Üzülme ve Sevinme Duygusu Kaybolur mu?

Dr. Mülhem el-Harâkî şöyle yazıyor:

Suriye’nin özgürleşmeye başladığı ilk günlerden beri üzerine düşündüğüm bir ruh ve toplum gözlemim var…

Gördüm ki, halkımızın azımsanmayacak bir kısmı -beklenenin tersine- özgürlük anında sevinemedi.
Bazı dostlarım ve görüşüne başvurduğum kimseler, özgürlük ânında mânası kavranamayan bir hüzün bastığından söz ettiler. Bazıları ise daha garip bir hâli anlattı: Duygunun bütünüyle kaybolması.

Esed zindanlarında yahut cephelerde şehit düşenlerin anne-babalarını ve ailelerini onurlandırmak için yapılan bir törende…
Özellikle anneler arasında ürperten bir sessizlik vardı. Erkekler ve diğer konuklar gözyaşlarını tutamazken, anneler donuk bir hâlde kaldılar! Oysa kaybı en çok yaşayanlar onlardı.

Ne oluyor?
Neden duygular, en çok fışkırması gereken anlarda yok oluyor?

Bu hâli ayrıntılı biçimde ele alacağım; zira basit değildir, geçici değildir, ruh ilminde ve toplu sarsıntı bilgisinde derin kökleri vardır.

Bu hâdise, uzun savaşlardan çıkan topluluklarda sık rastlanan bir vakıadır.
Ruh yaraları üzerine yapılan incelemelerde, halkın yaşayışına dair çalışmalarda ve siyaset ile ruh arasındaki bağı ele alan eserlerde iyi açıklanmıştır.

1) Birinci Sebep: Uzayan ruh yorgunluğu

On dört yıl boyunca korku, bombardıman, sürgün, kayıp ve gidip gelen umut…
Sinir düzeni boşalmış bir pil gibi tükenir.

Artık ne sevince, ne kedere güç kalır.

Bu hâle:

His yorgunluğu → His donması

denir.

Kanserden kurtulanlarda, işkenceden geçenlerde, yıllarca yurdundan uzak yaşayanlarda da görülür:
Sevindirici an geldiğinde beden sevinemez; çünkü güçleri bitmiştir.

2) İkinci Sebep: Kendini koruma adına duygudan kopma

Beynin bir korunma yolu vardır: Hissi kapatmak.
Beyin şöyle düşünür: “His açılırsa acı verir, yakar; o hâlde dursun.”

Böylece ne hüzün çıkar, ne sevinç.

Evladını yitiren bir anne, farkında olmadan kendine şunu söyler:
“Şimdi ağlarsam çökerim.”
“Şimdi gülersem mutluluk elimden alınır.”

Böyle olunca his kapıları kapanır.
Bizde “Allah bizi böyle sevince düşürmesin!” diye anlatılan hâl tam budur.

3) Üçüncü Sebep: Yerleşmiş korku

Altmış yılı aşkın süre boyunca Suriyeli ne rahatça sevinebildi, ne de hüzünlenmesine izin verildi.

Bunun sonunda nesiller boyu yerleşen bir korku biçimi doğdu:
Öğrenilmiş korku tepkisi.

Düzen yıkılsa bile korku mührü kalır:

Sevinirse: cezalandırılmaktan, suçlanmaktan, hainlikle itham edilmekten korkar.
Üzülürse: kırılmaktan, ayıplanmaktan, “rol yapıyor” denmesinden korkar.

Sonuç şudur:
Sevinç tehlikeli… Keder tehlikeli… Öyleyse en iyisi hissiz kalmak.

4) Dördüncü Sebep: Toplu sarsıntının doğurduğu donma

Uzayan savaş, topluca yaşanan bir ruh zelzelesidir.
Bir şehrin özgürleşmesi yahut bir şehidin hatırlanması gibi “artçı sarsıntı”larda toplum:
• dağılır,
• kendini anlayamaz,
• donup kalır.

Bu hâl, donma karşılığıdır.
Ne savaşma, ne kaçma… Salt donma.

Bu yüzden yüzler taş kesilmiş gibidir; oysa zaman, hislerin en çok coşması gereken zamandır.

5) Beşinci Sebep: Geciken yas

Bazı yaralar vardır ki tamamlanmaz.

Evladını defnedemeyen, cenazeyi göremeyen, bedene dokunamayan kişilerde:
• eksik yas,
• bastırılmış hüzün,
• belirli zamanlarda ağlayamama

görülür.

Şili, Bosna ve Lübnan’da kaybedilenlerin yakınları üzerine yapılan incelemelerde aynı manzara tespit edilmiştir.

6) Altıncı Sebep: Bitmeyen belirsizlik ve güvensizlik

Özgürlük anında bile insanın zihni şöyle fısıldar:
“Her şey bitmedi… Yine geriye düşebiliriz… Kim teminat verir?”

Bu karaltı duygunun doğmasına engel olur:
Sevinç güven ister.
Hüzün de güven ister.

Biz ise altmış yılı aşan bir süredir güven yüzü görmedik.

7) Yedinci Sebep: Nazar korkusu ve “sevincin ardından kaybetme” endişesi

Suriye ve Arap dünyasında sık duyulan sözler:
“Fazla sevinme… nazar değer.”
“Ağlama… Allah karşılığını verir.”

Bu telkinler, kişinin hislerini bastırmasına yol açar.

8) Sekizinci Sebep: Yaralanmış kimlik

İnsanın adı, onuru ve hakkı yıllarca çiğnenirse:
Sevindiğinde utanır; “Ben sevinmeye lâyık değilim” sanır.
Kederlendiğinde de bıkıp usandığı için saklar.

Kimi ruh incelemecilerinin “sarsıntı sonrası kimlik dağılması” dediği hâl budur.

9) Dokuzuncu Sebep: Felâketlerin birikimi

Suriyeli son yıllarda şunların hepsini yaşadı:
• bombardıman
• sürgün
• korku
• yoksulluk
• zindan
• can kaybı
• göç
• gurbet
• yalnızlık
• kimlik dağılması
• vatan yitimi

Bir noktadan sonra beyin “aşırı yüklenme”ye uğrar;
Artık yeni bir his -iyi yahut kötü- kabul etmez.

Ö Z E T

Bugün gördüğümüz hâl, toplu his donmasıdır.
Uzun süre kıyıma ve sürgüne uğramış topluluklarda tabii bir devredir.

Bu, gönül katılığı değildir; sinir düzenindeki derin yaranın işaretidir.

Altmış yıl baskı, on dört yıl savaş gören bir halkın sinirleri,
yeniden “nasıl sevineceğini” hatırlamak ve
“nasıl ağlanacağını” geri kazanmak için zamana muhtaçtır.

Bu hâl nasıl değişir?

Milletlerin geçmişine bakıldığında, hislerin yavaş yavaş geri dönmesi için şu şartlar gerekir:
• güvenliğin yerleşmesi
• geleceğin berraklaşması
• gerçek bir adalet ve onur duygusunun doğması
• doğal bağların yeniden kurulması
• sevinç ve yas törenlerinin canlanması

Bunlar gerçekleştiğinde Suriye’nin hissi bütün gücüyle geri döner:
Sevincin de, hüznün de, gözyaşının, gülüşün, ilâhinin ve duânın her çeşidiyle…
Suriye halkı eskisi gibi…

“De ki: Allah’ın armağanı ve rahmetiyle sevinsinler; bu, onların topladıklarından daha hayırlıdır.”

Sevinin; sevinci kurun ve yaşatın…
Bunca yaraya rağmen; yaşadıklarımız, Allah’ın büyük günlerindendi ve üzerimizde büyük bir lütfuydu.

Dr. Mülhem el-Harâkî – Beytü’s-Selâm

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
05.12.2025 – Üsküdar

كتب الدكتور ملهم الحراكي:
ملاحظة نفسية اجتماعية أتأمّلها منذ بداية تحرير سوريا …
فقد لاحظتُ أنّ نسبةً ليست بالقليلة من أهلنا السوريين، وعلى عكس المتوقع، لم يستطيعوا الفرح بالتحرير…
كما أن بعض الأصدقاء والمستشيرين حدّثوني عن شعور غير مفهوم بالحزن في لحظة التحرير، بينما حدثني آخرون عن ظاهرة غريبة وهي: غياب المشاعر بالكامل.
ففي إحدى حفلات تكريم أمهات وآباء وأسر الشهداء، الذين قتلوا في سجون الأسد أو في المعارك…
كان هناك صمتٌ عاطفي غريب مريب في صفوف أمهاتهن بالخاصة، في حين كان الرجال وباقي الحضور متأثرين، بقيت الأمهات في حالة وجوم!! …وهن من عشن الفقد بكل أشكاله.
ما الذي يحدث؟ ولماذا فقدت المشاعر حضورها في اللحظات التي يُفترض أن تكون الأكثر انفجارًا بالعاطفة؟
سأكتب تحليلًا نفسيًا تفصيليًا لهذه الظاهرة… لأنها ليست بسيطة، ولا عابرة، ولها جذور عميقة في علم النفس والصدمات الجماعية.
—————-
هذه الظاهرة ليست غريبة ولا نادرة في المجتمعات الخارجة من الحروب الطويلة، بل هي موثّقة جيدًا في علم الصدمات (Trauma Psychology)، وعلم نفس المجتمعات (Community Psychology)، وعلم النفس السياسي (Political Psychology).
1) التفسير الأول: الإرهاق النفسي الممتد (Chronic Stress Fatigue)
بعد ١٤ سنة من الرعب، القصف، التهجير، الفقد، وتذبذب الأمل:
الجهاز العصبي يصبح في حالة إنهاك مزمن يشبه البطارية الفارغة.
لا يعود هناك “طاقة” للشعور، لا بالفرح ولا بالحزن.
يحدث ما يسمى:
Emotional Exhaustion → Emotional Blunting
الإرهاق الانفعالي → التبلّد الانفعالي.
هذا مشابه لما نراه في الناجين من السرطان أو التعذيب أو اللجوء الطويل:
عندما تأتي اللحظة السعيدة، لا يستطيع الجسد الفرح؛ لأنه مستنزف.
2) التفسير الثاني: إنكار دفاعي (Defensive Detachment)
لدى الدماغ آلية دفاعية اسمها الانفصال العاطفي:
يتوقف الدماغ عن السماح للشعور بالخروج، لأنه يعتقد أن الشعور مؤلم وخطير.
الانفصال يحدث في الاتجاهين:
لا حزن، ولا فرح.
السيدة التي فقدت ابنها قد تقول لنفسها لاشعورياً:
“إن بكيت الآن سأتحطّم.”
“إن فرحت الآن ربما تُسلب الفرحة.”
فيُغلق النظام العاطفي.
وعلى قولة “الله يجيرنا من هالفرحة!!”
3) التفسير الثالث: الخوف المتجذّر (Learned Fear)
لأكثر من ٦٠ سنة تم منع السوري من الفرح، وتم قمعه عند الحزن.
لذلك تشكّلت عبر الأجيال حالة نفسية اسمها:
التعلّم المُكتسَب للخوف (Learned Fear Response).
حتى مع غياب النظام، تبقى “البصمة الخوفية” محفورة:
إذا فرح: يخاف أن يُعاقب أو يُتهم أو يُخون.
إذا حزن: يخاف أن ينكسر أو أن يتهم بالتمثيل أو أن يُلام.
فالأصل هو:
الفرح خطر… الحزن خطر… إذن الأفضل: لا شعور.
4) التفسير الرابع: صدمة جماعية (Collective Trauma Dissociation)
الحروب الطويلة تشبه الزلزال النفسي الجماعي.
عندما تحدث “الهزات الارتدادية” — مثل تحرير مدينة، أو ذكرى شهيد — يعيش المجتمع:
تشتّت عاطفيًا
غير قادر على تفسير نفسه، متجمّد نفسيًا
هذا ما يُسمّى:
Freeze Response
استجابة التجمد وليس القتال ولا الهرب.
لذلك ترى الوجوه “خامدة” حتى في لحظة يجب أن تكون مشتعلة عاطفياً.
5) التفسير الخامس: الحداد المؤجّل (Delayed or Absent Grief)
هناك نمط من الصدمات اسمه:
Complicated Grief / Absent Grief
الناس الذين لم يستطيعوا دفن أبنائهم، أو لم يحصلوا على جثة، أو لم يشاهدوا الجثمان، لديهم:
حداد غير مكتمل
حزن مكبوت
عدم قدرة على البكاء عند المناسبات
وهذا موثّق في دراسات أهالي المفقودين في تشيلي، البوسنة، لبنان.
6) التفسير السادس: “اللايقين” الضبابية وانعدام الأمان (Chronic Uncertainty)
حتى في التحرير، بعض الناس عقلياً يقولون:
“لسّا ما خلصنا… ممكن نرجع ننتكس… مين يضمن؟”
هذا اللايقين يمنع اكتمال الشعور:
الفرح يحتاج أماناً.
الحزن يحتاج أماناً.
نحن لم نذق الأمان منذ أكثر من 60 سنة.
7) التفسير السابع: “الخوف من الحسد” و”الخوف من الفقد بعد الفرح” (Cultural-Familial Coding)
في الثقافة السورية والعربية:
“لا تفرح كثير… ممكن تنحسد.”
“لا ترخي حالك بالبكاء… الله بيعوض.”
هذه الرسائل المتكررة تُعيد برمجة الفرد على كبت الشعور.
8) التفسير الثامن: الهوية الجريحة (Wounded Identity)
عندما تتشوه هوية الإنسان وكرامته وحقوقه لعقود:
قد يخجل من الفرح لأنه “يعتقد أنه لا يستحق”.
وقد يخجل من الحزن لأنه “ملّ من الضعف”.
هذا ما يسميه Herman و أبو علم الصدمات Van der Kolk:
Trauma-Induced Identity Collapse
انهيار الهوية بسبب الصدمة.
9) التفسير التاسع: تراكُم التجارب الكارثية (Cumulative Trauma Load)
السوري خلال السنوات السابقة مرّ بما يلي:
قصف
تهجير
خوف
فقر
سجون
فقدان أحبة
نزوح
غربة
عزلة
ضياع هوية
فقدان وطن
عند نقطة معينة يصبح الدماغ مثل جهاز Overloaded:
لا يستقبل شعوراً جديداً مهما كان نوعه.
بالخلاصة
ما نراه اليوم عند البعض هو ظاهرة “التخشّب الانفعالي الجماعي”
Collective Emotional Numbing
وهي مرحلة طبيعية في الشعوب الخارجة من الإبادة والتهجير الطويل.
لا تدل على قسوة أو جفاء، بل على جرح عصبي عميق.
الشعب الذي نجا من 60 سنة من القمع، و١٤ سنة من الحرب،
تحتاج أعصابه إلى وقت طويل حتى “يتذكّر كيف يفرح”
وحتى “يستعيد القدرة على البكاء”.
كيف ستتغيّر هذه الظاهرة؟
عادةً -وفق تجارب الشعوب- تبدأ المشاعر بالعودة تدريجياً عندما يتحقق:
الأمان المستقر
وضوح المستقبل
شعور حقيقي بالكرامة والعدالة
عودة العلاقات الاجتماعية الطبيعية
عودة الطقوس (طقوس الفرح وطقوس الحداد)
عندها ستعود العاطفة السورية بكل قوتها…
فرحاً، حزناً، بكاءً، ضحكاً، غناءً، صلاةً…
كما عهدنا الشعب السوري دائمًا….
{قل بفضل الله وبرحمته فبذلك فليفرحوا هو خير مما يجمعون}
افرحوا واصنعوا وتصنعوا الفرح، بالرغم من كل الجراحات
فما مررنا به هي من أيام الله وفضله الكبير علينا

الدكتورملهمالحراكي. بيت سلام