Türkiye’de Kardeşlik ve Barış Ancak İslamla Gerçekleşebilir.
T.C.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Sunulmak Üzere Hazırlanan Rapora Dair Müstakil Kanaat ve Değerlendirmemin Arzıdır
Sayın Dr. Halef YILMAZ
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı
Tarafınızca tarafıma tevdi edilen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi nezdinde sunulması öngörülen rapor, şiddetin sona erdirilmesi ve Kürt meselesinin ele alınışı bakımından, alışılmış güvenlik merkezli yaklaşımların ötesine geçen; ahlak, tarih ve vicdan eksenli bir çerçeve ortaya koyması yönüyle dikkatle mütalaa edilmiştir.
İslam’ın adalet, emanet ve sulh anlayışı zaviyesinden yapılan bu inceleme neticesinde, raporunuzun bilhassa şu yönleriyle kıymetli bir katkı sunduğu kanaatine varılmıştır:
• Şiddetin, hangi gerekçeyle olursa olsun, en ağır bedeli Kürt halkına ödettiğinin açık ve tereddütsüz biçimde ifade edilmesi,
• Kürt meselesi ile silahlı yapı meselesinin bilinçli ve tutarlı bir surette birbirinden ayrılması,
• Temel hakların pazarlık konusu yapılmasına karşı ortaya konulan net duruş,
• Türk-Kürt ilişkilerinin tarihî seyrinin İslam kardeşliği hukuku çerçevesinde ele alınması.
Bu tespitler, hem sahadaki tecrübeyle hem de İslami adalet ölçüleriyle örtüşen, sahih ve cesur bir muhasebeye işaret etmektedir. Bilhassa silahlı yapının, Kürt halkının meşru taleplerini istismar ettiği yönündeki vurgular, yalnızca siyasi değil; aynı zamanda ahlaki bir itiraz mahiyeti taşımaktadır.
Bununla birlikte, yürütülen sürecin kalıcı bir sulha evrilebilmesi adına, raporda çizilen çerçevenin bazı başlıklarda daha da tahkim edilmesinin faydalı olacağı kanaatini de arz etmek isterim. Bu bağlamda;
• Geçmişte yaşanan ağır mağduriyetlerin, yalnızca siyasi başlıklar altında değil, kul hakkı ve emanet bilinci zaviyesinden daha açık biçimde ele alınması,
• Mağduriyet yaşayan kesimlerin rızasının ve gönül onarımının, sürecin tali bir unsuru değil, asli bir şart olarak vurgulanması,
• Affın, adalet duygusunu zedelemeyecek ve hak sahiplerinin hukukunu gözeten sınırlar içinde ele alınması,
• İslam kardeşliği vurgusunun temenni düzeyinde kalmayıp, hukuk ve tatbikat karşılığı bulunan adımlarla desteklenmesi,
raporunuzun tesirini ve ikna kudretini daha da artıracaktır.
İşbu değerlendirme, tarafınızca ortaya konulan yaklaşımı sahiplenme yahut tenkit etme maksadı taşımamakta; bilakis, İslami adalet zaviyesinden bakıldığında raporunuzun güçlü yönlerini teslim ederken, iç barışın kalıcılığı için tamamlayıcı bir katkı sunma niyetiyle kaleme alınmıştır.
Şunu bilhassa ifade etmek isterim ki; raporunuz, mevcut siyasi iklimde nadiren rastlanan bir biçimde, hak ile güç, adalet ile sulh, kardeşlik ile hukuk arasındaki dengeyi gözetme gayreti bakımından ciddiyetle ele alınmayı hak etmektedir.
Bu vesileyle, yürütülen çalışmaların adaletin tahkimi ve akan kanın durması yolunda hayırlı neticelere vesile olmasını Yüce Mevla’dan niyaz eder; tarafınıza çalışmalarınızda muvaffakiyetler dilerim.
Saygılarımla,
Ahmet Ziya İbrahimoğlu
24.12.2025 – Üsküdar
İŞTE BENİM GÖRÜŞÜM:👇
Türkiye’de Şiddetin Sonlandırılması, Kardeşlik ve Kürt Meselesi
İSLAMİ ADALET ZAVİYESİNDEN BİR DEĞERLENDİRME RAPORU
(Müstakil Bir Fikir Adamının Şahitliği)
GİRİŞ
Bu Raporun Gayesi ve Bakış Zaviyesi
Bu metin, herhangi bir siyasi teşekkül adına değil;
İslam’ın adalet, emanet ve sulh anlayışı adına yapılan bir değerlendirmedir.
Şiddetin sona erdirilmesine yönelik yürütülen süreci, siyasi kazanç yahut kayıp hesabından önce;
kul hakkı, kamu emaneti ve ümmet sorumluluğu çerçevesinde ele almak zaruridir.
Zira İslam nazarında meseleler, yalnızca “çözülebilir” yahut “yönetilebilir” olmakla değil,
helal bir yoldan ele alınıp alınmadığıyla değer kazanır.
Bu rapor, akan kanın durmasını kesin bir hayır;
zulmün üzerinin örtülmesini ise kesin bir yanlış olarak görür.
ANA TEZ
Türkiye’de yaşanan zulüm ve haksızlıklar, yalnızca Kürt kimliğine sahip vatandaşlara mahsus değildir; bu haksızlıklar, etnik aidiyetten önce İslami şuur ve dini hassasiyet taşıyan kesimleri hedef almıştır. Doğu Karadeniz’de, Of’ta ve Rize’de, Kürt nüfus bulunmadığı hâlde yaşanan baskı ve zorbalıklar, meselenin kavmiyet değil iman eksenli olduğunu açıkça göstermektedir. Kürt coğrafyasında zulmün daha yoğun ve görünür olması ise, İslami şuurun daha yaygın, kitlenin daha büyük ve direncin daha belirgin olmasından kaynaklanmıştır. PKK, bu hakikati bilerek göz ardı etmiş; zulüm ve haksızlıkları Kürtlere mahsusmuş gibi sunarak, Müslüman halkı ırk üzerinden ayrıştırmayı hedefleyen bir yol tutmuştur. Bu yönüyle PKK, zulmün kaynağını doğru teşhis etmek yerine, bu zulmü istismar eden ve İslam kardeşliğini zedeleyen bir ayrışma aracı olarak faaliyet göstermiştir. Mesele Kürtlük olsaydı, Kürt nüfusun bulunmadığı bölgelerde benzer baskıların yaşanmaması gerekirdi; hâlbuki tecrübe, hedefin kimlik değil inanç ve ahlak olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
I. ŞİDDET MESELESİ: SİLAHIN HÜKMÜ VE MESULİYETİ
İslam’da can dokunulmazdır.
Bir insanın haksız yere öldürülmesi, bütün insanlığın öldürülmesi gibidir.
“Kim bir canı, bir cana karşılık yahut yeryüzünde bozgunculuk yapmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir.” (Maide, 5/32)
Bu hüküm, failin kimliğine, mağdurun aidiyetine ve gerekçenin nasıl adlandırıldığına bakmaz.
Bu itibarla:
• Silah, hak talebinin aracı olamaz
• Mazlumiyet, zulüm üretme ruhsatı doğurmaz
• Uzayan şiddet, en çok savunulduğu iddia edilen halka zarar verir
PKK’nın onlarca yıl boyunca sürdürdüğü silahlı yol, Kürt halkının haklarını ileri taşımamış;
aksine bu hakların güvenlik gerekçesiyle daraltılmasına vesile olmuştur.
Bu sebeple silah bırakma iradesi, siyasi bir manevra değil; ahlaki ve vicdani bir mecburiyet olarak değerlendirilmelidir.
II. DEVLETİN MESULİYETİ: GÜÇ SAHİBİ OLMANIN HESABI
İslam’da mesuliyet, güç ile doğru orantılıdır.
“Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüğünüzden mesulsünüz.” (Buhârî, Ahkâm, 1)
Devlet, elinde bulundurduğu yetki sebebiyle;
fertten, cemaatten ve silahlı yapılardan daha ağır bir hesaba tabidir.
Türkiye’nin yakın tarihinde görülen:
• İnkar,
• Zoraki tek tipleştirme,
• İnanç hayatına müdahale,
• İşkence ve hukuksuzluk,
• Cezasızlık anlayışı
yalnızca siyasi hatalar değil;
kul hakkına giren ağır fiiller olarak değerlendirilmelidir.
Adalet, yalnızca düzen kurmak değil; yarayı tanımak ve hesabını vermektir.
Geçmişle yüzleşmeden,
acıların adını doğru koymadan,
hak sahiplerinin gönlü alınmadan
kalıcı bir sulh mümkün değildir.
III. KÜRT MESELESİ: KAVMİYET DEĞİL EMANET MESELESİ
Kürt meselesi, ne salt bir güvenlik başlığıdır ne de etnik üstünlük arayışıdır.
Bu mesele, emanetin zedelenmesi meselesidir.
İslam’da kavimler, üstünlük için değil; tanışma ve yardımlaşma için vardır.
“Ey insanlar! Sizi bir erkekle bir dişiden yarattık.
Birbirinizi tanıyasınız diye sizi kavimlere ayırdık.
Allah katında en değerliniz, takvaca en ileri olanınızdır.” (Hucurât, 49/13)
Bu ayet, ne kavmi yok sayar
ne de kavmi putlaştırır.
Dolayısıyla:
• Kürtlerin dili, kültürü ve aidiyeti meşru bir varlıktır
• Bu varlık, lütufla değil hak ile korunur
• Haklar, şarta bağlanamaz
Kardeşlik söylemi, hukuk doğurmadıkça yalnızca güzel bir hitabet olarak kalır.
IV. DÜNYEVİLEŞTİRME GAYRETLERİ VE İSLAMİ ZEMİN
Bu coğrafyada Türkleri, Kürtleri ve diğer Müslüman toplulukları bir arada tutan ana bağ,
İslam kardeşliği hukuku olmuştur.
Bu bağ zayıflatıldığında:
• Ayrışma derinleşmiş,
• Dış müdahaleler kolaylaşmış,
• Halklar birbirine düşürülmüştür.
PKK çizgisinin:
• İslam’ı geri kalmışlık sebebi gibi sunması,
• İnancı hayatın görünür alanlarından dışlaması,
• Seküler dünya görüşünü tek kurtuluş yolu olarak göstermesi
yalnızca siyasi değil; itikadi bir tahribat üretmiştir.
Bu durum, Batılı ve siyonist merkezlerin bölge tasavvurlarıyla da örtüşmektedir.
“Onlar, Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Allah ise nurunu tamamlayacaktır.” (Saf, 61/8)
Kalıcı bir barış,
İslam’ın içtimai hayattan tasfiye edildiği bir zeminde kök salmaz.
V. MEVCUT SÜRECE DAİR İLKELİ UYARILAR
Yürütülen sürecin selameti için:
1. Şeffaflık esastır
2. Mağdurların rızası gözetilmelidir
3. Hak ile af birbirine karıştırılmamalıdır
4. Dış yönlendirmelere kapı aralanmamalıdır
5. Silah bütünüyle tasfiye edilmelidir
SONUÇ
Sulh, Adaletle Kaimdir
Şiddetin sona ermesi büyük bir nimettir.
Lakin adaletle tahkim edilmeyen bir sulh, kalıcı olmaz.
Devlet, geçmişle yüzleşme cesareti göstermeli;
silahlı yapılar ise şiddetin bütün gerekçelerini terk etmelidir.
“Sulh hayırlıdır.” (Nisâ, 4/128)
Gerçek hayır,
zulmün tekrarını önleyen sulhtur.
Rabbimizden niyazımız odur ki;
bu topraklarda kan değil adalet konuşsun.
İntikam değil emanet bilinci hâkim olsun.
Kardeşlik, sözde değil; hukukta ve vicdanda tahakkuk etsin.
Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
Tarih: 24.12.2025 – Üsküdar
Kaynakça (Seçme):
• Kur’ân-ı Kerîm
• Buhârî, Sahih
• Müslim, Sahih
• İmam Mâverdî – el-Ahkâmü’s-Sultâniyye
• İbn Teymiyye – es-Siyâsetü’ş-Şer‘iyye
• Şâtıbî – el-Muvâfakât
• İbn Haldun – Mukaddime
ترجمة من التركية إلى العربية: 👇
الجمهورية التركية
مذكرة رأي وتقييم مستقل
بشأن التقرير المُعَدّ لتقديمه إلى
الجمعية الوطنية الكبرى لتركيا
سعادة
الدكتور خَلَف يِلْمَاز
نائب رئيس حزب هُدى بار
اطلعتُ بعناية على التقرير الذي تفضّلتم بإحالته إليّ، والمزمع تقديمه إلى الجمعية الوطنية الكبرى لتركيا، فوجدتُه يتجاوز المقاربات الأمنية المعتادة في تناوله لمسألة إنهاء العنف والقضية الكردية، ويطرح إطاراً قائماً على الأخلاق والتاريخ والضمير، الأمر الذي يستحق التقدير والوقوف عنده.
وبناءً على هذا النظر من زاوية العدل والأمانة والصلح في الإسلام، تبيّن أن تقريركم يقدّم إسهاماً قيّماً، ولا سيما من خلال النقاط الآتية:
• التصريح الواضح وغير المتردد بأن العنف، أياً كانت مبرراته، قد أوقع أثقل الأثمان بالشعب الكردي،
• الفصل الواعي والمتماسك بين القضية الكردية ومسألة التنظيمات المسلحة،
• الموقف الحازم الرافض لجعل الحقوق الأساسية موضع مساومة،
• تناول المسار التاريخي للعلاقة بين الأتراك والأكراد في إطار أخوّة الإسلام وحكمها.
إن هذه المعالجات تعبّر عن مراجعة صادقة وجريئة، تنسجم مع معطيات الواقع ومع موازين العدل في الإسلام. كما أن التأكيد على قيام التنظيم المسلح باستغلال المطالب المشروعة للشعب الكردي يحمل طابعاً أخلاقياً، إلى جانب دلالته السياسية.
ومع ذلك، أرى أن تعميق الإطار المرسوم في التقرير في بعض الجوانب من شأنه أن يعين على تحويل المسار القائم إلى صلح دائم، وذلك من خلال:
• تناول المظالم الجسيمة التي وقعت في الماضي لا من زاوية سياسية فحسب، بل في إطار حق العباد وواجب الأمانة،
• التأكيد على أن رضا المتضررين وجبر خواطرهم شرطٌ أصيل، لا عنصر ثانوي، في أي مسعى للصلح،
• معالجة مسألة العفو ضمن حدود تصون الشعور بالعدل وتحفظ حقوق أصحابها،
• دعم خطاب أخوّة الإسلام بخطوات لها أثر قانوني وتطبيقي، لا أن يبقى في حيّز التمنّي.
إن هذا التقييم لا يهدف إلى تبنّي الطرح الوارد في التقرير أو الاعتراض عليه، بل كُتب بقصد الإقرار بجوانبه القوية من منظور العدل في الإسلام، وتقديم إسهام مكمّل يخدم دوام السلم الداخلي.
وأود أن أؤكد على أن تقريركم، في هذا المناخ السياسي، يمثّل محاولة نادرة لمراعاة التوازن بين الحق والقوة، وبين العدل والصلح، وبين الأخوّة والحكم، وهو ما يجعله جديراً بالقراءة المتأنية والنقاش الجاد.
وفي الختام، أسأل الله تعالى أن يجعل هذه الجهود سبباً في إرساء العدل ووقف نزيف الدم، وأن يوفقكم في أعمالكم لما فيه الخير.
وتفضلوا بقبول فائق الاحترام،
أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
24 / 12 / 2025 – أُسكُودار
ٰهذَا هُوَ رَأْيِي:👇
إِنْهَاءُ الْعُنْفِ فِي تُرْكِيَا: الْأُخُوَّةُ وَمَسْأَلَةُ الْأَكْرَاد
تَقْرِيرُ تَقْيِيمٍ مِنْ زَاوِيَةِ الْعَدَالَةِ الْإِسْلَامِيَّة
(شَهَادَةُ مُفَكِّرٍ مُسْتَقِلّ)
الْمُقَدِّمَة
غَايَةُ هَذَا التَّقْرِيرِ وَزَاوِيَةُ النَّظَرِ فِيهِ
هذا النصّ ليس صادراً باسم أيّ تشكيل سياسي،
وإنما هو تقويمٌ كُتِبَ انطلاقاً من مفهوم العدالة والأمانة والصلح في الإسلام.
إن تناول المسار الهادف إلى إنهاء العنف ينبغي أن يسبق فيه النظرُ إلى حسابات الربح والخسارة السياسية،
وأن يُدرَس ضمن إطار حقّ العباد، وأمانة الشأن العام، ومسؤولية الأمة.
إذ إن القضايا في ميزان الإسلام لا تكتسب قيمتها بكونها قابلة للحل أو الإدارة فحسب،
بل بكونها قد عولجت عبر طريقٍ حلالٍ ومشروع.
ويعدّ هذا التقرير وقف نزيف الدم خيراً محضاً،
ويرى في طمس الظلم والتغاضي عنه خطأً بيّناً لا يجوز القبول به.
الأُطْرُوحَةُ الرَّئِيسَة
إن ما شهدته تركيا من ظلمٍ وانتهاكات لم يكن خاصّاً بالمواطنين من ذوي الهوية الكردية وحدهم، بل إن هذه المظالم استهدفت ـ قبل أي انتماء عرقي ـ الفئات التي تحمل وعياً إسلامياً وحساسية دينية. وإن ما وقع من قمعٍ واضطهاد في مناطق البحر الأسود الشرقي، كأوف وريزه، رغم خلوّها من الوجود الكردي، يبيّن بوضوح أن جوهر المسألة لم يكن قائماً على القومية، بل على الإيمان. أما ازدياد حدّة الظلم في الجغرافيا الكردية، فيعود إلى انتشار الوعي الإسلامي فيها على نطاق أوسع، وكِبَر حجم الكتلة، ووضوح روح المقاومة. وقد تعمّد حزب العمال الكردستاني (PKK) تجاهل هذه الحقيقة، فصوّر المظالم وكأنها حِكراً على الأكراد، وسلك مساراً يقوم على تفريق الشعب المسلم عبر العصبية العرقية. وبهذا المعنى، لم يقم الحزب بتشخيص مصدر الظلم تشخيصاً صحيحاً، بل اتخذ من هذه المظالم أداة للاستغلال، وأضحى وسيلة تفريق تُضعف أخوّة الإسلام. ولو كانت القضية قضية كردية خالصة، لما كان من المفترض أن تُرتكب مظالم مماثلة في مناطق لا وجود للأكراد فيها؛ غير أن التجربة أثبتت أن الاستهداف كان موجهاً إلى الإيمان والأخلاق، لا إلى الهوية.
أَوَّلًا: مَسْأَلَةُ الْعُنْفِ – حُكْمُ السِّلَاحِ وَالْمَسْؤُولِيَّةُ
النفس الإنسانية في الإسلام مصونة لا يجوز الاعتداء عليها.
وقتْلُ إنسانٍ بغير حقّ يُعَدُّ كقتل الناس جميعاً.
﴿مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الْأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا﴾ (المائدة: 32)
وهذا الحكم لا ينظر إلى هوية الفاعل، ولا إلى انتماء الضحية، ولا إلى التسمية التي تُمنَح للفعل.
وبناءً على ذلك:
• لا يكون السلاح وسيلةً للمطالبة بالحقوق
• ولا يبيح التعرض للظلم ارتكابَ الظلم
• كما أن استمرار العنف يوقع أعظم الضرر بالفئة التي يُزعم الدفاع عنها
إن المسار المسلح الذي انتهجه حزب العمال الكردستاني لعقودٍ طويلة لم ينهض بحقوق الشعب الكردي،
بل كان سبباً في تضييق تلك الحقوق بذريعة الأمن.
ومن ثمّ فإن ترك السلاح ليس مناورة سياسية،
بل ضرورة أخلاقية وواجباً ضميرياً.
ثَانِيًا: مَسْؤُولِيَّةُ الدَّوْلَةِ – حِسَابُ مَنْ يَمْلِكُ الْقُوَّةَ
في الإسلام، تتناسب المسؤولية طردياً مع مقدار القوة.
«كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْؤُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ» (البخاري، الأحكام، 1)
وبناءً على ما تملكه الدولة من صلاحيات،
فإنها مُطالَبةٌ بحسابٍ أشدّ من حساب الفرد أو الجماعة أو التنظيم المسلح.
وقد شهد تاريخ تركيا القريب ممارساتٍ تمثّلت في:
• الإنكار،
• فرض التماثل قسراً،
• التدخل في حياة الإيمان،
• التعذيب والخروج عن حكم القانون،
• ثقافة الإفلات من العقاب،
وهي ممارسات لا تُعدّ أخطاء سياسية فحسب،
بل انتهاكات جسيمة تمسّ حقوق العباد.
فالعدل لا يعني إقامة النظام فحسب،
بل الاعتراف بالجراح وتحمل تبعاتها.
ولا يمكن تحقيق صلحٍ دائم
من دون مواجهة الماضي،
وتسمية الآلام بأسمائها،
وجبر خواطر أصحاب الحقوق.
ثَالِثًا: الْمَسْأَلَةُ الْكُرْدِيَّة – لَيْسَتْ قَضِيَّةَ قَوْمِيَّةٍ بَلْ قَضِيَّةَ أَمَانَة
ليست المسألة الكردية عنواناً أمنياً محضاً،
ولا سَعْياً إلى تفوقٍ عرقي.
إنها مسألة إخلالٍ بالأمانة.
ففي الإسلام، لم تُخلَق القوميات للتفاخر،
بل للتعارف والتكافل.
﴿يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَىٰ وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْ﴾ (الحجرات: 13)
فهذه الآية لا تُلغي القوميات،
ولا تجعلها أصناماً.
وعليه:
• فإن لغة الأكراد وثقافتهم وانتماءهم وجودٌ مشروع
• يُصان بالحقّ لا بالمنة
• ولا يجوز تعليق الحقوق على الشروط
إن خطاب الأخوّة إذا لم يُترجَم إلى عدلٍ وحكمٍ،
يبقى مجرّد بلاغةٍ حسنة.
رَابِعًا: مَسَاعِي التَّدْنِيةِ الدُّنْيَوِيَّةِ وَالأَرْضِيَّةُ الْإِسْلَامِيَّة
لقد كان الرابط الأساس الذي جمع الأتراك والأكراد وسائر المسلمين في هذه البلاد
هو أخوّة الإسلام.
وكلما ضعف هذا الرابط:
• تعمّق الانقسام،
• سهل التدخل الخارجي،
• واقتتل الناس فيما بينهم.
إن المسار الذي انتهجه حزب العمال الكردستاني:
• بتصوير الإسلام سبباً للتخلّف،
• وإقصاء الإيمان عن مجالات الحياة الظاهرة،
• وطرح الرؤية الدنيوية العلمانية باعتبارها طريق الخلاص الوحيد،
لم يُحدِث خللاً سياسياً فحسب،
بل أحدث تخريباً عقدياً.
وهذا ينسجم مع تصورات المراكز الغربية والصهيونية للمنطقة.
﴿يُرِيدُونَ لِيُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ﴾ (الصف: 8)
ولا يمكن لسلامٍ دائم
أن يترسخ في أرضٍ أُقصِيَ عنها الإسلام.
خَامِسًا: تَنْبِيهَاتٌ مَبْدَئِيَّةٌ حَوْلَ الْمَسَارِ الْقَائِم
من أجل سلامة المسار الجاري:
1. الشفافية أصل لا غنى عنه
2. ينبغي مراعاة رضا المتضررين
3. يجب عدم الخلط بين الحقّ والعفو
4. لا يجوز فتح الباب أمام التوجيه الخارجي
5. لا بد من تصفية السلاح تصفيةً تامة
الْخَاتِمَة
الصُّلْحُ لَا يَقُومُ إِلَّا بِالْعَدْل
إن توقف العنف نعمة عظيمة،
غير أن الصلح الذي لا يُدعَّم بالعدل لا يدوم.
وعلى الدولة أن تتحلّى بالشجاعة في مواجهة الماضي،
كما يجب على التنظيمات المسلحة أن تتخلى عن جميع مبررات العنف.
﴿وَالصُّلْحُ خَيْرٌ﴾ (النساء: 128)
غير أن الخير الحقّ
هو الصلح الذي يمنع عودة الظلم.
ونسأل الله تعالى
أن يسود العدل هذه الديار بدل الدم،
وأن يحكمها وعي الأمانة لا روح الانتقام،
وأن تتحقق الأخوّة لا في القول فقط، بل في الحكم والضمير.
إعداد: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
التاريخ: 24 / 12 / 2025 – أُسْكُدَار
المراجع (مختارة):
• القرآن الكريم
• صحيح البخاري
• صحيح مسلم
• الماوردي، الأحكام السلطانية
• ابن تيمية، السياسة الشرعية
• الشاطبي، الموافقات
• ابن خلدون، المقدمة