Hayatlarına Karışmayan Kur’an’ı Kerim İstiyorlar.
Öyle bir Kur’ân istiyorlar ki…
Sevgi desin, umut versin, merhametle okşasın;
Ama haram demesin.
Zikir olsun ama şeriat olmasın,
Dua olsun ama hüküm koymasın.
Estetik olsun ama şunu yap bunu yapma demesin.
Kalbe hoş gelsin ama hayata hiç karışmasın.
Kur’ân mı?
Mümkünse sadece mezarlıkta okunsun!
Yaşarken işlerine yaramaz, ölünce üstlerine örtü olur belki…
Vicdanlarını rahatlatsın ama nefislerini rahatsız etmesin.
Cennet vaad etsin ama cehennemden bahsetmesin.
Hükümsüz, hesapsız, hayatlarına karışmayan bir Kitap istiyorlar.
Tıpkı Kur’ân’ın kendi söylediği gibi:
“Ya bu Kur’ân’ı değiştir… Ya da bize başka bir şey getir!” (Yunus, 15)
Yani:
“Bize Allah’ın dini değil, bizim keyfimize göre bir din lâzım!”
Ama Resûl’ün (s.a.v.) cevabı nettir, tartışmaya kapalıdır:
“Ben onu kendi arzumla değiştiremem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım!” (Yunus 15)
Çünkü bu Kitap sonsuz kudret sahibi Allah’ın hükmüyle konuşur!
Moda ile değil, hikmetle yol gösterir!
Hevâ ve hevesle değil, adaletle hüküm verir!
Ama günümüzde…
Kur’ân’dan dua seçerler ama hüküm istemezler.
Ayetleri çerçeveletirler ama kalplerine yerleştirmezler.
Namaz kılmazlar ama namazımıza karışırlar!
Oruç tutmazlar ama orucumuza laf ederler…
Zinaya “çapkınlık”, “dost hayatı”, “gönül ilişkisi” diyerek meşrulaşır sanırlar. İffetsizliği “özgürlük” diye yutturmaya kalkarlar! Hayâyı infaz ederler.
Ve sonra kalkıp utanmadan “bu hutbe çok ağır!” derler.
Ağır olan hutbe değil; vicdanlarını ezen hakikattir!
Çünkü bu Kur’ân onların hayatına karışır,
Menfaatlerine çarpar, nefislerine tokat gibi iner!
Ey Kur’ân’ı susturmak isteyenler!
Ey dinden “duygu” isteyen ama “ibadet” istemeyenler!
Ey ahlâkı ‘kişisel tercih’, günahı ‘özgürlük’ sayanlar!
Unutmayın: Ya bu Kitap’a göre yaşayacaksınız…
Ya da bir gün bu Kitap sizi yargılayacak!
Ve o gün geldiğinde bugün Allah’ın ayetlerini duymayan kulaklar işitir olacak,
Görmezden gelen gözler delil olacak…
Ama artık sizin mazeretleriniz değil, Kur’an’ın hükmü okunacak!
Kadir Bekil
Yazının Aslı Mir’ât Haber’de Yayınlandı: 👇https://www.mirathaber.com/hayatlarina-karismayan-bir-kuran-istiyorlar/
ترجمة من التركية إلى العربية: 👇
إنهم يريدون قرآناً لا يتدخل في حياتهم
يريدون قرآناً…
يُحدّث عن المحبّة،
يُعطي الأمل،
يداعب القلوب بالرحمة،
ولكن لا يقول: هذا حلال وهذا حرام!
يريدونه ذِكراً بلا شريعة،
دعاءً بلا أحكام،
جمالاً بلا أمرٍ ولا نهي،
أن يطيب للقلوب، ولكن لا يتدخل في السلوك ولا الحياة!
القرآن؟
إن أمكن، فليُتْلَ فقط عند المقابر!
لا ينفعهم في حياتهم، لعلّه يغطيهم بعد موتهم…
يريح ضمائرهم، لكن لا يُزعج شهواتهم،
يَعِدُهم بالجنة، ولكن لا يُحذّر من النار،
يريدونه كتاباً بلا سلطان، بلا حساب، بلا أثر في الحياة!
تماماً كما قال القرآن عنهم:
{قَالَ الَّذِينَ لَا يَرْجُونَ لِقَاءَنَا ائْتِ بِقُرْآنٍ غَيْرِ هَذَا أَوْ بَدِّلْهُ} [يونس: 15]
أي:
“لا نريد دين الله، نريد ديناً على مقاس أهوائنا!”
لكن جواب الرسول صلى الله عليه وسلم كان واضحاً، قاطعاً:
{قُلْ مَا يَكُونُ لِي أَنْ أُبَدِّلَهُ مِنْ تِلْقَاءِ نَفْسِي ۖ إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَى إِلَيَّ} [يونس: 15]
لأن هذا الكتاب إنما يتكلم بحكم الله، صاحب القدرة المطلقة،
يهدي بالحكمة لا بالموضة،
ويحكم بالعدل لا بالهوى!
أما في زمننا هذا…
فهم يقتطفون من القرآن الأدعية، لكن لا يريدون منه الأحكام!
يُؤَطّرون آياته ويُعلّقونها، لكن لا يُدخلونها إلى قلوبهم!
لا يُصلّون، ومع ذلك يتدخّلون في صلاتنا!
لا يصومون، ثم يتطاولون على صيامنا!
يُسمّون الزنا “علاقات حب”، و”حياة حُرّة”، و”مغامرات عاطفية”،
ويظنّون أن الفجور يصبح مقبولاً إذا أعطوه اسماً جميلاً!
يُروّجون للفاحشة تحت شعار “الحرية”،
ويُعدمون الحياء باسم “الانفتاح”!
ثم لا يستحون أن يقولوا: “الخطبة كانت قاسية!”
كلا، لم تكن الخطبة قاسية، بل الحقيقة هي التي أثقلت ضمائرهم!
لأن هذا القرآن يتدخل في حياتهم،
يصطدم بمصالحهم،
ويهوي على أهوائهم كصفعة!
يا من تريدون إسكات القرآن!
يا من تطلبون من الدين مشاعر، لا عبادات!
يا من تعتبرون الأخلاق “خيارات شخصية”، والمعاصي “حريات”!
تذكّروا:
إمّا أن تعيشوا وفق هذا الكتاب،
وإمّا أن يُحاكمكم هذا الكتاب يوماً ما!
وحين يأتي ذلك اليوم…
ستسمع الآذان التي أعرضت عن آيات الله،
وستشهد الأعين التي تغافلت عنها،
لكن الذي يُتلى آنذاك لن يكون أعذاركم،
بل سيكون حكم القرآن!
بقلم قدير بكيل
المترجم: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
١٦ / ٠٥ / ٢٠٢٥ م أوف