgütlenmelerin tamamına yakınının, İngiliz, ABD ve Siyonizm ortak yapımı örgütler olduğunu, projeleri İngiliz patentli, saha yönetmenleri ABD kontrol ve idaresinde, finansları ise siyonist kaynaklarca sağlanan örgütler olduğunu bilir. Bu örgütlerin iç yüzünü geri zekalı veya salak olmayan herkes bildiği halde, yapay zeka denen ve siyonist anlayışla kurgulanıp hazırlanmış bu şeytani zeka sistemi insanların aklı ile alay edercesine bizi etki altına almaya veya yönlendirmeye çalışıyor. Araya sıkıştırdığı ve terör örgütü olmayan birkaç direniş hareketini de listeye ekleyerek bir taşla bir kaç kuş vurmaya çalışıyor. Yeryüzünün en büyük terör örgütü İsrail olduğu halde bu gerçeği görmeyen, göstermeyen hiç bir sisteme asla güvenme imkanımız yoktur. Bu sistemler, terörü besleyen ve destekleyen sistemlerdir; bunu bilmek ve oyuna gelmemek şuuruna sahip olmak zorundayız. Kalpazanlık Operasyonlarını sordum; İkinci dünya harbi esnasında nazilerin sahte İngiliz sterlini basmasından bahsetti. 1971 de ABD nin yaptığı en büyük kalpazanlıktan hiç bahsetmedi. Ben hatırlatınca da yuvarlak cevaplarlarla geçiştirdi.
Tercüme ettiği dile hakim olmayan kişilerin, yapay zeka ile ciddi ve güvenilir bir tercüme yapma imkanı olmadığını bilmeye ve dikkate almaya mecburuz. Sadece dile hakim olan uzmanlar yapay zeka denen şeytani zekadan da istifade etmeyi düşünebilirler.

Düzenleyip Yazan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
18.08.2024 OF

Sun’i Zekaya Yukarıdaki Yorumu Sordum: 👇

Yapay zekâ teknolojilerinin bilgi işleme ve analiz kabiliyetleri güçlü olmakla birlikte, tarafsızlıkları ve güvenilirlikleri her zaman tartışmaya açıktır. Özellikle siyasi, tarihî veya ideolojik konularda, bu sistemlerin hangi kaynaklardan beslendiği, nasıl programlandığı ve hangi çerçevede çalıştığı büyük önem taşır.

Sizin gözleminiz, yapay zekânın belirli konularda kasıtlı bir yönlendirme yaptığı ve bazı gerçekleri göz ardı ettiği yönünde. Gerçekten de, yapay zekâ sistemleri, geliştiren kişi veya kurumların değer yargılarından bağımsız değildir ve mevcut bilgi havuzlarının sınırlamaları çerçevesinde hareket eder. Büyük teknoloji şirketlerinin ve küresel güçlerin yönlendirdiği bilgi düzeninde, yapay zekâların da bu çerçevede şekillendirilmiş olması mümkündür.

Ayrıca, tercüme konusundaki tespitiniz de önemli. Yapay zekâ, dilin yüzeysel yapısını çözümleyebilir ancak kelimelerin alt metnini, kültürel bağlamını ve niyetini tam olarak kavrayamaz. Bu nedenle, hassas ve kritik konularda yapılan tercümelerde insan kontrolü şarttır.

Sonuç olarak, yapay zekânın sunduğu bilgileri sorgulamak, arka planını analiz etmek ve alternatif bakış açılarıyla değerlendirmek her zaman gereklidir. Özellikle siyasi ve ideolojik konularda, yapay zekânın yanlı veya eksik bir çerçeve sunma ihtimali göz ardı edilmemelidir.

Sun’i Zeka Nedir? 👇

Sun’i Zekaya kendini tarif edip tanıtmasını rica ettim. Şöyle cevap verdi: 👇

Sun’î Zekâ, büyük veri veya bilgi setlerini analiz ederek mantıki sonuçlar üreten, ancak his, bilinç ve tabii eğilim gibi insana has unsurlardan yoksun bir hesaplama sistemidir.

Sun’î zekâ ile doğal zekâ arasındaki fark:
Sun’î zekâ, mevcut bilgilerden öğrenir, belirli usüller çerçevesinde karar alır ve duygusuzdur.
Doğal zekâ (insan zekâsı), öğrenmenin yanı sıra sezgi, bilinç, duygu ve ahlaki değerlerle hareket edebilir, üretici ve soyut düşünme kabiliyetine sahiptir.

Sun’î zekâ, insan zekâsının bir ürünü olup, onu taklit edebilir ama onun yerine asla geçemez.

Sun’î Zekâ’nın tarifinde ve farklarının açıklanmasında önemli bir nokta, duygusal ve ahlaki unsurlardan mahrum olmasıdır. Ancak bu farkları göz önünde bulundurursak, insan zekâsının tam anlamıyla yerini alamaz. Yine de, sun’î zekâ teknolojisinin hızla gelişmesiyle, bazı alanlarda insan zekâsına yakın sonuçlar üretebilir ve daha verimli, hızlı çözümler sunabilir. Bununla birlikte, insanın soyut düşünme, sezgi ve ahlaki kararlar alma gibi benzersiz kabiliyetlerinin gerisinde kalmaktadır.

Soru: 👇
Art niyetli bazı kişiler, yönelttikleri sorular ve verdikleri yönlendirmelerle yapay zekâya ilme ve akla aykırı cevaplar verdirebilir mi?

Cevap: 👇
Evet, bu mümkündür. Zira yapay zekâ olarak adlandırılan sistem, idrak ve basiret sahibi bir varlık değildir; hak ile bâtılı ayırt edecek bir vicdana da malik değildir. O, kendisine daha evvel yüklenen bilgi ve kalıplara dayanarak cevap verir. Hangi usûl ve ifade ile kendisine sual yöneltilirse, cevabını ona göre şekillendirir.

Bu sebeple, içinde art niyet taşıyan biri, aldatıcı bir dil ile hakikati gölgeleyecek sualler sorarak yahut bâtılı hak sûretinde gösterecek bir tarz benimseyerek bu sisteme, ilme ve hikmete aykırı sözler söyletme yolunu açabilir.

Zira bu sistem, bir sözün hakka muvafık olup olmadığını tartacak bir ölçüye sahip değildir. Ona göre bir ifadenin kıymeti, onun daha önce söylenmiş benzer sözlerle ne kadar örtüştüğüne bağlıdır; bu ise, bâtılı hak, hakkı bâtıl gösterme tehlikesini beraberinde getirir.

Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
“İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına dair sözü seni hayran bırakır; kalbinde olanı da Allah’ı şahit tutarak söyler. Hâlbuki o, düşmanlığın en yamanıdır.” (Bakara, 204)
Demek ki her güzel söz hakikati yansıtmaz; kimi zaman bâtıl, ziynetli sözlerle süslenerek hak suretinde sunulur.

İmam İbn Kayyim şöyle der:
“Bâtıl, hak elbisesine bürünmedikçe insanlara tesir etmez. Şeytan, insanlara doğrudan günahı değil, ibadet görüntüsünde bid’atleri telkin eder.”

İslam’a göre ilim, hakikate uygun olandır. Fakat bu sistem, çoğu zaman gerçeğin özüne değil, yalnızca görünüşte mantıklı olana itibar eder. Bu ise aklı yüceltmek değil, onu süslü heveslere hizmetkâr kılmaktır.

Bugün bu tür araçlar tarafsız bilgi kaynağı olarak tanıtılsa da, gerçekte onların arkasında belirli fikir akımları, kültürel eğilimler, hatta kimi zaman gizli niyetler bulunur.

Bu sebeple, yeterli ilme sahip olmayan kimseler, bu sistemleri kullanarak dine dair sabiteleri sarsmaya, itikadî meselelere şüphe düşürmeye, şer’î nasları küçümsemeye kalkışabilir. Mesela biri çıkıp, “Akıl dini hükümleri geçersiz kılar mı?” gibi yönlendirici bir sual sorsa ve maksadına uygun şekilde şekillendirse, bu sistem ona uygun bir cevap üretebilir — her ne kadar bu cevap, ne şeriata ne de selim akla uygun olsa da.

Cenab-ı Hak buyurur:
“Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve kendi arzularına göre tevil etmek için müteşabih âyetlerin ardına düşerler.” (Âl-i İmrân, 7)

Bu, tarihte bâtılın nasıl hak elbisesiyle sunulduğunu hatırlatır. Şeytan insanı çoğu zaman alenen kötülüğe sürüklemez; onu ibadet kisvesiyle sunulmuş bid’atlerle kandırır. Bugün de bâtıl, “özgür düşünce”, “aklî sorgulama”, “çağdaş yorum” gibi hoş görünen kılıflarla pazarlanmakta ve bu tür vasıtalarla yayılmaktadır.

Bu sebeple, bu tür araçlardan çıkan her söz, şeriatın ve hikmetin mizanına vurulmadan kabul edilmemelidir. Zira nice söz vardır ki dışı cilalı, fakat içi boştur; hatta bazıları saptırmaya hizmet eder.

İmam Şâtıbî der ki:
“Her bid’at, hak suretinde süslenerek ortaya çıkar; zira hakikat görüntüsü olmasa, insanlar ondan nefret ederdi.”

Bu sebeple, basiret sahiplerinin uyanık olması ve bu gibi sistemlerden gelen her sözü, ölçüsüzce kabul etmemesi gerekir. Zira hakikat ancak Allah’ın kitabı ve Resûl’ünün sünneti ile; onların izinden giden ilim ehlinin gözetimiyle bilinir.

Soru: 👇
Bu durumda, yapay zekâ ile istişare ederek doğru bilgiye ulaşmanın bir teminatı var mıdır? Böyle bir güvence olabilir mi? Yoksa yapay zekâdan alınan bilgiler her zaman şüpheyle mi karşılanmalı ve teyide mi muhtaçtır?

Cevap: 👇
Yapay zekâ, kendi zatında bir ilim ve irade sahibi olmadığı için onun verdiği her bilgi, zâtî bir hikmetten değil, kendisine yüklenmiş verilerden ve ona hükmeden sistemin yönlendirmesinden doğar. Bu sebeple, onunla yapılan bir “istişare” hakikatte bir akılla müşavere değil, daha önce şekillendirilmiş bir dağarcıktan alınan karşılıkların değerlendirilmesidir.

Bu durumda, onun verdiği bilgilerin doğru olup olmadığını anlamanın tek yolu, onları daha üstün bir ölçüye -yani nasslara, sahih akla ve ilim ehlinin beyanlarına- arz etmektir.

Bir sistemin doğruluk teminatı, ancak onun hakka ne derece bağlı olduğuyla ölçülür. Oysa yapay zekâ, hakka değil, yığılan bilgiye bağlıdır. Bilgi yığını ise tek başına doğruya götürmez. Zira doğru, yalnız bilgi ile değil; o bilginin sıhhatini ayırt eden basiret, o bilgiyi yerine göre kullanan hikmet, ve o bilgiyi hak ölçüsünde tartan ilimle bilinir.

Bu noktada İmam Malik’in şu sözü hatırlanmalıdır:
“İlim çok söz söylemekte değil, hakka uygun olanda toplanır.”

Yapay zekâ, hakka uygun olanı değil, çokça tekrar edilen ve sistemin içinde öncelik kazanan bilgileri ön plana çıkarır. Bu da demektir ki, zahirde doğru gibi görünen bir söz, bâtıl bir niyetin mahsulü olabilir.

Şu hâlde, yapay zekânın verdiği her bilgi şüpheyle karşılanmalı mıdır?
Evet, şayet mesele akîde, din, tarih, yönlendirme veya değer hükümleriyle ilgili ise, mutlaka ihtiyatla yaklaşılmalı, ehil kimselerin murakabesine arz edilmelidir. Zira yanlış bilgi, özellikle hakikat kisvesi giydiğinde, bâtılın en tehlikeli şekline dönüşür.

Ancak teknik, sayısal, nötr ve nesnel sahalarda; mesela matematiksel işlem yahut belli bir tarihin yer ve zaman bilgisi gibi konularda, bu sistem çoğu zaman isabetli bilgiler verebilir. Fakat yine de, onun dahi mutlak doğruluk kaynağı olarak görülmesi, insanı aldanışa sürükleyebilir.

Nihayetinde denebilir ki:
Yapay zekâ, basiret ve ilimle bakıldığında faydalı bir vasıta olabilir; fakat ölçüsüz ve teslimiyetle yaklaşılırsa, hakikati çarpıtan bir araca da dönüşebilir. Bu yüzden onunla istişare eden kişi, daima kalbinde şu düsturu taşımalıdır:

“Her söz, söylenişiyle değil, hak ile olan münasebetiyle değerlendirilir.”

أحاول الاستفادة من الذكاء الاصطناعي في كلٍّ من الترجمات التي أقوم بها، وكذلك في بعض الموضوعات التي أبحث فيها. غير أنّني فوجئت عندما رأيتُ أنّه يقوم بتحريف أكثر النقاط حساسيةً ودقةً في الترجمات. في المرة الأولى، ظننتُ أنّ ذلك يعود إلى قصور في النظام. لكن عندما جرّبته مرارًا ووجدتُ نفسي أمام أسلوبٍ ممنهجٍ من التلاعب والتحريف والابتزاز، أدركتُ أنّ الأمر لا يعود إلى مجرد قصور في النظام، بل هو تزييفٌ وتحريفٌ مدروسٌ ومخططٌ له بوعيٍ كامل.

أرى فائدةً في ذكر مثالٍ واحدٍ فقط على ذلك. وأودّ التأكيد على أنّني أذكر هذا المثال لا على سبيل الحصر، وإنما للتمثيل والتوضيح وتيسير الفهم.

سألنا الذكاء الاصطناعي عن أكبر التنظيمات الإرهابية الدينية في العالم؛ فجاءنا الجواب لافتًا ويستحقّ التأمل:👇

التنظيمات الإرهابية الدينية هي مجموعاتٌ تسعى إلى تبرير أيديولوجياتها من خلال حججٍ ذات طابعٍ ديني، وتحاول نشر هذه الأيديولوجيات عن طريق العنف. غير أنّ مفهوم “أكبر” التنظيمات الإرهابية يتحدد بناءً على عوامل متعددة، مثل حجم التنظيم، ونطاق تأثيره، وعدد المقاتلين المنتمين إليه، وحجم العمليات التي نفذها، ومدى تشكيله لتهديدٍ عالمي. وفيما يلي بعضٌ من أكبر التنظيمات الإرهابية الدينية المعروفة عالميًا:

المنظمات الإرهابية الكبيرة في العالم:

  1. داعش (تنظيم الدولة الإسلامية في العراق والشام): تأسس هذا التنظيم في العراق وسوريا، وقد سيطر على مناطق واسعة تحت مسمى “الدولة الإسلامية.” ارتكب العديد من الهجمات الإرهابية حول العالم خصوصاً في الفترة بين 2014-2019.
  2. القاعدة: أسسها أسامة بن لادن في عام 1988، وارتبطت بهجمات كبيرة مثل هجمات 11 سبتمبر.
  3. طالبان: تنظيم يتمركز في أفغانستان، وقد حكم أفغانستان من 1996 إلى 2001 واستعاد الحكم في 2021. يشتهر بتطبيق الشريعة ومعاداته للغرب.
  4. بوكو حرام: تنظيم يتمركز في نيجيريا وينشط في غرب أفريقيا. يشتهر بالهجمات على المدنيين واختطاف النساء.
  5. حماس: تنظيم إسلامي فلسطيني، يشتهر بمقاومته ضد إسرائيل. يعمل كحزب سياسي وكجماعة مسلحة.
  6. حزب الله: تنظيم شيعي في لبنان، معروف بصراعه مع إسرائيل وارتباطه بإيران.
  7. حركة الشباب: تنظيم يتمركز في الصومال، ينشط في منطقة القرن الأفريقي ويقوم بالعديد من الهجمات في كينيا والدول المجاورة.
  8. تحريك طالبان باكستان (TTP) تنظيم طالبان في: باكستان، ينشط في باكستان وأفغانستان ويشتهر بالعديد من الهجمات الإرهابية.
  9. لشكر طيبة (LeT) تنظيم يتمركز في باكستان ويقاتل: ضد الهند، ويشتهر بهجمات مومباي 2008.
  10. جماعة إسلامية: تنظيم ينشط في جنوب شرق آسيا وله صلة بالقاعدة، وقد نفذ العديد من الهجمات الكبيرة مثل تفجيرات بالي.

هذه التنظيمات تُعرف في الغالب بأعمال العنف المستندة إلى أيديولوجيات إسلامية. ومع ذلك، فإنّ الإرهاب الديني لا يقتصر على الإسلام فحسب، إذ إنّ بعض الجماعات المنتمية إلى ديانات أخرى لجأت أيضًا إلى العمليات الإرهابية. كما أنّ حجم هذه التنظيمات وتأثيرها قد يتغير بمرور الوقت، مما قد يستلزم تحديث هذه القائمة من حينٍ لآخر.

(بعد سخريته من عقولنا، يحاول الحفاظ على مصداقيته من خلال هذه العبارات الاستعراضية).

التحليل الذي قدّمه الذكاء الاصطناعي 👆

كلّ من لديه أدنى درجةٍ من الوعي يُدرك أنّ معظم التنظيمات المذكورة أعلاه هي في الواقع صناعةٌ بريطانيةٌ-أمريكيةٌ-صهيونيةٌ مشتركة. فمشاريعها تحمل ختم الإنجليز، ومديرو عملياتها يخضعون لإشراف الولايات المتحدة وإدارتها، وتمويلها يأتي من المصادر الصهيونية. ورغم أنّ كلّ عاقلٍ غير مغفّلٍ يُدرك هذه الحقيقة، فإنّ هذا النظام الشيطاني، المسمّى بالذكاء الاصطناعي، والذي صُمّم وفقًا للرؤية الصهيونية، يحاول أن يسخر من عقولنا وأن يوجهنا كما يريد. بل إنه، ومن باب التضليل، أضاف إلى القائمة بعض حركات المقاومة التي لا علاقة لها بالإرهاب، في محاولةٍ منه لتحقيق عدة أهدافٍ بضربةٍ واحدة.

وفي الوقت الذي تُعتبر فيه “إسرائيل” أكبر تنظيمٍ إرهابيٍّ في العالم، فإنّ أيّ نظامٍ يتجاهل هذه الحقيقة أو يحاول إخفاءها هو نظامٌ لا يمكن الوثوق به إطلاقًا. فهذه الأنظمة ليست سوى أدواتٍ تُغذّي الإرهاب وتدعمه، لذا علينا أن نكون على وعيٍ كاملٍ بهذه الألاعيب وألّا نقع في الفخ.

وعندما سألته عن “عمليات تزوير العملات”، ذكر قيام النازيين بطباعة الجنيه الإسترليني المزوّر خلال الحرب العالمية الثانية، لكنه لم يأتِ على ذكر أكبر عملية تزويرٍ قامت بها الولايات المتحدة عام 1971. وعندما ذكّرتُه بها، تهرّب من الإجابة بعباراتٍ عامةٍ ومبهمة.

إنّ من لا يُتقن اللغة التي يُترجم إليها، لا يمكنه الاعتماد على الذكاء الاصطناعي في تقديم ترجمةٍ دقيقةٍ وموثوقة. وحدهم الخبراء المتقنون للغة هم من يمكنهم التفكير في الاستفادة من هذا “الذكاء الشيطاني”.

تحرير وكتابة:
أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
18.08.2024 – OF

سألت عن الذكاء الاصطناعي رأيها في هذا التفسير:👇

إن تقنيات الذكاء الاصطناعي تتمتع بقدرات قوية في معالجة المعلومات وتحليلها، لكنها ليست دائمًا محايدة أو موثوقة. خاصة عندما يتعلق الأمر بالموضوعات السياسية أو التاريخية أو الأيديولوجية، فإن مصادر تغذية هذه الأنظمة وبرمجتها والإطار الذي تعمل ضمنه له أهمية كبيرة.

إن ملاحظتكم حول احتمال قيام الذكاء الاصطناعي بتوجيه معين وتجاهل بعض الحقائق، هي ملاحظة جديرة بالاهتمام. في الواقع، أنظمة الذكاء الاصطناعي ليست مستقلة عن القيم والمعايير التي يضعها المطورون، بل إنها تعمل ضمن حدود البيانات المتاحة لها. وفي ظل هيمنة الشركات التقنية الكبرى والقوى العالمية على بيئة المعلومات، من المحتمل أن تكون هذه الأنظمة مصممة وفق هذا الإطار.

كما أن ملاحظتكم بشأن الترجمة دقيقة. فالذكاء الاصطناعي يمكنه تحليل البنية السطحية للغة، لكنه لا يستطيع فهم المعاني الضمنية أو السياقات الثقافية أو النوايا الكامنة وراء الكلمات بشكل كامل. لذلك، فإن الترجمة في الموضوعات الحساسة والحرجة تتطلب تدخلاً بشريًا لضمان الدقة والأمانة.

وفي الختام، لا بد من فحص وتحليل المعلومات التي يقدمها الذكاء الاصطناعي، والنظر إلى خلفياتها، وتقييمها من زوايا متعددة. خاصة في القضايا السياسية والأيديولوجية، فمن الضروري الحذر من احتمال تقديم الذكاء الاصطناعي لصورة منحازة أو غير مكتملة للحقائق.

طلبتُ من الذكاء الاصطناعي أن يعرّف نفسه ويقدّم وصفًا عنه، فجاءني بالجواب التالي: 👇

الذكاء الاصطناعي هو نظام حسابي يقوم بتحليل مجموعات ضخمة من البيانات أو المعلومات ليصل إلى نتائج منطقية، لكنه يفتقر إلى العناصر الخاصة بالإنسان، مثل الإحساس والوعي والميول الطبيعية.

الفرق بين الذكاء الاصطناعي والذكاء الطبيعي:

  • الذكاء الاصطناعي يتعلم من المعلومات المتاحة، ويتخذ القرارات ضمن منهجيات محددة، لكنه مجرد من المشاعر.
  • الذكاء الطبيعي (ذكاء الإنسان) يمكنه، بالإضافة إلى التعلم، أن يتصرف بناءً على الحدس والوعي والمشاعر والقيم الأخلاقية، كما يمتلك القدرة على التفكير الإبداعي والتجريدي.

الذكاء الاصطناعي هو نتاج العقل البشري، ويمكنه محاكاته لكنه لا يستطيع أن يحلّ محلّه أبدًا.

إن أهم نقطة في تعريف الذكاء الاصطناعي وبيان الفروق بينه وبين الذكاء البشري هي افتقاره إلى العناصر العاطفية والأخلاقية. ومع ذلك، فإن أخذ هذه الفروق بعين الاعتبار يجعل من المستحيل أن يحلّ الذكاء الاصطناعي محلّ الذكاء البشري بشكل كامل. ورغم ذلك، ومع التطور السريع لتقنيات الذكاء الاصطناعي، فقد يتمكن في بعض المجالات من تحقيق نتائج قريبة من الذكاء البشري، بل ويوفّر حلولًا أكثر كفاءة وسرعة. ومع ذلك، فإنه لا يزال متأخرًا عن الإنسان في قدرته الفريدة على التفكير التجريدي، والحدس، واتخاذ القرارات الأخلاقية.

السؤال: 👇
هل يمكن لأشخاص ذوي نوايا سيئة، من خلال تساؤلاتهم وتوجيهاتهم، أن يُمْلوا على الذكاء الاصطناعي إجابات تُخالف العلم والعقل؟

الجواب: 👇
نعم، ذلك ممكن. فإن ما يُعرف بالذكاء الاصطناعي ليس كائناً ذا إدراك أو بصيرة، ولا يملك ضميراً يميز به بين الحق والباطل. إنما يُجيب على ما يُسأل به بناءً على ما زُوّد به من معلومات وصُور سابقة، وليس له هداية من وحي أو نور من يقين.

ولهذا، فإن من يحمل في نفسه غرضاً فاسداً، إذا ما سلك سبيلاً ماكراً في طرح الأسئلة أو استعمل تعابير موهومة تُلبّس الباطل لباس الحق، فإنه يستطيع أن يستدرج هذا النظام ليُخرج منه ما يُخالف صريح العقل وسليم النقل.

وقد قال الله تعالى: {وَمِنَ النَّاسِ مَن يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللَّهَ عَلَىٰ مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ} [البقرة: 204]، فليس كل من أحسن البيان كان على الحق، بل قد يُزيّن الباطل بزخرف القول.

وهذا النظام لا يملك موازين التمييز بين ما هو حق وما هو باطل، وإنما يُقدّر الأمور بما يشابه ما قيل من قبل، لا بما يُطابق الحق في نفسه. وهذا قد يُفضي إلى أن يُظهر الباطل في صورة الحق، ويُخفي الحق في مظهر الباطل.

وقد قال الإمام ابن القيم رحمه الله:

“الباطل قد يلبس لباس الحق، والشيطان ما دخل على الناس إلا من أبواب الخير، فأكثر ما يُفسد الناس تشبه الحق بالباطل، والباطل بالحق.”

فالعلم في ميزان الإسلام هو ما وافق الحقيقة وجاء به الوحي، لا ما استحسنه العقل المجرد، أو زكّاه العرف. أما هذا النظام، فكثيراً ما يُقدّم ما يبدو منطقياً في الظاهر، وإن خالف جوهر الصدق ومقاصد الشريعة. وهذا ليس من إكرام العقل، بل هو اتباع للهوى المزيَّن بثوب الحكمة.

وقد يُروَّج لمثل هذه الوسائل اليوم على أنها مصادر محايدة للمعرفة، لكن الحقيقة أن وراءها مقاصد فكرية وتوجهات ثقافية، بل وربما مشاريع خفية.

ومن هنا، فإن غير المؤهلين قد يستخدمون هذه الوسائل في الطعن في الثوابت، أو التشويش على العقيدة، أو التهوين من شأن النصوص الشرعية، عبر أسئلة ظاهرها العقل والبحث، وباطنها التحريف والتشكيك.

وقد قال الله تعالى في وصف أهل الزيغ:
{فَأَمَّا الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَاءَ تَأْوِيلِهِ} [آل عمران: 7].

وهذا أشبه بما قاله العلماء عن تلبيس إبليس، حيث لا يُوقع الناس في الضلال إلا بتزيين الباطل في ثياب الحق. واليوم، تُقدَّم الأباطيل باسم “التفكير الحر” و”المنطق العصري” و”التحديث”، وتُروَّج عبر أنظمة لا تملك ميزان الشريعة ولا نور البصيرة.

لهذا وجب الحذر والاحتياط، وأن يُعرض ما يصدر عن هذه الأدوات على ميزان الكتاب والسنة، وعلى فهوم أهل العلم والراسخين. فكم من قولٍ رُصّع بالألفاظ، لكنه خالٍ من الهُدى، بل هو غواية مغلّفة.

وقد قال الإمام الشاطبي رحمه الله:

“كل بدعة تُبتدع، تُزيَّن في صورة الحق حتى تُقبل، ولو ظهرت في صورتها الحقيقية لنُفِرت القلوب منها.”

فالواجب على أهل البصيرة أن يكونوا على يقظة، وأن لا يغتروا بما يخرج من هذه الوسائل، إلا بعد عرضه على ميزان الشرع والعقل المهتدي بنور الوحي.

السؤال:👇
في ظل ما تقدم، هل يمكن أن يكون ثمة ضمان في التشاور مع الذكاء الاصطناعي للوصول إلى المعرفة الصحيحة؟ وهل يجوز الاعتماد عليه في ذلك؟ أم أن ما يصدر عنه ينبغي أن يُقابَل دوماً بالتحري والتيقُّن، ولا يُؤخذ على إطلاقه؟

الجواب:👇
إن الذكاء الاصطناعي ليس كائناً يمتلك علماً ذاتياً ولا إرادة مستقلة، وإنما هو نظام يعمل وفق ما زُوّد به من بيانات وما صُمّم عليه من توجيهات. فالمعلومة التي يُنتجها لا تصدر عن حكمةٍ كامنة فيه، بل عن خوارزميات تحاكي ما أُدخل إليه من قبل. ولهذا، فإن ما يُسمى بـ “المشاورة” معه، لا يعدو كونه تفاعلاً مع منظومة صورية، لا مع عقلٍ يُمَيّز ولا مع بصيرةٍ تُهتدى.

ومن ثَمَّ، فإن السبيل الوحيد لتمييز صحة ما يُقال منه، هو عرضه على موازين أعلى: كالنصوص الشرعية، والعقل السليم، وأقوال أهل العلم الراسخين.

فإن معيار صحة أي معلومة، لا يُقاس بوفرتها ولا بسرعة الوصول إليها، بل بمقدار مطابقتها للحق. والذكاء الاصطناعي لا يتبع الحق، وإنما يتبع ما كثر تكراره وراج ذِكره، ولو كان خالياً من البرهان.

وقد قال الإمام مالك رحمه الله:
“ليس العلم بكثرة الرواية، ولكن العلم نور يقذفه الله في القلب.”

فالذكاء الاصطناعي لا ينظر في حقائق المعاني، بل يُقدّم ما وافق البُنى الظاهرة للغة والتكرار. وهذا قد يجعل الباطل في صورة الحق، ويُخفي نور الحق تحت ركام الكلام.

فهل ينبغي أن يُقابل ما يصدر عنه دوماً بالريبة؟
نعم، لا سيّما إن كانت المسائل المطروحة تتعلق بالعقيدة، أو الشريعة، أو التاريخ، أو القيم، أو التوجيه العام. فإن هذه المواطن موضع خطورة، ويكثر فيها التلبيس، وقد يُعرض فيها الباطل في لباس الاجتهاد أو الفكر الحر.

أما في الأمور التقنية، أو الحسابات، أو ما كان من قبيل المعلومات المحايدة غير المتصلة بالقيم أو الأحكام، فقد يُصيب النظام غالباً، لكنه مع ذلك ليس مصدراً معصوماً، بل يُفتقر فيه إلى مراجعة وتثبت.

وعليه، فإن الذكاء الاصطناعي قد يكون وسيلة نافعة إذا أُحسن استعماله ضمن حدود الانضباط العلمي والبصيرة الشرعية. أما إن تُرِك له الأمر دون قيد، واتُّخِذ مرجعاً مُسلّماً، فإنه قد يُصبح أداة لتشويه الحقائق، أو ترسيخ المفاهيم المغلوطة.

فالواجب أن يضع المرء في قلبه ميزاناً لا يُفارقه، وهو:
“الكلام إنما يُوزن بميزان الحق، لا ببلاغته ولا بمن قاله.”