Serpil Diye Genç Bir Kız ..

SERPİL DİYE BİR GENÇ KIZ

Okuyacağınız bu olay hayâl değil, senaryo değil, kurgu değil, roman hiç değildir. Bizzât yakınımda gerçekleşen bu olayın kahramanı, 2526 yaşlarında genç bir kız…
Yıllar önce arşivime attığım bu ilginç hâtırayı, siz dostlarımla da paylaşmak istiyorum.
Şöyle ki; 56 sene kadar önce (Adidas, Nike, Puma v.d. Spor mlzemeleri mağazacılığı yaptığım yıllarda) 2. lig kulüplerinin de malzeme taleplerini, firma olarak biz karşılıyorduk.

2. lig kulüplerin finansmanını genelde büyük şirketler veya belediyeler karşılar. Bir gün bu maksatla, Darıca kulübünün başkanı olan belediye başkanlığının, kulüpten sorumlu 2. başkanın odasında oturuyoruz.
Başkanın biraz üzgün ve düşünceli olduğunu gördüm.
-Hayırdır başkan?… dedim.
-Bu görevde her gün bir başka sürpriz ile karşılaşıyoruz Raif’ciğim… dedi. ..ve devam etti.
Senden önce görüştüğüm bayan var ya, hani kapıda karşılaştınız. Dekolte giyimli…
-..Evet evet, manken zannettim; dedim.
-İşte o bayan, geliş maksadının dışında ve dikine sorular sordu da, ona hayret ettim ve kafam takıldı. Çok ilginç olduğu için sana şöyle özetleyebilirim. Kulübümüzün bir yıllık sağlık hizmetleri için ihâle açtık. Bu kardeş de, bir hastaneyi temsîlen gelmiş. Sözleşmeyi bana 2530 dakikada okudu.
Bitirince de:
-Başkanım, 30 dakikadır yüzüme bile bakmıyorsunuz!… Sağa-sola bakarak cevap verip geçiştiriyorsunuz… Niçin?… ..dedi.
Ben de, çok sıkılmıştım:
-Kardeşim, çok özür dilerim ama, öyle dekolte bir kıyafetiyle gelmişsiniz ki… Gözlerimi günahtan korumak için bakmıyorum!… Yüce Rabbimin biz erkeklere emri bu!… Sizi, sözleşme imzalamaya bunun için gönderiyorlar zâten, yani sizi kullanıyorlar kardeşim. Sizin adınıza da çok üzülüyorum…
Kız, göğüslerini dosya ile kapatıp, biraz mahcûp ve utanarak:
-Başkanım, gerçi kravatlısınız ama, siz erkekler bu sıcakta kısa kollu gömlekle gezerken, biz kadınlara İslâmiyet “giyimde disiplin” uyguluyor…
Hani eşitlik.? Haksızlık değil mi bu?…
Çok ciddî ve itham edici bir soru olduğu için, devam etmeye mecbur kaldım:
-Elektrikten anlıyor musun kardeşim?…
-Evet başkanım, babam elektrikçi idi…
-Şu prizde kaç kablo var?…
-2 ana kablo var. Bir de sarı-yeşil izoleli topraklama kablosu var… Ama ne alaka?
-Devam ediniz kardeşim!
-İki ana kablolardan biri elektrik yüklü “FAZ“, diğeri “NÖTR…” Elektrik yüklü olan mutlaka izoleli olmalı, yani birkaç mm.’lik kısmı bile “ÇIPLAK” olmamalı…
-Niçin öyle?…
-Çünkü; nötre yakın olduğu yerlerde elektron atlaması olacağından, ısınma başlar fark edilip tedbir alınmaz ise yangın çıkarır. Veya sigortaları attırır!…
-Bravvo kardeşim, işte kendi sorunuzun cevabını kendiniz verdiniz!…
Nasıl yâni başkanım?
-Allah c.c. kadın ve erkeği hukûk ve adalette EŞİT yaratmış fakat, görev bölümü ve hayâtı paylaşımda, fıtrat olarak farklı yaratmıştır. Yani kabaca özetlersek erkek, aileyi koruma, ailenin erzak, giyim ve tüm sosyal ihtiyaçları temini için, daha güçlü yani dış işlerine daha uygun fıtratta yaratılmış. Kadını da ailenin iç hizmetleri, doğum-bakım, çocuk terbiyesi, ’insan yetiştirme öğretmeni’ olarak iç işlerine uygun ve zarif yaratmıştır. Zorunlu hallerde görev paslaşmaları olabilir… Kadına verilen zariflik, lâtiflik, güzellik, aynen elektrik gibi “çekicilik & câzibe” bir ailenin katalizörüdür, bağlayıcı artı’lardır. Kadındaki bütün bu artı farklılıklar, huzûr ve mutluluk için, ailenin erkeğine (eşine) tahsis edilmiş. Yani erkeğe aittir. Başkalarının ilgilenmesi kıskançlık sebebi ve içten-içe huzursuzluk, şüphe, tartışma kaynağıdır. Televizyonlarda her gün bu konuda işlenen tecâvüzler, boşanmalar ve cinayetler bu tezimin doğruluğunu ispat etmektedir… İslamiyet ise sosyal huzûrun tesisi için, (âdetâ koruyucu hekimlik gibi,) ön tedbirler vâzetmektedir. İşte, örtünmek de’… ..derken, o kız sözümü kesti:
-Evet başkanım, gerçekten anladım… Çok çok teşekkür ederim…
-Kardeşim, sorunuzun sadece bir yönüne kısaca temas ettik… Aile boyutundan başka, güvence boyutu, zarâfet boyutu, sosyal boyutu, kulluk boyutu, imtihan boyutu, özellikle yaratıcıya itâat boyutu ve benim de şu anda hatırlayamadığım birçok boyutları var!…
-Başkanım, bir daha sizinle karşılaştığımızda, karşınızda “bambaşka bir Serpil” göreceksiniz. Bugünden sonra da hastanem ile ilişkilerimi bu çizdiğiniz şablona göre yeniden değerlendireceğim!… ..dedi ve gözleri dolu dolu oldu, azâmi saygı göstererek ayrıldı…


Başkan ile görüşmemizi tamamlayınca ben de ayrıldım fakat, birkaç gün hep bu olayı düşündüm… Acaba, Serpil gerçekleri anlamış mı idi?…
Başkana 34 gün sonra telefon açtım. Selam-kelam, hal-hatırdan sonra:

  • Serpil ile ilgili bir gelişme var mı? ..dedim.
    -Evet… dedi başkan ve devam etti:
    Bir gün sonraki randevuya gelmeyince şirketini aradım. O gün buradan gidince dosyaları teslim etmiş…
    30 dakika kadar masasında bir şeyler yazarak, o kâğıdı müdürünün masasına bırakmış, bazı arkadaşları ile kucaklaşarak ayrılmış…
    -Peki başkanım, müdürünün masasına bıraktığı kâğıtta ne yazılı imiş? ..diye sordum.
    Cevap çok ilginç:
    -Bundan sonraki çalışma hayâtımı, “BAŞÖRTÜLÜ sürdürme” teklifimi kabul etmeyeceğinizi bildiğim için, istifâ ediyorum..*
    A. Raif ÖZTÜRK
    Moral

ترجمة من التركية إلى العربية: 👇

فتاة تُدعى سِربيل

إن ما ستقرؤونه الآن ليس خيالًا، ولا سيناريو، ولا حتى رواية. إنه واقعٌ حقيقي، وحدثٌ جرى أمام عينيّ، وكانت بطلته فتاة شابة في الخامسة أو السادسة والعشرين من عمرها.

قصةٌ أودعتها منذ سنوات في أرشيف ذاكرتي، وها أنا أشارككم إياها لما فيها من عبرة وعُمق.

في ذلك الزمن، قبل نحو خمس أو ست سنوات، كنت أعمل في تجارة معدات الرياضة، أزود نوادي الدرجة الثانية بما تحتاجه من ملابس وأدوات. وكما هو معلوم، فإن تمويل هذه الأندية تتولاه في الغالب البلديات أو الشركات الكبرى.

وذات يوم، كنت جالسًا في مكتب نائب رئيس نادي دارجا، وكان في الوقت نفسه نائب رئيس البلدية المكلّف بالنادي. بدا عليه شيء من الانقباض والانشغال، فسألته:

ـ خَيرًا يا رئيس، ما الأمر؟

قال:

ـ يا رائف، في هذا المنصب نواجه كل يوم مفاجأة جديدة… ثم أردف:

ـ أتذكر تلك السيدة التي التقيتَ بها عند الباب قبل قليل؟ ذات اللباس الكاشف…

قلت:

ـ نعم نعم، ظننتها عارضة أزياء…

قال:

ـ جاءت لتمثّل أحد المستشفيات، فقد فتحنا مناقصة لتقديم الخدمات الصحية للنادي مدة عام، وجلستْ تقرأ لي العقد بنحو نصف ساعة. ثم فجأة قالت لي:

«سيدي الرئيس، لقد مرّت ثلاثون دقيقة وأنتم لم تنظروا إليّ قط! كلما سألتكم التفتّم يمينًا وشمالًا! لماذا؟»

كنتُ قد ضِقت ذرعًا، فقلت لها:

«أعتذر يا أختي، ولكنك حضرتِ بلباس فاضح جدًّا، وأنا لا أنظر إليك كي لا أقع في الحرام! ربّي أمرنا نحن الرجال أن نغضّ أبصارنا. ثم إنهم أرسلوكِ هكذا لتوقّعي العقود، أي أنهم يستغلونك. وهذا يؤلمني كثيرًا من أجلك.»

عندئذ، غطّت صدرها بملفٍّ كانت تحمله، وقالت بخجل:

ـ سيدي الرئيس، أنتم ترتدون ربطة عنق، بينما الرجال الآخرون يتنقّلون في هذا الحرّ الشديد بأكمام قصيرة… أمّا نحن النساء، فإن الإسلام يفرض علينا انضباطًا صارمًا في اللباس… فأين المساواة؟ أليس هذا ظلمًا؟

ولأن سؤالها كان عميقًا واتهاميًّا، شعرتُ بضرورة الردّ عليه، فقلت:

ـ هل لكِ علم بالكهرباء يا أختي؟

قالت: نعم، فوالدي كان كهربائيًّا.

قلت: كم سلكًا يوجد في هذا المقبس؟

قالت: سلكان رئيسيان، وآخر ثالث أصفر وأخضر للعزل الأرضي… ولكن ما العلاقة؟

قلت: تابعي يا أختي.

قالت: السلكان الرئيسيان، أحدهما “فاز” أي مشحون بالكهرباء، والآخر “نتر”، مشحون بشكل معاكس. ويجب أن يُعزل الفاز بالكامل، فلا يُترك منه جزء مكشوف ولو بمليمترات.

سألت: ولماذا؟

قالت: لأنه إن اقترب من النتر، حصل تفريغ كهربائي يؤدي إلى سخونة، وإن لم يُتدارك الأمر، فقد يسبّب حريقًا أو يفجّر الصمّامات.

قلت لها: أحسنتِ يا أختي! لقد أجبتِ عن سؤالك بنفسك!

قالت: لم أفهم، كيف؟

قلت: الله تعالى خلق الرجل والمرأة متساويين في الكرامة والعدالة، لكنه جعلهما مختلفين في الطبيعة والوظائف. فالرجل خُلق ليحمل مسؤولية النفقة، والعمل، والخروج، والحماية… أما المرأة، فخُلقت برقةٍ وعذوبةٍ لتُحسن التربية، والعناية، وإدارة شؤون الأسرة.

ومن خصائص المرأة: الجمال، والجاذبية، والأنوثة… وهي ـ تمامًا كما في الكهرباء ـ قُوىً جذّابة تُخصّص لزوجها، ويحرُم عرضها لغيره؛ لأنها إن عُرضت للناس، أثارت الغيرة، وزرعت الشك، وأشعلت الفتن.

انظري إلى أخبار التعديات والطلاق والجرائم التي تبثها التلفزيونات يوميًّا، كلّها دليل على صدق هذا القول.

أما الإسلام، فهو دين يضع التدابير الوقائية لضمان السكينة المجتمعية… تمامًا كالطب الوقائي. ومن هذه التدابير: الحجاب.

وحين وصلتُ إلى هذه النقطة، قاطعتني قائلة:

ـ نعم، فهمت الآن يا سيدي الرئيس… جزاكم الله خيرًا.

قلت:

ـ يا أختي، لقد أجبنا على زاوية واحدة فقط من سؤالك.

فهناك أبعادٌ أخرى: البعد العائلي، والبعد الأمني، والبعد الاجتماعي، والبعد التربوي، والبعد التعبّدي، وبُعد الطاعة للخالق، وغيرها كثير…

قالت والدموع تترقرق في عينيها:

ـ حين نلتقي مرةً أخرى، سترى أمامك “سِربيل أخرى”. ومن اليوم، سأعيد النظر في علاقتي بالمستشفى الذي أعمل فيه، وفق المنهج الذي رسمتموه لي…

ثم غادرت بهدوء واحترام بالغين…

أنهينا اجتماعنا، ثم انصرفت. غير أنّني ظللتُ أيّامًا أُفكّر: تُرى هل فهمت سربيل حقًّا؟ هل تغيّرت فعلًا؟

بعد ثلاثة أو أربعة أيّام، اتّصلت برئيس النادي وسألته:

ـ هل حصل شيء جديد بخصوص سربيل؟

قال: نعم… لم تحضر في اليوم التالي، فبادرت بالاتصال بشركتها. فقيل لي إنها بعد أن غادرتنا، ذهبت إلى المكتب وسلّمت جميع ملفاتها، وكتبت شيئًا على ورقة، وضعتها على مكتب مديرها، ثم ودّعت بعض زميلاتها بحرارة، وانصرفت.

قلت:

ـ وما الذي كتبته في الورقة التي تركتها على مكتب المدير؟

قال الرئيس:

ـ كتبت فيها:

«أعلم أنكم لن تقبلوا أن أُواصل عملي من الآن فصاعدًا وأنا محجّبة، ولذلك أقدّم استقالتي…»

أ. رائف أوزتورك

المترجم: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو

٠٢ / ٠٨ / ٢٠٢٥ م في مدينة أوف