Mornagîya Zindanı’ndan, R.el-Gannuşî’den Mektup Var
Raşid el-Gannuşî’nin Zindanından, Haksız Tutuklanışının İkinci Yıl Dönümünde Kaleme Aldığı Mektup
17 Nisan 2025, Mornagîya Zindanı’ndan
Bismillahirrahmanirrahîm. Salât ve selâm Allah’ın Resûlü’ne olsun.
“Kendilerine: ‘Düşmanlarınız sizin üzerinize toplandı, onlardan korkun!’ denilen kimseler, bu söz onların imanını artırdı da şöyle dediler: ‘Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!’ Böylece, Allah’tan bir nimet ve lütufla döndüler; kendilerine hiçbir kötülük dokunmamıştı. Onlar Allah’ın rızasına uymuşlardı. Allah ise büyük lütuf sahibidir.
Şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Onlardan korkmayın, eğer iman etmişseniz benden korkun.”
(Âl-i İmrân, 173–175)
“Müminin işi ne hoştur! Zira onun her işi hayırdır. Bu sadece mümine mahsustur: Sevindirici bir durumla karşılaşırsa şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı gelirse sabreder; bu da onun için hayır olur.”
(Hadis-i Şerif)
Bugün, Ramazan’ın yirmi yedinci gecesinde, iftar vaktinde evime yapılan baskının ikinci yıldönümüdür. O kutsal gecede, ailemin iftar sofrası başında toplandığı bir anda, evimiz güvenlik güçlerinin her türlüsüyle, silahları ve köpekleriyle kuşatıldı. Evde aramalar yapıldı, eşyalar müsadere edildi; ancak ne düşündükleri gibi silahlar, ne de servetler bulundu. Gannuşi’nin evinde aradıklarını bulamadılar.
O günden itibaren, bir iftira kampanyası başlatıldı. Delil uydurmalar, dosya üretmeler, suç senaryoları… Amaç, beni “devletin güvenliğini tehdit eden tehlikeli bir terörist” gibi göstermekti. “Para aklama”, “gizli odalar”, “gizli yapılanmalar” gibi başlıklarla, bu ülkenin en köklü ve en büyük hareketine yönelik mesnetsiz dosyalar hazırlandı. Oysa ki bu hareket, dört seçim kazanmış, halkın desteğini kazanmış bir yapıdır; gizliliğe ne ihtiyacı olsun?
Yine, sözde “yurt dışına savaşçı gönderme” iddialarıyla suçlandık. Oysa İçişleri Bakanımız, Tunus’ta ilk kez “Ensârü’ş-Şerîa”yı terör örgütü olarak ilan eden ve faaliyetlerini yasaklayan kişiydi. O sırada diğer siyasi aktörler, bu yasağı eleştiriyor ve geri çekilmesini istiyordu.
Aleyhimdeki suçlamalar, öyle bir noktaya geldi ki, hareketimizin vefat eden önderlerinden birini anarken söylediğim “Zulümden korkmaz, zorbalara boyun eğmezdi” sözüm, güvenlik güçlerine tehdit olarak gösterildi. Oysa bu söz, silahlı grupların diliyle değil, adalet isteyenlerin diliyle söylenmişti. Ramazan’da yapılan bir sohbet toplantısı bile “komplo” olarak nitelendirildi. Zira ben orada, muhalifleri tasfiye etmeye yönelik siyasetin tehlikelerine karşı uyarıda bulunmuş, milli birlik ve kuşatıcı bir diyaloğa çağrı yapmıştım. Herkesi kapsayan bir Tunus için…
Ama bu çağrı, çarpıtılarak “çatışmaya davet” olarak sunuldu. Oysa ki bu hareket, yarım asrı aşkın süredir, Tunus’un özünden doğmuş, mutedil İslam anlayışıyla beslenmiş, demokrasiyi hem içinde hem dışında benimsemiş bir harekettir. Hiçbir zaman şiddetin kaynağı olmamıştır; hep onun mağduru olmuştur. Siyasetten dışlanmış, zulme uğramış ama asla şiddeti tercih etmemiştir. Benim o konuşmam, “ötekini yok saymanın ve tek adamcılığın yıkıcı sonuçları”na karşı bir uyarıydı.
Bu hareket, kurulduğu günden bugüne hep şu ilkeye sarıldı:
“Tunus hepimizindir. Kimse dışlanmamalıdır.”
Ve biz, gençlerimize, mensuplarımıza, tüm sevenlerimize bu ilkeyi düstur edinmelerini öğütledik.
Hareketimizin temel ilkeleri ve hedefleri, “İslami Demokrasi” şiarında özetlenmiştir. Herkese yer vardır bu anlayışta:
İster İslamcı demokrat, ister seküler demokrat…
Yeter ki kimse, topluma rağmen bir zorbalıkla kendi görüşünü dayatmasın. Bizim bütün kavgamız, Tunus’un geçmişte olduğu gibi bugün de diktatörlük heveslilerine teslim edilmemesi içindir. Burkîba ile aramızdaki ihtilaf da, Bin Ali’ye muhalefetimiz de, bugünkü rejimle çatışmamız da bu yüzdendir: Onlar hep tekelci bir iktidar kurmaya çalıştı; çoğulculuğu dışladılar, vatandaşları eşit haklara layık görmediler.
Bağımsızlıktan bu yana geçen bütün dönemlerde, biz hep bu anlayışla mücadele ettik. Herkesle buluşmayı amaçladık. Fikir temelinde bir birlik… Ama geldiğimiz noktada, bugün olduğu gibi zindanda bir araya geldik: İslamcısı, liberali, solcusu… Hepimiz diktatörlüğün zindanlarına savrulduk.
Bugün Mornagîya zindanında; Cevher Bin Mübarek, Rıza Belhac, Gazî eş-Şevvaşî, Hayyâm et-Türkî, İsam eş-Şâbî, Abdülhamîd el-Celâsî, Lutfî el-Merâyihî, Habîb el-Levvâz, Beşîr el-Ukrumî ve daha niceleriyle birlikteyiz. Farklı görüşlerdeniz ama ortak noktamız: diktatörlüğe muhalefet. Bizi siyaset ayırdı, ideolojiler uzaklaştırdı ama zulmün zindanı birleştirdi.
Burada, Hareketimizin önde gelen tarihî liderlerinden mühendis Ali el-Arîd, mühendis Abdülkerîm el-Hârûnî, hukukçu Nuruddin el-Buhayrî gibi nice dava erleri var; ömürlerinin büyük bir kısmı bu uğurda zindanlarda geçti.
Bugün, “terörist” diye suçlananların arasında sağcısı da var, solcusu da. Kim inanır buna? Kim inanır ki, halkın özgürlüklerini kısıtlayan, ifade hürriyetini bastıran, yargıyı kuşatan kişi “ılımlı demokrat” olsun? Kim inanır ki, anayasa ve halkın oyuyla seçilmiş meclisi fesheden biri demokrasi savunucusu sayılsın?
Mornagîya zindanından, tutuklanışımın ikinci yılında bir kez daha ilan ediyorum:
Geçmişte olduğu gibi bugün de, yarın da inancım şudur:
Tunus’un maruz kaldığı tehlikelerden kurtuluşun tek yolu özgürlük ve demokrasiden geçer.
Toplumun tamamını kapsayan, kimseyi dışlamayan bir demokrasi… Vesayet iddiasından vazgeçilmedikçe; bu ülkeyi “biz biliriz” diyenlerin elinden almadıkça, çözüm olmaz.
Zulüm zindanında geçirdiğim üçüncü yıla girerken hâlâ aynı kanaatteyim:
Herkesi içine alan bir özgürlük, kimseyi hariç tutmayan bir adalet, herkes için eşit haklara dayalı bir demokrasi…
Bizim inancımız budur, çağrımız budur, sarıldığımız umut da budur. Bu çözüm denendi ve işe yaradığı görüldü.
Mornagîya’dan sesleniyorum:
Bu halk, ardı ardına gelen diktatörlüklerin yıktığı bir ülkede yaşıyor. Tek parti ve tek adam rejimleriyle yönetildi. Ama bu ülke, özgürlük meşalesini yakan Arap Baharı’nın öncüsüydü. 17/14 Yasemin Devrimi, tüm dünyaya ilham verdi. “Tarihin ve devrimlerin sonu geldi” diyenleri mahcup etti. İnsan hâlâ özgürlüğe susamıştı ve adalet arayışı sönmemişti.
Tunus, on yıl boyunca özgürlükle tanıştı; kurucu, yasama ve yerel seçimler yaptı. Her biri çoğulculuk, şeffaflık ve bağımsızlık ilkelerine uygun olarak gerçekleşti. Bu birikim, bu topraklarda demokrasinin kök saldığını gösteriyor. Dün başardık, bugün ve yarın da başarabiliriz. Tunus yeniden özgürlüğün bayraktarı olabilir.
Mornagîya zindanından, özgürlük mücadelesi veren herkese selam ediyorum.
Gazze’nin izzetli halkına, Batı Şeria’nın ve Kudüs’ün yiğit evlatlarına selam olsun!
Onlar ümmetin mukaddesatını savunmakta ve sabırda, direnişte, fedakârlıkta bizlere örnek olmaktadırlar.
Bu direniş, yeni bir dünyanın müjdecisidir:
Özgürlüğün ve adaletin hâkim olduğu bir dünya.
Bu kutlu yürüyüşe, halkımızın ve ümmetimizin gençleri en önde katılmalı, geri durmamalıdır.
“Allah, işinde galip olandır. Ancak insanların çoğu bunu bilmez.” (Yusuf, 21)
Mornagîya zindanından, özgürlük sevdalılarına selam olsun.
Raşid el-Gannûşî
Halkın Seçtiği Son Meclisin Başkanı
17 Nisan 2025
Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
20.04.2025 Üsküdar
رسالة الشيخ راشد الغنوشي من سجنه في الذكرى الثانية لإعتقاله الجائر 🕊️🇹🇳
بسم الله والصلاة والسلام على رسول الله
“الَّذِينَ قالَ لَهُمُ النَّاسُ إِنَّ النَّاسَ قَدْ جَمَعُوا لَكُمْ فَاخْشَوْهُمْ فَزادَهُمْ إِيماناً وَقالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ ◊ فَانْقَلَبُوا بِنِعْمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَفَضْلٍ لَمْ يَمْسَسْهُمْ سُوءٌ وَاتَّبَعُوا رِضْوانَ اللَّهِ وَاللَّهُ ذُو فَضْلٍ عَظِيمٍ ◊ إِنَّما ذلِكُمُ الشَّيْطانُ يُخَوِّفُ أَوْلِياءَهُ فَلا تَخافُوهُمْ وَخافُونِ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ”
“أمر المؤمن كله له خير، إن أصابته سرّاء شكر فكان خيرا له، وإن أصابته ضرّاء صبر فكان خيرا له”
تمر الذكرى الثانية على اقتحام بيتي في ليلة السابع والعشرين من رمضان، في وقت الافطار، والعائلة مجتمعة لتفاجأ بجحافل الامن بكل انواعه وتشكيلاته مصحوبة بأنياب ورشاشات، يعمل في البيت ما شاء حجزا واستيلاء، لكن لا أموال ولا اسلحة مما كانوا يحسبون وجوده ببيت الغنوشي.
ومن يومها بدأت عمليات تقميش الحجج، وتلفيق التهم، وتعداد الملفات، لصنع صورة ارهابي خطير، مهدد لأمن الدولة وللسلم الاجتماعي داخل البلاد وخارجها، فكان من ذلك أسماء قضايا أخرى من قبيل “التبييض” و”غرف” ملونة و “اجهزة سرية” … لوصف أكبر حركة وأعرقها في البلاد، خاضت اربع انتخابات فازت بها جميعها فما حاجتها للسرية، وقضايا “تسفير” لاتهام حزب كان وزيره للداخلية أول من تجرأ على تصنيف أنصار الشريعة جماعة ارهابية، وحظر تنظيمهم وحارب وجودهم، في وقت كان غيره ينشد حقهم في البقاء ويعارض هذا القرار ويحذر منه، بل يدعوه للتراجع عنه.
وعلى مثل هذا النهج التجريمي الجائر تساقطت بقية القضايا من لوبيات ومؤامرات لدرجة تحويل خطاب القيته، وقول قلته، تأبينا لأحد رجالات الحركة، وأخ في النضال واصفا اياه بأنه “كان لا يخاف ظالما ولا يخشى الطغاة” بأن ذلك توجه للأمن وتعريض بهم، على اعتبار ان الجماعات المسلحة تستخدم هذا الوصف، وصولا الى تحويل مسامرة رمضانية الى “مؤامرة” استنادا الى أنني حذرت من الاستمرار في سياسة اقصاء المعارض، واستئصال المخالف ونبذ المختلف، داعيا الى الوحدة الوطنية والحوار الشامل بلا استثناء، وتاسيس تونس الجامعة لكل ابنائها على تباين رؤاهم ومواقفهم، وبنائها بكل السواعد،
حولوا هذا التحذير الى دعوة وهمية للاقتتال، بينما هذه الحركة المستنبتة في التربة التونسية المتشبعة من الاسلام الوسطي المتبنية للديمقراطية منهجا داخلها وفي تعاملها مع غيرها، عمرها تجاوز اليوم نصف قرن كان عمرها كله هدفا وموضوعا للعنف لا مصدرا له، مستهدفة بالإقصاء لا ممارسة له، ضحية للعنف وجور الحكام، وليست مصدرا لذلك ابدا، كان خطابا محذرا من العواقب الوخيمة للإقصاء والتفرد والغاء الاخر، عواقب طالما اسقطت اوطانا واطاحت بنظم ودمرت حضارات،
فالحركة منذ نشأتها وهي لا تفتأ تنادي بمبدإ “تونس حرة تسع الجميع بلا اقصاء”، مبدأ كنا ولا نزال ندعو شبابها ومنخرطيها وكل انصارها للتعلق به وجعله منهج تعامل بينهم ومع غيرهم.
ولقد لخصنا مبادئ الحركة وأهدافها في شعار اساسي لا نزال نؤمن به هو الدعوة الى “الديمقراطية الاسلامية” التي لا تضيق دون احد فتسع الجميع: اسلامي ديمقراطي، علماني ديمقراطي، لا تنبذ الا من كان استئصاليا إقصائيا مصرا على الإنفراد والتفرد بتحديد حاضر البلاد ومستقبلها وفرضه على كل التونسيين بالحديد والنار وهو جوهر اختلافنا مع بورقيبة واصطدامنا مع بن علي ومعارضتنا للنظام القائم، كلهم اشتركوا في اقامة حكم انفرادي متسلط لا يعترف بالتعددية ولا يعطي حقوقا متساوية للمواطنين.
كان هذا مشكلنا مع كل الانظمة التي مرت على البلاد منذ الاستقلال ولا نزال حيث كنا، ننشد اللقاء مع الجميع على قاعدة تلك المبادئ، نلتقي لقاء الفكرة ولا نلتقي كلقائنا الان: اسلامي، ليبرالي، يساري وغيره في السجون والمعتقلات، او مشردين في دول العالم تيارات اختلفت في رؤاها والتقت في سجون الدكتاتورية ومنافيها.
هنا في المرناقية جوهر بن مبارك، رضا بلحاج، غازي الشواشي، خيام التركي، عصام الشابي، عبد الحميد الجلاصي، لطفي المرايحي، حبيب اللوز، بشير العكرمي وآخرون، مختلفون لكن تجمعهم معارضة الدكتاتورية، فرقتهم السياسة وباعدتهم الايديولوجيا وجمعهم سجن الدكتاتورية وقيود الاستبداد، هنا في المرناقية قيادات نهضاوية تاريخية أمضت شطرا كبيرا من اعمارها بالسجون مثل المهندس علي العريض، والمهندس عبد الكريم الهاروني، والاستاذ نور الدين البحيري.
يمينا ويسارا معتقلون بأمر من الدكتاتورية والحاكم المستبد على انهم “ارهابيون” فمن يصدق ان هؤلاء ارهابيون، وان الديمقراطي المعتدل هو من صادر الحريات، ومنع التعبير، وحاصر القضاء، من يصدق أن الديمقراطي المعتدل هو من الغى الدستور وحل المؤسسات المنتخبة شعبيا بما في ذلك مجلس النواب المنتخب شعبيا ذو السبعة عشر حزبا عدا المستقلين فيه.
من سجن المرناقية بعد عامين اصرح أنني لا ازال على قناعة كاملة بأنه كما الامس كما اليوم كما الغد لا مخرج من الاخطار المحدقة بتونس والتي اخذت تنفجر من نفس مواضع انفجار ثورة الحرية والكرامة، وهذا لا يخلو من دلالة، انه لا حل للأخطار المتربصة بتونس دون حريات وديمقراطية، تسع الجميع دون اقصاء، والتخلي عن وهم الوصاية التي ادعاها القدامى واعاد صياغتها المحدثون، في ممارسة كانت دائما نتيجتها كارثية.
وأنا ادخل ثالث اعوامي معتقلا بسجن الاستبداد لا أزال على قناعة ثابتة انه لا حل دون حرية مسؤولة تقبل الجميع وعدالة لا تستثني احدا وديمقراطية للجميع على اساس حقوق متساوية، هذا ما آمنا به ودعونا اليه ولا نزال معتصمين به، ونعتبره الحل الذي جرب فصح.
من سجن المرناقية وبعد سنتين من الحصار اجد نفسي مطمئنا مؤمنا بأن هذا البلد المنكوب بالدكتاتوريات المتعاقبة وانظمة الحزب الواحد أو الفرعون الواحد، البلد الذي كانت له الريادة في تفجير ثورات سلمية غايتها التحرر آخرها ثورة الياسمين 17/14 والتي الهمت العالم واثبتت بعد مقولة نهاية التاريخ ونهاية الثورات أن الانسان لا يزال ممتلئا توقا للحرية، وان الاستبداد والظلم لا يعني الا شيئا واحدا أن موعد الشروق قد آن وأن تونس التي صنعت فجر الربيع العربي الذي كيد له فتعثر، تونس التي عاشت الحرية لعشرة سنوات ونظمت الانتخابات تأسيسية وتشريعية وبلدية بمعايير العصر من تعددية وشفافية واستقلالية قبل الانقلاب على مؤسساتها والانحراف بمسارها، كل ذلك دليل على ما بتربتها من جذور للديمقراطية والحرية والتعددية عميقة عمق تاريخها، وأن ما صنع بالأمس قادر أن يصنع اليوم وغدا مرة اخرى في تونس لإعلاء راية الحرية مرة أخرى.
من سجن المرناقية تحياتي الى كل المناضلين من أجل الحرية، تحياتي إلى أبطال غزة العزة وأبطال الضفة والقدس، الذين يرابطون دفاعا عن مقدسات الأمة وقد قدموا لهذه الأمة مثلا في الصمود والثبات، بما يمثل قوة تجديد ودفع واستنفار وإيقاظ وبطولة و يُبشّر بعالم جديد: عالم الحرية والعدل، وحري بشباب بلادنا وأمتنا أن يكون في طليعة المناصرين لقضيتنا المركزية والا يتأخروا عن هذه المسيرة المباركة.
{وَاللَّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ}
من سجن المرناقية تحياتي الى كل المناضلين من أجل الحرية.
المرناقية في 17/04/2025
راشد الغنوشي
رئيس آخر مجلس نواب شعب منتخب
غنوشي لست وحدك
https://www.facebook.com/share/p/1CUcwRM5Jf/?mibextid=wwXIfr