İngilizlerin Su Altından Yürüttüğü İnce İşler ..

1 Ağustos 1966’da, Şeyh Zâyid bin Sultan, İngiltere’ye bir ziyaret gerçekleştirmişti.
Bu ziyareti esnasında, bazı iş adamlarıyla ve Britanya’nın önde gelen şirketleriyle görüştü; ayrıca İngiliz istihbaratından ve ordusundan bazı kimselerle de bir araya geldi.

O vakitler Abu Dabi’nin hâkimi, Şeyh Zâyid’in öz kardeşi olan Şeyh Şahbût idi. Bu zat, İngilizlere karşı duyduğu nefretle meşhurdu ve İngiliz şirketlerine herhangi bir yatırım hakkı vermeyi ısrarla reddediyordu.

Zâyid’in Londra ziyaretinden henüz bir hafta geçmeden, “Hugh Balfour Paul” adında bir İngiliz, Abu Dabi’ye geldi. Bu zat, İngiltere’nin Emirlik’teki siyasî temsilcisiydi ve Britanya Konsolosluğu’nda, Emirliğin hâkimi Şeyh Şahbût’un ikamet ettiği Kasr el-Hosn Sarayı’nın bitişiğinde kalıyordu. Balfour, İngiliz hava kuvvetlerine ait bir uçakla gelmişti ve Abu Dabi’deki İngiliz askerî kuvvetleri arasında olağanüstü hâl ilan etmişti.

Balfour’un yanında, Freddie De Butts adlı bir İngiliz albay da bulunmaktaydı; kendisi Abu Dabi’deki işgal kuvvetlerinin komutanıydı.

Mühim olan şudur ki: Balfour, Butts ve yanlarındaki İngiliz askerleri, Kasr el-Hosn’a baskın düzenleyerek Şeyh Şahbût’u tutukladılar, onu görevden azlettiler ve yerine “Hayır ve faziletin timsali Zâyid”i tahta geçirdiler. Şahbût, süratle Bahreyn’e, oradan da Lübnan’a ve nihayet Londra’ya sürgün edildi. Şeyh Zâyid, kardeşini bizzat İngilizlere teslim etmiş, onlar da onu kendi topraklarında göz hapsine almışlardı. Böylelikle Zâyid, Abu Dabi tahtına oturmuş oldu.

İngiltere, vakit kaybetmeksizin Zâyid’i Emirliğin meşru hâkimi olarak tanıdı ve her zamanki gibi, Arap topraklarında gerçekleştirdiği her darbede olduğu gibi, “biz iç işlerine karışmayız” söylemiyle kendini temize çıkardı.

Zâyid’in tahta çıktıktan sonra aldığı ilk karar: Balfour ve Butts’ı askerî danışmanları olarak tayin etmekti. Bu iki şahıs, kendilerine takdir edilen fevkalade maaşlar sebebiyle İngiliz ordusundaki görevlerinden istifa etmek mecburiyetinde kaldılar ve bu Arap altın madenine demir attılar.

Zâyid’in ikinci kararı ise, Şahbût’un daha önce kovduğu tüm İngiliz şirketlerini Abu Dabi’ye geri çağırmak oldu.

Daha sonra Zâyid, kardeşi Şahbût’u yeniden memlekete, el-Ayn şehrine getirtti ve orada Şeyh Tahnun’un gözetimi altında hapsederek, adamcağızı kahrından ölümle baş başa bıraktı.

Şeyh Şahbût’un iki oğlu vardı: Sultan ve Said. Elbette bu iki genç de taht üzerinde hak iddia edebilecek durumdaydılar. Ancak Zâyid’in hükümranlığını sarsmamak adına, bu iki genç aynı gün ve aynı saatte öldürüldüler. Sebep olarak ise, Şeyh Zâyid’in ifadesiyle, “kalp krizi” gösterildi!

İki genç, hayatlarının baharında, aynı dakikada kalp krizi geçiriyorlar!
Sonradan anlatılanlara göre, bu iki genç, ölümden bir saat sonra vücuttan iz bırakmayan bir zehir türüyle öldürülmüşlerdi.

Birçok kitap ve BAE medyası, Şeyh Zâyid’in Hz. Ali bin Ebi Tâlib -radıyallâhu anh-’ın soyundan geldiğini, yani bir seyyid olduğunu iddia etmektedir.

Zâyid’in tahta geçmesinden sonra, Abu Dabi’deki İngilizlerin sayısı artmış, şehrin neredeyse her karışına bir İngiliz memur yerleştirilmişti. Bu artış neticesinde İngilizler, bir kafe yahut içkihane (İngilizlerin lisanında “bar” yahut “pub”) açılmasını talep ettiler. Elbette ki, bu tür yerlerin neyi beraberinde getirdiği malumdur: fuhuş ve ahlâksızlık.

Ve böylece Zâyid el-Hayr’a, Abu Dabi’deki ilk fuhuşhane nispet edildi. Adı da: “Sikketü’l-Hayl” idi.

Bu planın tamamlanması için İngiltere, “Colin Morris” adında bir şahsı Abu Dabi’ye getirdi. Bu kişi, “tarihçi” sıfatıyla tanıtıldı ve Şeyh Zâyid’in mücadelesi, şerefi ve dürüstlüğü hakkında kitaplar kaleme aldı. Sonrasında çıkan her kitap, bu İngiliz menşeili kaynağa dayanarak bilgi aktarmaya başladı.

1974 senesinde, Zâyid, Colin Morris’e şöyle demişti:
“Britanya, bu bölgedeki ilk dostumuzdu. Bizi himaye sistemiyle koruyan bir müttefikti. Bizi aniden terk etti… Onların çekilme kararı çok aceleciydi.”

Ne tuhaftır ki, bir Arap hükümdarı, kendi yurdunu işgal eden bir sömürge gücünün çekilişine üzülmektedir!

Aynı uygulamaları İngilizler, Fas, Ürdün, Suudi Arabistan ve Bahreyn gibi diğer Arap ülkelerinde de icra etmişlerdir…

Kaynak: İngiliz Körfezi İncelemesi -Britanya Körfez Ülkelerini Nasıl Üretti?- İhâb Ömer
(Alıntıdır.)

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
29.04.2025 Üsküdar

Not: Tercümesini yaptığım yukarıdaki yazı bana emekli büyükelçilerimizden Fikret Özer Bey tarafından gönderildi. Fikrimi sordu; yazdım. Kendisi de notumun altına şu notu yazdı:👇

Merhum Şeyh Zâyid bizlere de sempatisi olan bir şahsiyetti.
Oğullarından birinin bir Büyükelçimize ifade ettiğine göre onlara da Osmanlı’dan hayırhahlıkla bahsedermiş.
Gerçi bugün oğullarında rüzgar tersine dönmüştür.
Merhum Özal Zamanında Gebze’den bir Çiftlik satın almış, bazı projelerimize Abu Dabi yatırım fonunun katkısını sağlamıştır. Arap baharı denen musibete kadar ilişkilerimiz iyi ve samimi idi.
Sonrası malum.
Fikret Özer / Emekli Büyükelçi

في أول أغسطس سنة 1966م الشيخ زايد بن سلطان كان في زيارة لبريطانيا.
قابل وقتها مجموعة من رجال الأعمال وكبرى الشركات البريطانية والتقى بعض رجال المخابرات والجيش الإنجليزي.
كان يحكم ابو ظبي وقتها رجل اسمه “شخبوط” وهو أخ شقيق للشيخ زايد وكان الرجل مشهور ببغضه للانجليز وكان يرفض إعطاء أي حقوق استثمار للشركات الانجليزية.
بعد زيارة الشيخ زايد للندن بأقل من أسبوع حضر رجل انجليزي الى أبو ظبي وكان اسمه “هيو بلفور بول” وكان ممثل للسياسة البريطانية في الامارة ويقيم في القنصلية البريطانية بجوار قصر الحصن الذي يجلس فيه الشيخ شخبوط حاكم الامارة … وحضر “بلفور” على طائر سلاح الطيران الإنجليزي وأعلن حالة الطوارئ بين جنود القوات البريطانية الموجودة في أبو ظبي.
وكان بصحبة “بلفور” عقيد بريطاني اسمه “فريدي دي بطس” وكان قائد القوات الإنجليزية المحتلة في أبو ظبي.
المهم: قام بلفور وبطس ومعهم جنود بريطانيا باقتحام قصر الحصن والقبض على الشيخ شخبوط وعزله من الحكم وتعيين “زايد الخير!” مكانه وتم ترحيل شخبوط بسرعة للبحرين ومنها الى لبنان ثم الى لندن وهناك ظل تحت الاقامة الجبرية بعد تسليم زايد شقيقه للبريطانيين وسجنه في بلادهم جلس “زايد الخير” على كرسي حكم أبو ظبي!
وسارعت بريطانيا للإعتراف بزايد حاكم للإِمارة معلنة أنها لا تتدخل في الامور الداخلية لابو ظبي كما يحدث عند قيامها بأي انقلاب في بلاد العرب بعد ذلك.
وأول قرار اتخذه الشيخ زايد هو تعيين “بلفور” و”بطس” مستشارين عسكريين له براتب خرافي اضطر كلاهما للاستقالة من الجيش البريطاني والبقاء في منجم الذهب العربي.
وكان القرار الثاني للشيخ زايد هو إعادة كل الشركات البريطانية التي طردها شقيقه شخبوط من أبو ظبي !
ثم أعاد زايد أخوه شخبوط الى بلاده وسجنه في امارة العين تحت عين الشيخ طحنون حتى مات الرجل قهرا !
الشيخ شخبوط كان عنده ولدين هما (سلطان وسعيد) وطبعا وأكيد لهما طمع في كرسي الحكم ولأجل أن يستقر زايد تم قتل سعيد وسلطان في يوم واحد وساعة واحدة والسبب يا مؤمن كما قال زايد (سكتة قلبية) !
سكتة قلبية لاثنين شباب في ريعان شبابهم وفي نفس التوقيت !!!
ما قيل بعدها انهما قتلا بنوع سم لا يترك أثر في الجسد بعد ساعة من القتل.
طبعا كل الكتب والإعلام في الإمارات تقول أن زايد من الأشراف ومن نسل سيدنا علي بن أبي طالب -رضي الله عنه-!!.
بعد ذلك زاد عدد الإنجليز في أبو ظبي وأصبح كل شبر من أرضها به موظف إنجليزي وبهذه الزيادة طلب الإنجليز انشاء كافيه أو مقهى (خمارة بلغة الإنجليز) وطبعا لزوم الخمارة معلوم وهو الفواحش بأنواعها!
فنسب للشيخ زايد الخير أول ماخور عربي في أبو ظبي وإسمه ماخور“سكة الخيل”!
وإكمالاً للــ خطة أتت بريطانيا بشخص اسمه “كوليد موريس” وقالت عنه انه مؤرخ وقام موريس بتأليف كتب عن الشيخ زايد ونضاله وشَرفه ونزاهته … وأي كتاب خرج بعد ذلك كان يأخذ معلوماته من هذا المرجع الانجليزي … وقال زايد لموريس سنة 1974م أنه حزين على خروج بريطانيا من أبو ظبي ويا للعجب أن يحزن حاكم عربي لخروج المحتل من بلاده فقال زايد على لسان (كوليد موريس):
(لقد كانت بريطانيا صديقتنا الأولى في هذا الجزء من العالم من خلال نظام المحميات.. لقد تركتنا نحن في الإمارات فجأة لوحدنا.. لقد كان قرار بريطانيا بالإِنحساب قرارا متسرعا).
وكذلك فعلوا فى المغرب و الاردن و السعودية و البحرين …


المرجع: دراسة الخليج البريطاني -كيف صنعت بريطانيا دول الخليج- إيهاب عمر.

ملاحظة: 👇

النص الذي قمتُ بترجمته أعلاه أُرسل إليّ من قِبل أحد سفرائنا المتقاعدين، السيد فكرَت أوزَر. سألني عن رأيي، فأبديته. وقد كتب هو أيضاً الملاحظة التالية تحت تعقيبي:

المرحوم الشيخ زايد كان شخصية يكنّ لنا المودّة أيضاً.

وبحسب ما نقله أحد أبنائه لأحد سفرائنا، فقد كان يذكر الدولة العثمانية عندهم بالخير والدعاء.

إلا أنّ الرياح قد تغيّرت اليوم في مواقف أبنائه.

في زمن المرحوم أوزال، اشترى مزرعة من منطقة غِبزة، وساهم صندوق الاستثمار التابع لأبو ظبي في بعض مشاريعنا.

كانت علاقاتنا طيبة وصادقة حتى المصيبة المسماة “الربيع العربي”.

وما بعده معروف…

فكرَت أوزَر / سفير متقاعد