Artık Saklanmıyorlar ..
Ateş artıklarının kalıntıları inlerinden çıktılar; özür dilemek için değil, boğazlanmış bir baharda başlattıklarını tamamlamak için.
Döndüler; fikirlerini değil, benzin bidonlarını taşıyarak. Ve duvarlara, hesap vermemiş bir katilin pişkinliğiyle yazdılar:
“Size ifade özgürlüğü… Bize ise yok etme özgürlüğü.”
Bu söz, aynı kadim kinle mühürlenmişti. Bir vakitler aynı kirli elle yazılmış şu cümle gibi:
“Ya Esed, ya da yakarız bu memleketi.”
Bunu söylerken sanki iftiharla söylüyorlardı.
Sanki cinayet bir bakış açısıydı, ateş bir diyalog, nefret ise bir yurt tahayyülüydü.
Ama gelin, size hatırlatalım:
Yanan orman ölmez.
Toprak, ağaçlarının köklerini bir anne gibi, savaşta evlâdını sakınır gibi saklar.
Yeşillik, boğulsa da dumanla, bir gün mutlaka geri döner.
Bizler… Sevdiklerimizi toprağa verdik, fakat hayallerimizi gömmedik.
Sessizce yandık, ama içten çürümedik.
Bizler… Ülkemizin barut değil, zahter koktuğunu bilen insanlarız.
Ve şunu da biliyoruz ki, yaptığınız şey intikam değil, mağlubiyetin titremesidir.
Sanıyorsunuz ki, bir duvar yazısıyla, titrek bir eldeki kibrit çöpüyle sizi dışlayan bu vatanı geri alacaksınız!
Ama şimdi iyi dinleyin, bunu duvarlarınıza yazın:
Biz unutmuyoruz.
Biz affetmiyoruz.
Ve biz geliyoruz.
İntikam için değil;
Gölgesini tamamlayamadan yanan ağaç için…
Kinle kirlettiğiniz duvar için…
Korkunun zincirini kırmış bu ülke için geliyoruz.
Sizin sonunuz bir vaat değil;
Gecikmiş bir vakittir.
Fakat gelecek.
En uzun duman gecesinin ardından gelen fecir gibi…
Ziyâd es-Sûfî
Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
09.07.2025 OF
Mütercimin Notu: 👇
Bu Yazı Suriye için yazıldı; sakın Türkiye’ye uyarlamaya kalkmayın; kafanız karışabilir?
لم يعودوا يختبئون.
فلولُ النار خرجوا من جحورهم، لا ليعتذروا ، بل ليُكملوا ما بدأوه ذات ربيع مذبوح.
عادوا يحملون بنزينهم لا أفكارهم، ويكتبون على الجدران بوقاحة القاتل الذي لم يُحاسب:
“لكم حرية التعبير… ولنا حرية التدمير.”
عبارة ممهورة بذات الحقد القديم، و بذات اليد التي خطّت يوماً:
“الأسد أو نحرق البلد.”
قالوها كأنهم يفتخرون. كأنّ الجريمة وجهة نظر، والنار حوار، والكراهية وجهة وطن.
لكن دعونا نذكّركم:
أن الغابة التي تحترق لا تموت ، وأن الأرض تحفظ جذور أشجارها كما تحفظ الأمّ أبناءها في الحرب ، وأن الخضرة وإن اختنقت بالدخان ستعود.
نحن الذين دفنّا أحبابنا ولم ندفن الحلم، الذين احترقنا في صمت، لكن لم نحترق من الداخل.
نحن أبناء الوطن الذي يفوح منها رائحة الزعتر لا البارود، نعرف أن ما فعلتموه ليس انتقاماً، بل ارتعاشة مهزوم.
تظنون أنكم بعبارة على حائط، وبعود ثقاب في يد مرتجفة، تستردّون وطناً لفظكم!
لكن اسمعوها جيّداً، واكتبوها بجانب عباراتكم:
نحن لا ننسى.
نحن لا نغفر.
ونحن قادمون.
ليس من أجل الثأر، بل من أجل الشجرة التي احترقت ولم تُكمل ظلالها.
من أجل الجدار الذي وسختموه بحقدكم، من أجل البلاد التي شبّت عن طوق الخوف.
نهايتكم ليست وعداً، بل موعد تأخر كثيراً، لكنه قادم كالفجر بعد أطول ليلة دخان.
زياد الصوفي