Dürziler Üzerinden Suriye’de Oynanan Oyun

🇸🇾 Dürzîler Üzerinden Suriye’de Değiştirilmeye Çalışılan Harita

🧭 1. Dürzî Nüfusu – Suriye, Lübnan, İsrail

  • Suriye: Yaklaşık 700.000 Dürzî — ülke nüfusunun ~%3’ü — Süveyda’da 337–340 bin, geri kalanı Şam ve çevresinde yaşar.
  • Lübnan: 250–300 bin Dürzî — ülke nüfusunun %5 .
  • İsrail (Golan dâhil): Yaklaşık 150–160 bin, bu ~%1.6–2’lik oranla nüfusun küçük bir kısmıdır.

Dünya genelinde Dürzî nüfusu ~1 milyon; yaklaşık yarısı Suriye’de, %35–40’ı Lübnan’da, %<10’u ise İsrail’dedir .

⚔️ 2. Sweida’daki Çatışmalar ve Muhalif Kanat

  • 13–16 Temmuz 2025 tarihleri arasında Dürzî milisler ile Beduî kabileler arasında başlayan çatışmalara, Suriye ordusu da dâhil olmuştur .
  • Toplam ölü sayısı yaklaşık 248–250; içinde sivil Dürzî ve beduînlikler de var.
    • En az 92 Dürzî’den 21’i infaz edildi  .
    • Yaklaşık 138–158 rejim askeri, 18 beduîn dövüşçü de ölmüştür .
  • Lüderli bir anlaşma sağlanmış ancak devam etti:
    • Ateşkes imzalanmıştı, ancak Muhammed Hikmat el‑Hijri liderliğindeki muhalif kanat anlaşmayı reddedip direnişi teşvik etti. Trump ve Netanyahu’ya çağrı yaparak uluslararası müdahale istedi  .

🚀 3. İsrail’in Müdahalesi

  • İsrail, Dürzîleri “korumak” iddiasıyla Süveyda ve Şam’da Suriye ordusuna hava saldırıları düzenledi; hedefler arasında Şam Savunma Bakanlığı da var.
  • Netanyahu ve Savunma Bakanı Katz, eğer Suriye güçleri sınır bölgesinden çekilmezse saldırıların artacağını açıkladı ().
  • İsrail ayrıca Golan’da ve sınır hattında kuvvet sevk etti.

🎯 4. “Efradını Camî, Ağyârını Mani” Yaklaşımı

İsrail

  • Dürzîleri koruma kisvesiyle müdahale ediyor; bu hem Suriye rejimini zora sokuyor hem de Türkiye’yi alan kaybı konusunda uyarıyor.

Batı (ABD/İngiltere)

  • Mezhepler üzerinden bölünebilme politikasını sürdürerek mezhep ayrımını körüklüyor.

Türkiye

  • Dürzîlerin nüfusu küçük, ama stratejik bir köşe taşı. Türkiye Suriye’nin bütünlüğünü savunuyor, Dürzîler üzerinden oluşan kırılmalar Türkiye’ye çevresel risk yaratıyor.
  • İsrail’in hamlesi, Türkiye’ye “Suriye’ye etkili bir aktör olun” mesajı taşıyor; bu, dolaylı baskı anlamına geliyor.

⛓️ 5. Türkiye–İsrail Çatışma Senaryoları

  • Doğrudan savaş mümkün değil, ancak vekil aktörler (Dürzî milisler, SDG, beduînler) üzerinden çatışmalar artabilir.
  • Türkiye, rejimle siyasî diyalog + bölgedeki etki alanlarını kuvvetlendirme yolu izlerken – İsrail ise sınırına yakın alanları askeri, diplomatik ve istihbarî yollarla kontrol edip Türkiye’nin etkisini sınırlamak isteyebilir.

✅ Umumi Değerlendirme

  1. Dürzî nüfus küçük ama stratejik: ~700 bin (Suriye), 250–300 bin (Lübnan), 150–160 bin (İsrail).
  2. Çatışmalar sonucu 248–250 ölü oldu; hem Dürzî hem asker, sivil ve beduîn taraflardan kayıplar var.
  3. İsrail hava saldırısının gerekçesi “Dürzîleri korumak”; ama amacı Suriye rejimini zayıflatmak ve Türkiye’ye mesaj vermek.
  4. Türkiye, Suriye’nin ulusal bütünlüğü ekseninde duruyor; ancak dolaylı mücadeleye hazırlıklı olmalı.
  5. Doğrudan İsrail–Türkiye çatışması yok; ancak vekil aktörler üzerinden Türkiye’ye yöneltilen dolaylı baskı güçlü ihtimal.

🕊️ Süveyda’da Ateşkes ve Ordu Çekilmesi: Geri Adım mı, Stratejik Hamle mi?

⏱️ Ateşkesin Zamanı

16 Temmuz 2025 Çarşamba günü akşam saatlerinde, Suriye hükümeti ile Süveyda’daki Dürzî temsilciler arasında tam ve derhal yürürlüğe giren bir ateşkes anlaşması sağlanmıştır. Ateşkesin hemen ardından, aynı gece saat 21.00 sularında, Suriye ordusu şehir merkezinden düzenli şekilde çekilmiştir. Ancak bu çekilme, mutlak bir geri adım değil; kontrollü bir yeniden konuşlanma ve siyasî nüfuzun tesisi anlamına gelmektedir.

📌 Görünürde Geri Adım, Gerçekte Tahkim

İlk bakışta “çekilme” şeklinde algılanabilecek bu gelişme, aslında Şam yönetiminin Süveyda’da uzun vadeli bir hâkimiyet tesis etme iradesine dayanmaktadır. Daha önce Hikmet el-Hicrî’ye bağlı silahlı unsurların kontrol ettiği bölgeler, artık devletin resmî güvenlik yapıları tarafından idare edilmektedir. Bu, sadece bir güvenlik başarısı değil, sivil-askerî bütünlük arz eden bir idari tahkimattır.

🏛️ Merkeziyetçilik Lehine, Bölgeselcilik Aleyhine

Süveyda’daki bu gelişmeler, Suriye’nin bazı bölgelerinde zaman zaman güçlenen “eyaletleşme” veya “mahalli özerklik” eğilimlerine karşı merkezî idarenin otoritesini yeniden tesis ettiği anlamına gelir. Şam’ın bu müdahalesi, “birleşik ve merkezi Suriye” ideali çerçevesinde düşünülmelidir.

🌐 Kuzeydoğu’ya Dair Stratejik Etki

Bu başarı, Suriye’nin kuzeydoğusunda PYD/PKK (SDG) kontrolündeki bölgelere yönelik de zımnî bir mesajdır:
Çatışma yerine entegrasyon; savaş yerine siyaset.
Mazlum Abdi liderliğindeki yapı da Süveyda’daki bu sonucu dikkatle izlemekte ve benzer bir çözüm modeliyle karşı karşıya kalabileceğini fark etmektedir.

📉 Uluslararası Yalnızlık ve Yeni Dönem

Bu gelişme, sadece içerideki gruplar için değil, İsrail ve Batı’nın taşeronluğunu üstlenen yapılar için de bir ikazdır. Süveyda’daki Dürzî unsurlar, açık ya da örtülü dış destekle ayakta duramadılar. Bu, uluslararası yalnızlığın sonuçları bakımından hem PKK’ya hem de diğer ayrılıkçı yapılara ibretlik bir örnektir.

🧭 Sonuç:

Suriye ordusunun Süveyda’dan çekilmesi, “çekilmek” değil, yeni bir idari rejimin inşası ve merkezin tahkimidir. Şam yönetimi, iç çatışmaları kan dökmeden çözebileceğini göstermiştir. Bu gelişmenin hem kuzeydoğu meselesi, hem de Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından ciddi stratejik sonuçları olacaktır.

❓ SORU:

Türkiye Suriye’de savaşa zorlanıyor mu? İsrail ve Batı destekli yapılar Türkiye’ye saldırı zemini mi arıyor? Türkiye ilk hamleyi mi yapmalı yoksa saldırılmayı mı beklemeli?

🔍 1. GÖRÜNÜŞTEKİ TAZYİK:

Evet, özellikle Suriye’nin kuzeyinde (Tel Rıfat – Münbiç hattı ile Haseke – Kamışlı çevresi) PKK/YPG unsurlarının varlığının sürdürülmesi, bu yapıların İsrail ve Batı nezdinde meşrulaştırılma çabası, Türkiye’nin çevrelenmesi stratejisinin bir parçasıdır.

Aynı şekilde, Süveyda’daki Dürzî kalkışması üzerinden Şam’a baskı yapılması ve İsrail’in “koruyucu” pozisyona yerleşmesi, hem İran’a hem de dolaylı olarak Türkiye’ye stratejik mesaj barındırmaktadır.

🧠 2. TARİHİ OKUMA:
2003 Irak müdahalesinde Türkiye ilk saldıran olmadı ama çevrelendi.
2011 sonrası Suriye iç savaşı, Türkiye’yi “kriz yöneten ülke” pozisyonuna düşürdü.
2020’deki İdlib ve Barış Pınarı Harekâtları, önleyici güç kullanımına örnek teşkil etti.
Türkiye’nin tarihî refleksi beklemek ama sınırlı hamleyle dengelemek şeklindedir.

🛡️ 3. CAYDIRICILIK ESASTIR

En iyi savunma, bazen görünür olmayan bir saldırı hazırlığıdır. Türkiye’nin doğrudan saldırıya uğraması hâlinde yapacağı misilleme elbette meşrudur, ancak önceki yıllarda olduğu gibi:
• Önleyici istihbarat,
• Sınırlı cerrahi harekâtlar ve
• Bölgesel diplomatik kuşatmayı kırma adımları öncelenmelidir.

Misal:
İsrail veya Batı destekli bir vekil grup üzerinden bir provokasyon olursa, bu saldırıya tam teşekküllü cevap verilmeli, ama doğrudan İsrail’le savaş başlatmak oyuna gelmek anlamına gelir.

⚔️ 4. İLK HAMLEYİ KİM YAPMALI?
• Türkiye’nin doğrudan savaş açması, uluslararası meşruiyetini zedeler.
• Ama ilk saldırıyı beklemek de her zaman güvenli değildir.
• En makul çizgi, “önleyici caydırıcılık”tır:
• Saldırı hazırlığındaki unsurlar etkisiz hâle getirilebilir.
• Stratejik yerlerde (örneğin Ayn el-Arab, Tel Rıfat) harekât için alan açılabilir.
• Diplomatik ön alma yoluyla savaş zemini Batı için gayrimeşru hâle getirilebilir.

📌 5. EN İSABETLİ HAMLE NE OLABİLİR?
1. Asimetrik Yöntemlerle Caydırıcılığı Güçlendirmek:
Savaş açmadan da güç göstermek mümkündür. SİHA’lar, nokta operasyonlar, vekil unsurlar üzerinden mesaj vermek.
2. Suriye ile Koordinasyon (Asgari düzeyde bile olsa):
Ortak düşmana karşı sessiz mutabakat, PYD’yi izole eder.
3. İran ile Temas ve Bölgesel Birlik:
İsrail’in izolasyonunu sağlayacak bir eksen kurulmalı (Ankara-Tahran-Doha-Bağdat hattı).
4. Batı Kamuoyunda Psikolojik Üstünlük:
Türkiye saldırıya uğramadan önce diplomatik ve medya üstünlüğü sağlamalıdır. Böylece saldırıya cevaben atılacak her adım meşru zemine oturur.
5. NATO’ya Karşı Hukukî Hatırlatma:
Türkiye bir NATO üyesidir. NATO içinde yalnızlaştırılmaması için diplomatik baskı arttırılmalıdır.

✅ SONUÇ:

Türkiye, ilk kurşunu atmamalıdır; fakat kurşunun kendisine yöneldiğini açıkça gördüğünde, susması ve gecikmesi de ihanettir.

Türkiye’nin elindeki en güçlü silah; soğukkanlı, kararlı ve önleyici caydırıcılıkla birlikte, bölgesel işbirliği ve meşruiyet ekseni kurabilme yeteneğidir.

Bir “büyük savaş” değil, stratejik denge inşa etme dönemi yaşanmaktadır. Türkiye bu dengeyi bozmak değil, yönlendirmek durumundadır.

Dr. Tâc es‑Serr Osman Beyin Önemli Tavsiyesi:👇

Ey İnsanlar! Dinleyin ve İbret Alın!

Her ne kadar bazılarına ağır gelse de, bu sözler ne bir hezeyan ne de bir öfke patlamasıdır; bilakis, tarihin bağrından ve coğrafyanın kaderinden doğmuş, çıplak ve inkâr kabul etmez bir hakikattir.

Şam’da istikrarlı ve güçlü bir devlet inşa etmek, bugün dünyayı yöneten güç dengeleriyle asla örtüşmez. Bu yol sarptır, uçurumlarla doludur.
Haritaların cebren çizildiği, iradelerin zorbalıkla gasp edildiği bu çağda, böylesi bir teşebbüs ya kadere isyandır ya da beyhude bir çabadır.

Eğer Suriye halkı, İsrail’in dayattığı eksenden sıyrılmak isterse, bilmelidir ki bu yol kolay değildir. Çünkü siyonist akıl, güvenliğini Şam’ın zayıflığında arar.
Dağınık, parçalanmış bir Şam; İsrail’in gözünde en huzurlu Şam’dır.

Şam ya galebe çalar ve düşmanı dizginler, ya da diz çöker ve düşmanın gölgesinde yaşamaya mahkûm olur. Zira Şam ya hâkimdir ya da mahkûm; üçüncü bir seçenek bulunmaz.

Bu topraklar barışın değil, kaderi mukadder bir mücadelenin sahasıdır.

Bugün Şam’ın asıl ihtiyacı inşaat projeleri veya altyapı yatırımları değil,
çelikten bir irade, keskin bir strateji, basiretli bir akıl ve direniş ilminden nasipli bir nesildir.

Kim ki meydandan kaçıp düşmanla masaya oturursa, bilsin ki o masaya sadece teslimiyetle oturmuştur.
Zilletin paslı libasını, sahte istikrarın cilasıyla parlatmaya kalkışmayın.

Ne beton kuleler ne de koca duvarlar düşmanı caydırır.
Asıl korkutucu olan, onun arzularına başkaldıran bir iradenin zuhurudur.

Ne diplomasi kâfidir ne de cephanelikler.
İrade ve azim olmaksızın hiçbir millet izzet bulamaz.

Zira bu siyonist dayatmayla yüzleşmek; geçici bir siyaset değil,
tarihin yüklediği kadîm bir kaderdir.

Toprakların zorbalıkla gasbedildiği, tarihin hileyle tahrif edildiği o günden bu yana,
bu coğrafyada hüküm süren şey, kan ve ateşle yazılmış bir jeopolitik mukadderattır.

Bu mukadder hakikati göz ardı ederek atılan her adım, şekillendirilen her proje rahme düşmeden ölen bir cenin misali:
Mezara konmuş, ölü doğmuş bir tasarıdır.

Dr. Tâc es‑Serr Osman (Tâc es‑Serr Osman)

Tercüme Eden ve Hazırlayan:
Ahmet Ziya İbrahimoğlu
17.07.2025 OF

بيان حول ما يجري في السويداء من أحداث وتداعياتها في سوريا

1. تعداد الدروز ومناطق تواجدهم

  • سوريا: يقدّر عدد الدروز بنحو سبعمائة ألف نسمة، ما يعادل حوالي 3% من سكان البلاد، يتركزون خاصة في محافظة السويداء التي تضم حوالي 337 ألف نسمة، إضافة إلى تجمعات في ريف دمشق والمناطق المجاورة.
  • لبنان: يتراوح عدد الدروز بين 250 و300 ألف نسمة، يشكلون نحو 5% من السكان، ويتمركزون بشكل رئيس في جبل لبنان.
  • إسرائيل وجولان: يقدر عدد الدروز بحوالي 150 إلى 160 ألف نسمة، يمثلون نحو 1.6 إلى 2% من سكان الدولة، ويتوزعون بين الجولان والداخل الإسرائيلي.

2. الاشتباكات في السويداء والفصيل المعارض

  • شهدت محافظة السويداء بين 13 و16 تموز 2025 نزاعاً مسلحاً عنيفاً بين فصائل درزية مسلحة وقبائل بدوية، شاركت فيها أيضاً قوات النظام السوري.
  • بلغ عدد القتلى ما يقارب 248 إلى 250 قتيلاً، شملت هذه الخسائر مدنيين دروزاً وبدو، بالإضافة إلى قوات النظام.
  • على الأقل 92 درزياً قُتل منهم 21 نفياً، فيما بلغ عدد قتلى قوات النظام نحو 138 إلى 158، وعدد قتلى القبائل حوالي 18.
  • جرى توقيع اتفاق لوقف إطلاق النار، إلا أن الفصيل المعارض بقيادة الحكيم محمّد هزمي الهاجري رفض هذا الاتفاق ودعا إلى استمرار المقاومة، موجهًا نداءً إلى ترامب ونتنياهو للتدخل الدولي.

3. التدخل الإسرائيلي

  • نفذت إسرائيل ضربات جوية على مواقع للنظام السوري في دمشق والسويداء بحجة حماية الدروز، مستهدفة وزارة الدفاع ومواقع عسكرية أخرى.
  • أعلن نتنياهو ووزير الدفاع كاتس عن زيادة وتيرة العمليات إذا لم تنسحب قوات النظام من المناطق الحدودية.
  • عززت إسرائيل تواجدها العسكري في الجولان والمنطقة الحدودية.

4. تحليل السياسة المتبعة “إفراداً جامعاً وأجانب مانعين”

  • إسرائيل: تستغل قضية الدروز ذريعة للتدخل المباشر، مستهدفة إضعاف النظام السوري وإرسال رسائل ضمنية إلى تركيا.
  • الغرب (أمريكا وبريطانيا): يمارس سياسة تقسيم وتفريق الطوائف والعرقيات لتأجيج الانقسامات.
  • تركيا: تدافع عن وحدة سوريا الترابية، وتراقب بقلق التداعيات السلبية لتمزيق وحدة الدروز في محيط حدودها، وتدرك الرسالة الضمنية التي تحملها تحركات إسرائيل.

5. احتمالات الصدام التركي الإسرائيلي

  • من غير المرجح نشوب صدام عسكري مباشر بين تركيا وإسرائيل.
  • من المرجح تصاعد المواجهات غير المباشرة عبر فصائل وأذرع محلية مثل فصائل الدروز، قوات سوريا الديمقراطية، والبدو.
  • تحاول تركيا توظيف قنوات سياسية وعسكرية لتعزيز نفوذها في سوريا، بينما تسعى إسرائيل لتوسيع رقعة سيطرتها عبر التدخلات العسكرية والاستخباراتية.

خاتمة

  • الدروز يشكلون أقلية صغيرة لكنهم يمثلون ركيزة استراتيجية في سوريا.
  • الصراع الأخير في السويداء أظهر هشاشة الأمن والاستقرار، وجعل من قضية الدروز بوابة للصراعات الإقليمية والدولية.
  • إسرائيل تستخدم ملف الدروز كورقة ضغط في صراعها مع النظام السوري وتركيا.
  • تركيا تقف في مواجهة هذه المحاولات، محافظة على مبادئ وحدة سوريا، لكنها مطالبة باليقظة والحذر إزاء التطورات.
  • لا تبدو مواجهة عسكرية مباشرة بين تركيا وإسرائيل محتملة، لكن الاشتباكات غير المباشرة عبر الأطراف
  • المحلية ستزداد حدة.

🕊️ وقف إطلاق النار وانسحاب الجيش في السويداء: تراجع أم مناورة استراتيجية؟

⏱️ توقيت الاتفاق

في مساء يوم الأربعاء 16 تموز/يوليو 2025م، تم التوصل إلى اتفاق وقف فوري لإطلاق النار بين الحكومة السورية وممثلي الطائفة الدرزية في محافظة السويداء، ودخل حيز التنفيذ على الفور. وفي الساعة التاسعة مساءً (21:00) من نفس اليوم، انسحبت القوات السورية من مركز المدينة بشكل منظم ومدروس. إلا أن هذا الانسحاب لا يُعدّ تراجعًا، بل يمثل إعادة تموضع محسوبة وترسيخًا للنفوذ السياسي للدولة.

📌 انسحاب في الظاهر، ترسيخ في الحقيقة

ما بدا وكأنه انسحاب للجيش، هو في الحقيقة تعبير عن إرادة دمشق في فرض هيمنتها على المحافظة على المدى البعيد. فبعد أن كانت مناطق المدينة خاضعة لسيطرة ميليشيات تابعة لحكمت الهجري، أصبحت اليوم تحت إدارة الأجهزة الأمنية الرسمية، في خطوة تمثل ترتيبًا إداريًا أمنيًا أكثر منه عملية عسكرية فحسب.

🏛️ انتصار للسلطة المركزية على النزعة الإقليمية

تُعدّ هذه التطورات في السويداء رسالة واضحة مفادها أن الحكومة المركزية في دمشق قادرة على إعادة فرض سلطتها على المناطق التي تشهد نزعات “إقليمية” أو مطالب بالاستقلال الذاتي. فالحل السياسي المدعوم بالأمن يعيد بناء وحدة سورية على قاعدة مركزية قوية.

🌐 تأثيرات استراتيجية على شمال شرقي سورية

هذه التجربة تقدم نموذجًا لحل ملف الشمال الشرقي لسورية (مناطق سيطرة قسد/ب ي د). فبدلًا من الحرب، تطرح الدولة نموذج الاندماج والحوار، وهو ما يدركه مظلوم عبدي الذي يراقب تطورات السويداء بقلق.

📉 عزلة دولية ومراجعة داخلية

لم تستطع الفصائل المسلحة في السويداء الصمود رغم محاولات الدعم الخارجي، ما يوجه رسالة قوية إلى كل الجهات الانفصالية بأن زمن الاتكاء على “الخارج” قد ولى. إن تجربة السويداء تمثل درسًا بليغًا لقسد، وبي كا كا، وأمثالهم.

🧭 الخلاصة

انسحاب الجيش السوري من السويداء لم يكن تراجعًا، بل ترسيخًا للسلطة المركزية وتأكيدًا لنهج “الحل السياسي مع الحضور الأمني”. وما جرى سيكون له ما بعده في ملفات الشمال الشرقي والسيادة الوطنية السورية.

❓ السؤال:

إذا كانت تركيا تُدفَع دفعاً نحو الحرب في سوريا، أو إذا كانت “إسرائيل” -بدعم من الولايات المتحدة والغرب- تتربّص فرصة للهجوم على تركيا، فما هي أنجع خطوة يمكن اتخاذها؟
هل يجب على تركيا أن تُقدِم على الضربة الأولى، أم تنتظر أن تتعرض للهجوم المباشر؟

📝 الجواب:

هذا سؤال بالغ الصعوبة والأهمية، ويتطلب مقاربة تستند إلى العقل، والذاكرة التاريخية، والقراءة الجيوسياسية، ومبدأ الردع. وفيما يلي تحليل استراتيجي يتناول المشهد الحالي والخيارات المطروحة:

🔍 أولاً: الضغط الظاهر على تركيا

لا شك أن استمرار وجود قوات “قسد” و”بي كي كي” في شمال شرق سوريا، مع محاولات الغرب و”إسرائيل” لمنحها شرعية سياسية، يدخل ضمن استراتيجية تطويق تركيا وتهديد أمنها القومي.

وكذلك، فإن ما جرى في محافظة السويداء من تمرد لبعض الفصائل الدرزية، وما تبع ذلك من تهديدات “إسرائيلية”، يحمل رسائل استراتيجية موجهة ليس فقط إلى دمشق أو طهران، بل أيضاً إلى أنقرة.

🧠 ثانياً: القراءة التاريخية
• في عام 2003، لم تبادر تركيا بالحرب على العراق، لكنها وُضعت في خانة المحاصرة.
• بعد 2011، كانت تركيا في موقع “إدارة الأزمات” داخل المشهد السوري.
• لكنها أظهرت في عملياتها العسكرية (درع الفرات، غصن الزيتون، نبع السلام، إدلب) استعدادها لتدخل محدود عند الضرورة.

وعليه، فإن ردة فعل تركيا عادة ما تكون محسوبة ومحدودة، لا هجومية بالكامل ولا سلبية تماماً.

🛡️ ثالثاً: الردع هو الأساس

أفضل دفاع هو في كثير من الأحيان استعداد خفي للهجوم.
إذا تعرّضت تركيا لهجوم مباشر، فإن ردّها سيكون مشروعاً.
لكن توريطها في صدام مباشر مع “إسرائيل” سيكون فخاً مدبّراً.
لذا ينبغي اعتماد أساليب:
• الردع الاستخباراتي والضربات الدقيقة،
• التحرك الدبلوماسي الاستباقي،
• كسر الطوق الإقليمي المفروض من الغرب و”إسرائيل”.

⚔️ رابعاً: من يبادر بالضربة الأولى؟
• إذا بادرت تركيا بالضرب، قد تفقد شرعيتها الدولية.
• وإذا انتظرت الضربة، فقد تُفاجَأ بتكتيك خاطف.
• الخيار الأمثل: الردع الاستباقي المنضبط.

أي أن تضرب أدوات العدو حين يُصبح تهديدهم مؤكداً، دون إعلان حرب شاملة.

📌 خامساً: ما هي أنجع خطوة يمكن اتخاذها؟
1. تعزيز الردع بأساليب غير تقليدية
(طائرات مسيّرة، عمليات استخبارية، تحريك وكلاء ميدانيين).
2. التفاهم الحدّي مع دمشق
لمواجهة العدو المشترك دون إعلان تحالف شامل.
3. بناء محور إقليمي موازن
(أنقرة – طهران – الدوحة – بغداد)، لكسر هيمنة “تل أبيب”.
4. كسب المعركة الإعلامية والشرعية الدولية
لتكون تركيا صاحبة اليد العليا إذا اندلع الصدام.
5. الضغط داخل حلف الناتو
لتذكير الغرب بأن تركيا عضو فيه، لا يجوز تركها وحدها.

✅ الخلاصة:

لا ينبغي لتركيا أن تطلق الرصاصة الأولى، لكنها إذا رأتها موجهة نحوها، فإن الصمت حينها يُعد خيانة.

تركيا تملك أدوات الردع، والتنسيق الإقليمي، والشرعية السياسية.
ليست بحاجة لحرب كبرى، بل لحكمة كبرى تضبط إيقاع المنطقة.

الزمن الآن ليس لفتح الجبهات، بل لبناء التوازنات وتوجيهها. وتركيا ليست طرفاً مفعولاً به، بل يجب أن تكون فاعلة في تحديد مسار المنطقة.

نصيحة د. تاج السر عثمان المهمة: 👇

أيها الناس اسمعوا وعوا:
قد يصعب على البعض تقبّلها لكنها الحقيقة التي يفرضها منطق التاريخ والجغرافيا:
إن الحديث عن دولة مستقرة في الشام في ظل موازين القوى الراهنة أقرب إلى الحلم منه إلى المشروع، ومهمة شاقة تكاد تكون مستحيلة في زمن الهيمنة والخرائط المفروضة،
فحتى إن قرر السوريون ترك إسرائيل فلن تتركهم هي، لأن وجود كيان صهيوني آمن يتطلب شاماً مفككة وضعيفة.

إنها الشام لا تهدأ إلا إذا انتصرت، ولم تكن يوماً مستقرة في جوار عدو متربص!

قدر هذه الأرض أن تكون ميداناً للصراع لا واحة استقرار، ولذلك فإن ما تحتاجه الشام اليوم ليس البنى التحتية بل البنى الردعية:
الصواريخ الدقيقة، والمسيرات الذكية، والإرادة الحرة،
ومن يهرب من المعركة إلى التسوية سيسجد العدو وقد سبقه إلى بيته!

فلا تبنوا أوهام الاستقرار فوق ركام الإرادة،
ولا تستوردوا الحديد والإسمنت لبناء المرافق والعمارات،
بل استوردوا ما يُرعب العدو لا ما يُرضي المانحين.

المسيرات لا المؤتمرات،
الصواريخ لا المعونات،
العزم لا التسوية،
فالمواجهة مع المشروع الصهيوني ليست حدثاً عارضاً في دفتر السياسة،
بل هي قدر جيوبوليتكي مكتوب بمداد النار منذ أن اغتصبوا الأرض وزوّروا التاريخ.

وكل مشروع لا يضع هذه المواجهة في جوهر رؤيته،
هو مشروع ميت قبل أن يُولد،
الصدام المباشر مع الصهيانية ليس احتمالاً،
بل قدر لا مفرّ منه.

د. تاج السر عثمان

ترجمه وأعده: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو

في ١٧ / ٠٧ / ٢٠٢٥ م أوف