Cumhuriyet Jandarma İle mi, Eğitimle mi Kurulur?
Karakolun Okuldan Fazla Olduğu Sistem Ancak Sözde Cumhuriyet Olabilir.
Giriş: İsim ile Gerçek Arasındaki Uçurum
Cumhuriyet, halkın kendi iradesiyle yönetilmesi demektir. Ancak yönetimin özü, yalnızca sandık veya anayasa maddesi değil; halkın bilgi, bilinç ve hür irade ile karar verecek seviyeye yükseltilmesidir. Bu yükselmenin yolu da maarif ve ilimdir. Fakat Türkiye’nin 1947 yılına ait bilgileri, bu anlayışla bağdaşmayan bir tabloyu gözler önüne sermektedir. O tablo, halkın hakikî aydınlanması yerine, güvenlik ve denetim öncelikli bir zihniyetin hâkim olduğunu gösteriyor.
Tarihî Bilgiler: Karakolun Gözetimi, Mektebin Aydınlığına Üstün Kılındı
Dönemin resmî kayıtlarına ve idarecilerin hatıratlarına göre:[^1][^2]
• 1945 yılında Türkiye’de 34.063 köy bulunuyordu.[^1]
• 1947 yılında, bazı idarecilerin hatıratlarında köy sayısı 35.588 olarak zikredilmektedir.[^2]
• Aynı dönemde 35.000 civarında köyde Jandarma karakolu bulunurken, Jandarma karakolu olmayan köy sayısı 300–400’ü geçmemektedir.[^2]
• Buna karşılık, yalnızca 5.000 civarında köyde ilkokul mevcuttu ve bu okullar genellikle 2 veya 3 öğretmenle eğitim yapabiliyordu.[^2]
Bu tablo, devletin eğitimden ziyade gözetim ve denetimi öncelediğini açıkça gösterir.
Harf Bahânesi ve Gerçek Engel
Kamalist idare, harf değişikliğini eğitimde ilerlemenin şartı diye takdim etmişti. Oysa 1947’de bile köylere okul ve öğretmen ulaştırılamamıştı. Demek ki engel, harf değil; maarife gerekli önemin verilmemesiydi. Harf inkılâbı bir bahâne, asıl engel ise siyasî ve kültürel zihniyetin yönelişiydi. Bu anlayış, halkı aydınlatmak yerine şekil ve görünüşe, formaliteye takılmıştır.
Mektep Yerine Karakol: Halkın Hâline Şahit Olan Hakikat
Halkın bilgisini artıracak kurumlar değil, gözetimini sıkılaştıracak karakolların her köyde yer alması; bu yönetimin halktan korktuğunu, ona güvenmediğini, hatta onu terbiye edilmesi gereken bir kitle olarak gördüğünü ortaya koyar. Bu yaklaşım, Cumhuriyet adını taşısa da özünde halkın iradesine dayanmayan bir idare biçimidir. Heykel ve gösteriş, fabrika ve okuldan önce gelmiş; kılık ve kıyafet, hakikî kalkınmanın önüne geçmiştir.
İttihatçı Miras ve Cumhuriyet İddiası
İttihat ve Terakkî’den devralınan “tepeden inmeci” anlayış, Cumhuriyet devrinde de devam etmiş; yönetim halkın irfanını yükseltmek yerine onu denetim altında tutmayı gaye edinmiştir. Böylece Cumhuriyet adı, ruhuna aykırı biçimde bir zırh hâline getirilmiştir. Halkın hakkını ve geleceğini teminat altına almak yerine, görünüş ve kontrol öncelik kazanmıştır.
Eğitimde İhmâlin Bedeli
Köylere mektep ve muallim göndermek, halkın ufkunu açacak, kendi yöneticisini bilinçle seçmesine imkân verecekti. Bu yapılmayınca, cehalet hüküm sürmüş; toplumun siyâsî olgunluğu gecikmiştir. Karakolların çokluğu, köylünün güvenliğini de teminat altına almamış; asıl eksiklik olan bilgi ve bilinç giderilmediği için gelişme sağlanamamıştır.
Sonuç: Gerçek Cumhuriyet İçin Maarif Şarttır
Cumhuriyet yalnızca isimden ibaret kalmış; halkın iradesiyle idare edilen bir düzen kurulamamıştır. Gerçek Cumhuriyet için önce halkın kalemi ve şuuru güçlendirilmeli, mektep karakoldan önce gelmelidir. 1947’nin tablosu, adalet, ilerleme ve hakikî kalkınma adına yapılması gerekenlerin neler olduğunu bugün dahi hatırlatmaktadır. Kamalist zihniyet hâlâ ülkenin gelişmesinin önünde en büyük engel olmayı sürdürmekte; gösteriş ve biçim, öz ve faydadan önde tutulmaktadır.
Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
01.10.2025 – OF
Dipnotlar:
[^1]: Türkiye İstatistik Yıllığı, 1945, Köy İstatistikleri.
[^2]: Dönemin bazı idarecilerinin hatıratları, 1947; jandarma ve eğitim istatistikleri. Ayrıntı için yazının altındaki linkleri tıklayarak bilgilerin kaynaklarını ve teferruatını dinleyebilirsiniz.
Daha bir çok ibretlik olaylar ve ibretlik rakamları orijinal kaynaklarından öğrenmek üzere
Dinleyip İbret Almak İçin:👇1. Bölüm https://youtube.com/live/iTXvzf0ngKg?si=-zopeKCa6QWtdlr1
Dinleyip İbret Almak İçin:👇2. Bölüm https://youtube.com/live/OircGuwCZsA?si=rSwHQDXkMbL8fOcb
ترجمة من التركية إلى العربية: 👇
هل تُبنى الجمهورية بالجندرما أم بالتعليم؟
نظام تتفوق فيه الثكنات على المدارس لا يمكن أن يكون إلا جمهورية اسمية
المقدمة: الهوة بين الاسم والواقع
الجمهورية تعني أن يُحكم الشعب بإرادته الخاصة. إلا أن جوهر الحكم ليس مجرد صناديق اقتراع أو نصوص دستورية؛ بل رفع الشعب إلى مستوى القرار الواعي المبني على المعرفة والإدراك والإرادة الحرة. طريق هذا الارتقاء هو العلم والمعرفة. لكن بيانات تركيا لعام 1947 تكشف صورة تتناقض مع هذا الفهم، حيث يسود المنظور الأمني والرقابي على سبيل الأولوية.
البيانات التاريخية: التفوق الرقابي على نور المدرسة
وفق السجلات الرسمية وذكريات بعض المسؤولين:[^1][^2]
- في عام 1945 كان هناك 34,063 قرية في تركيا.[^1]
- أما في عام 1947، فقد أشار بعض المسؤولين في مذكراتهم إلى أن عدد القرى بلغ 35,588.[^2]
- في نفس الفترة، كانت هناك حوالي 35,000 قرية تحتوي على ثكنة للجندرما، في حين أن عدد القرى التي لا تحتوي على ثكنة لم يتجاوز 300–400.[^2]
- بالمقابل، كانت هناك حوالي 5,000 قرية فقط تحتوي على مدرسة ابتدائية، وكانت هذه المدارس تعمل غالبًا بـ معلمين اثنين أو ثلاثة على الأكثر.[^2]
تُظهر هذه البيانات أن الدولة فضلت الرقابة والأمن على التعليم والمعرفة.
حجة الحروف والعائق الحقيقي
قدمت الإدارة الكمالية تغيير الحروف كشرط للتقدم التعليمي. إلا أنه حتى عام 1947 لم تُوفّر المدارس والمعلمون في القرى. إذن العائق لم يكن الحروف، بل عدم إيلاء التعليم الأهمية اللازمة. التغيير في الحروف كان مجرد حجة، والعائق الحقيقي هو التوجه الفكري والسياسي للسلطة.
المدرسة أم الثكنة: الحقيقة التي تشهد على حال الشعب
وجود الثكنات في كل قرية بدل المؤسسات التعليمية التي تعزز المعرفة، يظهر خوف السلطة من الشعب وعدم ثقتها به، واعتبارها له جماعة يجب تأديبها. هذا التوجه يجعل من الجمهورية اسمًا بلا جوهر، إذ لا تقوم على إرادة الشعب الحقيقية. التمثال والمظاهر جاءا قبل المصنع والمدرسة؛ والزيّ والمظهر أخذوا الأولوية على التنمية الحقيقية.
الإرث الإتحادي وادعاء الجمهورية
التوجه “من الأعلى إلى الأسفل” الموروث من الاتحاد والترقي استمر في الجمهورية، حيث فضل المسؤولون السيطرة على وعي الشعب بدلاً من رفعه. وبذلك أصبح اسم الجمهورية درعًا بلا روح، مع وضع المظهر والسيطرة فوق الحق والمستقبل.
ثمن الإهمال في التعليم
إرسال المدارس والمعلمين إلى القرى كان سيجعل الشعب واعيًا وقادرًا على اختيار قادته بوعي. عدم القيام بذلك أدى إلى استمرار الجهل وتأخر النضج السياسي للمجتمع. كثرة الثكنات لم تضمن أمان القرى، وبقي النقص الحقيقي في المعرفة والوعي، ما أعاق التنمية الحقيقية.
الخاتمة: التعليم شرط أساسي للجمهورية الحقيقية
الجمهورية بقيت مجرد اسم؛ ولم يُنشأ نظام يحكم الشعب بإرادته. لإنشاء جمهورية حقيقية، يجب أولاً تقوية قلم ووعي الشعب، وأن تأتي المدرسة قبل الثكنة. تظهر بيانات عام 1947 ما يجب القيام به من أجل العدالة والتقدم والتنمية الحقيقية. ولا تزال العقليات الكمالية تشكل أكبر عقبة أمام تقدم البلاد، حيث يُقدّم الشكل والمظاهر على الجوهر والفائدة.
الحواشي:
[^1]: الدليل الإحصائي التركي، 1945، إحصاءات القرى.
[^2]: مذكرات بعض المسؤولين في تلك الفترة، 1947؛ إحصاءات الجندرما والتعليم. للمزيد من التفاصيل، يمكنكم الضغط على الروابط أسفل المقال للاستماع إلى مصادر المعلومات والتفاصيل.