Gündeme Gelmeyen Üçüncü Proje

Muhammed Ayaş el-Kubeysî

Son gelişmelerle birlikte, bölgede süregiden mücadelenin aslında iki rakip proje arasında yaşanan bir rekabet olduğunu, bu durumu daha önce defalarca dile getirdiğimizi bir kez daha teyit etmiş olduk. Bu iki proje arasındaki koordinasyon ve anlayış halinden çatışma safhasına geçilmesinin sebebi, İran projesinin İsrail projesinin mutlak askerî üstünlüğünü kırmak istemesidir. Oysa İsrail, İran’ın sadece bölgeyi ve bölgenin kimliğini ve kültürünü tahrip edici bir rol üstlenmesi konusunda ısrar etmektedir.

Bir süre önce bu hakikati teyit eden tanınmış uluslararası uzman Edmund Ghareeb ile aramda geçen bir diyaloğu aktarmıştım. Zira mesele ne Gazze’yle, ne Kudüs’le, ne de atılan o aldatıcı ve sahte sloganlarla ilgilidir.

Bugün İsrail, İran projesinin dış kollarını kesme ve İran’ın askerî sisteminin içini hedef alarak ona öldürücü darbeler indirme hedefini gerçekleştirmiştir; öyle ki İran’ı onlarca yıl geriye götürmüştür.

Eğer İran rejimi, yeni Batılı uzlaşmalar çerçevesinde -titreyen bir elle de olsa- iktidarını muhafaza etmeyi başarırsa, bu durum Batı’nın hâlâ bölgedeki tahripkâr role ihtiyaç duyduğunu, ama bu kez İsrail’in mutlak askerî üstünlüğünü garanti altına almak şartıyla bunu sürdürmek istediğini gösterir. Bu, Sayın Edmund Ghareeb’in de açıklamış olduğu denklemdir.

Bu da fiilen şu anlama gelmektedir: Savaşın durmasından sonra her iki proje de, bölgenin bu yumuşak zemininde kendi yatırımlarını yoğunlaştıracaktır. İsrail bu alanı güç yoluyla kendi hâkimiyetine alacak, İran ise bölgeye dinî ve kültürel sızma faaliyetlerine -özellikle de son dönemde ona hayranlık duyanlar üzerinden- devam edecektir. Üstelik bu hayranlık ordularına çok sayıda kiralık kalem de eklenmiştir.

Çözüm ise, bölge ülkelerini ve halklarını müşterek ortaklıklar etrafında bir araya getirebilecek üçüncü bir proje inşa etmektedir. Bu yönde inşa edilebilecek birkaç olumlu nokta mevcuttur:
1. Bölge ülkeleri son olaylara doğrudan müdahil olmamış ve ne bölgesel ne de uluslararası taraflardan biri bu ülkeleri kendi safına çekmeyi başaramamıştır. Bu da, büyük ölçüde ortak ya da birbirine yakın siyasi bir bakış açısının oluştuğunu göstermektedir. Hamas’a fikren en yakın sayılabilecek Türkiye bile, bölgesel ağırlığı olan bir devlet olarak Hamas lehine doğrudan müdahale etmeyi kendi çıkarına uygun görmemiştir.
2. Bu süreçte, Körfez ülkeleri arasında güçlü bir birlik ve dayanışma ortaya çıkmıştır –hem resmî hem de halk düzeyinde. Kabul etsek de etmesek de, bugün Körfez bölgesi Arapların son çadırı, son sığınağıdır.
3. Suriye meselesi, bölge için önemli bir zafer ve kimliğimizi, kültürümüzü tehdit eden en tehlikeli projelerin kırılması anlamında bir dönüm noktası olmuştur. Sevindirici olan; Körfez’den Türkiye’ye kadar bölge ülkelerinin tamamının -resmî ve halk olarak- bu büyük tecrübeyi desteklemesidir. Elbette İsrail ve İran bu kapsam dışındadır. Bu da üçüncü projenin inşasında sağlam bir dayanak noktası teşkil etmektedir.

Bu projenin üstlenebileceği hedefleri şu şekilde özetleyebiliriz:
1. Tüm bölge ülkeleri arasında siyasi koordinasyon, ekonomik iş birliği, tecrübe ve bilgi paylaşımı sağlamak.
2. Özellikle rekabet eden ya da çatışan projelere karşı, bölgenin saygınlığını dayatmak.
3. Gazze meselesine acil bir çözüm vizyonu geliştirmek ve Filistin meselesinin tamamına dair daha kapsamlı bir çözüm sunmak.
4. Arap Birliği’nin kurucu ülkesi olan Irak’a tam bağımsızlığını kazanma, İslâmî ve Arap kimliğini yeniden ihya etme, talan edilmiş kaynaklarını koruma yolunda yardım etmek.
5. Yemen’e devletini yeniden inşa etmesi ve ‘devletsizlik’ durumuna son vermesi konusunda destek sağlamak.
6. Lübnan’ın, Hizbullah milislerinin devletin kurumlarını ele geçirmesinden doğan olumsuz etkilerden hızla kurtulmasına yardım etmek.
7. Sudan’ın bu anlamsız iç savaşı sona erdirerek birleşik bir devlet otoritesini güçlendirmesi için yardımcı olmak.

Kanaatimce, bu projenin sadece ilk adımlarında bile başarılı olunması, başka Arap ve bölge ülkelerinin de bu yapıya katılmasını teşvik edecektir.

Fakat mevcut durum devam edecek olursa, bu durum açgözlülerin ve hasetçilerin iştahını daha da kabartacaktır; önüne geçilemez bir hâle gelecektir.

Bu, naçizane tavsiyemdir. Elbette eklemeye ve düzeltmeye açıktır. Asıl önemli olan, bu düşüncenin özü ve özü etrafında ciddi bir ilginin ve gayretin oluşmasıdır. Zira bu düşünce, dinine, halkına ve ümmetine karşı sorumluluk duyan herkesin sahip çıkması gereken bir çağrıdır.

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
27.06.2025 OF

المشروع الثالث / ‏محمد عياش الكبيسي

تأكد في الأحداث الأخيرة ما أكدناه مرارا أن الصراع في المنطقة إنما هو بين مشروعين يتنافسان على كعكة المنطقة، وأن انتقال المشروعين من حالة التنسيق والتفاهم إلى حالة التصادم إنما كان بسبب رغبة المشروع الإيراني بكسر حاجز التفوق العسكري المطلق للمشروع الإسرائيلي، بينما تصر إسرائيل على أن يكون دور إيران هو في تخريب المنطقة وتخريب هويتها وثقافتها فقط، وقد نقلت قبل مدة حوارا كان بيني وبين الخبير الدولي المعروف الأستاذ إدموند غريب يؤكد أيضا هذه الحقيقة، فالموضوع لا علاقة له بغز ة ولا بالقد س ولا بكل الشعارات الترويجية والتضليلية الزائفة.
‏.
‏اليوم تحقق لإسرائيل ما أرادت من قطع أذرع المشروع الإيراني في الخارج، وتوجيه ضربات قاتلة إلى داخل المنظومة العسكرية الإيرانية وأرجعتها عقودا إلى الوراء.
‏.
‏فإذا نجح النظام وفق التفاهمات الغربية الجديدة بالاحتفاظ بعرش السلطة ولو بقبضة مرتعشة فهذا يعني أن الغرب لا زال يشعر بالحاجة إلى دوره التخريبي في المنطقة مع تأكيده التفوق العسكري المطلق لإسرائيل. وفق المعادلة التي شرحها الأستاذ إدموند غريب.
‏.
‏وهذا يعني عمليا أن كلا المشروعين بعد وقف الحرب سيتجهان للاستثمار في هذه المنطقة الرخوة، إسرائيل تفرض هيمنتها بالقوة، وإيران تواصل اختراق المنطقة دينيا وثقافيا عبر جيوش من المعجبين بها، والمعجبين الجدد بشكل خاص، إضافة لكثير من الأقلام المستأجرة.
‏.
‏إن الحل إنما يكمن بتكوين المشروع الثالث، الذي يستطيع أن يجمع دول المنطقة وشعوبها في إطار المشتركات الجامعة، وهناك عدة نقاط إيجابية يمكن البناء عليها منها:

‏1-
أن دول المنطقة لم تتدخل في الأحداث الأخيرة، ولم يستطع أي طرف من الأطراف الإقليمية أو الدولية أن يجرها إلى التخندق مع هذه الجهة أو تلك، وهذا يعني وجود رؤية سياسية موحّدة أو متقاربة إلى حد كبير، حتى تركيا التي تعد الأقرب نسبيا إلى فكر حماس لم تر من مصلحتها كدولة إقليمية محورية أن تتدخل بشكل مباشر لصالح حماس.
‏.
2- ظهر في هذه الأحداث شدة التماسك بين دول الخليج العربي، على المستويين؛ الرسمي والشعبي، والخليج شئنا أم أبينا هو اليوم الخيمة الأخيرة للعرب، والملاذ الأخير لهم.
‏.
3- الحالة السورية حيث مثلت انتصاراً محوريا للمنطقة وكسرا لأخطر المشاريع التي تهدد هويتنا وثقافتنا، ومن حسن الحظ التقاء دول المنطقة كلها على دعم هذه التجربة العظيمة من الخليج إلى تركيا رسميا وشعبيا، عدا إسرائيل وإيران طبعا، وهذه نقطة ارتكاز مهمة لبناء المشروع الثالث.
‏.
‏وأما الأهداف التي يمكن أن يضطلع بها هذا المشروع فيمكن إجمالها في الآتي:
1- التنسيق السياسي والتعاون الاقتصادي وتبادل الخبرات والمعلومات بين كل دول المنطقة.
2- فرض احترام المنطقة على الجميع خاصة المشاريع المتصارعة أو المتنافسة،
3- تقديم رؤية عاجلة لحل معضلة غز ة، والعمل على تقديم رؤية أشمل لحل القضية الفلسطينية بالكامل.
4- مساعدة العراق وهو البلد المحوري والمؤسس لجامعة الدول العربية لنيل استقلاله الكامل واستعادة هويته العربية الإسلامية وحماية ثرواته المنهوبة.
5- مساعدة اليمن على استعادة دولته وإنهاء وضع( اللادولة)
6- مساعدة لبنان على التعجيل بالتخلص من الآثار السلبية لتحكم مليشيات حزب الله في مفاصل الدولة،
7- مساعدة السودان على إنهاء هذا الصراع العبثي الداخلي وتعزيز سلطة الدولة الموحدة.
‏.
‏أعتقد أن نجاح هذا المشروع ولو في خطواته الأولى سيكون مشجعا لاستقطاب دول عربية وإقليمية أخرى.
‏أما بقاء الوضع على ما هو عليه فإنه سيفتح شهية الطامعين والحاسدين دون سد ولا حد.
‏.
‏هذه نصيحتي وهي قابلة بكل تأكيد للإضافة والتعديل، المهم أن أصل الفكرة ينبغي أن يحظى باهتمام كل غيور على دينه وأهله وأمته.