Süpermen Filmi İsrail’i Zora Soktu: Kültürel ve Siyasi Gürültünün Anlamları

Shylock” adı, Shakespeare’in Venedik Taciri adlı tiyatro eserinde ortaya çıkan bir isimdir. Bu karakter, faizle borç veren acımasız bir Yahudi tefecidir. Shakespeare’in, o dönemde bu topluluğun faizli borçlarla tanınmış olmasından ötürü bu ismi seçtiği düşünülebilir. O yıllarda henüz “antisemitizm” diye bir kavram mevcut değildi ki, oyun hakkında büyük bir tartışma çıksın. Ancak günümüzde bu eser, söz konusu topluluğu olumsuz bir kalıpla sunduğu için son derece hassas bir nitelik kazanmıştır.

Yaklaşık bir ay önce Trump, Kongre’de bütçe tasarısının kabulünü kutladığı kalabalık bir mitingde konuşurken “Shylock” adını zikretti. Onu kötü bir borç verenin örneği olarak dile getirmişti; Yahudi olarak değil. Buna rağmen derhal antisemitizmle suçlandı. Oysa kendisi işgale sınırsız destek veren bir isimdi ve bu adı kullanmanın antisemitizm sayıldığını bilmediğini de ifade etmişti. Ancak bu, Yahudilik maskesi altında hareket eden Siyonizmin aşırı hassasiyetinin, her söze ve davranışa suçlayıcı bir gözle bakmasının örneklerinden biridir.

Son dönemde bu aşırı hassasiyet, Amerikan yönetmen James Gunn’ın son Süpermen filminin birkaç gün önce ABD sinemalarında vizyona girmesiyle büyük bir tartışmaya dönüştü. Film, bu tür yapımlara alışılmış bağlamın dışına çıktı. Normalde bu tür filmler, Amerika’yı “dünyanın polisi ve koruyucu şemsiyesi” şeklinde sunar; süper kahramanlar daima dünyayı dış tehditlerden kurtarır. Fakat bu filmde Süpermen, sınırın ötesindeki yoksul ve zayıf bir hayali kasabayı, ABD tarafından desteklenen saldırgan bir kasabanın tehcir girişiminden korumaktadır.

Bunun üzerine, filmdeki olay örgüsünün Gazze’de yaşanan trajediye ve ABD destekli İsrail saldırılarına gönderme yaptığı şeklinde yorumlar yapıldı. Bu da işgal yanlısı medya, kültür ve siyaset çevrelerinde büyük bir tepki doğurdu. Film hemen her zamanki gibi antisemitizmle suçlandı. Oysa yapımcılar, filmin Aksa Tufanı olaylarından önce hazırlanmış olduğunu, doğrudan bu olaylarla bağlantılı olmadığını, sadece genel olarak savaş ve tehcir meselelerini işlediğini belirtmişlerdi.

Kimi gözlemciler bu filmi, Amerikan sinemasının İsrail-Filistin çatışmasına bakışında yeni bir yönelim olarak değerlendirdi. Ben ise farklı bir açıdan bakarak bunun Amerikan imajını güzelleştirme çabası olduğunu düşünüyorum. Çünkü sonuçta Kripton’dan gelen süper kahraman da Amerikan vatandaşıdır; Amerikan halkının hayallerini, hedeflerini ve meselelerini yansıtır. Dolayısıyla sonunda mazlumları kurtaran yine Amerikan kahramanıdır; üstelik özgürlük ve demokrasinin hamisi olduğunu iddia eden devletin eksikliklerine rağmen.

Bana katılsanız da katılmasanız da, burada filmden bir “mesaj” çıkarmak peşinde değilim. Önemli olan, bu film üzerine koparılan büyük tartışmanın ve izleyicilerin gözünden kaçmayan göndermelerin, filmle yaşanan gerçekler arasında kurduğu güçlü bağın ortaya konulmasıdır.

Deniliyor ki, filmi izleyen herkes, karakterlerini ve olaylarını Gazze’de yaşananlarla ve İsrail-Amerika işbirliğiyle yan yana koydu. Bu durum, Filistin meselesinin ve boyutlarının dünya çapında ne denli açık ve anlaşılır olduğunu göstermektedir.

Amerika ve Batı halkları, bugüne dek İsrail-Filistin çatışmasına dair bilgilerini resmî medya aracılığıyla edinmişlerdi. Bu medya, İsraillileri, barış istemeyen vahşi bir Arap çevresi tarafından zulme uğrayan “toprağın asıl sahipleri” olarak gösteriyordu. Amerika ise şefkatli bir güç olarak, bu mazlumlara -ki geçmişte Holokost’un kurbanlarıydılar- yardım eden merhametli kurtarıcı rolünde takdim ediliyordu. Bugün ise dünya, Filistin’de olup bitenleri bizzat görerek, analiz ederek ve yorumlayarak gerçeği idrak etmeye başladı: Amerika ile İsrail aslında birbirinden ayrılmaz tek bir varlıktır.

Film Üzerine Koparılan Gürültü ve Gazze’ye Yansımaları

Film etrafında koparılan gürültü, sinema salonlarında ve sosyal medya mecralarında halkın onun içeriklerini Gazze’deki hadiselerin bir yansıması olarak okuması, İsrail işgalinin yıllardır dünyayı şantaj malzemesi olarak kullandığı antisemitizm kartına yaptığı yatırımın başarısızlığını ortaya koymaktadır. Siyonizm ile Yahudiliği kasten birbirine karıştıran bu oyun, Gazze savaşıyla birlikte ifşa olmuş, Yahudilik maskesiyle örtülen siyonist emellerin maskesi düşmüş, İsrail işgalini tenkit etmenin veya ona karşı durmanın Yahudiliğe düşmanlık olmadığı anlaşılmıştır.

Filme yönelik tepkiler, kitlelerin filmi Gazze’deki duruma bir gönderme olarak hazmedilmesi, İsrail zulmünü kabul eden ve dillendiren yaklaşımları beraberinde getirmiştir. Bu durum, bizzat filmin kendisinden daha fazla olmak üzere işgali rahatsız etmiştir. Artık halkların Gazze’deki İsrail baskısını görmeleri ve bu davranışları yadırgamaları gizlenecek şeyler olmaktan çıkmış; dünyanın bütün özgür insanları ve insaf sahipleri siyonist zorbalığı, “antisemitizm” suçlamasına aldırmadan açıkça konuşmaya başlamışlardır.

“Antisiyonizm ile antisemitizmi tenkit etmeye çalışan insanlar dürüst değildir, bu suçlama saçmadır.” Bu sözler, Gazze ablukasını kırmak için yola çıkan ve işgal tarafından korsanca engellenen “Hanzala Gemisi” yolcularından Yahudi asıllı Amerikalı aktör Jacob Berger’e aittir.

Davud Yıldızı’nı boynundan çıkartan ve bu sembolün artık nefretin işareti haline geldiğini söyleyen Yahudi aktörün sözleri, siyonizm ile Yahudiliğin birbirine karıştırılmasının çökmekte olduğunu gösteren küresel bir bilinçlenmeyi yansıtmaktadır. Nitekim bazı dindar Yahudi topluluklar zaten baştan beri birleşik bir Yahudi yurdu fikrini reddetmektedir; çünkü kendi inançlarına göre onlar sürgünle cezalandırılmıştır ve bu yurdu kurmak Tanrı’nın iradesine aykırıdır.

Film etrafında koparılan gürültü ve ona eşlik eden, Gazze ile dayanışma içinde ve İsrail saldırganlığını kınayan tepkiler, işgalin artık şerrin bir sembolü haline geldiğini açığa çıkarmıştır. Artık öldürme, yıkım, gasp ve tehcir gibi gayriinsanî her fiil halkların zihninde İsrail işgaliyle özdeşleşmektedir. Bu da gaspçı varlığa dair pek çok toplumun zihninde oluşan menfur imajı yansıtmaktadır.

Buna mukabil, toprağa bağlılık, davanın adaleti ve hakların meşru müdafaası gibi değerler de kitlelerin zihninde Gazze ve Filistin ile özdeşleşmiştir.

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, böylesi bir film, muhtevası itibarıyla kolay kolay tekrarlanabilecek bir tecrübe olmayacaktır. Ancak onların hiç hesap etmedikleri bir yerden bu utançla karşılaşmaları bile yeterlidir. Bütün bunlar, bu gayrimeşru varlığın sonunun yaklaştığının işaretleridir.

İhsan el-Fakih

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
18.08.2025 OF

فيلم سوبرمان يُحرج إسرائيل: دلالات الضجة الثقافية والسياسية

«شايلوك» اسم ظهر في مسرحية «تاجر البندقية» لشكسبير، وهو لشخصية مُرابٍ يهودي قاسٍ، ربما اختارها شكسبير انطلاقا من اشتهار هذه الطائفة بالقروض ذات الفوائد. لم يكن هناك في هذا الوقت ما يعرف بمعاداة السامية، حتى تثور ضجة حول المسرحية، لكنها قطعا في عصرنا هذا ذات حساسية شديدة، لكونها تظهر الطائفة بهذه الصورة النمطية السيئة.

خلال تجمع حاشد يحتفل فيه ترامب بإقرار مشروعه لقانون الميزانية في الكونغرس قبل حوالي شهر، برز اسم شايلوك في حديث الرئيس الأمريكي، ضرب به المثل في القرض السيئ، باعتباره مقرضا سيئا لا باعتباره يهوديا سيئا، فاتُهم على الفور بمعاداة السامية، على الرغم من الدعم المفتوح الذي يقدمه للاحتلال، وعلى الرغم من اعترافه بأنه لم يكن يعلم أن ذكر الاسم فيه معاداة للسامية، لكنها الحساسية الصهيونية الشديدة المترقبة المترصدة لكل كلمة أو سلوك يمكن أن يشير بأصابع الاتهام للصهيونية المتقنّعة باليهودية.

برزت هذه الحساسية الشديدة مؤخرا خلال ضجة كبيرة، أحدثها عرض النسخة الأخيرة من فيلم «سوبرمان» للمخرج الأمريكي جيمس غان في السينما الأمريكية قبل أيام.

الفيلم خرج عن السياق المألوف لهذه النوعية من الأفلام، التي تقدم أمريكا في قالب شرطي العالم ومظلته الحامية عن طريق أبطاله الخارقين، الذين ينقذون دائما كوكب الأرض من الأخطار الخارجية، فأظهر الفيلم مناصرة سوبرمان لبلدة خيالية فقيرة وضعيفة خلف السياج الحدودي يُراد لها التهجير، مِن قِبل بلدة أخرى معتدية مدعومة من قبل الولايات المتحدة.

ثارت ضجة كبيرة إثر الإسقاط على واقع مأساة غزة والاعتداءات الإسرائيلية المدعومة من أمريكا، ما حرك منصات الهجوم في الأوساط الإعلامية والثقافية والسياسية المؤيدة للاحتلال، واعتبر الفيلم معاداة للسامية كالعادة، على الرغم من تصريحات صناع العمل السينمائي بأن الفيلم الذي بدأ العمل فيه قبل طوفان الأقصى لا يمت للواقع المذكور بصلة لكنه يتناول بشكل عام قضايا الحرب والتهجير.

وفيما يرى البعض أنه توجه جديد للسينما الأمريكية حيال الصراع الإسرائيلي الفلسطيني، أرى فيه من زاوية أخرى تجميلا للوجه الأمريكي، فالبطل الخارق القادم من كريبتون، هو في النهاية متجنس بالجنسية الأمريكية، ويعبر عن طموحات وأحلام وقضايا الشعب الأمريكي، فالذي نصر المظلومين في النهاية هو البطل الأمريكي حتى مع وجود أوجه قصور في الدولة راعية الديمقراطية والحرية في العالم.

تتفق أو تختلف معي، فلست معنية في هذا المقام بتفسير رسالة هذا الفيلم ـ إن كانت هناك رسالة- لكن ما يعنيني هو تسليط الضوء على دلالات الضجة الكبيرة، التي أثيرت حول الفيلم، وهذا الإسقاط الذي لم تخطئه عين المشاهد والربط بين الفيلم والأحداث في الواقع. 

يقال إن كل من شاهد الفيلم كان يضع شخصياته وأحداثه جنبا إلى جنب مع ما يحدث في غزة، والتواطؤ الإسرائيلي الأمريكي، ما يعد دلالة على وضوح القضية الفلسطينية وأبعادها وتفاصيلها عالميا. شعوب أمريكا والغرب كانت تستقي معلوماتها عن الصراع الإسرائيلي الفلسطيني من الآلة الإعلامية الرسمية المضللة، التي صورت الإسرائيليين على أنهم أصحاب الأرض المضطهدين من قبل بيئة عربية وحشية لا تريد السلام، وأن أمريكا الرحيمة تمد يد العون لهؤلاء المظلومين، الذين كانوا في السابق ضحايا الهولوكست، والآن ضحايا الوحشية العربية.

 العالم الآن استرد وعيه للإحاطة بما يحدث في فلسطين مشاهدةً وتحليلا وتفسيرا، وأدرك أن أمريكا وإسرائيل كيان واحد لا ينفصل.

الضجة المثارة حول الفيلم، وقراءة الجماهير في السينما ومواقع التواصل الاجتماعي لمضامينه، على أنها عاكسة لأحداث غزة، تُظهر فشل رهان الاحتلال الإسرائيلي على ورقة معاداة السامية، تلك الورقة التي ابتز بها العالم عقودا من الزمان، وأصبحت أداة ضاغطة لتغيير القرارات السياسية واتجاهات الرأي العام، لكن الحرب على غزة، عرّت هذا الخلط المتعمد بين الصهيونية واليهودية، وأدرك العالم أن الأطماع الصهيونية التي تقنّعت باليهودية، قد سقط عنها هذا القناع، وأن انتقاد أو معاداة الاحتلال الإسرائيلي ليس معناه معاداة اليهودية.

 ردود الأفعال حول الفيلم، والانسيابية في تلقي الجماهير له على أنه إسقاط على الأوضاع في غزة، وترديدها لهذا الترابط بين الفيلم والأحداث بشكل يتضمن الإقرار بالظلم الإسرائيلي، كل ذلك أزعج الاحتلال أكثر من الفيلم نفسه، فلم تعد رؤية الشعوب للقمع الإسرائيلي في غزة، واستهجانه سلوكيات يتوارى بها أصحابها، بل صار كل أحرار العالم والمنصفون فيه يتحدثون عن الطغيان الصهيوني دون الاكتراث لتهمة معاداة السامية. 

«الأشخاص الذين يحاولون مساواة معاداة الصهيونية بمعاداة السامية ليسوا صادقين، فهذا الاتهام سخيف»، القائل هنا هو الممثل الأمريكي اليهودي جاكوب بيرغر، أحد ركاب سفينة حنظلة المتجهة إلى غزة لكسر الحصار، والتي تمت قرصنتها من قبل الاحتلال. 

تصريح الممثل الأمريكي اليهودي الذي خلع نجمة داود من عنقه لأنها برأيه تحولت إلى رمز للكراهية، يعكس الوعي العالمي بتهاوي الخلط بين الصهيونية واليهودية، حتى لدى فئات من اليهود أنفسهم، علما بأن جماعات من المتدينين اليهود يرفضون من الأساس فكرة أن يكون لهم وطن جامع، لأنهم عوقبوا بالشتات، وفي إقامة هذا الوطن معارضة لإرادة الرب وفقا لعقيدتهم.

كشفت كذلك الضجة المثارة حول الفيلم، وردود الأفعال المصاحبة له، المتعاطفة مع قطاع غزة والمُدينة للعدوان الإسرائيلي، أن الاحتلال أصبح رمزية للشر، وأن الحديث أو الإشارة عن أية ممارسات غير إنسانية من قتل وتدمير وسلب وتهجير، ارتبط في أذهان الجماهير بالاحتلال الإسرائيلي، ما يعكس بشاعة الصورة الذهنية لكثير من الشعوب عن الكيان الغاصب.

 وفي المقابل، كشفت أن الإشارة أو الحديث عن قيم التمسك بالأرض وعدالة القضية والدفاع المشروع عن الحقوق، قد ارتبط في الأذهان كذلك بغزة وفلسطين.

أكاد أجزم أن مثل هذا الفيلم بمضامينه لن يكون تجربة قابلة للتكرار، لكن يكفي أن أتاهم هذا الخزي من حيث لم يحتسبوا، وكلها إشارات بأن زوال هذا الكيان اللقيط قد اقترب أجله.

إحسان الفقيه