Gazze’de O Namazı Kılmak Hayalimizde Olmalı ..
O namaz Gazze’de de kılınır. 1917’nin intikamı da alınır! Bu sapıklar, Türkiye’yi tehdit etmeye başladı. Artık her adım İsrail’i vurmalı.. “Kavimlerin helâkı”nın da ötesi bu. Açık saldırı “kaçınılmaz”a yaklaştı.
“Emevi Camii’nde Cuma namazı” söyleminden son derece rahatsız olanlar, uzun süre bununla alay edenler, Suriye’nin değişimi yerine Türkiye’nin parçalanmasını öne çıkaranlar büyük şok yaşadı. Suriye yönetimi değişti.
Rusya çekildi. İran, yıllarca bütün gücünü harcadığı o etki alanını kaybetti.
MİLLETLER VE ŞEHİRLER KAZANACAK SABIRLI, KARARLI OLANLAR KAZANACAK
Şunu öğrendik: Coğrafyaya uzun soluklu bakanlar kazanıyor. Sabırlı ve kararlı olanlar kazanıyor.
Yüzlerce yıllık tarihi arkasına alanlar kazanıyor. Milletlerle gönül ortaklığı kuranlar kazanıyor. Halklar, şehirler kazanıyor. Tarih ve coğrafya inşa etme kabiliyeti olanlar kazanıyor.
Konjonktürel rejimler, dayatılmış ideolojiler ve yönetici kadrolar, seçkinci çevreler, milletle arasını açmış yönetimler ve liderler kaybediyor.
Tarihin belli bir bölümünde, coğrafyanın belli bir noktasında, küresel hükümranlar için rol üslenenler, er ya da geç kaybediyor, yeniliyor, unutuluyor. Bir iz bile bırakamıyor.
BU YÜZYILI MİLLETLER ŞEKİLLENDİRECEK
Öyleyse milletler; bir iz bile bırakamayanlar için enerjisini tüketmemeli. Batılı ülke ve güçlerin coğrafyada çıkar ve etkisinin bekçiliği dışında varlık sebebi olmayan, bütün siyasi kimliğini bu misyondan alan ve yatırımını buna yapan siyasi kadro ve çevreler milletlerimize, ülkelerimize yabancılığın bedelini bir şekilde ödüyor. Ömrü kısa oluyor.
Coğrafyamızda Baas rejimleri böyle kaybetti. Irak Baasçılığı, Suriye Baasçılığı böyle tasfiye oldu. Şimdi Kürt Baasçılığı, Türk Baasçılığı tasfiye oluyor. Çünkü; İngiltere ve Avrupa’nın 21. yüzyıl için formatladığı bu siyasi kimlik ve “azınlık” kadrolar asla “millet” değildi.
Asla vatan değildi. Her ne kadar vatanseverlik ve devletçilik ilkesini öne çıkarsalar da bütün varoluşları önce İngiltere’nin, 1950’lerden sonra ABD’nin coğrafyadaki varlığını güçlendirmeye ayarlıydı.
BEŞ YÜZ YILDIR GÜÇ İLK KEZ EL DEĞİŞTİRİYOR, ARTIK O FORMÜLLER İŞE YARAMAYACAK
Artık şehirler kazanacak, ülkeler kazanacak. Milletler kazanacak. Batı bu geçişi yönetmeyi elbette deneyecek. Elbette bunu da fırsata çevirmeyi deneyecek.
Bunun için krizler çıkaracak, öneriler sunacak, formüller geliştirecek. Ama Batı artık son iki yüz yıllık gücünü kaybetti. Başka aktörler onlarla rekabete başladı ve bu rekabet son beş yüz yıldır ilk kez oluyor.
Öyleyse onlar ne yaparsa yapsınlar, bu geçiş dönemi atlatılacak. Ve bu dönem, Batılı emanetçi düzen ve siyasi kadrolar için yeni roller, yeni misyonlar arama ile geçecek. Ama artık bu arayışlar sonuç vermeyecek.
O NAMAZ GAZZE’DE DE KILINACAK 1917’NİN RÖVANŞI MUTLAKA ALINACAK
“Emevi Camii’nde Cuma namazı” söylemi ile alay edenler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Cuma günü söylediği şu cümleyi de hafife alacak;
“Gazzeli kardeşlerimizle birbirimize sarılacak, kucaklaşacak, o kutlu gün geldiğinde, biz de orada olacağız, omuz omuza şükür namazı kılacağız… Suriye’de olduğu gibi Gazze’de de zulmün sona erdiğini göreceğiz.”
Bu sözü hafife alanlar, sulandıranlar büyük hayal kırıklığı yaşayacak. Zamanın ruhunu kaybetmiş, tarihin yanlış sayfalarına sapmış, unutulan sayfalara not edilmiş olacak.
Gazze sadece Gazze değildir. 1917’de bizim için ne ise bugün de odur. Daha fazlasıdır. 1917’nin rövanşı alınmayacak mı sanıyorsunuz? Siyasi ve askeri tarih bu hesaplaşmaların tarihidir. O gün İngilizler vardı, bugün İsrail var. İşgalciler değişir ama biz hep buradayız.
İNANAN İNSANLAR “İLAHİ MÜDAHALE NE ZAMAN GELECEK” NOKTASINA GELDİ
Artık soykırımın, açlıktan ölümlerin, milletleri helak eden zulüm örneklerinin çok daha ötesinde olduğunu biliyoruz.
İsrail’in varlığının, Semavi kitaplarda bahsedilen, helak edilen kavimlerin taşkınlığının bile ötesine geçtiğini. Bütün insan sınırlarını aştığını biliyoruz.
Birçok insan, inanan insanlar, ilahi müdahalenin ne zaman geleceğini sorgular hale geldi. Yeryüzü, bütün milletler, bu kadar kötülüğe nasıl sabrediyor, nasıl müdahale etmiyor, inanılır gibi değil. Öyleyse bu bir kolektif soykırım halini almıyor mu?
DEVLETLERİ KİLİTLEDİLER AMA MİLLETLERİ KİLİTLEYEMEZLER!
Devletleri, Amerikan gücünü kullanarak, kilitlediler. Ama özgür insanları, milletleri kilitleyemezler. Böyle devam ederse İsrail soykırımlarına duyulan öfke, küresel bir patlamaya yol açabilir.
Batı başkentlerinde, şehirlerinde gözlediğimiz kitlesel reaksiyon, siyasi bir muhalefet modeline dönüşebilir. Devletlerin sustuğu yerde, milletler vicdanlarıyla harekete geçebilir.
Çünkü yaşananların siyasetle, klasik çatışma halleriyle zerre alakası yok. Topyekün bir imha harekatı var. İnsan ırkının tahammülünü zorlayan öldürme yöntemleri var.
BU SAPKINLAR TÜRKİYE’Yİ TEHDİT ETMEYE BAŞLADI!
Yoldan çıkmış sapkın bir toplumun doğrudan insan ırkına yönelik hastalıklı saldırıları var. Bu kötülüğün dünya genelinde yayılması endişesi var.
Hal böyle iken, İsrailli yöneticilerin bütün coğrafyaya yönelik tehditleri akıl almaz biçimde devam ediyor. Bu alçaklar, kötülükleriyle yüzleşme yerine coğrafyadaki her ülkeyi tehdit ediyor. Türkiye’yi tehdit ediyor.
Medya üzerinden verilen mesajlarda, Türkiye’nin öncelikle tehdit olduğu, Suriye’de askeri varlık oluşturmasına izin verilmeyeceği, Türkiye’ye ait hedeflerin vurulabileceği bile söyleniyor.
KORKUYORLAR VE DAHA ÇOK KORKACAKLAR
Konuşturulan bir gazeteci; “Türkiye Birleşik Devletleri’ne izin vermeyeceğiz. Türkiye Birleşik Devletleri’ne katılmayı düşünenler daha katılmadan yok edilecek” diyebiliyor!
Türkiye’nin Suriye, Lübnan, Filistin, Irak ve bölge genelinde oluşturmaya çalıştığı güç ve refah havzasını doğrudan hedef alıyorlar. “Türkiye böyle hesaplar yapıyorsa Türkiye’yi de vururuz” diyorlar açık açık.
Türkiye ile Suriye arasında imzalanması beklenen, bu ülkede üç askeri üs kurmayı içeren “Savunma Anlaşması”nın doğrudan İsrail’i tehdit ediyor oluşunun korkularını yaşıyorlar. Daha çok korkacaklar.
TÜRKİYE’NİN HER ADIMI İSRAİL’İ HEDEF ALMALI!
Sadece bu değil. Türkiye’nin bu aşamadan sonra atacağı bölgesel nitelikli adımların tamamı İsrail tehdidini ortadan kaldırmaya dönük olacaktır.
Yüzyıllardır imparatorluklar yöneten bir siyasi genetiğin, attığı her adımın anlamını ve değerini ne kadar doğru hesaplayabildiğini tartışacak değiliz. İsrail’in nasıl bir tehdit oluşturduğunu artık tartışacak değiliz.
İsrail tehdidini ortadan kaldırmadan bu coğrafyada ortak hiçbir alan olmayacağını, asla barış olmayacağını tartışacak değiliz. İsrail’in Türkiye için birinci tehdit olduğunu, yıllardır terör üzerinden Türkiye ile savaştığını bir kez daha tartışacak değiliz.
BÖYLE DEVAM ERDERSE AÇIK SALDIRI KAÇINILMAZ!
Sloganımız bundan sonra şu olacak: İsrail Türkiye önünde diz çökene kadar baskı, zorlama devam edecek bu gerekirse doğrudan saldırıya dönüşecektir.
Tahdit açıktır, tanım nettir, gelecek ortadadır.
Hesaplaşma açıktır ve kaçınılmazdır. Milletler, sırtını milletlere dayayanlar yine kazanacak, “İsrail haritası” sorgulanacaktır. Ve bu bedel mutlaka ödetilecektir.
AYASOFYA’DA, ŞAM’DA OLDU, GAZZE’DE DE OLUR!
Tarih işte bunu yazacak, tarih dönüşünün en çarpıcı hali, İsrail’in varlığının sona ermesiyle kendini gösterecektir.
Ayasofya’da oldu, Şam’da oldu, Gazze’de neden olmayacakmış!
KAYNAK: YENİŞAFAK/ İbrahim KARAGÜL
https://www.yenisafak.com/yazarlar/ibrahim-karagul/o-namaz-gazzede-de-kilinir1917nin-intikami-da-alinirbu-sapiklar-turkiyeyi-tehdit-etmeye-basladi-artik-her-adim-israili-vurmalikavimlerin-helakinin-da-otesi-buacik-saldiri-kacinilmaza-yaklasti-4736052
ترجمة من التركية إلى العربية: 👇
لِنَجعَلْ أداءَ تلكَ الصلاةِ في غزّةَ حلُمَنا الأسمى ..
سَتُؤدَّى تِلْكَ الصَّلَاةُ فِي غَزَّةَ أَيْضًا! وَسَيَتِمُّ الأَخْذُ بِثَأْرِ سَنَةِ 1917 لَا مَحَالَة!
نعم، ستُؤدى تلك الصلاة في غزّة. وسنأخذ بثأر سنة 1917! لقد بدأ أولئك المنحرفون يهدّدون تركيا، ومن الآن فصاعدًا، ينبغي أن تستهدف كلّ خطوةٍ نتخذها الكيانَ الصهيوني. إنّ الأمر لم يعُد مجرّد إبادة جماعية، بل تجاوزها إلى حالةِ اعتداءٍ علنيٍّ بات وقوعه “محتمًا”.
أولئك الذين انزعجوا طويلًا من عبارة “الصلاة في الجامع الأموي بدمشق”، وسَخِروا منها، وفضّلوا تفكّك تركيا بدلًا من تغيّر نظام سوريا، قد أصابتهم الآن صدمةٌ عظيمة. فالنظام السوري قد تغيّر!
روسيا انسحبت، وإيران فقدت المنطقة التي أنفقت فيها كلّ طاقتها لعقودٍ طويلة.
الشعوب والمدن ستنتصر، وسيظفر الصابرون الثابتون
ما تعلّمناه: أن من ينظر إلى الجغرافيا بمدىً بعيد هو من يظفر. ومن يصبر ويثبت هو من يربح.
من يستند إلى قرونٍ من التاريخ، ومن يقيم روابط وجدانيّة مع الشعوب هو من ينتصر. الشعوب، والمدن، وتلك الأمم القادرة على بناء الجغرافيا وصياغة التاريخ هي من تَغلب.
أمّا الأنظمة المؤقّتة، والإيديولوجيات المفروضة، والنخب المفصولة عن الشعوب، فقد خَسِرَت وستظلّ تخسر.
وكلّ من أدّى دورًا لحساب الهيمنة العالمية في مرحلةٍ معينة، أو بقعةٍ محددة من الجغرافيا، سينهزم عاجلاً أم آجلاً، وسيندثر دون أن يخلّفَ أثرًا يُذكَر.
هذا القرن قرنُ الشعوب لا الأنظمة
فلا ينبغي إذًا للشعوب أن تهدر طاقتها على من لا يتركون أثرًا. أما أولئك الذين لا سبب لوجودهم السياسي سوى خدمة المصالح الغربية في هذه الجغرافيا، من نخب سياسية لم تعرف الانتماء إلى الشعوب، فسرعان ما تنتهي أعمارهم.
لقد سقطت أنظمة البعث في منطقتنا بهذه الطريقة؛ فالبعث العراقي، والبعث السوري قد تمّت تصفيتهما. والآن جاء دور البعث الكردي، والبعث التركي. فهذه التكوينات السياسية التي صمّمتها بريطانيا وأوروبا للقرن الحادي والعشرين، لم تكن يومًا تنتمي إلى الشعوب.
لم تكن أوطانًا حقيقيّة، وإن زعمت حبّ الوطن ومبادئ الدولة. فقد كانت كلّ بنْيتهم قائمة على تعزيز الوجود البريطاني، ثم الأمريكي بعد خمسينيات القرن الماضي، في منطقتنا.
لأوّل مرة منذ خمسة قرون، تنتقل القوة من يدٍ إلى أخرى.. ولن تنفعهم الصيغ القديمة
لقد آن أوانُ انتصار المدن، والدول، والشعوب. الغربُ سيحاول أن يُدير هذا الانتقال، وسيسعى إلى تحويله إلى فرصة.
وسيُحدث الأزمات، ويقترح الحلول، ويبتكر الصيغ. لكنّ الغرب فقد سلطته الممتدة على مدى قرنين من الزمن. ثمة قوى جديدة تدخل ساحة التنافس، وهذا التنافس يحدث لأول مرة منذ خمسة قرون.
فمهما حاولوا، ستتجاوز الأمم هذه المرحلة الانتقالية. وسيكون زمنُ التخبّط والبحث عن مهامّ جديدة لأدوات الغرب في منطقتنا قد بدأ، لكن هذه المرة لن تُفضي محاولاتهم إلى نتيجة.
تلك الصلاة ستُؤدَّى في غزّة.. والثأرُ لأحداث سنة 1917 لا بدّ آتٍ
أولئك الذين سخروا من عبارة “الصلاة في الجامع الأموي”، سيستهزئون أيضًا بما قاله الرئيس رجب طيب أردوغان يوم الجمعة:
“سنحتضن إخوتنا في غزة، وسنُعانقهم، وعندما يأتي ذلك اليوم الميمون، سنكون هناك، وسنؤدّي صلاة الشكر كتفًا إلى كتف… كما انتهى الظلم في سوريا، سنرى نهايته في غزة أيضًا.”
من يستخفّون بهذا الكلام سيُصابون بخيبة أمل كبرى. وسيُنسَون كما تُنسى صفحات التاريخ الخاطئة.
فغزّة ليست مجرّد مدينة. ما كانت عليه سنة 1917، ما زالت عليه اليوم، بل وأكثر من ذلك. أتظنّون أن ثأر عام 1917 لن يُؤخذ؟! إنّ تاريخ السياسة والعسكرة هو تاريخ هذه التصفيات. الأمس كانت بريطانيا، واليوم الكيان الصهيوني. يتبدّل الغزاة، ونحن باقون.
الناس باتوا يتساءلون: متى ستقعُ المعجزة الإلهية؟
نحن نعلم أنّ ما يجري اليوم تجاوز الإبادة الجماعية، والمجاعة، وكلّ مظاهر الظلم المهلكة للأمم.
نعلم أن وجود الكيان الصهيوني تجاوز ما ذُكر في الكتب السماوية عن هلاك الأقوام الظالمة، وتجاوز الحدود الإنسانية جمعاء.
لقد بات كثير من المؤمنين يتساءلون: متى ستحلّ المعجزة الإلهية؟ كيف تصبر الأرض وشعوبها على كلّ هذا الشرّ؟ أليس ما يجري نوعًا من الإبادة الجمعية؟
عطّلوا الدول لكنهم لن يعطّلوا الشعوب
لقد قُيّدت الدول باستخدام القوة الأمريكية. لكن الشعوب الحرّة لا يمكن تقييدها. وإذا استمرّت المجازر، فإنّ الغضب تجاه الكيان الصهيوني قد يتفجّر في شكلِ انتفاضةٍ عالمية.
فما نشهده من احتجاجات جماهيرية في عواصم الغرب ومدنه قد يتحوّل إلى شكلٍ جديد من المعارضة السياسية. وإذا صمتت الدول، فالشعوب ستتحرّك مدفوعةً بضمائرها.
ذلك لأنّ ما يجري لا علاقة له بالسياسة، ولا بصراعات تقليدية. إنها حربُ إفناءٍ شامل. إنها مجازر بأساليبَ تتحدى قدرة البشر على التحمّل.
هؤلاء المنحرفون بدأوا يُهدّدون تركيا!
هناك مجتمعٌ منحرفٌ خرج عن الطريق، وبدأ يهاجم البشرية جمعاء بهوسٍ مرضيّ. وهناك خوف من انتشار هذا الشرّ في العالم.
وفي هذه الظروف، تستمرّ تهديدات قادة الكيان لكلّ بلدان المنطقة بشكلٍ لا يُعقل. يواجهون شرّهم بالعدوان لا بالمحاسبة. يهدّدون تركيا بشكلٍ مباشر.
تصدر رسائل إعلامية تدّعي أن تركيا تشكل تهديدًا أولًا، وأنه لا يمكن السماح بوجودٍ عسكري لها في سوريا، بل يهددون بقصف أهداف تركية!
هم خائفون، وسيخافون أكثر
يقول أحد الصحفيين المرتبطين بهم: “لن نسمح لتركيا المتحدة بأن تقوم، وسنقضي على من يُفكر بالانضمام إليها قبل أن يفعل”.
إنهم يستهدفون بشكلٍ مباشر منطقة القوة والرخاء التي تسعى تركيا إلى إنشائها في سوريا ولبنان وفلسطين والعراق والمنطقة عامةً. ويعلنون: “إذا كانت تركيا تفكر في ذلك، فسنقصفها!”
هم مذعورون من الاتفاقية الدفاعية التي ستُوقّع بين تركيا وسوريا والتي تتضمن إنشاء ثلاث قواعد عسكرية، لأنها تهديد مباشر للكيان. وسيزداد رعبهم.
على كلّ خطوة تركية أن تستهدف الكيان الصهيوني
ومن الآن فصاعدًا، فإنّ كلّ خطوة تركية ذات طابعٍ إقليمي ستكون موجهة نحو إزالة هذا التهديد الصهيوني.
فنحن لسنا بحاجة إلى نقاش مدى عمق وخطورة هذا التهديد، ولا إلى تبرير كلّ خطوة تتخذها تركيا، فالأمر واضح.
ما من أمنٍ، ولا سلم، ولا شراكة إقليمية حقيقية في ظلّ بقاء الكيان. لقد خاض حربًا ضدّ تركيا عبر الإرهاب، وها هو الآن يدخل طور التهديد المباشر.
إذا استمرّ هذا الوضع، فالهجوم المفتوح قادم لا محالة!
شعارنا من الآن فصاعدًا: “سوف تستمرّ الضغوط حتى يركع الكيان أمام تركيا، وإن اقتضى الأمر، فسوف يتحوّل هذا إلى هجوم مباشر.”
التهديد واضح، والمفاهيم محدّدة، والمستقبل جليّ.
الصدام حتميّ، وستنتصر الشعوب. سيُعاد النظر في “خريطة إسرائيل”، وسيدفعون ثمن ذلك لا محالة.
حدث في آيا صوفيا، ودمشق، فلماذا لا يحدث في غزة؟!
التاريخ سيسجّل ذلك، وعودةُ التاريخ إلى مساره سيتجلّى في زوال الكيان الصهيوني.
لقد حدث في آيا صوفيا، وفي الشام، فلماذا لا يحدث في غزة؟!
المصدر: صحيفة يني شفق – الكاتب: إبراهيم قاراكول
YENİŞAFAK – İbrahim Karagül
المترجم: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
٠٦ / ٠٨ / ٢٠٢٥ م في مدينة أوف