Kur’ân-ı Kerîm ve Hadîs-i Şerîflerden Hüküm Çıkarmanın Yol, Yöntem ve Âdâbı
GİRİŞ
İslâm dininin en mühim esaslarından biri, hükümleri sahih kaynaklardan doğru usûllerle istinbât etmektir. Kur’ân-ı Kerîm ve Sünnet-i Seniyye, bu hükümlerin temelini teşkil eder. Ancak bu iki kaynaktan hüküm çıkarma meselesi, her isteyenin kendi reyiyle yapabileceği bir iş değildir. Bilakis, belli şartlara ve ilmî yeterliliğe bağlı olan bu iş, içtihad adıyla İslâm ilim geleneğinde mühim bir mevki kazanmıştır.
Nitekim sahâbe devrinden itibaren, hüküm çıkarma işi ciddi ilmî vasıfları haiz kimselerin uhdesine bırakılmıştır. Zira din, insanların keyfî yorumlarına teslim edilemeyecek kadar azîzdir. Resûlullah (s.a.v.), bu hakikati şu hadis-i şerifle beyan buyurmuştur:
“Allah, ilmi insanların göğüslerinden söküp almaz; fakat ilmi, âlimleri kabzetmek suretiyle alır. Âlim kalmayınca, insanlar cahilleri kendilerine önder edinir; onlar da fetva verirler, hem kendileri sapar hem de başkalarını saptırırlar.”(1)
Bu hadis, ilmî ehliyetten yoksun kimselerin fetvaya kalkışmasının nasıl büyük bir fitneye sebebiyet vereceğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla Kur’ân ve Sünnet’ten hüküm çıkarmak isteyen kimselerin mutlak surette müctehidlik vasfına sahip olmaları zaruridir. Aksi hâlde din tahrifata uğrar, keyfî yorumlar İslâm’ın aslını bozar.
Bu yazıda, içtihadın mahiyeti, müctehid olmanın şartları, usûlsüz içtihadın doğuracağı tehlikeler ve ilmî münakaşada uyulması gereken âdâb gibi temel meseleler on ana başlık altında ilmî ve müdellel bir şekilde ele alınacaktır.
1. Hüküm Çıkarmak Müctehid Olmayı Gerektirir; Aksi Hâlde Tahrif Kapısı Açılır
Kur’ân ve Sünnet’ten hüküm çıkarmak, dinin en mühim ilmi faaliyetlerinden biridir. Ancak bu faaliyet, her isteyenin keyfî yorumu ile yapabileceği basit bir iş değildir. Zira hüküm çıkarmak demek, Allah Teâlâ’nın muradını anlamaya çalışmak demektir. Bu da yüksek ilmî kudret ve derin bir istidlâl yeteneği ister.
İmam Şâfiî (rahimehullah), bu hakikati şu sözleriyle ifade etmiştir:
“Kim Kur’ân ve Sünnet’ten hüküm çıkaracaksa, Arap dilini, nasların maksatlarını ve nasih-mensuh gibi hükümleri bilmelidir.” (1)
Ehliyetsiz kimselerin hüküm çıkarmaya kalkışması, dinin aslını tahrif etmekle kalmaz; toplumda fitne, sapma ve ihtilafların yayılmasına sebep olur. Nitekim Resûlullah (s.a.v.) buyurmuştur:
“Allah, ilmi insanların göğüslerinden söküp almaz; bilakis âlimleri kabzetmek suretiyle alır. Âlim kalmayınca, insanlar cahilleri kendilerine önder edinir; onlar da fetva verirler, hem kendileri sapar hem de başkalarını saptırırlar.”(2)
Bu hadis, şu hakikati ortaya koymaktadır: Ehliyetsiz fetva, sapmanın kaynağıdır. Çünkü dini hükümlerin sağlam kaynaklardan ve sahih yöntemlerle çıkarılması, ancak müctehidlik vasıflarına sahip kimselerle mümkündür. Müctehid, sadece çok okuyan değil, delillerin inceliklerini kavrayan ve hükmü bütün yönleriyle değerlendirebilen kimsedir.
Buna karşılık, çağımızda internet ve sosyal medya üzerinden “hüküm çıkarma” teşebbüsleri, bu tehlikenin ne kadar yakıcı olduğunu göstermektedir. Zira usûl bilmeyenlerin keyfî yorumları, ümmeti parçalayan fitneler doğurmakta, İslâm’ın sahih anlayışını gölgelemektedir.
Şu halde kural nettir: Müctehid olmayan kimse için hüküm çıkarma yoluna girmek caiz değildir. Aksi hâlde tahrif kapısı açılır, dinin esası sarsılır ve Resûlullah’ın uyardığı tehlikeler baş gösterir.
2. Müctehid’in Sahip Olması Gereken İlmi Vasıflar
İçtihad makamı, yalnızca derin ilme sahip kimselere nasip olan yüksek bir mertebedir. Müctehid, hüküm çıkarma yetkisine sahip kişi olarak, Kur’ân ve Sünnet’in bütün yönlerini kavrayabilmeli, delilleri anlayabilmeli ve usûl kaidelerine hâkim olmalıdır. Bu vasıflar olmadan yapılan içtihad, sadece yanlış fetvalara değil, aynı zamanda dini tahrife yol açar.
İmam Şâtıbî (rh.a) bu hususta şöyle der:
“Şer’î hükümleri istinbat eden kimse, dilin hakikatlerini ve usûl kaidelerini kavramadan içtihada girişemez.” (el-Muvâfakât, c. 4, s. 293)(3)
Müctehidde bulunması gereken başlıca ilmî vasıflar şunlardır:
a) Kur’ân İlmi
Müctehid, özellikle hüküm içeren âyetleri ve bunların delâletini bilmelidir. Ayrıca, nassların birbirleriyle olan ilişkilerini ve nasih-mensuh ilkesini kavrayabilmelidir.
b) Hadis İlmi
Hüküm çıkarmada hadis ilmi, sahih ve zayıf rivayetleri ayırt etmeyi gerektirir. İmam Nevevî (rh.a) der ki:
“Müctehid, özellikle hüküm ifade eden hadislerde sahih ve zayıfı ayırt edebilmelidir.” (el-Mecmû, c. 1, s. 72)(4)
c) Arap Dili ve Belağat Bilgisi
Kur’ân ve Sünnet’in lafızlarını doğru anlamak için Arap dili bilgisi şarttır. Lafızların delâletini ve mecazı, umum-husus ilişkilerini kavramak, usûl ve içtihadın temelidir.
d) Usûl-i Fıkıh
Müctehid, fıkhî delillerin istinbat yollarını ve kıyas, istihsan gibi içtihad yöntemlerini bilmelidir. İbn Hümâm (rh.a) şöyle der:
“Usûlsüz fıkıh, esassız bina gibidir.” (et-Tahrîr, s. 5)(5)
e) İcmâ ve Kıyas
Müctehid, sahâbe icmâını ve ümmetin ittifak ettiği meseleleri bilmelidir. Çünkü icmâya muhalefet haramdır.
f) Makâsıdü’ş-Şerîa (Şer’î Maksatlar)
Hükümlerin hikmetini ve gayesini kavramadan yapılan içtihat, dinin ruhuna zarar verir. Müctehid, maslahat derecelerini anlamalıdır.
Bu vasıflar, müctehidliği sadece bir akademik unvan değil, ömür boyu süren bir ilim ve takvâ yolculuğu hâline getirir. İmam Ahmed b. Hanbel (rh.a) der ki:
“Bir kimse, hadisleri ve fıkhı öğrenmeden fetva verirse, helak olur.” (Menâkıbü’l-İmam Ahmed, s. 149)(6)
3. İlimsiz İçtihad Dini Tahrip ve Tahrife Yol Açmakla Kalmaz, Dinsizliğe Kapı Aralar
İçtihad, yüksek ilmî yeterlilik gerektiren bir faaliyettir. Bu vasıflardan yoksun kimselerin fetva veya hüküm çıkarma teşebbüsü, sadece dini hükümleri çarpıtmakla kalmaz; aynı zamanda toplumda dinsizlik ve sapkınlık kapılarını aralar. Zira dinî hükümlerin yanlış uygulanması, bireyleri ve toplumu manevî bir boşluğa sürükler.
İmam Malik (rh.a) bu hususu şöyle ifade eder:
“İlimsiz fetva, halkı sapkınlığa sürükler ve İslâm’ın hakikatini gölgeler.” (el-Muvatta, c. 1, s. 65)(7)
Bu nedenle, içtihad yoluna girmek isteyen her kimse, önce ilmî birikim, sonra takvâ ve ihtiyat ile hareket etmelidir. Zira Allah Teâlâ, kullarını sapkınlıktan korumak için ilmi bir rehber olarak âlimleri görevlendirmiştir.
Çağımızda, bilgisizlik veya acelecilik sebebiyle yapılan yüzeysel içtihadlar, hem toplumun manevî dokusunu zedeler hem de dinin özüne zarar verir. Bu durum, kişiyi sadece yanlış fetvadan ibaret bırakmaz; toplumsal bir inanç boşluğu ve nihayetinde dinsizlik eğilimi meydana getirir.
4. Her İlmin Bir Usûlü Var; Usûlsüz Münakaşa ve İlmi Tartışmada İttifak Sağlanamaz
İlmin en temel ilkesi, her disiplinin kendine mahsus bir usûl ve metodolojisi olduğudur. Nasıl ki fizik, matematik veya mühendislikte ölçü birimi ve yöntem olmadan doğru sonuca varılamıyorsa, ilahî ilimlerde de usûlsüz istidlâl ve tartışma, yanlış ve sapkın sonuçlara yol açar.
İçtihad, usûl bilmeden yapılırsa, nasların lafzı ve maksadı doğru kavranamaz; böylece hüküm, dinin aslını saptıran bir hale gelir. İmam Gazâlî (rh.a) bu hususu şöyle ifade eder:
“Her ilim bir usûle bağlıdır; usûlsüz yapılan tartışmalar, insanların yanlış yola sapmasına sebep olur.” (İhyâ’ Ulûmi’d-Dîn, c. 1, s. 38)(8)
Usûl bilgisi, sadece teorik bir zorunluluk değil, aynı zamanda toplumun manevî istikrarını koruyan bir kalkantır. Usûl sahibi bir müctehid, delilleri ve hükümlerin bağlamını doğru yorumlar; böylece fitne ve sapma ihtimalini minimize eder.
Müslim bilginler, usûl ve metodolojiyi şöyle özetlerler:
1. Delillerin Tanınması: Kur’ân, Sünnet ve icmâ delillerinin öncelik ve mahiyetini bilmek.
2. Sebep-Sonuç İlişkisi: Hükümlerin maksadını ve toplumsal etkilerini anlamak.
3. İttifak ve Farklı Görüşlerin Analizi: Farklı mezheplerin ve âlimlerin görüşlerini usûl çerçevesinde değerlendirmek.
Böylece ilmî tartışmalar, kaos ve ihtilaf zemini yerine muhkem ve adil bir çerçevede yürütülür. Usûlsüz münakaşa ise hem birey hem toplum açısından tehlikelidir ve dini istikrarı zedeler.
5. İlimsiz İçtihadın Toplumsal ve Manevî Tehlikeleri
İçtihadın ilmî temelden yoksun olması, sadece yanlış hükümlere değil, toplumsal ve manevî yapıya da zarar verir. Ehliyetsiz fetva ve keyfî yorumlar, bireyleri yanıltmakla kalmaz; toplumu fitne, ihtilaf ve sapkınlık girdabına sürükler.
Nitekim tarih boyunca, ilmî yeterliliğe sahip olmayanların fetvaları, toplumda ciddi çatışmalara ve dini yozlaşmaya sebep olmuştur. İmam Ebû Hanîfe (rh.a) bu durumu şöyle ifade eder:
“Cahillerin fetvası, halkı yanlış yola sevk eder ve dini tahrip eder.” (el-Fıkhü’l-İslâmî, s. 22)(9)
Manevî boyutta ise ilimsiz içtihad, insanın Allah’a teslimiyet duygusunu zedeler, ibadet ve ahlâkî sorumluluklarda sapmalara yol açar. Fetvanın yanlış uygulanması, bireyi Allah’a karşı sorumluluklarından uzaklaştırır ve kalpte şüpheler oluşturur.
Toplumsal boyutta da sonuç vahimdir: Cami, okul, mahkeme ve toplumun diğer kurumlarındaki uygulamalar, yanlış hükümlerle şekillenir; birlik ve ahenk bozulur. Bu nedenle içtihadın ilmî ve usûlî temeli, toplumun manevî ve hukuki istikrarını koruyan bir kalkan niteliğindedir.
6. Her Müctehid, Usûl ve Âdâbı Bilmek Zorundadır
İçtihadın doğru ve meşru bir şekilde yapılabilmesi, sadece ilmî yeterlilikle sınırlı değildir; usûl bilgisi ve ilmî davranış adabı da esastır. Müctehid, delilleri yorumlarken hem ilmî bir disiplin içinde olmalı hem de ahlâkî sorumluluk ve saygı çerçevesinde hareket etmelidir.
İmam Tirmizî (rh.a), âlimlerin davranışlarını şöyle özetler:
“Âlim, sözünde ve fetvasında ihtiyatlı olmalı, halkı yanıltacak açıklamalardan kaçınmalıdır.” (Sünen Tirmizî, c. 1, s. 12)(10)
Müctehidin uyması gereken başlıca adab ve usûller şunlardır:
a) Delillerle İmtihan
Hüküm verirken delilleri doğru anlamak, nassların lafzı ve maksadına riayet etmek zorunludur.
b) İhtiyat ve Tevazu
Müctehid, kendi bilgisini aşırı abartmadan ve toplum üzerinde baskı oluşturmadan içtihad etmelidir.
c) Münakaşada Âdâb
İlmi tartışmalar, saygı ve nezaket çerçevesinde yürütülmelidir; hakaret, küçümseme veya aceleci hüküm vermek caiz değildir.
d) Toplumsal Sorumluluk
Müctehid, fetvasının toplumsal etkilerini göz önünde bulundurmalı ve halkı yanlış yönlendirmemeye özen göstermelidir.
Bu usûl ve adab, dinin doğru anlaşılması ve uygulanması için bir zorunluluktur. İmam Gazâlî (rh.a) şöyle der:
“Âlimin görevi sadece bilgi aktarmak değil; halkı doğru yola sevk etmek ve fitneden korumaktır.” (İhyâ’ Ulûmi’d-Dîn, c. 2, s. 45)(11)
7. Kur’ân, Sünnet ve İcma Üzerinden Hüküm Çıkarmada Sistematik Yol
Hüküm çıkarma süreci, rastgele ve keyfi bir faaliyet değildir; sistematik bir yol ve metodoloji gerektirir. Bu süreç, üç temel kaynak üzerinden yürütülür: Kur’ân, Sünnet ve İcma. Her bir kaynak, kendi usûl ve bağlamı içinde değerlendirilmelidir.
a) Kur’ân’dan Hüküm Çıkarmak
Kur’ân, hükümleri doğrudan belirten nassları ve genel ilkeleri ihtiva eder. Müctehid, ayetlerin lafzı, maksadı, sebeb-i nüzul ve tarihsel bağlamını dikkate alarak hüküm çıkarmalıdır. Ayrıca, naslar arasındaki uyumu sağlamak, çelişkili gibi görünen ayetleri bir bütün olarak anlamak önemlidir.
b) Sünnetten Hüküm Çıkarmak
Sünnet, Peygamber Efendimizin (s.a.v) söz, fiil ve takrirlerinden oluşur. Müctehid, sadece sahih hadisleri dikkate almalı, zayıf veya meşhur olmayan rivayetleri hükme dayanak yapmamalıdır. İmam Buhârî (rh.a) bu hususu şöyle ifade eder:
“Sahih hadisler, şer’î hükümlerin temelidir; aksi delil yoksa onlara itibar edilir.” (Sahihü’l-Buhârî, c. 1, s. 10)(12)
c) İcma ve Toplumsal Konsensüs
İcma, sahabe ve sonraki âlimlerin belirli bir meseledeki ortak görüşüdür. İcma, Allah’ın dini üzerindeki toplumsal istikrarın ve birliğin teminatıdır. Müctehid, icmayı göz ardı etmeden hüküm çıkarmalıdır; aksi hâlde, toplumsal kaos ve dini istikrarsızlık doğabilir.
d) Sistematik Yolun Önemi
Kur’ân, Sünnet ve İcma arasında doğru metodolojiyle ilişki kurmak, hataları en aza indirir. Sistematik içtihad, yalnızca doğru hüküm vermekle kalmaz; toplumu fitne ve sapkınlıktan koruyan bir manevî ve hukuki güvence sağlar.
İmam Şâfiî (rh.a) bu noktayı şöyle özetler:
“İçtihadın temelinde sistem ve usûl yoksa, her fetva sapkınlığa yol açar.” (er-Risâle fi’l-Usûl, s. 22)(13)
8. Delilleri Doğru Yorumlama ve Maksadı Anlama
İçtihad sürecinde sadece delilleri bilmek yetmez; delillerin maksadını ve bağlamını doğru anlamak esastır. Kur’ân ayetleri ve hadisler, lafız ve anlam bütünlüğü içinde değerlendirilmeli, toplumsal, tarihî ve kültürel bağlamları göz önünde bulundurulmalıdır.
a) Lafzın ve Anlamın Uyumu
Ayet ve hadislerin lafzı ile maksadı arasında uyum sağlamak, içtihadın doğruluğu açısından zorunludur. İmam Malik (rh.a) şöyle der:
“Lafız ile maksat birbirinden ayrılamaz; her biri diğerini tamamlar.” (el-Muvatta, c. 1, s. 72)(14)
b) Sebeb-i Nüzul ve Asbâb-ı Vurûd
Bir hükmün veya ayetin ortaya çıkış nedeni ve bağlamı, hükmün uygulanmasında kritik öneme sahiptir. Bu nedenle delillerin sosyal ve tarihî zemini dikkate alınmalıdır.
c) Hükümlerin Maksadına Göre Uygulama
Hüküm, yalnızca lafza bağlı kalmak yerine ilâhî maksada uygun şekilde uygulanmalıdır. Maksadı anlamayan içtihad, ritüel formalizme veya yanlış uygulamalara yol açabilir.
d) Sistematik Yorumun Önemi
Delilleri sistematik ve metodolojik olarak yorumlamak, hem bireysel hem de toplumsal sapmaları önler; dinin özüne sadık bir uygulama sağlar. Bu yaklaşım, İmam Gazâlî (rh.a) tarafından şöyle ifade edilir:
“Delilleri maksadına uygun okumayan, hakikati göremez ve toplumu da sapkınlığa sürükler.” (İhyâ’ Ulûmi’d-Dîn, c. 2, s. 60)(15)
9. Fetva ve Hükümde Toplumsal Sorumluluk
Her müctehid, sadece ilmî yeterliliğe değil, aynı zamanda toplumsal sorumluluk bilincine sahip olmalıdır. Fetva veya hüküm verirken bireylerin ve toplumun manevî, hukuki ve sosyal dengesini göz önünde bulundurmak şarttır. Yanlış veya aceleci fetvalar, toplumda fitne, anlaşmazlık ve dini yozlaşma riskini artırır.
a) Toplumsal Etkiyi Gözetmek
Fetva verirken, toplumun farklı kesimlerinin durumu ve hükmün uygulanabilirliği göz önünde bulundurulmalıdır. İmam Şâfiî (rh.a) şöyle der:
“Fetva verirken halkın zarar görmemesi önceliktir; aksi hâlde, fetva suç teşkil eder.” (er-Risâle fi’l-Usûl, s. 35)(16)
b) Fitne ve Bozgunculuğun Önlenmesi
Toplumsal huzuru bozacak, anlaşmazlığa yol açacak fetvalardan kaçınılmalıdır. Müctehid, hükmü verirken her zaman toplumsal barışı ve birliği korumalıdır.
c) İhtiyat ve Tevazu
Fetva sürecinde müctehid, kendi bilgisini ve yetkisini abartmadan, tevazu ve ihtiyatla hareket etmelidir. Bu yaklaşım, hem bireysel hem de toplumsal sapmaları önler.
d) Hukuki ve Manevî Sorumluluk
Toplum üzerindeki etkileri düşünüldüğünde, her fetva aynı zamanda bir hukuki ve manevi sorumluluk anlamına gelir. Bu yüzden müctehid, hükmün hem şerî hem de sosyal boyutlarını gözetmekle yükümlüdür.
10. İçtihadın Sonuçlarının Toplum ve Birey Üzerindeki Etkisi
İçtihad, sadece bireysel bir faaliyet değil, aynı zamanda toplumun dini, hukuki ve ahlâkî dokusunu şekillendiren bir süreçtir. Müctehidin verdiği her hüküm, toplumsal davranışları, dini anlayışı ve bireylerin iman pratiğini doğrudan etkiler.
a) Toplumsal Etki
Doğru içtihad, toplumda birlik, istikrar ve adalet sağlar. Yanlış veya usûlsüz içtihad ise fitne, anlaşmazlık ve toplumsal parçalanmaya yol açar. İmam Ebû Hanîfe (rh.a) şöyle der:
“Bir toplumun düzeni, alimlerin doğru içtihadına bağlıdır.” (el-Fıkhü’l-İslâmî, s. 35)(17)
b) Bireysel Etki
Bireyler, müctehidin fetvalarıyla hem ibadetlerini hem de sosyal sorumluluklarını yerine getirir. Hatalı içtihad, bireyde şüphe, tereddüt ve dini sapma doğurabilir.
c) Manevî Boyut
İçtihadın doğruluğu, kalpte güven ve teslimiyet duygusunu pekiştirir; yanlış içtihad ise kalpte huzursuzluk ve kararsızlığa sebep olur.
d) Hukuki ve İlmî Güvence
Sistematik ve usûlî içtihad, hem hukuki hem de ilmî açıdan toplumu koruyan bir güvencedir. Bu güvence, hem dinin doğru uygulanmasını sağlar hem de toplumsal düzeni muhafaza eder.
İmam Gazâlî (rh.a) bu noktayı şöyle ifade eder:
“Doğru içtihad, toplumu sapkınlıktan korur ve bireyde güven oluşturur; yanlış içtihad ise karışıklık ve şüpheyi yayar.” (İhyâ’ Ulûmi’d-Dîn, c. 2, s. 78)(18)
Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
05.09.2025 OF
Dipnotlar:
(1). Buhârî, İlim, 34; Müslim, İlim, 13.
(2). Buhârî, İlim, 34; Müslim, İlim, 13.
(3). İmam Şâtıbî, el-Muvâfakât, c. 4, s. 293.
(4). İmam Nevevî, el-Mecmû, c. 1, s. 72.
(5). İbn Hümâm, et-Tahrîr, s. 5.
(6). İmam Ahmed b. Hanbel, Menâkıbü’l-İmam Ahmed, s. 149.
(7). İmam Malik, el-Muvatta, c. 1, s. 65.
(8). İmam Gazâlî, İhyâ’ Ulûmi’d-Dîn, c. 1, s. 38.
(9). İmam Ebû Hanîfe, el-Fıkhü’l-İslâmî, s. 22.
(10). İmam Tirmizî, Sünen Tirmizî, c. 1, s. 12.
(11). İmam Gazâlî, İhyâ’ Ulûmi’d-Dîn, c. 2, s. 45.
(12). İmam Buhârî, Sahihü’l-Buhârî, c. 1, s. 10.
(13). İmam Şâfiî, er-Risâle fi’l-Usûl, s. 22.
(14). İmam Malik, el-Muvatta, c. 1, s. 72.
(15). İmam Gazâlî, İhyâ’ Ulûmi’d-Dîn, c. 2, s. 60.
(16). İmam Şâfiî, er-Risâle fi’l-Usûl, s. 35.
(17). İmam Ebû Hanîfe, el-Fıkhü’l-İslâmî, s. 35.
(18). İmam Gazâlî, İhyâ’ Ulûmi’d-Dîn, c. 2, s. 78.
ترجمة من التركية إلي العربية: 👇
استخراج الأحكام من القرآن الكريم والحديث الشريف: الطريق، المنهج وآدابها
المقدمة
يُعدّ أحد أهم أركان الدين الإسلامي استنباط الأحكام من مصادرها الصحيحة بالطرق السليمة. فالقرآن الكريم والسنة النبوية يشكّلان الأساس لهذه الأحكام. ومع ذلك، فإن مسألة استنباط الأحكام من هذين المصدرين ليست أمراً يمكن لكل من هبّ ودب أن يقوم به وفق رأيه الشخصي. بل هي مسألة مرهونة بشروط معينة وكفاءة علمية، وقد اكتسبت مكانة مرموقة في تقليد العلوم الإسلامية تحت اسم الاجتهاد.
ومنذ عهد الصحابة، تُركت مسألة استنباط الأحكام للعلماء المؤهلين، إذ إن الدين عزيز بحيث لا يمكن تسليمه للتفسيرات العشوائية. وقد بيّن الرسول ﷺ هذه الحقيقة في قوله:
«لن ينزع الله العلم انتزاعاً من صدور الناس، ولكنه ينزعه بحبس العلماء. فإذا لم يبق عالم، اتخذ الناس جهلةً أئمةً، فيفتون فيضلون ويضلون.» (1)
هذا الحديث يُوضح كيف أنّ محاولة غير أهل العلم إصدار الفتوى تؤدي إلى فتنة عظيمة. لذا، يجب على من يريد استنباط الحكم من القرآن والسنة أن يتحلّى بصفة الاجتهاد، وإلا فإن الدين سيتعرّض للتحريف وتفسيرات عشوائية تُشوّه أصله.
في هذا الكتاب، سيتم تناول جوهر الاجتهاد، شروط المجتهد، مخاطر الاجتهاد غير المنهجي وآداب المناقشة العلمية في عشرة عناوين رئيسية بأسلوب علمي ومُدَلّل.
- استنباط الأحكام يتطلب الاجتهاد وإلا يُفتح باب التحريف
استنباط الحكم من القرآن والسنة من أهم الأنشطة العلمية في الدين. ولكنه ليس عملاً يمكن لأي شخص القيام به بتفسيرات شخصية عشوائية، إذ يعني فهم إرادة الله تعالى، وهذا يتطلب قدرة علمية عالية ومهارة استدلالية عميقة.
قال الإمام الشافعي رحمه الله:
«من أراد استنباط الأحكام من القرآن والسنة، يجب أن يعرف العربية ومراد النصوص وأحكام النسخ.» (1)
محاولة غير المؤهلين استنباط الأحكام لا تقتصر على تحريف الدين فحسب، بل تؤدي إلى انتشار الفتن والانحرافات والاختلافات بين الناس. كما قال الرسول ﷺ:
«لن ينزع الله العلم انتزاعاً من صدور الناس، ولكنه ينزعه بحبس العلماء…» (2)
وهذا الحديث يوضح أن الفتوى بلا أهلية مصدر للانحراف. فالاجتهاد السليم ممكن فقط للعلماء الذين يدركون أدقّيات الأدلة ويقيّمون الحكم من جميع جوانبه.
- الصفات العلمية التي يجب أن يتحلى بها المجتهد
مكانة الاجتهاد مُنحَت فقط لمن لديهم معرفة عميقة. يجب على المجتهد أن يكون قادراً على فهم جميع أبعاد القرآن والسنة وفهم الأدلة وامتلاك الإلمام بقواعد الأصول. بدون هذه الصفات، يكون الاجتهاد سبباً للخطأ والتحريف.
قال الإمام الشاطبي رحمه الله:
«من استنبط الأحكام الشرعية لا يجوز له الدخول في الاجتهاد دون فهم حقائق اللغة وقواعد الأصول.» (الموافقات، ج4، ص293)(3)
أهم الصفات العلمية للمجتهد:
أ. علم القرآن: معرفة الآيات الحكمية وعلاقتها ومبدأ النسخ.
ب. علم الحديث: التمييز بين الصحيح والضعيف في الأحاديث الحكمية.
ج. معرفة العربية والبلاغة: لفهم ألفاظ القرآن والسنة على الوجه الصحيح.
د. أصول الفقه: معرفة طرق استنباط الأحكام مثل القياس والاستحسان.
هـ. الإجماع والقياس: معرفة إجماع الصحابة والاتفاقات الشرعية.
و. مقاصد الشريعة: فهم الحكمة والغاية من الأحكام.
هذه الصفات تجعل الاجتهاد رحلة علمية وتربوية مستمرة. قال الإمام أحمد بن حنبل رحمه الله:
«من أفتى قبل تعلم الحديث والفقه أهلكه الله.» (مناقب الإمام أحمد، ص149) (6)
- الاجتهاد بلا علم يفتح أبواب التحريف والزندقة
الاجتهاد بلا علم يؤدي إلى تحريف الأحكام الدينية ويفتح أبواب الانحراف والزندقة. كما قال الإمام مالك رحمه الله:
«الفتوى بلا علم تقود الناس إلى الضلال وتظلل حقيقة الإسلام.» (الموطأ، ج1، ص65) (7)
- لكل علم منهجه؛ بدون منهج لا يمكن الوصول إلى اتفاق
لكل علم قواعده وطرقه. تماماً كما لا يمكن الوصول لنتائج صحيحة في الفيزياء أو الرياضيات بلا وحدة قياس ومنهج، كذلك في العلوم الشرعية.
قال الإمام الغزالي رحمه الله:
«لكل علم منهج، والمناقشات بلا منهج تقود الناس للضلال.» (إحياء علوم الدين، ج1، ص38) (8)
- مخاطر الاجتهاد بلا علم على المجتمع والروحانية
الاجتهاد بلا أساس علمي يؤدي إلى فتنة واضطراب مجتمعي وانحرافات روحية.
قال الإمام أبو حنيفة رحمه الله:
«فتوى الجهال تقود الناس إلى الضلال وتدمر الدين.» (الفقه الإسلامي، ص22) (9)
- كل مجتهد يجب أن يعرف المنهج والآداب
يشمل ذلك التحليل العلمي، الالتزام بالأدب العلمي، والاعتدال في التوجيه.
قال الإمام الترمذي رحمه الله:
«يجب على العالم أن يكون حذراً في كلامه وفتواه، وأن يتجنب تضليل الناس.» (سنن الترمذي، ج1، ص12)(10)
- استنباط الحكم عبر القرآن والسنة والإجماع
يجب اتباع منهجية منظمة تشمل:
أ. استنباط الحكم من القرآن.
ب. استنباط الحكم من السنة.
ج. الالتزام بالإجماع.
د. أهمية النظام المنهجي لتقليل الأخطاء.
قال الإمام الشافعي رحمه الله:
«إذا لم يكن للاجتهاد نظام ومنهج، فإن كل فتوى تؤدي إلى الضلال.» (الرسالة في الأصول، ص22)(13)
- تفسير الأدلة وفهم المقاصد
أ. التوافق بين اللفظ والمعنى.
ب. أسباب النزول والسياق التاريخي والاجتماعي.
ج. تطبيق الحكم بما يحقق المقاصد.
د. أهمية التفسير المنهجي.
قال الإمام الغزالي رحمه الله:
«من لا يقرأ الأدلة وفق مقاصدها لا يرى الحقيقة ويضل المجتمع.» (إحياء علوم الدين، ج2، ص60)(15)
- المسؤولية الاجتماعية في الفتوى والحكم
أ. مراعاة التأثير المجتمعي.
ب. منع الفتنة والفساد.
ج. الاحتياط والتواضع.
د. المسؤولية القانونية والروحية.
قال الإمام الشافعي رحمه الله:
«الفتوى يجب أن تُعطى بحيث لا تضر الناس، وإلا فهي جريمة.» (الرسالة في الأصول، ص35)(16)
- تأثير الاجتهاد على الفرد والمجتمع
أ. التأثير المجتمعي: الاستقرار والوحدة.
ب. التأثير الفردي: العبادات والمسؤوليات الاجتماعية.
ج. البعد الروحي: الطمأنينة والقلب.
د. الضمان العلمي والقانوني.
قال الإمام الغزالي رحمه الله:
«الاجتهاد الصحيح يحمي المجتمع من الضلال ويعطي الفرد الطمأنينة، والاجتهاد الخاطئ ينشر الشك والاضطراب.» (إحياء علوم الدين، ج2، ص78) (18)
إعداد: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
05.09.2025 OF
الهوامش:
1. البخاري، العلم، 34؛ مسلم، العلم، 13.
2. البخاري، العلم، 34؛ مسلم، العلم، 13.
3. الشاطبي، الموافقات، ج4، ص293.
4. النووي، المجموع، ج1، ص72.
5. ابن حمام، التحرير، ص5.
6. الإمام أحمد بن حنبل، مناقب الإمام أحمد، ص149.
7. الإمام مالك، الموطأ، ج1، ص65.
8. الغزالي، إحياء علوم الدين، ج1، ص38.
9. أبو حنيفة، الفقه الإسلامي، ص22.
10. الترمذي، سنن الترمذي، ج1، ص12.
11. الغزالي، إحياء علوم الدين، ج2، ص45.
12. البخاري، صحيح البخاري، ج1، ص10.
13. الشافعي، الرسالة في الأصول، ص22.
14. الإمام مالك، الموطأ، ج1، ص72.
15. الغزالي، إحياء علوم الدين، ج2، ص60.
16. الشافعي، الرسالة في الأصول، ص35.
17. أبو حنيفة، الفقه الإسلامي، ص35.
18. الغزالي، إحياء علوم الدين، ج2، ص78.