Tepinenler kim?
Bekir Hazar Bey Ahmet Sırrı Arvas’tan Aktararak Yazdı
İngilizler, 1917‘de Ortadoğu’yu işgal ettiğinde o bölgelerde otuz bir sene boyunca İsrail’in etrafına kurulacak ülkeleri dizayn etti ve her ülkeye de bir deli gömleği giydirdi!
Mesela Suriye’de %7 azınlık olan nusayrileri başa getirdi ve katil Esed ve babası yetmiş sene kan akıttı!
Aynı şekilde Arabistan’ı ve Haremeyn’i de Necdli eşkıyalara verdi; Suudi ailesine de ‘Siz kralsınız, buranın yönetimi size ait’ dedi.
Bunlar çöl bedevileri…
Oldular kral? İngiliz’e ve İsrail’e tam bağlı?
BAE, desen aynı..
Ürdün, uydu devlet..
Lübnan’da farklı unsurların çatışmaları ise İran etkisinde… Mısır ise 1800‘lü senelerin sonlarında problemli bir bölge oldu! İngiliz buraya da el attı ki şu anda Gazze’ye açılan tek kapı Refah kapısı Mısır’dan açılır ama ülkenin başındaki firavun; tam bir İsrail uşağı! Darbe ile geldi.. Yani ABD-İsrail darbesi ile…
Sadece Katar ve Kuveyt buna girmediler; temiz kaldılar… Onlar da kendilerine musallat olacak haydutlara (ABD) para, uçak, imkan vererek kendilerini korumaya çalışıyor? Ezcümle özet olarak İngilizler, ülkelerin başına azınlıkları koyarak diğerlerini ezdiler devamlı…
Gelişemediler: âdeta hadım edildiler, üremelerini kestiler!
Bize gelince ise son 100 yılda bizde Masonlar, Sebateistler, Yahudiler, Kürt kimliğine bürünmüş Ermeniler vs çok etkili oldular!
Cumhuriyet sayesinde epeyce zengin de oldular, makas iyice açıldı…
Dolayısıyla temiz Anadolu evlatlarının bunlara yetişmesi imkansız neredeyse? Temiz Anadolu insanları da asgari ücretlerle, günlük çorba derdi ile meşgulken, bu kalantor/varlıklı kesim, baronlar, gayrimenkul başta olmak üzere birçok sektörde neredeyse tekel oldu! Anadolu sermayesi ne zaman kımıldasa boğdular/durdurdular; bir bayilik verip susturdular!
Günümüzde yerli ve milli sermaye ile kurulmuş firmalar var, ancak sayıları çok az… Sermaye TÜSİAD’da.. Onlar da yerli ve milli değiller…
Montaj sanayi ile ülkeyi yüz sene oyalamışlar; devlete borç verip faiz yiyip semirmişler! Dolayısıyla “Türkiye bütün dünyanın umudu ve dünyanın kalbi..” Jön Türklerle başlayıp İttihat ve Terakki cemiyeti ile devam eden; koca Osmanlıyı yıkıp ülkeyi İngilizlere sömürge yapan kadrolar bugün Halk Partisi’nde birikmiş…
Fakat bugün birbirlerini yemektedirler!
Kaldı ki Türkiye’de hiçbir şey tesadüf değildir? Meraklısı olanlar Üsküdar Bülbülderesi mezarlığında defnedilmiş olan Sebateistlere ve onların torun torbalarına, yaptıkları işlere baksa hadiseyi kavrayacaktır.
Mahmut Çetin’in (Boğazdaki Aşiret) kitabını herkese tavsiye ederim.
(Not: Bununla ilgili olarak Hürriyet gazetesi -ölüm ilanlarından yola çıkarak- soy kütüğü çıkartmış)…
Allah yardımcımız olsun!
Ülkemizde hakiki dava adamı çok az…
Rahmetli Necip Fazıl Ney ve Ahmed Arvasi Bey gibi münevverler kalmadı ne yazık ki?
Bu anlamda Başkan Erdoğan hakiki bir dava adamıdır ve bütün gövdesini taşın altına koymuştur.
Dolayısıyla Türkiye, İngilizlerin müstemlekelere giydirdiği deli gömleğini ilk çıkartan ülkelerden biri olmuştur.
Ancak dış düşmanlar ve içerideki uzantıları da boş durmuyor tabii…
Bunun için çok dikkatli, gayretli, sabırlı olmak lazım.
Bu tespitler sevgili Ahmet Sırrı Arvas’a ait. Kalemiyle, yazdığı kitaplarla iz bırakan sevgili dostum facebook’taki makalesinin finalinde noktayı koyuyor; “Yük züccaciye, hava puslu, yol uzun ve engebeli, merkep topal!” Bu ülkeyi kefen giyerek yönetenlerin Allah yardımcısı olsun. İçimizdeki yetiştirilmiş kullanışlı elemanlara, her türlü oyun ve fırıldağa rağmen bugünlere iyi geldik. Artık Batı çakallarına rağmen bağımsızlığını ilan eden bir ülkeyiz. Masalar kuruyor, tezgahları bozuyoruz.
Her yapılan güzelliğe saldırıp hiçbir şey yapmayanların kaynağını da çok güzel açıklıyor Sırrı Bey. Onlara rağmen uçak kalktı gidiyor. Tepinmeleri boşuna…
ترجمة من التركية إلي العربية: 👇
مَنْ هُمُ الْمُتَخَبْطُونَ؟
عندما احتلّ الإنجليزُ الشرقَ الأوسط عام 1917، قاموا على مدى واحدٍ وثلاثين عامًا بتصميم الدول المحيطة بإسرائيل، وألبسوها جميعًا قمصانًا من نوعٍ واحد: قميص المجانين!
فعلى سبيل المثال: في سورية سلَّطوا العلويين -وهم لا يزيدون عن 7٪ من السكان- على الحكم، فسال الدم على يد الطاغية حافظ الأسد وابنه طيلة سبعين عامًا!
وبالطريقة نفسها سلَّموا الجزيرة العربية والحرمين الشريفين إلى قطاع طرقٍ من نجد، وقالوا لأسرة آل سعود: “أنتم الملوك، وحكم هذا البلد بأيديكم”.
هؤلاء كانوا بدوًا صحراويين… فإذا بهم يُصبحون ملوكًا موالين خالصين لبريطانيا وإسرائيل!
أما الإمارات فالحال فيها كذلك…
والأردن دولةٌ تابعة…
وفي لبنان صراعاتُ المكوِّنات المختلفة واقعةٌ تحت تأثير إيران، بينما أصبحت مصر -منذ أواخر القرن التاسع عشر- ساحةً للمشكلات. وقد بسط الإنجليز يدهم عليها أيضًا؛ واليوم المنفذ الوحيد لقطاع غزة، وهو معبر رفح، بيد مصر، غير أنّ حاكمها فرعونٌ حقيقيٌّ عميلٌ لإسرائيل، جاء إلى الحكم عبر انقلابٍ أمريكي–إسرائيلي.
أمّا قطر والكويت فلم تنخرطا في تلك اللعبة، فبقيتا نسبيًا أنظف من غيرهما، غير أنّهما سعتا لحماية نفسيهما من اللصوص (أمريكا) بتقديم المال والطائرات والإمكانات.
وخلاصة الأمر: عمد الإنجليز إلى وضع الأقليّات على رأس السلطة في تلك البلاد، فاستُضعف بقية الشعوب وقُمِعت، ولم تنجح تلك الدول في التطوّر، بل كأنما خُصِيَت وقُطِع نسلها!
أمّا نحن -الأتراك- فقد ابتُلينا خلال المئة سنة الأخيرة بنفوذٍ واسعٍ للماسونيين، والسباتايين (اليهود المتخفّين)، واليهود، وأرمنٍ تنكّروا بلباس الهويّة الكرديّة، وغيرهم.
وبفضل الجمهوريّة تراكمت ثرواتهم وازداد الفارق بينهم وبين أبناء الأناضول الصادقين؛ حتى أصبح من شبه المستحيل أن يلحق بهم أولئك البسطاء.
بينما كان أبناء الأناضول منشغلين بأجورٍ زهيدة وقوتِ يومهم، استحوذ أولئك الأثرياء –البارونات– على أغلب القطاعات، ولا سيّما العقارات، وصاروا فيها شبهَ محتكرين. وكلّما حاول رأسُ مالِ الأناضول أن يتحرّك خنقوه أو أوقفوه، أو قدّموا له وكالةً ليصمت.
وفي أيامنا هذه وُجدت شركاتٌ أُسّست برأسمالٍ محلّيٍّ ووطنيٍّ، لكنها قليلةٌ جدًا…
أما رأس المال فمركَّزٌ في يد توسِـياد (TÜSİAD)، وهم ليسوا وطنيين ولا محلّيين.
لقد شغلوا البلاد مئةَ عامٍ بصناعةٍ تجميعيّة، وأقرضوا الدولة وأكلوا الربا فاغتنوا!
وعليه فإنّ “تركيا أملُ العالم وقلبُه…”، إلا أنّ النخبة التي بدأت مع الأتراك الجدد ثمّ واصلت طريقها مع جمعيّة الاتحاد والترقّي هي التي هدمت الدولة العثمانية العظمى وحوّلت البلاد إلى مستعمرةٍ بريطانية، وهؤلاء أنفسهم اليوم متجمّعون في حزب الشعب الجمهوري.
لكنهم اليوم يأكل بعضُهم بعضًا!
وعلى كلّ حال فليس في تركيا شيءٌ يقع صدفة؛ فمَن أراد أن يفهم فلينظر إلى أحوال السَّباتايين المدفونين في مقبرة بُلْبُلدَرَه سي في أُسكُدار، وإلى أعمالِ ذريّاتهم، ليدركَ الحقيقة.
وأوصي الجميع بقراءة كتاب “العشيرة على البوسفور” لمحمود جتين.
(ملاحظة: صحيفة حريّت أعدّت سلسلةً عن الأنساب مستندةً إلى إعلانات النعي حول هذا الموضوع).
نسأل الله أن يعيننا؛ فعدد الرجال الصادقين أصحاب القضيّة في بلادنا قليلٌ جدًّا…
لقد افتقدنا مفكّرين كبارًا أمثال المرحوم نجيب فاضل قيصكُري وأحمد عرفاسي، وهما مناراتٌ فكرية، وللأسف لم يبقَ مثلُهما.
وفي هذا السياق فإنّ الرئيس رجب طيب أردوغان رجلُ قضيّةٍ حقيقيٌّ قد وضع جسده كلَّه تحت الصخرة.
ولذلك كانت تركيا من أوائل الدول التي نزعت قميص المجانين الذي ألبسه الإنجليز للمستعمرات.
لكنّ الأعداء الخارجيين وأذنابَهم في الداخل لا يقفون مكتوفي الأيدي…
ولهذا ينبغي أن نكون شديدي اليقظة وبالغَي الجهد وصابريـن.
هذه الخلاصاتُ هي للكاتب الحبيب أحمد سِرِّي أرْواس، الذي ترك أثرًا بقلمه وكتبه. وقد ختمَ مقالَه على فيسبوك بعبارةٍ بليغة:
“الحمولة خزفٌ هشّ، والجوُّ ضبابيٌّ، والطريق طويلٌ ووعر، والحمار أعرج!”
نسأل الله أن يعين الذين يديرون هذا البلد وهم لابسون الأكفان.
ورغم كلّ العملاء المُعَدّين في الداخل، ورغم كلّ المؤامرات والدسائس، وصلنا إلى ما نحن عليه اليوم.
أصبحنا دولةً تعلن استقلالها رغم ذئاب الغرب، نقيم الموائد ونهدم الدسائس.
وقد فسّر الأستاذ سِرِّي -بكلّ وضوح- مصدرَ أولئك الذين يهاجمون كلّ عملٍ صالحٍ ولا يصنعون شيئًا.
ومهما حاولوا التخبّط فالأمرُ محسوم: الطائرة أقلعت وستمضي في طريقها… وتخبّطهم عبثٌ لا طائل منه!
المترجم: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو