Allah (cc) Neden Gazze Halkını Kurtarmıyor?

Amerika’daki ünlü bir televizyon kanalında yapılan canlı yayında Şeyh Davud’la sunucu Richard Nelson karşı karşıya geldi.
Richard, yıllardır İslam’a karşı sert tavırlarıyla ve Müslüman konuklarını zor durumda bırakmadaki ustalığıyla tanınıyordu. Ancak o gece farklı bir şey oldu. Stüdyonun atmosferi ilk bakışta sakin ve görkemliydi. Ama altında dev kameralar, yoğun ışıklar ve ülkenin en ünlü programı Inside the Fire’ın dev ekranıyla dolu bir enerji vardı.
Bu program politik ve dini muhtevalı olup milyonlar tarafından takip ediliyordu ve genellikle Müslüman konukları zor durumlara sokmasıyla biliniyordu.
Sunucusu Yahudi Amerikalı Richard Nelson, İslam’a yönelik sert eleştirileri ve zekice görünen ama ön yargı yüklü sorularıyla ünlüydü. O bölümün konuğu sıradan biri değildi. Beyaz sakallı, yaşlı bir şeyh. Vakur bir duruşa sahipti ve gözlerinde derin bir kararlılık vardı. Batı’daki en önde gelen İslam alimlerinden biriydi. Konuşma yeteneği yüksek ve tevazu doluydu.
Richard alıştığı gibi provokatif bir gülümsemeyle konuşmayı başlattı. Bugün konuğumuz bir milyardan fazla insanın inandığı İslam dinini temsil ediyor. Basit ama yıllardır cevabını bulamadığım bir sorum var:
Şeyh Davud, Allah neden Gazze halkını kurtarmıyor? Aç ve kadınları katledilen çocuklarının enkaz altındaki yaşlıların dualarına neden cevap vermiyor? O güçlü ve merhametli değil mi? Neden milyonlarca Müslüman dua ediyor, oruç tutuyor ve ağlıyor ama hiçbir şey değişmiyor? Allah nerededir? Neden onları korumuyor?
Stüdyo adeta dondu. Kameramanlar ve teknisyenler bile hareket etmeyi bıraktı. Herkes şeyhin bu soruya tereddütle cevap vereceğini, sinirleneceğini ya da kaçacağını düşündü. Ancak Şeyh Davud sadece gülümsedi ve sakin bir şekilde konuştu:
Sorunuz derin ama eksik bir bakış açısına dayanıyor. İyi dinleyin, size net bir şekilde cevap vereceğim. Önce Gaze halkının neden sınandığını, neden dualarına rağmen koruma bulamadıklarını anlattı:
İlk olarak musibetler Allah’ın bir sünnetidir. İnananları sınamak, doğruluklarını göstermek için. Musa denizde sıkıştı; Yusuf kuyuya atıldı; Muhammed Mekke’den sürgün edildi ve halkı aç kaldı. Hak her zaman anında galip gelmez. İkincisi, zaferin şartları vardır. Sadece doğru olmak yetmez. Gerçek bir inanç, birlik, toplumsal doğruluk ve günahlardan tövbe gereklidir. Allah şöyle buyuruyor. Eğer Allah’ın yolunda destek olursanız O da sizi destekler. Kendi ruhumuzda, ahlakımızda ve toplumumuzda Allah için zafer elde ettiğimizde O bunu gerçek hayatta da gösterir. Üçüncüsü zaferin gecikmesi yokluğu anlamına gelmez. Bunun hikmeti vardır. Bazen Allah, inananların kalitesini ortaya çıkarmak, münafıkları açığa çıkarmak ve ümmetin farkındalığını artırmak için geciktirir. Dua ise ihmal edilmez. Üç şekilde gerçekleşir: Ya istenen hemen dünyada verilir, yahut büyük bir kötülüğü önler veya ahirete ertelenir. Dördüncüsü, güç ve zaferin ölçütleri farklıdır. Siz gücü silahta, medyada ve günlük olaylarda görürsünüz. Biz ise gücü inançta ve prensiplere bağlılıkta görürüz. Bir insan dik durarak ölüyorsa, teslim olmuyorsa bu gerçek bir zaferdir. Beşincisi, imtihanlar ve zorluklar kalpteki samimi ve münafık olanları ayırt eder. Tarih boyunca zalimler er geç düşer. Firavun, Nemrut, Hitler, Şaron örneklerinde görüldüğü gibi. Zulüm daimi değildir. Altıncısı, gerçek zafer Allah’ın desteğiyle gelir. Ve bazen nesiller sonra gelir. Sabır ve kararlılık gerektirir. Yedincisi, Gazze kazandı. Düşman kararlılıklarını kıramadı. Çocuklar hala Allahu Ekber diyor. Anneler kefen giyip cennette buluşacağız diyor. Bu sizin anlayamayacağınız bir zaferdir. Sekizincisi, Allah’ın vaadine inanmak, İnanan bilir ki imtihan zaferin ön hazırlığıdır ve Allah sözünden dönmez. Sadece sabretmeli, kararlı olmalı ve çalışmalıyız.”
Richard cevap veremedi, yere baktı. Gözlerinden yaşlar süzüldü ve boğuk bir sesle, ”Bunu hiç böyle düşünmemiştim. Şimdi ne söyleyeceğimi bilmiyorum.” O anlar stüdyoda sessizlikle karşılandı. Yönetmen acil yayını kesmesini emretti ama iş işten geçmişti. Milyonlarca kişi videoyu izledi, sosyal medyada patladı. Bir Müslüman şeyh, Amerikan sonuncusunu canlı yayında ağlattı.
Günler geçti, sosyal medyada tartışmalar sürdü. Uluslararası kanallar tekrar tekrar görüntüyü yayınladı ama bir kişi dayanamadı. Richard Nelson Gözyaşları gerçekti, kelimeleri samimiydi fakat içinde bir başka ses yükseliyordu. Egosu. Amerikan medyasında bir Müslüman şeyhin karşısında ağlayan adam olarak görülmeye hazır değildi. İlk yayına çıkışında Richard eski sert ve donup üslubunu geri getirdi. Geçen bölümde yaşananlar bir tiyatroydu. Usta bir şeyh, insanların duygularını kullanarak hakikati gölgeledi. İslam hala açıklanmaya muhtaç bir din ve hocaları zor sorulardan kaçmak yerine yüzleşmeli. Sonra medya saldırıları başlattı. Gazetelerde yazılar yazdı. Şeyhin konuşmalarından kesitler yayımladı.
Tekrar konuk etmek istedi ama Şeyh Davud cevap vermedi. Bir hafta sonra tek bir tweet attı. Bazı insanlar cehaletlerinden değil, bildikleri halde korktukları için inkar ederler. Çünkü gerçeği kabul ederlerse kalabalıkları kaybedeceklerini bilirler. Neden programlara çıkmadığı sorulduğunda sakin bir gülümsemeyle cevapladı. Kalp ağladıktan sonra akıl yalan söylüyorsa bu samimi bir arayış değil inattır. Ben yalan olduğunu bile bile tartışan biriyle münazara etmem. Böylece hikaye sona erdi ama etkisi hala sürüyor. İzleyenler gördü ki hakikat yüksek sesle değil, sağlam kalp ve dürüst dille kazanılır. Bazen tek bir an, binlerce konuşmadan daha fazla sahte yapıları sarsar. Bazı yenilgilerse asla unutulmaz.
Konuşmayı Metne Dönüştüren:
Ahmet Ziya İbrahimoğlu
16.09.2025 OF
Türkçe Seslendirmeyi Dinlemek İçin:👇https://www.facebook.com/share/v/1DLFzR5rVE/
Arapça Seslendirme👇 التعليق الصوتي باللغة العربية
https://youtube.com/watch?v=VVvq0eOuI5U&si=15ReB8twN-2fXCIW