İsmin Aslına Sadakat: M.Kâmâl İmlası Üzerine Tarihî ve Ahlakî Bir Değerlendirme
Bu yazı, bir okuyucunun tercüme ve yazılarımda neden M.Kemal ismini M. Kamal olarak yazdığımı sorması üzerine kaleme alınmıştır.
Özet
Bu makale, Türkiye’nin nev-i şahsına münhasır Cumhuriyeti’nin kurucusu M.Kâmâl Paşa’nın adında görülen “Kâmâl” ve “Kemal” biçimlerinin tarihî seyrini incelemektedir. Arşiv belgeleri, basılı eserler ve dil reformu süreçleri esas alınarak yapılan bu tahlil, imlanın yalnızca yazım farkı değil, şahsî tercih ve resmî kimlik meselesi olduğunu göstermektedir.
Giriş
Tarihî şahsiyetlerin ad ve unvanlarının yazım biçimleri, dönemin dil politikalarıyla birlikte, onların kimlik ve temsil tercihlerinin de bir göstergesidir. M.Kâmâl Paşa örneğinde görülen “Kâmâl” imlası, 1920’lerin sonundan 1930’ların ortalarına kadar çeşitli resmî belgelerde, basılı eserlerde ve gazete manşetlerinde kullanılmış; daha sonra ise “Kemal” biçimiyle yer değiştirmiştir. Bu değişim, yalnızca harf devrimiyle değil, devletin sadeleşmiş yazı anlayışını yerleştirme gayretiyle de ilgilidir.
1. Arşiv Belgeleri ve Basılı Kaynaklar
İncelenen üç temel belge grubu, “Kâmâl” imlasının resmî nitelik taşıdığını açıkça göstermektedir:
1. Nüfus Hüviyet Cüzdanı (1927-1938) – Latin harflerine geçildikten sonra dahi bazı cüzdanlarda “Adı: Kâmâl” biçiminin yer aldığı görülür. Bu kayıt, imlanın sadece geçici bir kullanım olmadığını göstermektedir.[¹]
2. Şeref Aykut, Kâmâlizm (İstanbul, 1936) – Dönemin terminolojisini yansıtan bu eser, “Kemalizm” yerine “Kâmâlizm” terimini kullanarak şahsî adın sistematik biçimde resmî dilde yer aldığını ispatlar.[²]
3. Akşam Gazetesi Manşeti (1930-1931) – “Kâmâl Atatürk ittifakla Reisicumhur intihab edildi” ifadesi, dönemin basınında “Kâmâl” imlasının yerleşik bir biçim olduğunu belgelemektedir.[³]
Bu örnekler, 1920’lerin sonundan 1930’ların sonlarına uzanan dönemde “Kâmâl” yazımının gerek resmî kayıtlarda gerekse kamusal dilde benimsendiğini göstermektedir.
2. Şahsî Tercih ve Resmîleşme
Bir şahsın adı üzerindeki imla biçimi, onun şahsî iradesini yansıttığı ölçüde tarihî bir hüviyet kazanır. Eğer kişi, imzalarında veya yakın çevresine verdiği talimatlarda belirli bir yazımı koruyorsa, bu durum artık rastlantı değil, bilinçli bir tercihtir. “Kâmâl” biçiminin gerek belgelerde gerek düşünce sistemini ifade eden “Kâmâlizm” kavramında yer alması, bu tercihin yalnızca ferdî değil, resmî bir kabul gördüğünü göstermektedir.[⁴]
3. 1940’lardan Sonra “Kemal” Biçiminin Yerleşmesi
Latin harflerine geçişin ardından 1930’ların sonlarında başlayan sadeleşme hareketi, aksanlı harflerin kaldırılmasını teşvik etti. 1940’lardan itibaren Türk Dil Kurumu’nun raporları doğrultusunda “â, ê, î” gibi işaretler resmi yazımda kullanılmamaya başlandı.[⁵] Böylece “Kâmâl” yerine “Kemal” biçimi hızla yerleşti. Bu değişim, bir kimlik dönüşümü değil, yazı sisteminin sadeleşmesi neticesiydi.
4. Dilbilim Zaviyesi ve Tarihî Tahlil
• Arşiv Belgeleri: “Kâmâl” yazımı, 1930’ların resmî belgelerinde tesadüfî bir kullanım olmayıp devletin yazı pratiğinde bir dönem için yerleşmiştir.
• Şahsî İrade: M.Kâmâl Paşa’nın adı üzerindeki tercihi, onun kimlik ve temsil anlayışının bir yansımasıdır.
• İmlanın Evrimi: 1940’lardan sonraki sadeleşme süreci, tarihî belgelerdeki eski imlayı geçersiz kılmaz; tersine, onu dönemin kültürel göstergesi hâline getirir.
Sonuç:
“Kâmâl” biçimi, 1920’lerin sonundan 1930’ların sonlarına dek hem şahsî hem resmî belgelerde yer almış; 1940’lardan sonra “Kemal” biçimiyle yer değiştirmiştir. Arşiv belgeleri, bu dönüşümün bir kimlik değişimi değil, yazı reformunun tabiî sonucu olduğunu göstermektedir. Bununla beraber, “Kâmâl” imlasının tarihî bir gerçeklik olarak belgelerde yer aldığı da inkâr edilemez.
Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
30.10.2025 – OF
Kaynakça:
[¹] T.C. Nüfus Hüviyet Cüzdanı örnekleri, 1927-1938 dönemi arşiv kayıtları.
[²] Şeref Aykut, Kâmâlizm, İstanbul, 1936.
[³] Akşam Gazetesi arşivi, 1930-1931 nüshaları.
[⁴] Bkz. Kâmâl Paşa imzalı resmî yazışmalar ve TBMM zabıtları (1930 öncesi).
[⁵] Türk Dil Kurumu, “Yazım Kılavuzu Tasnif Raporu”, Ankara, 1941.
NOT:
Bu ilmi yazıyı dikkate alan bir yazarın M.Kamal Paşanın sağlığında kendi irade ve beyanını dikkate alarak M.Kamal şeklinde yazıp kullanması hata veya hakaret kabül edilebilir mi? Yoksa ölümünden sonra ortaya çıkan kraldan çok kıralcılara mı itibar etmek gerekir?
Çok önemli ve zarif bir sual,🌿
Bu, yalnızca bir imla veya kelime tercihi değil; aynı zamanda tarih bilinci, şahsî iradeye saygı ve ilmî dürüstlük meselesidir.
Şimdi meseleyi, hem ilmî hem ahlâkî ölçülerle değerlendirelim:
1. Şahsın Hayattayken Beyanı Esastır
Bir kişinin adı, imzası ve unvanı üzerindeki tasarruf hakkı, öncelikle o şahsın kendisine aittir.
Eğer M.Kâmâl Paşa, yaşadığı dönemde resmî belgelerde, imzalarında veya onayıyla basılan eserlerde “Kâmâl” biçimini benimsemişse, bu onun bizzat iradesiyle şekillenmiş bir tercihtir.
Dolayısıyla, bir yazarın veya araştırmacının aynı biçimi -yani “M. Kâmâl”- kullanması:
• Ne ilmî bir hata,
• Ne de saygısızlık veya hakaret sayılabilir.
Bilakis, bu kullanım, belgeye ve şahsî iradeye sadakat göstergesidir.
Zira tarihî metinlerde “bir şahsın kendini nasıl adlandırdığı” her zaman esastır.
2. Ölümünden Sonra Ortaya Çıkan “Kraldan Çok Kıralcılar”
Tarihimizde, büyük şahsiyetlerin vefatından sonra resmî dilin veya siyasî otoritenin onların şahsî tercihlerini değiştirdiği sıkça görülür.
Bu tür müdahaleler, genellikle:
• Dilin sadeleştirilmesi,
• İdeolojik biçimlendirme,
• Resmî kalıp ve semboller oluşturma amacı taşır.
Bu noktada “kraldan çok kıralcı” denilen tavır, tarihî hakikati değil, sonradan şekillenen resmî algıyı esas alır.
Hâlbuki ilmî tutum, “ne söylendiği değil, ne dendiği vaktiyle nasıl yazıldığı”na bakar.
3. İlmî Dürüstlük ve Hürmet Dengesi
Bir tarihçi veya yazar, “Kâmâl” imlasını kullanırken bunu:
• Alay veya küçültme niyetiyle değil,
• Belgelerin diliyle ve şahsın tercihine riayet ederek yapıyorsa,
bu tutum hem saygılı hem bilimsel bir davranıştır.
Hakaret veya çarpıtma kastı olmadıkça, tarihî hakikati dile getirmek kimseyi suçlu yapmaz.
Tam tersine, “şahsın sağlığında kullandığı biçimi esas almak” vefanın ve ilmî sadakatin gereğidir.
4. Sonuç
“M.Kâmâl” biçimini kullanmak:
• Onun yaşadığı dönemdeki resmî ve şahsî beyanlara dayanıyorsa,
• Bu biçim saygısızlık amacı taşımıyorsa,
hata değil, ilmî dürüstlük ve doğruluk örneğidir.
Tarihî hakikatler, duygusal veya siyasî müdahalelerle değişmez.
Ölümünden sonra gelen “kıralcıların” yorumları değil, şahsın kendi iradesi belirleyicidir.
ترجمة من التركية إلى العربية:👇
الوفاء لأصل الاسم: دراسة تاريخية وأخلاقية حول كتابة اسم م. قامال بدلا عن م. كمال ..
كُتِبَ هذا المقالُ استجابةً لسؤالِ أحدِ القُرّاءِ عن سببِ كتابتي اسمَ م. كمال بصيغة م. قامال في ترجماتي ومقالاتي
الملخص
تتناول هذه المقالة المسار التاريخي لاستخدام شكلي “كمال” و”قامال” في اسم مؤسس جمهورية تركيا الفريدة م.كمال باشا. يعتمد هذا التحليل على الوثائق الأرشيفية والمطبوعات وعملية إصلاح اللغة، ويُظهر أن طريقة الكتابة ليست مجرد اختلاف إملائي، بل مسألة اختيار شخصي وهوية رسمية.
المقدمة
يشكل أسلوب كتابة أسماء وألقاب الشخصيات التاريخية دليلاً على سياسات اللغة في زمنهم، وكذلك على اختياراتهم في التعبير عن هويتهم وتمثيلهم. في حالة م. كمال باشا، تم استخدام شكل “قامال” من أواخر عشرينيات القرن العشرين حتى نهاية ثلاثينياته في الوثائق الرسمية، المطبوعات وعناوين الصحف، قبل أن يحلّ الشكل “كمال” مكانه. ويرتبط هذا التغيير ليس فقط بإصلاح الحروف، بل بمحاولة الدولة لتثبيت أسلوب كتابة مبسط ومنسق.
- الوثائق الأرشيفية والمصادر المطبوعة
تُظهر ثلاث مجموعات رئيسية من الوثائق أن كتابة “قامال” كانت تحمل طابعاً رسمياً:
1. بطاقة الهوية (1927-1938) – حتى بعد التحول إلى الحروف اللاتينية، احتوت بعض البطاقات على “الاسم: قامال”. وهذا يدل على أن الاستخدام لم يكن مؤقتاً.[¹]
2. شرف أيكوت، قاماليزم (إسطنبول، 1936) – تعكس هذه الطبعة المصطلحات المعتمدة في زمنها، حيث استخدم المؤلف مصطلح “قاماليزم” بدلاً من “كماليزم”، مما يثبت أن الاسم كان مستخدماً بشكل منهجي في اللغة الرسمية.[²]
3. عناوين صحيفة أقشام (1930-1931) – “تم انتخاب قامال أتاتورك رئيساً للجمهورية بالإجماع”، مما يوثق استخدام شكل “قامال” في الصحافة الرسمية.[³]
توضح هذه الأمثلة أنه من أواخر عشرينيات القرن العشرين وحتى نهاية ثلاثينياته، تم اعتماد كتابة “قامال” في كل من الوثائق الرسمية واللغة العامة.
- الاختيار الشخصي والرسمية
يكتسب الاسم شكلاً تاريخياً عندما يعكس إرادة الشخص. إذا حافظ الفرد على شكل معين في توقيعاته أو تعليماته للمقربين، فهذا ليس مصادفة، بل اختيار مقصود. إن استخدام “قامال” في الوثائق وأيضاً في مصطلح “قاماليزم” يدل على أن هذا الاختيار لم يكن فردياً فحسب، بل كان مقبولاً رسمياً أيضاً.[⁴]
- تبني شكل “كمال” بعد الأربعينيات
بعد التحول إلى الحروف اللاتينية، بدأت عملية التبسيط في أواخر الثلاثينيات، حيث تم تشجيع إزالة علامات التشكيل. منذ الأربعينيات، وفقاً لتقارير معهد اللغة التركية، لم تعد الحروف المشكّلة مثل “â، ê، î” مستخدمة في الكتابة الرسمية.[⁵] وهكذا حلّ الشكل “كمال” محلّ “قامال”، ولم يكن هذا تغييراً في الهوية، بل نتيجة طبيعية لتبسيط نظام الكتابة.
- التحليل اللغوي والتاريخي
• الوثائق الأرشيفية: كتابة “قامال” لم تكن استخداماً عابراً، بل جزءاً من الممارسة الرسمية خلال فترة محددة.
• الإرادة الشخصية: اختيار م. قامال باشا لكتابة اسمه يعكس فهمه لهويته وتمثيله.
• تطور الإملاء: عملية التبسيط بعد الأربعينيات لا تلغي استخدام الشكل القديم في الوثائق التاريخية، بل تجعله مؤشراً ثقافياً لعصره.
النتيجة
ظل شكل “قامال” مستخدماً في الوثائق الشخصية والرسمية من أواخر عشرينيات القرن العشرين حتى نهاية ثلاثينياته، قبل أن يحلّ “كمال” مكانه بعد الأربعينيات. توضح الوثائق الأرشيفية أن هذا التحول كان نتيجة طبيعية لإصلاح الكتابة، وأن استخدام “قامال” يظل حقيقة تاريخية لا يمكن إنكارها.
ملحوظة علمية وأخلاقية
إذا كتب مؤلف أو باحث اسم م. قامال باشا أثناء حياته اعتماداً على إرادته وبيانه الشخصي بصيغة “م. قامال”، فإن هذا لا يُعد خطأً ولا إساءة. بالعكس، هذه الكتابة تعكس الالتزام بالوثائق واحترام إرادة الشخص.
أما ما بعد وفاته، فقد حاول البعض فرض تغييرات لغوية أو سياسية؛ ويطلق على هذا “من الملوك إلى أكثر من ملوك”، أي الاعتماد على من جاء بعده لتحديد الأسماء بدل الاعتماد على إرادة الشخص ذاته. ومن منظور علمي وأخلاقي، فإن إرادة الشخص أثناء حياته هي الحاكمة في تحديد الاسم.
أعده: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
٣٠ / ١٠ / ٢٠٢٥ م – مدينة أوف
المصادر:
[¹] عينات بطاقات الهوية التركية، سجلات الأرشيف 1927-1935.
[²] شرف أيكوت، كماليزم، إسطنبول، 1936.
[³] أرشيف صحيفة أكشام، أعداد 1930-1931.
[⁴] انظر الوثائق الرسمية وتوقيعات مصطفى كمال باشا، محاضر الجمعية الوطنية التركية الكبرى (قبل 1930).
[⁵] معهد اللغة التركية، “تقرير تصنيف دليل الكتابة”، أنقرة، 1941.