30 Ağustos Kimin Zaferi? İngiliz Stratejisinin mi? Kuklalarının mı?
Giriş: Büyük Zafer Söyleminin Arka Planı
Osmanlı Cihan Devleti, asırlar boyunca Yunan topraklarını bir vali ile idare etmiş, Doğu Akdeniz’in kadim asalet ve hâkimiyet timsalini teşkil etmişti. Böylesi bir medeniyetin varisleri için, dört asır boyunca Osmanlı tebaası olan bir ülkeye karşı kazanılan muharebeyi “büyük zafer” diye yüceltmek, tarihî ölçekte nasıl izah edilebilir?
Bu zafer söylemi, yalnızca askerî bir başarıyı değil, aynı zamanda dönemin siyasî ve psikolojik mühendisliğini de örtük biçimde gözler önüne sermektedir. Zira İngiliz siyasî zekâsının ince hesapları, Türk milletinin duygularıyla ustaca harmanlanmış ve ulusal kahraman inşasının zeminini hazırlamıştır. Bu tablo, hem tarihe hem de siyasete derinlemesine bakabilenler için ibretlik bir manzara arz etmektedir[^1].
400 Yılın Hatırası: Osmanlı’nın Yunanistan Üzerindeki Hâkimiyeti
XIV. yüzyıldan XX. asrın başına dek Osmanlı Devleti, Rumeli ve Mora topraklarını kendi idaresi altında tutmuş; Yunan halkı, Osmanlı tebaası olarak hayatını sürdürmüştür. Bu uzun dönem, sadece siyasî bir hâkimiyet değil, aynı zamanda kültürel ve içtimai bir bütünleşmenin de göstergesidir.
Dolayısıyla, Osmanlı tebaası iken bağımsız bir devlet kuran Yunanistan’a karşı verilen harp, bir bakıma dünün vilâyetine karşı yürütülen bir mücadele niteliği taşımaktadır. Bu hâl, zafer iddiasının ironik bir mahiyet kazanmasına yol açmakta ve tarihî perspektiften bakıldığında, resmi söylemin sınırlarını aşan bir eleştiriye zemin hazırlamaktadır[^2].
İngilizlerin Şark Politikası ve Yunan Hamlesi
XIX. yüzyıldan itibaren İngiltere’nin en temel stratejisi, Osmanlı coğrafyasını parçalayarak İslâm birliğini dağıtmak ve kendi nüfuz alanını genişletmek olmuştur. Bu stratejinin somut bir unsuru olarak Yunanistan, İngiliz siyasî oyununda bir araç hâline gelmiştir.
1919’da İzmir’in işgali, yalnızca bir askerî eylem değil, İngiliz planlarının bir parçası olarak sahnelenmiş büyük bir siyasî hamledir. İngilizler, Yunan ordusunu Anadolu’ya sevk ederek hem Osmanlı bakiyesini tasfiye etmeyi hem de Türkleri iç bir harbe sürüklemeyi hedeflemiştir. Bu manzara, zafer söyleminin ardındaki görünmez güçlerin fark edilmesini sağlayan çarpıcı bir örnektir[^3].
Anadolu’ya Çıkan Ordu: Kimin Ordusu?
Anadolu’ya sevk edilen kuvvetler, zahirde “millî ordu” olarak takdim edilmiş olsa da, gerçekte silah, mühimmat ve lojistiğin önemli bir kısmı İngiliz kontrolü altında bulunmaktaydı. İstiklâl Harbi’nde kullanılan harp malzemelerinin menşei, İngiliz arşiv belgeleriyle teyit edilen bu hakikati gözler önüne sermektedir.
Bu tablo, zaferin yalnızca askerî bir başarı olmadığını, aynı zamanda uluslararası güç dengeleri ve siyasî mühendislik ile şekillendiğini göstermektedir. Türk milletinin kahramanlığı inkâr edilemez; fakat bu kahramanlığın sahnesi, İngiliz siyasî zekâsının ustaca düzenlediği bir tiyatro sahnesi olarak da okunabilir[^4].
İngiliz-Yunan İttifakının Sarsılması: Neden ve Nasıl?
Başlangıçta İngiltere, Yunanistan’ı bir piyon olarak sahaya sürmüş; Anadolu’daki hareketleri kendi planları doğrultusunda yönlendirmiştir. Ancak 1921 yılı sonrasında bu strateji değişmiş, Yunan ordusunun Anadolu’da uğradığı bozgun, tesadüfî değil, İngiliz siyasî tercihlerinin neticesi olmuştur.
İngiltere, Lozan görüşmelerinde Türk heyetini masaya oturtabilmek için bir zaferin gerekli olduğunu fark etmiş ve sahadaki gelişmeleri bu maksatla yönlendirmiştir. Böylece, askerî sahada yaşanan yenilgi, siyasî bir zaferle telafi edilmiş; uluslararası dengeler İngiliz lehine şekillendirilmiştir[^5].
30 Ağustos: Askerî Zafer mi, Siyasî Tasfiye mi?
30 Ağustos 1922, gözle görünen sahada bir askerî muvaffakiyet olarak sunulsa da, ardında derin bir siyasî mühendislik yatmaktadır. Bu zafer, Türk milletine bir kahraman hediye ederek, hilafetin tasfiyesine ve Batılı tarzda bir rejimin tesisine zemin hazırlamıştır.
Sahadaki başarı, yalnızca top ve tüfekle kazanılmamış; aynı zamanda psikolojik ve siyasî planlarla taçlandırılmıştır. Böylece, resmi tarih söylemi “büyük zafer” üzerinden bir kahramanlık destanı inşa ederken, ulusal ve uluslararası siyasetin karmaşık oyunları da görünmez biçimde yürütülmüştür[^6].
Millî Kahraman İnşası ve İngiliz Hesabı
M. Kamal’in “kurtarıcı” olarak yüceltilmesi, sadece millî hislerin bir neticesi değil, aynı zamanda İngilizlerin psikolojik harp stratejisinin bir parçasıdır. Halkın nazarında bir şahsa mutlak itaat sağlanmış, böylece köklü inkılapların uygulanması önceden tasarlanmış bir zemine oturtulmuştur.
Bu süreç, zafer söyleminin ardında saklanan ince siyasî planı gün yüzüne çıkarır. Kahraman inşası, bir milletin duygularını yönlendiren psikolojik bir mühendislik olduğu kadar, İngiliz siyasetinin Osmanlı mirasına dair hesaplarını da uygulamaya koyan bir mekanizmadır[^7].
Hilafetin Tasfiyesi İçin Zemin Hazırlığı
Hilafet, İngiliz emperyalizmi açısından en büyük engellerden biri olarak görülüyordu. Bu nedenle İngilizler, Anadolu’daki hareketi destekleyerek hilafetin kaldırılmasına giden yolu açmıştır. 30 Ağustos’un ardından şekillenen siyasi ve sosyal atmosfer, 1924’te hilafetin ilgasını mümkün kılan zemini oluşturmuştur.
Dolayısıyla, askerî sahadaki görünür başarı, yalnızca cephede kazanılmış bir zafer değil, aynı zamanda hilafetin tasfiyesine ve Batı yanlısı bir yönetim biçiminin tesisine hizmet eden ince hesaplanmış bir siyasî hamle olarak da okunmalıdır[^8].
Harf Devrimi ve Medreselerin Kapanması: Hangi Zaferin Meyvesi?
30 Ağustos söylemiyle başlayan süreç, kısa sürede toplumsal ve kültürel alanda köklü değişimlere yol açmıştır. Harf inkılabı, medreselerin kapatılması ve İslâmî ilimlerin tasfiyesi, yalnızca bir dil ve eğitim reformu değil; aynı zamanda İngiltere’nin “Doğu’yu medenîleştirme” siyasetiyle uyumlu bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır.
Zaferin bu yönü, ulusal bir kahramanlık hikâyesi olarak sunulsa da, gerçekte Batılılaşma ve hilafet sonrası düzenin psikolojik ve siyasî altyapısını sağlamlaştıran bir süreçtir[^9].
Sonuç: İngiliz Tilkiliğinin İnce Stratejisi
30 Ağustos 1922’nin resmi tarih söylemiyle yüceltilen “büyük zafer”, salt bir askerî başarı olarak görülmemelidir. Bu zaferin ardında, derin bir siyasî mühendislik ve uluslararası güç oyunları yatmaktadır. İngiliz siyasî zekâsının ince hesapları, Türk milletinin duygularıyla harmanlanarak millî kahraman inşasının zemini hazırlanmış, hilafetin tasfiyesine ve Batı yanlısı bir yönetim biçiminin tesisine uygun bir iklim oluşturulmuştur.
Millî hislerin, askerî başarı ve psikolojik harp stratejileriyle yönlendirildiği bu süreç, zafer söyleminin ardındaki görünmez güçlerin fark edilmesini zorunlu kılmaktadır. Böylece 30 Ağustos, yalnızca cephede kazanılmış bir muvaffakiyet değil; aynı zamanda siyasî, kültürel ve psikolojik planların bir ürünü olarak okunmalıdır.
Harf devrimi, medreselerin kapatılması ve İslâmî ilimlerin tasfiyesi, bu stratejinin toplumsal ve kültürel alandaki yansımalarıdır. Resmî söylemde kahramanlık destanı olarak sunulan bu süreç, gerçekte İngiliz emperyalizminin ve Batılılaşma politikalarının psikolojik ve siyasî altyapısını sağlamlaştıran bir zemini temsil etmektedir.
Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu.
01.09.2025 OF
Bu Konuşan Ne Sağcı Ne de İslamcı? Tarihçi Yaşar Gören Anlatıyor .. 👇
https://x.com/izale_luma/status/1962183818174972275?s=48&t=6TmV8Oz2vln0-Lne7z0ZzQ
Ne Klasik Sağcı Ne de Klasik Solcu
Uğur Mumcunun Arkadaşlarından
Ve İslamcı Olmadığı da Kesin Olan
Tarihçi Yaşar Gören Bey Anlatıyor:
👇👇👇Birinci Bölüm (1) 👇👇👇
https://youtu.be/pp0JlJfVN9c
👇👇👇İkinci Bölüm (2)👇👇👇
https://youtu.be/8yKDT-AiRXY
👇👇👇Üçüncü Bölüm (3)👇👇👇https://youtu.be/0hVwFM7aaP4?si=hQ65W7Nb8l52Bh5o
Kaynak ve Dipnotlar:
[^1]: Shaw, Stanford J., History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, Cambridge University Press, 1976, s. 210-212.
[^2]: Clogg, Richard, A Concise History of Greece, Cambridge University Press, 2002, s. 89-91.
[^3]: MacMillan, Margaret, Paris 1919: Six Months That Changed the World, Random House, 2001, s. 423-426.
[^4]: Karpat, Kemal H., Turkey’s Politics: The Transition to a Multi-Party System, Princeton University Press, 1959, s. 54-56.
[^5]: Zürcher, Erik J., Turkey: A Modern History, I.B. Tauris, 2004, s. 203-207.
[^6]: Mango, Andrew, Atatürk: The Biography of the Founder of Modern Turkey, Overlook Press, 2000, s. 310-312.
[^7]: Howard, Douglas A., The History of Turkey, Greenwood Press, 2001, s. 188-190.
[^8]: Ahmad, Feroz, The Making of Modern Turkey, Routledge, 1993, s. 225-228.
[^9]: Lewis, Bernard, The Emergence of Modern Turkey, Oxford University Press, 1961, s. 142-145.
ترجمة من التركية إلى العربية: 👇
٣٠ أغسطس: لمن كانت النصر؟ هل هي خطة إنجليزية أم دمى؟
المقدمة: خلفية خطاب النصر الكبير
لقد حكمت الدولة العثمانية، عبر القرون، الأراضي اليونانية بواسطة والي، وكانت رمزًا للعظمة والسيادة القديمة في شرق البحر المتوسط. بالنسبة لورثة هذه الحضارة، كيف يمكن تفسير تمجيد معركة ضد دولة كانت منذ أربعة قرون رعية عثمانية على أنها “نصر عظيم” من منظور تاريخي؟
هذا الخطاب حول النصر لا يعكس مجرد إنجاز عسكري، بل يكشف أيضًا، ضمنيًا، الهندسة السياسية والنفسية لتلك الحقبة. إذ أن ذكاء السياسة البريطانية قد مزج بمهارة مع مشاعر الشعب التركي، ممهّدًا الطريق لبناء بطل وطني. هذه اللوحة تمثل مشهدًا يبعث على العبرة لأولئك القادرين على رؤية التاريخ والسياسة بعمق[^1].
ذكرى أربعة قرون: هيمنة العثمانيين على اليونان
من القرن الرابع عشر وحتى مطلع القرن العشرين، احتفظت الدولة العثمانية بسيطرتها على أراضي روميلي والمورة، وعاش الشعب اليوناني رعيًا عثمانيًا. هذه الفترة الطويلة لم تكن مجرد سيادة سياسية، بل كانت أيضًا مؤشرًا على تكامل ثقافي واجتماعي.
لذلك، فإن الحرب ضد اليونان التي أسست دولة مستقلة بينما كانت رعية عثمانية، تحمل في طياتها معنى معركة ضد إقليم الأمس. هذا الواقع يضفي طابعًا ساخرًا على ادعاء النصر، ويفتح المجال لانتقاد يتجاوز حدود الخطاب الرسمي عند النظر إليها من منظور تاريخي[^2].
السياسة الشرقية البريطانية والتحرك اليوناني
من القرن التاسع عشر فصاعدًا، كانت الاستراتيجية الأساسية لبريطانيا هي تفكيك الأراضي العثمانية لتفتيت الوحدة الإسلامية وتوسيع نفوذها. وكجزء ملموس من هذه الاستراتيجية، أصبحت اليونان أداة في اللعبة السياسية البريطانية.
لم يكن احتلال إزمير عام 1919 مجرد عمل عسكري، بل كان خطوة سياسية كبرى ضمن خطط إنجلترا. إذ قامت بريطانيا بتحريك الجيش اليوناني نحو الأناضول لتصفية البقايا العثمانية وإشعال حرب أهلية بين الأتراك. هذا المشهد يمثل مثالًا صارخًا يوضح القوى الخفية وراء خطاب النصر[^3].
الجيش المتجه إلى الأناضول: جيش من؟
رغم أن القوات المرسلة إلى الأناضول قدمت على أنها “جيش وطني”، إلا أن معظم الأسلحة والذخائر واللوجستيات كانت تحت سيطرة بريطانيا. وتؤكد الوثائق البريطانية أن المواد الحربية المستخدمة في حرب الاستقلال قد جاءت من مصادر تحت إشراف بريطانيا.
هذا يوضح أن النصر لم يكن مجرد إنجاز عسكري، بل تشكّل أيضًا نتيجة لتوازنات القوة الدولية والهندسة السياسية. لا يمكن إنكار بطولة الشعب التركي، لكن يمكن قراءة مسرحية النصر على أنها منصة أبدعها الذكاء السياسي البريطاني[^4].
تصدع التحالف البريطاني اليوناني: لماذا وكيف؟
في البداية، استخدمت بريطانيا اليونان كأداة، ووجهت تحركاتها في الأناضول وفق خططها. لكن بعد نهاية عام 1921، تغيرت هذه الاستراتيجية، وكان الهزيمة التي مني بها الجيش اليوناني في الأناضول نتيجة مباشرة للاختيارات السياسية البريطانية، وليست صدفة.
أدركت بريطانيا أنه لضمان جلوس الوفد التركي على طاولة مفاوضات لوزان، يجب أن يكون هناك نصر، فوجهت الأحداث على الأرض لهذا الغرض. وهكذا، تمت معالجة الهزيمة العسكرية بنصر سياسي، وتشكّلت التوازنات الدولية لصالح بريطانيا[^5].
٣٠ أغسطس: نصر عسكري أم تصفية سياسية؟
عرض 30 أغسطس 1922 كنصر عسكري واضح على الأرض، لكنه يخفي وراءه هندسة سياسية عميقة. فقد منح هذا النصر الشعب التركي بطلاً، مهيئًا الطريق لتصفية الخلافة وإرساء نظام غربي الطراز.
لم يتحقق النجاح الميداني عبر المدافع والبنادق فحسب، بل توّج أيضًا بخطط سياسية ونفسية محكمة. وهكذا، بينما يبني الخطاب الرسمي أسطورة بطولة عبر “النصر العظيم”، كانت الألعاب السياسية الوطنية والدولية تُدار في الخفاء[^6].
بناء البطل الوطني والحساب البريطاني
إن تمجيد مصطفى كمال باعتباره “المُنقذ” لم يكن نتيجة المشاعر الوطنية فقط، بل كان جزءًا من استراتيجية الحرب النفسية البريطانية. فقد تم تحقيق طاعة مطلقة لشخص واحد في نظر الشعب، مما أتاح تنفيذ الإصلاحات الجذرية على أرضية معدّة مسبقًا.
يكشف هذا عن الخطة السياسية الدقيقة الكامنة وراء خطاب النصر. فبناء البطل الوطني هو هندسة نفسية توجّه مشاعر الأمة، وهو أيضًا آلية لتنفيذ حسابات السياسة البريطانية على الإرث العثماني[^7].
تهيئة الأرضية لتصفية الخلافة
كانت الخلافة تُعتبر أكبر عقبة أمام الإمبريالية البريطانية. لذلك، دعمت بريطانيا التحركات في الأناضول لتمهيد الطريق لإلغاء الخلافة. وقد ساهمت الأجواء السياسية والاجتماعية التي تشكلت بعد 30 أغسطس في تمكين إلغاء الخلافة عام 1924.
لذا، فإن النصر الظاهر على الميدان لم يكن مجرد انتصار عسكري، بل كان خطوة سياسية محسوبة لخدمة تصفية الخلافة وإرساء إدارة مؤيدة للغرب[^8].
ثورة الحروف وإغلاق المدارس الدينية: ثمار أي نصر؟
أدى خطاب 30 أغسطس سريعًا إلى تغييرات جذرية في المجتمع والثقافة. فثورة الحروف، وإغلاق المدارس الدينية، وتصفيّة العلوم الإسلامية لم تكن مجرد إصلاحات لغوية وتعليمية، بل كانت متوافقة مع سياسة بريطانيا في “تمدين الشرق”.
ويظهر هذا الجانب من النصر، الذي يُقدَّم كقصة بطولة وطنية، في الواقع كعملية تعزز البنية النفسية والسياسية للسياسات الغربية وما بعد الخلافة[^9].
الخاتمة: الاستراتيجية الدقيقة للمكر البريطاني
لا يجب النظر إلى “النصر العظيم” في 30 أغسطس 1922 كمجرد نجاح عسكري. وراء هذا النصر، هناك هندسة سياسية عميقة وألعاب قوة دولية. فقد مزج الذكاء السياسي البريطاني مع مشاعر الشعب التركي، ممهّدًا الطريق لبناء البطل الوطني وتهيئة الأرضية لتصفية الخلافة وإرساء إدارة غربية.
إن هذه العملية، التي قادها المزج بين الإنجازات العسكرية واستراتيجيات الحرب النفسية، تجعل من خطاب النصر أداة لفهم القوى الخفية التي تحرك الأحداث. وهكذا، أصبح 30 أغسطس ليس مجرد نجاح ميداني، بل ثمرة خطط سياسية وثقافية ونفسية محكمة.
المعدّ: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
01.09.2025 OF
المراجع والحواشي:
[^1]: Shaw, Stanford J., History of the Ottoman Empire and Modern Turkey, Cambridge University Press, 1976, pp. 210-212.
[^2]: Clogg, Richard, A Concise History of Greece, Cambridge University Press, 2002, pp. 89-91.
[^3]: MacMillan, Margaret, Paris 1919: Six Months That Changed the World, Random House, 2001, pp. 423-426.
[^4]: Karpat, Kemal H., Turkey’s Politics: The Transition to a Multi-Party System, Princeton University Press, 1959, pp. 54-56.
[^5]: Zürcher, Erik J., Turkey: A Modern History, I.B. Tauris, 2004, pp. 203-207.
[^6]: Mango, Andrew, Atatürk: The Biography of the Founder of Modern Turkey, Overlook Press, 2000, pp. 310-312.
[^7]: Howard, Douglas A., The History of Turkey, Greenwood Press, 2001, pp. 188-190.
[^8]: Ahmad, Feroz, The Making of Modern Turkey, Routledge, 1993, pp. 225-228.
[^9]: Lewis, Bernard, The Emergence of Modern Turkey, Oxford University Press, 1961, pp. 142-145.