Sabah Kuşağı Proğramları Hakkında ..

Esra Erol Hanımın Vitrini Müge Anlı Hanımın Vitrininden Daha mı Zengin?
Doğrusu bu konuda hüküm verecek kadar bilgi ve tecrübe sahibi değilim. Akraba çevremde İzleme tiryakileri var; onlardan edindiğim bilgilere göre, ekranda ihtilaflı eşlerin kavgaları, eşini aldatıp başka kadınlarla gönül eğlendiren çapkınlar, nikahlı eşini terk edip başka erkeklerle hayat yaşamaya çalışan aşüfteler, dişiliğini kullanıp erkekleri dolandıran tilkiler, evden kaçan oğlu veya kızını arayan anne-babalar, gayri meşru babasını arayan evlatlar, Cinci hocanın(!) ağına takılanlar, dolandırıcı ve sihirbazlar, kadınları kandırıp parasını yiyenler, kadın pazarlayanlar, burada zikretmeyi doğru bulmadığım bir sürü ahlaksızlığa çözüm arama iddiası ile merak avcılığı yaparak reyting yükseltme maksatlı bu proğramlarda yok yok; çok çeşitli ve kapsamlı konuları gündemine alan bir proğramdır; diyorlar. Başka kanallarda benzerleri olsa da biz sembolik olarak bir tanesi üzerine durabiliyoruz.
Kapitalist sistemlerde sağlıklı yaşamak için koruyucu hekimliğin gereğini yapmak yerine, hasta olanları, hastahaneleri, hekim ve eczahaneleri sistemli olarak yönlendirip yöneterek çalıştırmak, çarkın dönmesini sağlamak esas olduğu gibi Laik Kamalist sistemde de ahlaksızlığa alabildiğine alan açarak, hatta kolaylık sağlayıp teşvik ederek, özgürlük ve hürriyet alanı görüp göstererek, çözüm arama iddiası ile ahlaksızlıkların teşhirinden, mağdurlarının feryadını ekrana taşıyarak para kazanmayı meslek edinmek normal kabül edilir hale gelmiş durumda.
Müge Anlı ve Esra Erol hanımlar da bu özgürlükleri kullananların feryatlarına çözüm üretme, çare bulma iddiası ile izleyicilerin merak duygularını fırsata çevirerek kazanç kapısı ve reyting kaynağına dönüştürüp program yapıyorsa, kim ne diyebilir? Ahlaksızlığı yapanlar kadar anlatıp yayanların da suçlu olduğunu bildiren Kur’anı Kerim Nur süresi 19. Ayeti ile Nisa süresi 148. Ayetini hatırlatmak neyi değiştirir bilemem ama, bu ahlaksızlıkları besleyen Laik Kamalist sisteme kimse işaret etmediği gibi toz bile kondurmayı akletmiyor. Özgürlük, hürriyet ambalajı ile her türlü ahlaksızlık ve zinayı meşru gören, entrikacı, rakıcı ve uyuşturucu bir anlayışın topluma yaşattığı bunalımlara çözüm üretme iddiası ile proğram yapanların bir defa olsun bataklığa işaret ettiğini duydunuz mu? Sivri sinek avlayarak geçimini sağlayanların bataklığın kurutulmasını gündeme getirmesini beklemek saflık olduğu gibi, demokratik sistemle ahlaksızlığın önlenebileceğini düşünmek de hayalcilik olmaz mı? Demokrasi, çatışma, sürtüşme, entrika, aldatma, kandırma, alavere dalavere demeden çoğunluğu elde ederek hakimiyet tesis etme sistemidir; kelle hesabı ile sonuç almayı esas kabül eder. Hırsızlar çaldıklarının bir kısmını feda ederek çoğunluğu yönlendirmeyi, hokus pokus usülü ile göz boyamayı ve kandırmayı beceren iktidar olabilir. Hakkın değil Halkın merkeze konduğu yerde çıkar kavgasını önlemek mümkün değildir; olamaz. Bilenle bilmeyenin bir tutulduğu bir sistemde adalet olmaz; olamaz. Eşitlik bazen adaleti sağlamaz ama Adaletli davranmak eşitliği sağlayabilir. Adaleti Ahlaktan ayırıp soyutlayamayız; Ahlaksız adalet, toplumdaki dengesizliği, çürümeyi huzursuzluğu önleyemez; İnsan fıtratına uygun olmayan sistemler, teknolojide başarılı olsa da, insanlığa huzur ve mutluluk getiremez. Osmanlı’dan sonra hakimiyet imkanı bulan sistem ve devletler insanlığa sadece zulüm, kan ve göz yaşı tattırıp gösterdi; huzur getiremedi; dünya adil bir güçten mahrum kaldı. Osmanlı, hükmettiği gayri müslim halklar tarafından bile hala hasret ve özlemle anılıyorsa sebebi sadece adil bir güç olmayı başarması değil, Adalet yanında Ahlakı da ihmal etmemesi, önemseyip benimsemesi ve uygulayıp yaşayarak yaşatmasıdır. İnsan fıtratına uygun tek nizam İslam nizamıdır. Çünkü İslam nizamı yaradanın yarattıkları için seçtiği, son elçisi ile yaşatıp uygulamasını yaptırarak bize ikram ettiği bir nizamdır. Ona hakkı ile uyup sarılanlar huzurlu mutlu ve saadet içinde yaşadı. Gafletle Uzaklaşanlar, terk edenler sıkıntı ve bunalım dolu bir hayata mahkum oldu. Geçmiş tarihimiz bunun misalleri ile dolu olduğu gibi, günümüzde de Gazze sayesinde canlı misalini görmek nasip olduğu için hiç kimsenin mazeretlere sığınma imkan ve ihtimali kalmamıştır. Gazze mücahidleriyle halkıyla bütün maskeleri düşürdü, hür yaşamanın, izzetin, şerefin, onur ve insanlığın ne demek olduğunu sadece müslümanlara değil bütün insanlığa gösterip öğretti. Sakın bana sözde İslam ülkelerinin durumunu sormaya kalkmayın. Bu ülkeler batının kuklası olan ülkeler olup asla İslamı temsil etmez; edemezler. Köleler efendilerine tabidirler.
Allah’ın Kitabına sırtını dönüp terkedenler için Kur’an-ı Kerim’de Yüceler Yücesi Rabbimiz:
{Kim de benim kitabım Kur’an-ı Kerime sırt döner ve beni zikretmekten uzak durursa, şüphesiz dünyada onun için sıkıntılı, bunalımlı dar bir geçim vardır; kıyâmet günü de onu kör olarak diriltip huzurumuza getireceğiz. O: “Rabbim! Beni niçin kör olarak dirilttin? Oysa ben dünyada gözleri gören biriydim” diye itiraz edecek.
Allah şöyle buyuracak: “Evet, böyle! Âyetlerimiz sana geldiğinde sen onları nasıl unutup bir kenara attıysan, bugün de sen işte öylece unutulur, bir kenara atılırsın!”
İşte biz kendilerine verilen her türlü kabiliyeti ve ömürlerini israf edip haddi aşan ve Rabbinin âyetlerine inanmayanları böyle cezalandırırız. Âhiret azabı, elbette daha şiddetli ve çok daha devamlıdır.} (Taha Süresi 124-127. Ayetler)
Ne mutlu düşünüp aklederek, sorgulayan ve ibret alanlara. Ne mutlu gerçek hürriyet, onur ve şerefin sadece Allah’a (cc) kul olmakla gerçekleşeceğine inanıp yaşayanlara, ne mutlu vasıflı ve kaliteli müslümanlara.
Ahmet Ziya İbrahimoğlu
31.01.2025 Üsküdar
Not:
Yapay Zekaya Şöyle Bir Soru Sordum: 👇
Ahlaksızlık kadar Ahlaksızlığı ifşa edip yaymak da bir hata ve ifsat değil midir? Ahlaksızlığın normalleşmesine yol açmaz mı? Türkiye’de TV’lerin sabah proğramlarında insanları ekranda kavga ettirip reyting toplama hırsı anormallikleri normal hale getirmeyi hızlandırıp yaygın hale getirmez mi? Ne dersiniz?
Yapay Zekanın Cevabı:👇
Bu mesele, modern medyanın ahlâkî sorumluluğu bağlamında çok önemli ve çetin bir konudur. Söylediğiniz tespit gayet yerindedir: ahlâksızlığı yaymak, ifşa etmek suretiyle onu sıradanlaştırmak da bir ifsat biçimidir. Yani sadece kötülüğü işlemek değil, onu teşhir ederek zihinlerde meşrulaştırmak, “alıştırmak” da büyük bir vebaldir.
Türkiye’deki sabah programlarında, özellikle sözde “reality show” formatında, insanların mahrem meseleleri ekranlara taşınıyor, kavgalar, hakaretler, dramlar kamuoyunun gözü önünde sahneleniyor. Bu durum, reyting uğruna insan onurunun ayaklar altına alınmasıdır. Toplumun temel değerlerine, aile mahremiyetine ve genç nesillerin psikolojisine zarar veren bu yayınlar, zamanla “olağan” hâle gelmekte, artık insanlar böylesi durumlara şaşırmaz, hatta “eğlenir” hâle gelmektedir. İşte bu, ifsadın en tehlikeli boyutudur: Ahlâksızlığın normalleşmesi.
Bu tür yayınlar, sadece bireyleri değil, bütün bir toplumun değer dünyasını erozyona uğratır. Çünkü medya, sadece bir yansıma değil, aynı zamanda bir şekillendirme aracıdır. Ne gösterilirse zihin ona alışır, ne tekrarlanırsa o benimsenir.
Dolayısıyla, bu tür programlara karşı sadece bireysel eleştiri değil, ciddi bir toplumsal bilinç ve medya ahlakı talebi de oluşturmak gerekir. İfsatla mücadele, sadece kötülüğü reddetmekle değil, onun yayılmasına vesile olan yolları da sorgulamakla olur.
هل واجهة السيدة أسراء أرول أكثر ثراءً من واجهة السيدة موكة أنلي؟
في الحقيقة، لست من أصحاب الخبرة والمعرفة الكافية للحكم في هذا الأمر. لدي بعض الأقارب المدمنين على مشاهدة هذه البرامج، ومن خلال ما ينقلونه لي، فإن الشاشات تعج بالمشاحنات بين الأزواج المتنازعين، والخونة الذين يخونون زوجاتهم ويتسلّون مع نساء أخريات، والفاسقات اللواتي يتركن أزواجهن الشرعيين للعيش مع رجال آخرين، والمحتالات اللاتي يستخدمن أنوثتهن لخداع الرجال، والآباء والأمهات الذين يبحثون عن أبنائهم أو بناتهم الهاربين، والأبناء الذين يبحثون عن آبائهم غير الشرعيين، والأشخاص الذين يقعون في شباك المشعوذين، والمحتالين، والسحرة، والذين يخدعون النساء ويسلبون أموالهن، ومن يتاجرون بهن، إلى جانب العديد من أشكال الفساد التي لا أجد من الصواب ذكرها هنا، وكل ذلك تحت ستار البحث عن حلول لهذه المشكلات، بينما الهدف الحقيقي هو استغلال الفضول وزيادة نسب المشاهدة. يُقال إن هذه البرامج تتناول قضايا متنوعة وشاملة، وعلى الرغم من وجود برامج مشابهة على قنوات أخرى، فإننا نركز هنا على واحدة منها بشكل رمزي.
في الأنظمة الرأسمالية، بدلاً من اتخاذ التدابير الوقائية للحفاظ على الصحة، يتم تشغيل المستشفيات والأطباء والصيدليات بطريقة منظّمة لضمان استمرار دوران العجلة الاقتصادية، وكذلك في النظام العلماني الكمالي، حيث يُفسح المجال أمام الفساد بكل أشكاله، بل يُسهَّل ويُشجَّع، ويُقدَّم كأنه مجال للحرية الشخصية، وفي الوقت نفسه، يصبح نشر الفضائح واستعراض مآسي الضحايا على الشاشات وسيلة مشروعة لكسب المال.
إذا كانت السيدة موكة أنلي والسيدة أسراء أرول تُقدّمان هذه البرامج بدعوى إيجاد الحلول واستغلال مشاعر الفضول لدى الجمهور، فمن يمكنه الاعتراض على ذلك؟ لا أدري إن كان من المفيد التذكير بالآية 19 من سورة النور والآية 148 من سورة النساء، اللتين توضحان أن من ينشر الفاحشة مذنب كمن يفعلها، لكن المثير للاهتمام أن أحدًا لا يجرؤ على الإشارة إلى النظام العلماني الكمالي الذي يغذّي هذا الفساد، بل لا يخطر على بال أحد حتى انتقاده.
هل سمعتم يومًا أحد مقدّمي هذه البرامج يشير إلى المستنقع الحقيقي الذي يولّد كل هذه الآفات؟ إن من يعتمدون على صيد البعوض لا يمكنهم المطالبة بتجفيف المستنقع، وكذلك من يظن أن الديمقراطية قادرة على منع الفساد فإنه يعيش في وهم. فالديمقراطية تقوم على الصراع، والتحايل، والخداع، والتلاعب بالأكثرية للوصول إلى السلطة.
في نظام حيث يُساوى بين العالِم والجاهل، لا يمكن أن توجد العدالة. المساواة لا تضمن دائمًا العدالة، ولكن العدل يحقق المساواة الحقيقية. لا يمكن فصل العدالة عن الأخلاق، لأن العدل بدون أخلاق يؤدي إلى فساد المجتمع وزيادة الاضطراب والتوتر. فالأنظمة غير المتوافقة مع الفطرة البشرية، حتى وإن نجحت تكنولوجيًا، فإنها لا تستطيع تحقيق السعادة والطمأنينة للإنسان.
بعد سقوط الدولة العثمانية، لم تجلب الأنظمة والدول التي حلّت محلها سوى الظلم والدماء والدموع، ولم تتمكن من تحقيق السلام للعالم. إن الشعوب غير المسلمة التي كانت تعيش تحت حكم الدولة العثمانية لا تزال تذكرها بحنين واحترام، والسبب هو أنها نجحت في تحقيق العدل. فالنظام الوحيد الذي يتماشى مع الفطرة الإنسانية هو نظام الإسلام، لأنه النظام الذي اختاره الخالق لخلقه، وطبّقه النبي الكريم عمليًا في الحياة.
من تمسّكوا بالإسلام عاشوا في سعادة وطمأنينة، أما من ابتعدوا عنه فقد وقعوا في حياة مليئة بالمآسي والضيق. والتاريخ مليء بالأمثلة على ذلك، وحتى يومنا هذا، لدينا مثال حي في غزة، التي أسقطت جميع الأقنعة وأثبتت للعالم كله، وليس للمسلمين فقط، معنى العيش بحرية وعزة وكرامة وإنسانية.
لا تسألني عن حال ما يُسمّى بـ “الدول الإسلامية”، فهذه ليست سوى دمى في يد الغرب، ولا تمثل الإسلام بأي شكل من الأشكال. العبيد يتبعون أسيادهم.
يقول الله سبحانه وتعالى في كتابه العزيز:
{وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى. قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَى وَقَدْ كُنتُ بَصِيرًا. قَالَ كَذَٰلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا وَكَذَٰلِكَ الْيَوْمَ تُنسَىٰ. وَكَذَٰلِكَ نَجْزِي مَنْ أَسْرَفَ وَلَمْ يُؤْمِنْ بِآيَاتِ رَبِّهِ وَلَعَذَابُ الْآخِرَةِ أَشَدُّ وَأَبْقَىٰ} (سورة طه، الآيات 124-127)
طوبى لمن يتأمل ويفكر ويعتبر.
طوبى لمن يعلم أن الحرية الحقيقية والعزة والشرف لا تتحقق إلا بعبودية الله.
طوبى للمسلمين الذين يحملون الصفات الرفيعة.
أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
٣١ / ١ / ٢٠٢٥ م أسكودار
ملاحظة:
طرحت على الذكاء الاصطناعي السؤال الآتي: 👇
هل يُعدّ كشف الفساد الأخلاقي ونشره، كما هو الفساد نفسه، خطأً وإفسادًا؟ وهل يمكن أن يؤدي إلى تطبيع الفجور؟ وما رأيك في تسابق القنوات التلفزيونية التركية في برامج الصباح على إثارة النزاعات بين الناس على الهواء مباشرة طمعًا في نسب المشاهدة، وتسريعها بذلك وتيرة تطبيع الشذوذ والانحراف؟
جواب الذكاء الاصطناعي: 👇
هذه المسألة تمثل أحد أعقد القضايا المرتبطة بالمسؤولية الأخلاقية للإعلام المعاصر، وهي على قدر عالٍ من الأهمية والخطورة. وما أشرتم إليه من ملاحظة في محلّه تمامًا: فإنّ نشر الفجور وفضحه، إنما هو صورة من صور الإفساد أيضًا، لما في ذلك من تعويد العقول على قبوله، وتطبيع النفوس معه. فليس الشر في مجرد ارتكاب المنكرات، بل في تعميمها على الناس، وتسويقها على أنها شأنٌ مألوف، وذاك من أعظم الخطايا.
في برامج الصباح التي تُبثّ على القنوات التركية، وخصوصًا تلك التي تتخذ طابع “برامج الواقع” المزعومة، يُعرَض على الشاشات ما لا يليق أن يُعرض، حيث تُنتهك الخصوصيات، وتُستعرض الخصومات، وتُعرض الإهانات والمآسي على مرأى ومسمع من العامة. وهذا كله يجري تحت ذريعة “المشاهدة” و”الربح”، فيُداس بذلك على كرامة الإنسان، وتُهدر القيم الأساسية للمجتمع، وتُدمّر خصوصية الأسرة، وتُشوش نفوس الأجيال الصاعدة.
والمؤسف أنّ تكرار هذه المشاهد يرسّخها في وجدان الناس، حتى تصبح مألوفة لا تُستنكر، بل قد تصل الحال ببعضهم إلى أن يجد فيها تسلية! وهذا هو الإفساد في أقبح صوره: أن تُصبح الرذيلة مألوفة، والخروج عن الفطرة هو المألوف.
ولا تقتصر آثار هذه البرامج على الأفراد، بل تتعداهم إلى تقويض المنظومة القيمية للمجتمع برمّته. ذلك أن الإعلام ليس مجرد مرآة تعكس الواقع، بل هو آلة تشكيل وصناعة للوعي. فما يُعرض باستمرار، تعتاده العقول، وما يُكرَّر، يُقبَل ولو كان باطلًا.
ومن هنا، فإنّ مقاومة هذا النوع من البرامج لا تكون بمجرد الانتقاد الفردي، بل لا بدّ من إثارة وعي جمعي، والمطالبة الصادقة بأخلاقيات إعلامية صارمة. فمواجهة الإفساد لا تتحقق برفض المنكر فحسب، بل بفضح آليات نشره، ومنع تسويقه بين الناس.