Gazze Halkına Nebevi Müjdeler ..

Gazze Halkının Sabır ve Şehâdeti Hakkında Naslardaki Mûcizevî Haber ve Müjdeler ..

Elemin şiddetlendiği, musibetlerin peş peşe geldiği bir çağda, Gazze halkı siperlerde sebatla durmakta, düşmanın karşısında yılmadan nöbet tutmaktadır. Ciğerpârelerini şehâdet mertebesine uğurlamakta, terk edilmişliğe karşı dirayetle mukabele etmekte, düşman saldırılarına ise yakînle karşılık vermektedirler. Oysa bilmiyorlardı ki, Nebîleri (sallallâhu aleyhi ve sellem) çok önceden onları müjdelemiş, gönüllerini iman kanatlarıyla taşınan kelimelerle teskin etmiş, musibet gecelerini hak vaadinin nuru ile aydınlatmıştır.

Bugün Gazze’de yaşananlar, âhirzamân haberlerini okumuş olanlar için garip değildir. Sünnet-i Nebeviyye’de, özellikle Ashkelon (Akkâ) ve civarının –ki Gazze de tarih boyunca bu bölgenin bir parçası sayılmıştır– fazîletine işaret eden hadisler mevcuttur. Bu hadislerde, o beldelerin ve halkının, bilhassa fitne ve çetin çarpışmalar zamanında yüksek ecirlere ve büyük şereflere mazhar olacağı haber verilmiştir.

Birinci Hadis:

Abdullah b. Havâle (radıyallâhu anh)’den rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Ashkelon iki geline benzeyen beldeden biridir. Kıyâmet gününde oradan yetmiş bin kişi hesaba çekilmeden diriltilecektir. Yine oradan elli bin şehid diriltilecektir ki bunlar Allah’a heyetler halinde sunulacaktır. O beldede şehid safları vardır; başları kesik hâlde ellerinde taşır, boyunlarından kanlar fışkırırken şöyle derler: ‘Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığıyla bize vaat ettiğini bize ver; şüphesiz Sen, sözünden dönmezsin.’ Bunun üzerine Allah Teâlâ buyurur: ‘Kullarıma sadâkat gösterdim.’ Sonra onlara ‘Beyazlık Irmağı’nda yıkanın’ denilir. Irmaktan çıkınca tertemiz, süt gibi bembeyaz olurlar. Diledikleri gibi cennette dolaşırlar.”

(Taberânî ve Dârkutnî rivayet etmiştir. Bazı âlimler hadisin senedinde zayıflık olduğunu belirtmişlerse de, onu destekleyen başka rivayetler mevcuttur. Ayrıca bu mânâ, Allah yolunda şehidliğin ve hudut boylarında nöbet tutmanın yüce faziletine muvafıktır.)

İkinci Hadis:

İbn Ömer (radıyallâhu anhuma)’dan rivayetle, Dârkutnî “el-Muhrac ale’s-Sahîhayn” adlı eserinde şöyle nakletmiştir:

“Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir kabristana namaz kıldı. Kendisine: ‘Bu hangi kabristandır?’ diye soruldu. Buyurdu ki: ‘Düşman toprağında bir kabristandır. Adına Ashkelon denir. Ümmetimden bir topluluk orayı fethedecektir. Allah oradan yetmiş bin şehid diriltecektir. Onlardan her biri Rabîa ve Mudar kabileleri kadar kalabalık topluluklara şefaat edecektir. Her birine bir hûri eş verilecektir. Cennet’in geline benzetilen beldesi Ashkelon’dur.”

Bu hadis de, o beldelerde şehid düşenlerin büyük bir fazîlete mazhar olacaklarını ve kıyâmet gününde müstesnâ bir ikrama erişeceklerini müjdelemektedir. Nebî (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu beldeyi “Cennet’in gelini” olarak vasfetmiştir.

Üçüncü Hadis:

Said b. Mansûr “Sünen”inde, Atâ el-Horasânî’den şu rivayeti nakleder:

“Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in şöyle dediği bana ulaştı: ‘Allah, bu kabristan halkına rahmet etsin (üç defa).’ Kendisine bu niyazın sebebi sorulunca buyurdu ki: ‘Bu, Ashkelon’da olacak bir kabristandır.’”

Nitekim tâbiînin büyüklerinden Atâ b. Ebî Muslim, her yıl kırk gün Gazze ve Ashkelon’da nöbet tutar, orada murâbıt olarak kalırdı. Nihâyetinde Beytülmakdis’te vefat etmiştir. Bu da o mübârek topraklarda ribâtın ne kadar yüce bir fazîlet taşıdığını gösterir.

Gazze ile Ashkelon Arasındaki Münâsebet:

Tarihî olarak Gazze, 1947 yılına kadar Ashkelon bölgesinin bir parçası sayılmıştır. Hatta İmâm Şâfiî (rahmetullâhi aleyh) zaman zaman “Ben Gazzeliyim” bazen de “Ben Ashkelonluyum” derdi. Bu da her iki beldenin tarihî ve coğrafî birliğini ve nebevî müjdede ortak olduklarını göstermektedir.

Âhirzamanda Zaferin Alâmetleri:

Büyük müjdelerin yer aldığı fitneler ve melâhimle (büyük çarpışmalar) ilgili hadislerde, iki karşıt fırkanın zuhûr edeceği haber verilmiştir:

  • İman fırkası – içinde nifak olmayan,
  • Nifak fırkası – içinde iman bulunmayan.

Bu durumun, yakından ve uzaktan gelen büyük bir terk edilmişlikle birlikte vukû bulacağı da rivayetlerde zikredilmiştir. Hakk üzerinde sebat etmek öyle zor hâle gelir ki, onun uğruna kan dökülmesi gerekebilir. Bugün gördüğümüz küresel suskunluk ve işbirlikçi duruşlar, zaferin yakın olduğunu haber veren alâmetlerdendir. Zira Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Yoksa siz, Allah için cihâd edenleri ve sabredenleri Allah henüz belli etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?”
(Âl-i İmrân, 142)

Gazze Halkına Müjde:

Ey Gazze ehli! Biliniz ki kanlarınız boşa akmıyor, İslâm’ın hudutlarını savunmanız Allah’a en yakın kulluklardandır. Sabır ve direnişiniz heder değil; zira Peygamberiniz şöyle buyurmuştur:

“Ümmetimden bir topluluk, hak üzerinde galip olarak daima var olmaya devam eder. Kendilerine karşı çıkanlar yahut kendilerini terk edenler, onlara zarar veremez. Allah’ın emri gelinceye kadar bu hâl üzere devam ederler.”
(Müslim rivayet etmiştir.)

Müjdeler olsun sizlere ey Gazze halkı! Sizler zaferin öncülerisiniz; Cennet’in gelini sizden çıkacaktır. Sabrınız bu karanlık zamanın ortasında parlayan bir nurdur.

Dua ve Hatime:

Allah’ım! Gazze halkını sabit kıl, ayaklarını sağlamlaştır, gönüllerini teskin eyle. Yaralılarını şifâya kavuştur, şehidlerini kabul buyur. Oklarını isâbet ettir, sancaklarını yücelt. Katından bir yardımla onları destekle. Onları bu ümmetin izzet ve şerefinin vesîlesi kıl.

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
09.04.2025 Üsküdar

نبوءات نبوية في صبر أهل غزة وفضل شهدائها – تأصيل وبشارة

في زمن اشتد فيه الألم، وتكاثرت فيه المحن، يبقى أهل غزة صامدين على الثغور، مرابطين في وجه العدو، يقدمون فلذات أكبادهم شهداء، ويقابلون الخذلان بثبات، والعدوان باليقين، وما علموا أن نبيهم صلى الله عليه وسلم قد سبق فبشرهم، وربط قلوبهم بكلمات تُحمل على أجنحة الإيمان، وتُضيء ليل المحنة بنور الوعد الحق.

إن ما يحدث اليوم في غزة ليس غريبًا على من قرأ أخبار آخر الزمان، ففي السنة النبوية أحاديث تشير إلى فضل عسقلان وما حولها -ومنها غزة التي كانت تُعدّ جزءًا منها- وبيّنت ما لأهلها من أجر وكرامة، خاصة في زمن الفتن والملاحم.

الحديث الأول:

عن عبد الله بن حوالة رضي الله عنه، أن النبي صلى الله عليه وسلم قال:

“عسقلان أحد العروسين، يبعث منها يوم القيامة سبعون ألفًا لا حساب عليهم، ويبعث منها خمسون ألفًا شهداء، وفودًا إلى الله، وبها صفوف الشهداء، رؤوسهم مقطعة في أيديهم، تثج أوداجهم دمًا، يقولون: ربنا آتنا ما وعدتنا على رسلك، إنك لا تخلف الميعاد، فيقول: صدق عبيدي، اغسلوهم بنهر البيض، فيخرجون منه نقاء بيضًا، فيسرحون في الجنة حيث شاءوا”
رواه الطبراني والدارقطني، وقال بعض أهل العلم: فيه ضعف، ولكن له شواهد تقويه، ومعناه يتماشى مع فضل الشهادة في سبيل الله، والرباط في الثغور.

الحديث الثاني:

روى الدارقطني في كتابه “المخرج على الصحيحين” عن ابن عمر رضي الله عنهما أن النبي صلى الله عليه وسلم صلى على مقبرة، فقيل له: أي مقبرة هذه؟ فقال:
“مقبرة بأرض العدو، يقال لها عسقلان، يفتتحها ناس من أمتي، يبعث الله منها سبعين ألف شهيد، يشفع الرجل منهم في مثل ربيعة ومضر، ولكلٍ عروس، وعروس الجنة عسقلان”.

وهذا الحديث كذلك يحمل فضلًا عظيمًا لمَن يُستشهد في تلك البقاع، ويشير إلى كرامة عظيمة لأهلها يوم القيامة، وقد اعتبرها النبي صلى الله عليه وسلم “عروس الجنة”.

الحديث الثالث:

روى سعيد بن منصور في “سننه” عن عطاء الخراساني أنه قال:
“بلغني أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: رحم الله أهل المقبرة (ثلاثًا)، فسئل عن ذلك، فقال: تلك مقبرة تكون بعسقلان.”
وكان التابعي الجليل عطاء بن أبي مسلم يُرابط في غزة وعسقلان أربعين يومًا من كل عام حتى توفاه الله في بيت المقدس، دلالة على عظيم فضل الرباط في تلك الأرض.

علاقة غزة بعسقلان:

تاريخيًا، كانت غزة تُعد جزءًا من منطقة عسقلان الكبرى إلى حدود عام 1947، بل إن الإمام الشافعي رحمه الله كان يقول مرة: “أنا من غزة”، ومرة: “أنا من عسقلان”، مما يدل على وحدة المنطقة واشتراكها في الفضل النبوي المذكور.

علامات النصر في آخر الزمان:

وقد اقترنت البشارات العظيمة في أحاديث الملاحم والفتن بظهور فسطاطين متقابلين:
• فسطاط الإيمان، لا نفاق فيه
• وفسطاط النفاق، لا إيمان فيه

كما اقترن ذلك بـ خذلانٍ عظيمٍ من الأقربين والأبعدين، حتى يكون الثبات على الحق غريبًا، والمنافحة عنه ثمنها الدماء. وما نراه اليوم من تواطؤ وصمت عالمي، ليس إلا من أشراط اقتراب النصر، فقد قال تعالى:
{أَمْ حَسِبْتُمْ أَنْ تَدْخُلُوا الْجَنَّةَ وَلَمَّا يَعْلَمِ اللَّهُ الَّذِينَ جَاهَدُوا مِنْكُمْ وَيَعْلَمَ الصَّابِرِينَ} [آل عمران: 142]

بشارة لأهل غزة:

يا أهل غزة، إن دماءكم ليست هدراً، وإن رباطكم في ثغور الإسلام هو من أعظم القربات. صبركم ليس عبثًا، فأنتم كما قال نبيكم: “لا تزال طائفة من أمتي ظاهرين على الحق، لا يضرهم من خذلهم ولا من خالفهم، حتى يأتي أمر الله وهم كذلك.” [رواه مسلم]

هنيئًا لكم يا أهل غزة، فأنتم طليعة النصر، وعروس الجنات منكم، وصبركم نورٌ في ظلمة هذا الزمان.

دعاء وخاتمة:

اللهم ثبت أقدام أهل غزة، واربط على قلوبهم، واشف جرحاهم، وتقبل شهداءهم، وسدِّد رميهم، وارفع رايتهم، وأيّدهم بنصرٍ من عندك، واجعلهم سببًا في عزة هذه الأمة وكرامتها.