Sempatik Yanlışlar Neden Hızla Yayılır? ..
En az 7-8 whatsap gurubunda paylaşılan ve bana da gönderilen bir konuşma dinledim. Kısa bir kaynak taramasından sonra kıssanın sahih kaynaklarda olmadığını, hatta uydurma olabileceğini gördüm. Soran arkadaşa şu notu yazdım:
Aziz Kardeşim,
Abdullah ibni Mübarek’in Hac Yolculuğu Esnasındaki Yaşadığı Zikredilen Ölü Kuş Kıssası
Tarihî veya hadis usulüne göre sahih bir kaynakta (meselâ Siyar A‘lam al‑Nubala, İbn Hacer, Tabakat ya da güvenilir biografik eserlerde) yer almamaktadır. Aksine, İbn Uthaymin gibi bazı âlimler bu hikâyeyi uydurma veya zayıf kaynaklı bir rivayet olarak değerlendirmiştir .
İbn Uthaymin’e göre:
“Bu hikâye doğru değildir. Fazilet rivayeti olarak da güvenilir değildir; hatta aşırıya kaçan ve dine uygun düşmeyen bir abartı ihtiva ediyor.” 👇
https://al-maktaba.org/book/31621/7503?utm_source=chatgpt.com
İçinde bulunduğumuz konjektürde, sağlam kaynaklarımızda öyle güçlü mesajlar varki onları gündeme taşımayı tercih etmeli, uydurma olma ihtimali çok yüksek rivayetleri öne çıkartmaktan uzak durmalıyız. Bizler ve Genç nesiller sempatik yanlışlarla şüpheli zeminde dolaşmamalı,
sağlam zeminlerde yürümeli ve yürütmeliyiz vesselam.
Kıssaların sahihliği meselesi hem usûlî hem pedagojik açıdan büyük bir ehemmiyet arz eder. Bahsettiğimiz kıssa yani Abdullah ibnü’l-Mübârek’in hac yolculuğunda ölü kuşu çöpten alıp yiyen çocuğa yardım etmesi hadisesi halk arasında oldukça yayılmış, duygusal ve sempatik bir atmosfer oluşturduğu için sıkça anlatılmıştır. Ancak bu tür rivayetler sempatik olmaları sebebiyle sahihmiş gibi benimsenmekte, bu da ciddi bir zihnî bulanıklığa yol açmaktadır.
Aşağıda bu konuda bir ilmî tahlil ve kısa kaynak taraması sunuyorum:
📌 Kıssa:
“Abdullah ibnü’l-Mübârek hacca giderken yanında bir kafile vardır. Merv’den çıkarken bir kuş ölür. Kuşu bir yere atarlar. Daha sonra bir çocuğun gelip ölü kuşu aldığını görür. O anda haccı bırakıp o çocuğun ailesine yardım eder, haccın sevabı ona yazılır…”
🔍 Kaynak Taraması:
1. Siyar A‘lâmü’n-Nübelâ (Zehebî) – Bu eserde Abdullah ibnü’l-Mübârek’in fazileti ve zühdüyle ilgili onlarca rivayet yer almasına rağmen bu kıssaya dair herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.
2. Tabakât (İbn Sa‘d ve diğerleri) – Kıssaya dair bir işaret bulunmaz.
3. Tahzîbü’t-Tahzîb (İbn Hacer el-Askalânî) – Abdullah ibnü’l-Mübârek’in biyografisinde böyle bir hadiseye yer verilmemektedir.
4. İbn Useymîn (Uthaymîn) – El-Liḳāʾ eş-Şehri (لقاء الشهري):
“Bu kıssa sahih değildir. Zühdü teşvik edici olsa da doğruluğu teyit edilemez. Hattâ akla da aykırı bazı yönleri vardır. Bu tür rivayetler, dîni hakîkat zannıyla halk arasında dolaşır, ama aslında dîne zarar verir.”
5. İbn Teymiyye ve benzeri usûlcü âlimler bu tarz kıssalara karşı uyarıda bulunmuş, “fazîlet rivayetleri”nin dahi sahihlik kriterlerinden muaf tutulamayacağını ifade etmişlerdir.
⚠️ Neden Yayılıyor?
Bu kıssa gibi metinler:
- Duygulu muhteva taşır, insanları etkiler.
- Kısa, anlaşılır ve sonuç odaklıdır.
- “Uydurma da olsa güzel bir mesaj var” anlayışıyla iyi niyetli ama hatalı şekilde paylaşılır.
- Modern iletişim araçları (WhatsApp, sosyal medya) üzerinden zincirleme şekilde yayılır.
📌 Uyarı ve İlkeli Tavır:
Bu tür “sempatik yanlışlar” ilk etapta faydalı gibi görünse de uzun vadede:
- Sahih din anlayışını gölgeler.
- Zihinleri menkıbe merkezli dindarlığa yöneltir.
- Tenkitçi yaklaşım ve düşünmeyi köreltir.
- Şüpheli zeminde dinî heyecan oluşturur.
Şuurlu Müslümanların görevi ise duygulu değil, delilli/sahih rivayetlerle amel etmek; genç nesli de menkıbe değil, muhkem bilgi ile beslemektir.
🇸🇦 Arapça Kaynak Taraması Tavsiyesi
Bu kıssayı doğrulamak üzere Arapça kaynaklarda:
- سير أعلام النبلاء
- الطبقات الكبرى
- تهذيب الكمال / تهذيب التهذيب
- جامع بيان العلم وفضله لابن عبد البر
- كتاب الزهد لعبد الله بن المبارك
gibi eserlerde tarama yapılabilir. Ancak mevcut dijital taramalarda ve muteber kaynaklarda bu kıssaya dair hiçbir kayıt bulunmamaktadır.
📌 Sonuç:
“الحق لا يُعرف بالرجال، ولكن يُعرف الرجال بالحق”
(Hak kişilerle değil, kişiler hak ile bilinir.)
Sahih olmayan ama hoş gelen sözleri yaymak yerine, az ama sahih bilgileri yaymak her Müslüman’ın sorumluluğudur.
Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
27.07.2025 OF
Bir Arkadaşımız Şöyle Bir Not Yazdı: 👇
Muhterem Ahmet Ziya hocam,
Yazınızı, tahlilinizi dikkatle okudum. Haklı olabilirsiniz, böyle bir hadise hiç olmamış olabilir, dini duyarlılığın zedelenmemesi için bu gibi uydurma hikayelerin paylaşılmaması gerektiği görüşünüzü de katılabilirim.
Ancak ifade ettiği mana ve maksat hedef yönünden doğru değil mi sizce.
Ben şahsen bu paylaşımı görmeden, dinlemeden aylar öncesinde ilahiyatçı arkadaşlarla yaptığım müzakerelerde bunu savunmuş biriyim ve hâlâ aynı görüşteyim.
Gerçek sevabı, rıza-i ilahîyi elde etmek isteyen Müslüman bu günkü şartlarda, yani Gazzedeki insanların bu kadar acı çektiği, bombalandığı, açlık, susuzluk ve ölüme mahkum edildiği bir dönemde hac-umre yerine bu mazlum ve mağdurlara yardım elini uzatmasının çok daha isabetli ve gerekli olduğunu düşünüyorum. Bunun dünya genelinde bir fetvaya dönüştürülmesi arzuluyorum.
Yanılıyorsam Allah affetsin.
Selam, sevgi ve saygılarımla….
Emrullah Kaya
Bende Kendisine Cevaben Şu Notu Yazdım: 👇
Kıymetli kardeşim,
Notunuzu dikkatle okudum. Gazzeli mazlumlara yardım etmenin öncelikli bir sorumluluk olduğunu vurgulamanız elbette takdire şayandır. Ancak mesele şu noktada düğümleniyor: Doğru bir mesajı, sahih olmayan bir rivayetle savunmak, maksadı bozar; çünkü İslâm’da hedefe ulaşmak için her araç meşru değildir.
Usûl bilincimiz bize şunu öğretir:
Kur’ân ve Sünnet’e dayanmayan, sahih kaynaklarla sabit olmayan rivayetler üzerinden hüküm bina edilemez. İbn Sirîn’in şu sözü unutulmamalıdır:
“Bu ilim dindir. Dininizi kimden aldığınıza dikkat edin.”
Bir kıssa dinleyeni duygulandırabilir, ancak duygularla değil, delillerle amel edilir.
Ayrıca duygusal doğru ile ilmî doğru aynı şey değildir.
• Hac ve umre ibadetleri, Kur’ân ve Sünnet’le sabit farz ve müekked ibadetlerdir.
• Yardım ve infak da öyle… Ancak biri diğerini ilga etmez.
• Bugün imkânı olan Müslüman hem hacca gider, hem infak eder. Duygularla değil, fıkıh ve takva ile hareket eder.
Şayet uydurma rivayetlerle fetva verilecek olursa, bu ümmeti fıkıhsızlık ve hurafe batağına götürür. Oysa ümmetin her zamankinden daha çok sağlam bilgiye ve sahih kaynaklara ihtiyacı var.
Sonuç olarak:
Sahih olmayan bir rivayetin maksadı hoş olsa bile, onu yaymak caiz değildir. Çünkü bu, zamanla hurafelerin din diye yerleşmesine yol açar.
Biz hem maksada hem usûle riayetle yükümlüyüz.
Selam, dua ve muhabbetle…
Ahmet Ziya İbrahimoğlu
Mehmet Görmez Hocamızın Notu: 👇
Bu bir hadis değil, tarihi rivayettir
Abdullah bin mübarek ile ilgili bütün kitaplarda görebilirsiniz. İbn kesir el bidayede tafsilatı ile anlatır. İbn mübarekin zühd ve fıkıh anlayışına da uygundur.
Ayrıca fıkhulevleviyat açısından da Gazzede yaşadıklarımıza çok uygun güzel bir örnektir.
İbn useyminin fıkhına aykırı olduğu doğrudur. Vesselam
Aynı konuya benzer bir de ibn mübareke atfedilen bir rüya vardır. O tamamen kussasın uydurmasıdır
İkisini karıştırmış olabilirsiniz.
Bu mesele doğrudur.
Sadece dersin geniş kısmında bu haccın nafile hacc olduğu anlatılıyor.
Bunun zikredilmesi gerekirdi.
O da حجنا في عامنا هذا dan anlaşılmaktadır.
Bu arada bu seneki hac paralarımızın Trampa cizye olarak gittiğini de unutmayalım.
Mehmet Görmez
Muhterem Hocamıza Cevaben: 👇
Kıymetli Hocam,
Değerlendirmenizi dikkatle okudum. Söz konusu rivayetin hadis değil, tarihî bir menkıbe olarak zikredildiğini ifade ediyorsunuz. Bu noktada bazı hususlara dikkat çekmek isterim:
1. Rivayetin Sahih Kaynaklardaki Durumu:
Evet, rivayet bazı zühd kitaplarında ve tarihî kaynaklarda geçmektedir; örneğin el-Bidâye ve’n-Nihâye’de. Ancak bu, onun sıhhatli ve sahih kabul edildiği anlamına gelmez.
Zira tarih kitaplarında ve zühd menkıbelerinde yer alan birçok kıssa, sened açısından tenkide açıktır.
Zühd ve menkıbe kitaplarında yer alması, başlı başına bir sıhhat ölçütü değildir.
2. İbn Useymîn’in Değerlendirmesi Hafife Alınamaz:
İbn Useymîn sadece fıkıh açısından değil, aynı zamanda menkıbe dinine karşı da uyarıcıdır.
Dediği gibi: “Bu hikâye doğru değildir. Fazilet rivayeti olarak da güvenilir değildir.”
Bu ifade, sadece bir fıkıh kanaati değil, aynı zamanda bid‘at ve hurafe karşısında ilmî bir hassasiyetin tezahürüdür.
3. “Bu rivayet fıkh-ı evleviyete uygundur” denilemez:
Fıkh-ı evleviyet, Kur’an ve sünnetin sabit naslarına dayalı hükümler arasında öncelik tayininde kullanılır.
Uydurma olma ihtimali yüksek veya senedi olmayan menkıbelerle fıkh-ı evleviyet kurulamaz.
Ayrıca:
- Hac nafile bile olsa, farzla karıştırılma ihtimali varsa zikredilirken dikkatli olunmalıdır.
- “حجنا في عامنا هذا” ifadesi, bağlamdan koparılmış yorumlarla açıklanamaz; çünkü bu tür ifadeler Kur’an ve sünnetin ölçüsünde değerlendirilmelidir.
4. “Hac paraları trampa cizye oldu” demek isabetli değildir:
Bu tür ifadeler, haklı duyarlılığı isabetsiz ve delilsiz genellemelerle zaafa uğratır.
Elbette hac harcamalarının israf edilmemesi gerektiğini, zulme dolaylı destek anlamına gelecek kanallara dikkat edilmesi gerektiğini hepimiz bilir ve savunuruz.
Ama bu, farz veya mendup ibadetleri iptal edecek şekilde formüle edilemez.
5. Rüyayla karıştırıldığı meselesi:
Bahsettiğiniz rüya rivayetinin uydurma olduğu doğrudur ve halk arasında çok yaygındır.
Ancak bizim tenkidimiz, bu menkıbenin sahihliğine güvenilerek kesinlik ifade eden dille anlatılması üzerinedir.
Zira bir hikâye kesinlik ifade eden bir “vaaz” diliyle anlatıldığında, artık sadece ibret değil, “hüküm” hâline gelir.
Bu da, menkıbe dinine kapı aralar.
Sonuç olarak:
🔹 Abdullah b. Mübarek gibi büyük zâtların zühd ve takvâ anlayışı, sadece kıssalarla değil, sahih kaynaklardaki söz ve fiilleriyle öğrenilmelidir.
🔹 “Fıkhî sorumluluk”, rivayet kontrolünü, usûl şuurunu ve naslara bağlılığı gerektirir.
🔹 Maksat ne kadar güzel olursa olsun, vasıtasında sahih kaynak ve ilmî hassasiyet yoksa, sonuç menfî olur.
🔹 Zihinlerin hurafe ile değil, hakikatle dolması gerekmektedir.
Selam, dua ve hürmetle…
Ahmet Ziya İbrahimoğlu
Mehmet Görmez Hoca: 👇
Teşekkür ederim.
ترجمة من التركية إلى العربية: 👇
❖ لماذا تنتشر “الأخطاء الجذّابة” بسرعة؟
استمعتُ إلى كلمةٍ تُتداول حاليًّا في ما لا يقل عن سبع أو ثماني مجموعات على تطبيق “واتساب”، وقد أُرسلت إليَّ أيضًا. وبعد قيامي ببحثٍ سريع في المصادر، تبيّن لي أن القصة المذكورة لا أصل لها في المصادر المعتبرة، بل قد تكون من المختلقات.
وقد كتبتُ للمُستفْسِر عن ذلك الملاحظة التالية:
أخي العزيز،
القصة التي تُروى عن عبد الله بن المبارك رحمه الله في أثناء رحلته إلى الحج، والتي يُذكر فيها أنه رأى طائرًا ميتًا التقطه طفلٌ فقيرٌ من القمامة، فرقّ له قلبه، فرجع عن الحج ليواسيه… هذه القصة لا وجود لها في المصادر الصحيحة، سواء من حيث الرواية الحديثية أو من حيث كتب التراجم والتاريخ، مثل: سير أعلام النبلاء، أو كتب ابن حجر، أو الطبقات، أو غيرها من المصنفات الموثوقة.
بل على العكس، عدّها بعض العلماء كابن عثيمين رحمه الله من القصص المكذوبة أو الضعيفة الإسناد.
https://al-maktaba.org/book/31621/7503?utm_source=chatgpt.com
وقد قال فضيلة الشيخ محمد بن عثيمين في هذا السياق:
“هذه القصة غير صحيحة، ولا يعتمد عليها حتى في فضائل الأعمال، بل فيها نوع من المبالغة التي لا تليق بالدين.”
❖ كلمة توجيهية
في ظلّ الظروف الراهنة، ينبغي علينا أن نُحسن انتقاء ما ننقله من الروايات، لا سيما أن في مصادرنا الصحيحة ما هو أغنى وأثبت وأشدّ تأثيرًا من هذه القصص المشكوك فيها.
فينبغي أن نُحجم عن ترويج الروايات التي يغلب على الظن أنها موضوعة، ولو بدت مؤثرة في ظاهرها. فالنية الحسنة لا تُبرر نشر ما لا أصل له.
نحن، وكذلك الناشئة من شباب الأمة، ينبغي أن نبتعد عن “الأخطاء الجذّابة” التي تدور في فضاء الشك والظن، وأن نحرص على المشي في أرضٍ راسخةٍ من العلم والصدق واليقين. والسلام.
مثال عِبْرَة:
في الآونة الأخيرة، تداوَلَ كثير من الناس – عبر مجموعات الواتساب وغيرها – قصةً نُسبت إلى الإمام عبد الله بن المبارك رحمه الله، مفادها أنه في طريقه إلى الحج رأى صبيًّا يأخذ طائرًا ميتًا من القمامة، فرقّ قلبه له، وترك الحج ليواسي أسرته الفقيرة، فكُتب له أجر الحج.
ورغم ما تحمله القصة من مشاعر إنسانية سامية، فإنها -بعد التتبع والتحقيق- لا أصل لها في الكتب الموثوقة، بل ذكر بعض أهل العلم أنها موضوعة.
📌 حقيقة القصة:
القصة المنسوبة إلى عبد الله بن المبارك والتي يُذكر فيها أنه رأى طفلًا يلتقط طائرًا ميتًا من المزابل، ثم عاد عن الحج ليعينه وأُجر عليه كأنه حج…
لم ترد في المصادر الموثوقة، مثل:
- سير أعلام النبلاء للإمام الذهبي
- الطبقات الكبرى لابن سعد
- تهذيب التهذيب لابن حجر
- الزهد لعبد الله بن المبارك نفسه
بل لم تُذكر في أيّ من كتب التراجم أو كتب الزهد المعتمدة، التي أفردت تراجم وافية للإمام ابن المبارك.
📌 تنبيه العلماء:
العلامة محمد بن عثيمين رحمه الله – في سلسلة “اللقاء الشهري” – صرّح بشأن هذه القصة قائلًا:
“هذه القصة غير صحيحة، ولا يُعتمد عليها، وإن كانت ظاهرها في الزهد والرحمة، إلا أن فيها مبالغة غير مقبولة شرعًا، وقد تكون من القصص التي يتداولها العوام دون تثبت.”
وكذلك عامة أهل العلم ينهون عن رواية الفضائل المكذوبة ولو كانت في حق الصالحين، لما فيها من الكذب على الدين وتشويه المفاهيم.
❖ لماذا تنتشر هذه القصص؟
لأنها:
- عاطفية جذّابة، تحرك المشاعر بسهولة.
- قصيرة وواضحة، سهلة التناقل.
- تُعتمد بمبدأ: “ولو لم تصح، ففيها عِبْرة” – وهذا مسلك خاطئ وخطير.
- تُنشر سريعًا عبر الوسائط الحديثة كـ”الواتساب” و”التواصل الاجتماعي”، بدون تحقق أو مراجعة.
❖ الموقف الشرعي والمنهجي:
إن رواية الأخبار والقصص لا تكون بمجرد كونها مؤثرة أو محركة للعاطفة، بل لا بد من:
- التحقق من الثبوت قبل النقل.
- التمسك بالمرويات الصحيحة، فتراثنا زاخِر بما هو أصحّ وأثبت.
- التحذير من القصص المكذوبة التي تؤسس لمفاهيم خاطئة عن الدين، حتى لو كانت نوايا من ينقلها حسنة.
❖ وصيّة لأهل العلم والدعوة:
لا ينبغي لنا – خاصة في هذا العصر المليء بالتشويش – أن نُغذّي الأجيال والناس بـ”الأخطاء الجذّابة”، بل نربّيهم على التثبت والتحري، وعلى البناء على الحقائق لا الخيالات، وعلى العلم لا المشاعر وحدها.
❖ خلاصة:
“الحق لا يُعرف بالرجال، بل يُعرف الرجال بالحق.”
فلنُعظّم الحق، ولنلتزم الصدق، ولنبتعد عن القصص المشبوهة، وإن حسُن ظاهرها.
والسيرُ على أرضٍ صلبة، خيرٌ من السير على أرض رخوة مهما بدت جميلة.
أعده: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
٢٧ / ٠٧ / ٢٠٢٥ م مدينة أوف
كتب أحد الإخوة التعليق الآتي: 👇
فضيلة الأستاذ أحمد ضياء المحترم،
قرأتُ مقالتكم وتحليلكم بعناية. قد تكونون محقّين؛ فربما لم تقع تلك الحادثة أصلًا، وقد أوافقكم الرأي في أنه لا ينبغي نشر مثل هذه القصص الموضوعة حرصًا على عدم المساس بالحس الديني.
لكن، أليس المقصد والمعنى الذي تعبّر عنه هذه القصة صحيحًا من حيث التوجّه والهدف؟
أنا شخصيًا كنت قد تبنيتُ هذا الرأي قبل أن أسمع بهذه الرواية، بل ناقشتُ هذا الأمر مع بعض الإخوة من المتخصصين في الشريعة منذ أشهر، وما زلتُ على هذا الرأي.
فالمسلم الذي يبتغي الثواب الحقيقي ورضا الله تعالى، في ظل الظروف الراهنة –أي ما يعانيه أهل غزة من آلام، وقصف، وجوع، وعطش، وموت– أرى أنه من الأَولى له أن يمدّ يد العون لهؤلاء المظلومين والمستضعفين بدلًا من أداء الحج أو العمرة.
بل أتمنى أن يُصدِر العلماء فتوى عامة على مستوى العالم بهذا المعنى.
وإن كنتُ مخطئًا، فأسأل الله المغفرة.
مع السلام والمحبة والتقدير…
أمر الله قايا
📩 وكان جوابي عليه على النحو الآتي: 👇
أخي الكريم،
قرأتُ تعليقكم باهتمام. لا شك أن تأكيدكم على أولوية نصرة مظلومي غزة هو أمر يُشكر ويُثمَّن. ولكن الإشكال هنا ليس في المقصد، بل في الوسيلة: فإننا لا نستطيع شرعًا أن ندافع عن معنى صحيح من خلال رواية غير صحيحة؛ لأن الإسلام لا يُجيز الوصول إلى الغاية عبر وسائل غير مشروعة.
📌 القاعدة الأصولية التي تعلمناها تقول:
لا يُبنى الحكم الشرعي على رواية لا أصل لها في القرآن أو السنة أو المصادر الموثوقة.
وقد قال ابن سيرين رحمه الله:
«إن هذا العلم دين، فانظروا عمن تأخذون دينكم».
قد تؤثّر القصة في العواطف، لكن الأحكام لا تُبنى على العواطف بل على الدليل.
📌 ثم إننا نُفرّق بين “الحق العاطفي” و”الحق العلمي”.
- فالحج والعمرة عبادات ثابتة بالقرآن والسنة، وهي فرض ومؤكدة.
- وكذلك الصدقة والإنفاق، لها أصل شرعي ثابت.
- ولا يُلغي أحدهما الآخر، بل المسلم القادر يسعى إليهما معًا، ويتحرّك بفهم فقهي، لا بانفعال وجداني.
❗ وإن فتحنا الباب للاحتجاج بالأحاديث الموضوعة، فإن ذلك سيؤدي بالأمة إلى الفوضى الدينية والوقوع في شَرك البدع والخرافات.
وفي زمنٍ تكثر فيه الشبهات والفتن، فنحن أحوج ما نكون إلى المعلومة الصحيحة والمصدر الموثوق.
🔚 الخلاصة:
حتى لو كان المقصد من رواية ما حسنًا، فلا يجوز نشرها إن لم تكن صحيحة؛ لأن نشرها يُمهد لترسيخ الخرافات على أنها من الدين.
فنحن مأمورون شرعًا بالالتزام بالغاية المشروعة والوسيلة المشروعة معًا.
والسلام والدعاء والمودة…
أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
ملاحظة فضيلة الأستاذ الدكتور محمد كورمز: 👇
ليست هذه رواية حديثية، بل هي من الروايات التاريخية، ويمكنك أن تراها في جميع الكتب التي تناولت سيرة عبد الله بن المبارك. وقد ذكرها ابن كثير بتفصيل في “البداية والنهاية”، وهي منسجمة مع فقه الزهد وفقه عبد الله بن المبارك.
وهي أيضًا، من حيث فقه الأولويات، تمثل مثالًا جميلًا ومناسبًا لما يعيشه أهل غزة من معاناة.
صحيح أن هذه القصة لا توافق فقه ابن عثيمين. والله المستعان.
وهناك أيضًا رؤيا تُنسب إلى ابن المبارك في نفس السياق، وهي من اختلاقات القصاص بلا شك، ولعل من خلط بين الروايتين التبس عليه الأمر.
أما القصة الأصلية، فهي صحيحة من هذا الوجه، لكن ينبغي أن يُذكر أنها تتعلق بحج تطوع، لا بحج الفريضة، كما يُفهم من عبارة: “حَجُّنَا فِي عَامِنَا هَذَا”.
ولا ننسَ أيضًا أن أموال حجنا لهذا العام قد ذهبت على شكل ترضيات ومقايضات أشبه ما تكون بالجزية. والسلام محمد كورمز
📌 رد الأستاذ أحمد ضياء إبراهيم أوغلو على ملاحظة الدكتور محمد كورمز: 👇
فضيلة الأستاذ الكريم،
قرأتُ تعليقكم بعناية، وإنكم أشرتم إلى أن الرواية ليست حديثية بل من الروايات التاريخية المنقولة، وهذا وجهٌ معتبر. غير أنني أود أن ألفت النظر إلى جملة من الأمور المهمة:
١. حال الرواية في المصادر المعتمدة:
نعم، قد وردت الرواية في بعض كتب الزهد والتاريخ كـ”البداية والنهاية”، لكن هذا لا يعني أنها صحيحة أو ثابتة.
فكثير من القصص التي تتداولها كتب الزهد والتراجم، تُروى بلا أسانيد معتبرة، وهي عرضة للنقد العلمي.
ووجود الرواية في تلك الكتب لا يُعدُّ معيارًا كافيًا لصحتها عند أهل الحديث والتحقيق.
٢. لا يجوز التقليل من قيمة نقد الشيخ ابن عثيمين:
الشيخ ابن عثيمين رحمه الله لم يكتف برفض الرواية من وجهة فقهي فقط، بل كان من العلماء الحريصين على صيانة الدين من القصص الملفقة والمبالغات غير المقبولة.
وقد قال: «هذه القصة غير صحيحة، ولا يعتمد عليها في باب الفضائل، بل فيها من الغلو ما لا يليق بالدين.»
وهذا الموقف يدل على وعي علمي رصين، لا مجرد اختلاف فقهي.
٣. لا يصح القول بأن الرواية موافقة لفقه الأولويات:
لأن فقه الأولويات يقوم على تقديم النصوص القطعية والمقررات الشرعية الواضحة.
أما بناء الأولويات على قصص لا أصل لها أو ذات إسناد مفقود، فليس من الفقه في شيء.
ثم إن كان الحج المذكور في القصة نافلة، فكان ينبغي التنبيه على ذلك صراحة؛ وإلا التبس الأمر على السامع فظنه عن حجة الفريضة.
ولا يصح تفسير عبارة: “حَجُّنَا فِي عَامِنَا هَذَا” بتفسيرات مجتزأة خارجة عن السياق الشرعي.
٤. القول بأن “أموال الحج أصبحت جزية بالمقايضة” تعبير غير دقيق:
فهذه العبارات ـ وإن انطلقت من غيرة صادقة ـ قد تفتح الباب للتعميمات غير المنضبطة والطعن في عبادات عظيمة دون برهان.
نحن جميعًا نؤمن بوجوب ترشيد النفقات وتوجيه الأموال إلى ما يرضي الله، ولكن لا يجوز أن يتحول هذا الحرص إلى إسقاط لعبادات مشروعة بنصوص قطعية.
٥. بخصوص مسألة الرؤيا:
نعم، الرؤيا المنسوبة إلى ابن المبارك في هذا الباب لا أصل لها، وقد اشتهرت بين العوام على أنها “منامات صالحة”، لكنها في الحقيقة من تلفيقات القصاص.
لكن نقدنا في هذا السياق ليس موجّهًا لتلك الرؤيا، بل للرواية التي يُقطع بها في الخطب والدروس وكأنها من القطعيات.
فإذا صيغت القصة بلغة الجزم، لم تعد مجرد عبرة، بل صارت مصدر “حكم”، وهنا تكمن الخطورة؛ إذ تُفتح بذلك أبواب القصص والخرافات باسم الدين.
وخلاصة القول:
🔹 إن الزهد والتقوى عند عبد الله بن المبارك تُفهم من خلال أقواله وأعماله الثابتة في المصادر الموثوقة، لا من خلال القصص المشكوك في نسبتها.
🔹 المسؤولية الفقهية تقتضي التحقيق في الروايات، والالتزام بالمنهج والأصول، والرجوع إلى النصوص الثابتة.
🔹 لا يكفي أن يكون المقصد حسنًا؛ بل يجب أن تكون الوسيلة صحيحة وشرعية.
🔹 عقول المسلمين لا تُبنى بالخرافة، بل بالحقائق المنضبطة بنور العلم والميزان.
والسلام عليكم ورحمة الله وبركاته
أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
Hakikaten, açtığınız ilmi mutaala ,verilen cevaplar,
Mukabilinde ikna edici yazişmalar dikkatle okunması değerli bir çalisma olmuş.
Teşekkür ederim.