Akaid’i Nasafiyya Metin ve Kısa Şerh Tercümeleri
Emâlî Nazmu’l-ʿAqâid an-Nasafiyya’nin Türkçe Tercümesi .. (Matüridi Akaidi)
Bölüm 1: Giriş ve Hamd
“Şeytandan Allah’ın yardımını dileyerek söylerim,
Yüce ve kerem sahibi Allah’ın ismiyle başlarım.
Hamd, bize doğru dini miras bırakan Allah’a mahsustur;
O ki, bizi hidayetle sağlam bir dine bürüdü,
Nimetini tamamladı üzerimize,
Ve bizi kerem ve affı ile süsledi.”
Bölüm 2: Tevhid (Birlik)
“Bil ki, tevhid esastır,
Göklerin genişliği olmasa,
O’nun zatında ve özünde,
Ortak ve denk yoktur,
Sıfatları ve fiilleriyle tekdir.”
Bölüm 3: Sıfât-ı İlahiyye (Allah’ın Sıfatları)
“O, diri ve ezelîdir, yok olmaz,
Her şeyin idraki ona ulaşmıştır,
İşitir, görür, hikmet sahibidir,
Her işin gereği için delil koymuştur.”
Bölüm 4: Nübüvvet ve Kitaplar
“Peygamberlik, delil ile süslenmiştir,
Kitaplar ise hak ve geniş hidayettir.
Kim onlara hakkı ulaştırırsa,
Kalbinde nur olur, huzur bulur.”
Bölüm 5: Ahiret (Me’ad)
“Sonra diriliş, aklın ötesindedir,
Ve kesin inananın gaybından değildir.
Biz dirilişe, emirlere ve ilahi takdire inanırız,
Ve Yüce Rahman’ın huzurunda o günü bekleriz.”
Bölüm 6: Dua ve Tamamlama
“Hamd, ey çok veren Allah’ım, sana olsun,
Duanın karşılığı,
Bizim üzerimize lütfunu tamamla,
Şükrü ve teveccühü farz kıldın.”
Bölüm 7: Kader İnancı
“Kader, anlamca zorunludur,
İyisi ve kötüsü Allah’tandır.
Her şey, dostumuz olan Allah’ın dilemesiyle olur,
Onu anla ki, hidayetle kurtulabilesin.”
Bölüm 8: Meleklerin İnancı
“Mümin, meleklere inanır,
Onlar ne cisim ne de tabiat sahibidirler.
Rablerine itaatsizlik etmezler,
Ve kendilerine emredilenleri yaparlar.”
Bölüm 9: Kitaplara İnanç
“Ve peygamberlere indirilen kitaplara inanmak,
Temel esaslardan biridir.
En üstünleri, mucize olan Kur’an’dır,
Düzeni ve anlamıyla eşi benzeri yoktur.”
Bölüm 10: Peygamberlere İnanç
“Allah, peygamberlerini göndermiştir,
Nur, rahmet ve hidayetle.
Sonuncusu Muhammed’dir,
Rabbimizin salât ve selamı üzerine olsun.”
Bölüm 11: Ahiret Gününe İnanç
“Ölümden sonra diriliş hak ve kesin gerçektir,
Toplanma, yayılma ve köprü (sırât) vardır.
Terazi, kitap ve hesap vardır,
Cennet ve cehennem, mükâfat ve ceza için.”
Bölüm 12: İmamet (Liderlik)
“İmamet, peygamberin velisi içindir,
Halifelik olmadan geçerli değildir.
İlk halife Ebu Bekir, sonra Ömer,
Ardından Ali ve Osman’dır, reddedilemez.
Bunlar ümmetin en hayırlılarıdır,
Onlarla Allah rahmet dinini ayakta tutmuştur.”
Bölüm 13: Sahabe ve Ehl-i Beyte Sevgi
“Bütün sahabelere sevgi, farz ve zorunludur,
Hepsi dinde sabit bir nurdur.
Peygamberimizin ehl-i beyti onurludur,
Sevgi ve saygıyla anılmaya layıktırlar.”
Bölüm 14: İslam Üzerine Ölüm
“İslam üzere ölüm makbuldür,
Allah rahmet sahibidir.
Onu tasdik ederek ölen,
Çok hayırlı ve yumuşak muameleye mazhar olur.”
Kapanış ve Dua
“Sonra bu akaidleri anla,
Çünkü bunlar doğru dinin nurudur.
Ey Rabbimiz, en hayırlı kul ve peygamber Muhammed ve onun yolundan gidenlerin üzerine salât ve selam eyle.”
Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
15.07.2025 OF
Yukarıdaki Nesir’in Şerhi – Bölüm 1:
Giriş ve Hamd
Metin:
“Şeytandan Allah’ın yardımını dileyerek söylerim,
Yüce ve kerem sahibi Allah’ın ismiyle başlarım.
Hamd, bize doğru dini miras bırakan Allah’a mahsustur;
O ki, bizi hidayetle sağlam bir dine bürüdü,
Nimetini tamamladı üzerimize,
Ve bizi kerem ve affı ile süsledi.”
Şerh:
• Bu giriş beyitinde, İslamî gelenekte her işe Allah’ın adıyla başlama ve O’ndan yardım dileme adabı ifade edilmiştir.
• “Şeytandan Allah’a sığınma” ifadesi, Kur’an-ı Kerim’de sıkça vurgulanan bir mü’min edebidir; kişinin niyetini temiz tutması için bu çok mühimdir.
• “Yüce ve kerem sahibi Allah” sıfatlarıyla Allah’ın büyüklüğü ve rahmeti öne çıkarılmıştır.
• “Hamd, bize doğru dini miras bırakan Allah’a mahsustur” ifadesi, imanın ve şükrün başlangıcıdır; Allah, doğru dini ve sağlam yol göstericiliği miras olarak vermiştir.
• “Dini sağlamlaştırmak” burada akaidin sağlamlığını, dinin temel esaslarının sapmadan korunmasını anlatır.
• “Nimetini tamamladı” ifadesiyle Allah’ın lütuflarının devamlılığı vurgulanır; iman edenin devam eden hidayeti ve keremi…
• “Kerem ve af” ise Allah’ın sonsuz cömertliği ve günahları affetme sıfatıdır; bu da müminin esenliği için temel bir ümidi temsil eder.
Nesrin Şerhi – Bölüm 2:
Tevhîd (Vahdaniyyet)
Metin:
“Bil ki, tevhid esastır,
Göklerin genişliği olmasa,
O’nun zatında ve özünde,
Ortak ve denk yoktur,
Sıfatları ve fiilleriyle tekdir.”
Şerh:
• Tevhid, yani Allah’ın birliği, İslam inancının temelidir ve bütün akaidlerin ana dayanağıdır.
• “Göklerin genişliği olmasa” ifadesi, Allah’ın birliğinin, evrenin genişliğinden bile üstün ve yeterli olduğunu vurgular; genişlik Allah’ın birliğini küçültmez, gereksiz kılmaz.
• “O’nun zatında ve özünde ortak yoktur” derken, Allah’ın zatı, kendisi ve mahiyeti bakımından eşsiz, benzersiz olduğu ifade edilir; hiçbir ortak, eş veya benzer yoktur.
• “Sıfatları ve fiilleriyle tekdir” cümlesi, Allah’ın sıfatları ve fiilleri bakımından da tek ve eşsiz olduğunu belirtir.
• Bu bölümde vahdaniyetin hem zat hem sıfat hem de fiil açısından mutlak olduğu, dolayısıyla hiçbir çokluk veya benzerlik bulunmadığı kuvvetle anlatılır.
Nesrin Şerhi – Bölüm 3:
Sıfât-ı İlahiyye (Allah’ın Sıfatları)
Metin:
“O, diri ve ezelîdir, yok olmaz,
Her şeyin idraki ona ulaşmıştır,
İşitir, görür, hikmet sahibidir,
Her işin gereği için delil koymuştur.”
Şerh:
• Allah’ın “hayat” sıfatı, O’nun ezelî ve ebedî olduğunu, yokluk ve ölümün O’na asla ulaşamayacağını gösterir.
• “Her şeyin idraki ona ulaşmıştır” ifadesiyle, Allah’ın her şeyi en ince ayrıntısına kadar bilip gözettiği vurgulanır; gizli ve açık her şey O’nun ilmindedir.
• “İşitir, görür” sıfatları, Allah’ın her şeyi duyan ve gören olduğunu; bu da ilahi kudretin tam bir hakimiyetini ifade eder.
• “Hikmet sahibidir” denilerek, Allah’ın işlerini hikmetle, en güzel şekilde düzenlediği ve hiçbir şeyi gereksiz yapmadığı anlamı çıkarılır.
• Son cümlede ise, her yaratılmış olay ve durum için Allah’ın mutlak hüküm ve deliller koyduğu, her şeyin O’nun ilmi ve iradesi dâhilinde olduğu belirtilir.
Nesrin Şerhi – Bölüm 4:
Nübüvvet ve Kitaplar
Metin:
“Peygamberlik, delil ile süslenmiştir,
Kitaplar ise hak ve geniş hidayettir.
Kim onlara hakkı ulaştırırsa,
Kalbinde nur olur, huzur bulur.”
Şerh:
• Peygamberlik, Allah’ın insanlara hakikati bildirmek için gönderdiği ilahi bir kurumdur; bu kurum delil ve açık belgelerle desteklenmiştir.
• İlahi kitaplar, peygamberlere gönderilen, insanları doğru yola sevk eden geniş kapsamlı rehberlerdir.
• “Hak ve geniş hidayet” ifadesi, kitapların insanları sadece bilgi ile değil, kalbi ve ruhu aydınlatan bir yönlendirme ile donattığını ifade eder.
• Kitapların mesajını kabul eden ve ona uygun yaşayan kimselerin kalbinde hakikat ışığı parlar; bu da kalpte manevi bir nur ve huzur yaratır.
• Bu bölüm, nübüvvetin ve kitapların iman için temel olduğunu ve kalbi nurlandırdığını açıklar.
Nesrin Şerhi – Bölüm 5:
Ahiret (Me‘âd)
Nazım Metin:
“Sonra âhiret, akıl ile kavranamaz,
Ama yakînle sarsılmaz bir gerçektir.
Ba‘s (diriltiliş), emir, yaratılış haktır,
Ve yarın, Rahmân’ın huzurunda saf durulur.”
Şerh:
• “Sonra âhiret…” ifadesiyle, iman esaslarının sıralamasında me‘âd (âhiret) inancına geçiş yapılır. Me‘âd; öldükten sonra dirilme, hesap, cennet ve cehennemi içine alan bir kavramdır.
• “Akıl ile kavranamaz” denilerek, âhiretin mahiyeti beşerî tecrübeye dayanmadığı için tam anlamıyla akılla idrak edilemeyeceği ifade edilir. Lakin bu, âhiretin akla aykırı olduğu değil; akıl ile kuşatılamaz olduğu anlamına gelir.
• “Ama yakînle sarsılmaz bir gerçektir” ifadesi, bunun zanna veya efsaneye değil, vahiyle sabit, kat‘î ve kesin bir hakikat olduğuna delalet eder. Âhirete iman, İslam inancının temel rüknüdür.
• “Ba‘s (diriltiliş), emir, yaratılış haktır” ifadesinde üç temel husus vurgulanır:
• Ba‘s: Öldükten sonra beden ve ruhla yeniden diriltiliştir.
• Emr: Allah’ın emriyle cereyan edecek olan hesap, ceza, sevap gibi ilahî tasarruflardır.
• C‘al (yaratma): Yeniden dirilişin Allah’ın kudretiyle yeniden yaratılış şeklinde gerçekleşeceğidir.
• “Ve yarın, Rahmân’ın huzurunda saf durulur” mısrası, kıyamet günü insanların, âdeta bir ordu gibi, saf saf dizilerek Allah’ın huzurunda toplanacaklarını bildirir. Bu da Kur’an’daki ﴿وَعُرِضُوا عَلَىٰ رَبِّكَ صَفًّا﴾[1] ayetini hatırlatır.
Dipnot:
[1] el-Kehf, 18/48: “Ve Rabbinin huzuruna saf saf çıkarılırlar.”
Nesrin Şerhi – Bölüm 6:
Dua ve İkmal (Tamamlama)
Nazım Metin:
“Hamd, ey çok veren Allah’ım, sana olsun,
Duanın karşılığı,
Bizim üzerimize lütfunu tamamla,
Şükrü ve teveccühü farz kıldın.”
Şerh:
• “فلك الحمد يا واسع العطاء”
“Ey bol bol nimet veren (Cûd ve kerem sahibi) Rabbimiz! Hamd Sana mahsustur.”
Şair burada, Allah Teâlâ’ya medih ve hamd ile yönelerek önceki bölümlerde beyan edilen itikadî esasların nihayetine yaklaştığını ifade eder. “Vâsiʿu’l-ʿatâʾ” yani vermesi geniş olan tabiri, Allah Teâlâ’nın rahmet ve ihsanının sınırsız oluşuna işaret eder.
• “يا مجيب الدعاء”
“Ey dualara icabet eden Rabbim!”
Bu nida, Allah’ın kullarının yakarışlarına karşılık vermesini ve samimi duaların O’nun katında boşa gitmeyeceğini hatırlatır. Ayette de buyrulur:
﴿ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ﴾ — “Bana dua edin, size icabet edeyim.” (el-Mu’min, 40/60)
• “نتمم به منَّ عليك بنعمة”
“Senin bir nimetin olarak (bize bu akaidi) tamamladık.”
Müellif, akaid metnini tamamlamayı, sadece kendi çalışmasının değil, Allah Teâlâ’nın bir lütuf ve ikmâli olarak görmektedir. Bu da hem ilim tahsilinin hem de doğru itikad üzere olmanın başlı başına bir nimet olduğuna işaret eder.
• “وجب الشكر والاضطرابِ”
“Şükür vacip oldu, kalbimizde de huşû ile titreme…”
Son beyitte, ilme ve imana erişmenin ardından şükretmenin bir kulluk borcu olduğu belirtilir. Aynı zamanda, akaid gibi ulvî bir mevzuda söz söylemenin mesuliyetini hisseden âlimin, içinde taşıdığı huşû ve derin saygı da “iḍṭirâb” yani kalbî titreme ifadesiyle dile getirilmiştir.
Bu bölüm, metnin dua ve teslimiyet ile kapanışa yöneldiği bir ara makamdır. Bundan sonra gelecek kıtalarda iman esaslarının altı şartı teker teker ele alınmaya başlanacaktır.
Nesrin Şerhi – Bölüm 7:
الإيمان بالقَدَر (Kader İnancı)
Nazım Metin:
“Kader, anlamca zorunludur,
İyisi ve kötüsü Allah’tandır.
Her şey, dostumuz olan Allah’ın dilemesiyle olur,
Onu anla ki, hidayetle kurtulabilesin.”
Şerh:
• “وَالْقَدَرُ الْمَجْرُورُ فِي مَعْنَاهُ”
“Kader meselesi, anlamının derinliği sebebiyle çekilip taşınması güç olan bir mevzudur.”
Müellif, kader konusunun sıradan bir anlayışla kavranamayacak kadar derin ve incelikli bir mesele olduğunu vurgular. Kader, Allah Teâlâ’nın ezelde olup olacak her şeyi ilmîyle bilip takdir etmesidir. Bu mesele, itikadın en girift konularından biridir.
• “خَيْرُهُ وَشَرُّهُ مِنْ عِنْدِ اللهِ”
“Onun hayrı da şerri de Allah’tandır.”
Bu beyitte Ehl-i Sünnet akîdesinin temel ilkesi dile getirilmiştir: Kaderin hem hayırlı görünen kısmı, hem de şerre benzeyen yönleri Allah Teâlâ’nın takdiri ile vukû bulur. Ancak Allah, şerri yaratmakla şer işlemiş olmaz; kul kendi iradesiyle şerri tercih ettiğinde mesul olur. Bu farkı bilmek akaidin selâmeti açısından elzemdir.
• “كُلُّ بِمَا يُرِيدُهُ مَوْلَانَا”
“Her şey, Mevlâmızın dilediği şey üzere cereyan eder.”
Yaratılmış olan her varlık ve her hadise, Allah Teâlâ’nın dilemesiyle meydana gelir. Âyette buyrulur:
﴿وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللهُ﴾
“Siz dileyemezsiniz; ancak Allah dilerse olur.” (el-İnsân, 76/30)
• “فَافْهَمْهُ تَفْهِيْمًا يُنْجِيكَ بَهْدَى”
“Bu meseleyi hidâyet üzere bir anlayışla idrak et ki, seni kurtuluşa erdirsin.”
Müellif burada okuyucuya doğrudan hitap eder: Bu ince meseleyi selim akıl ve sahih nakil ışığında kavra; yoksa sapıklığa düşmen muhtemeldir. Nitekim kader hakkında aşırılığa düşen Cebriyye (kulun iradesini inkâr eden) ve Kaderiyye (Allah’ın iradesini inkâr eden) fırkaları böylece yoldan çıkmışlardır.
8. Bölüm: Meleklere İman
Nazım Metin:
Melekler, Allah’ın samimi kullarıdır,
Vahiy ile Kitap ve suretleri indirirler.
Yarattıkları nurdandır, görünmezler,
Rahman’ın hizmetindedirler, yeryüzünde ve gökte.
Şerh:
• “Melekler, Allah’ın samimi kullarıdır.”
Melekler, Allah’ın sevgili, itaate tam bağlı ve günah işlemeyen kullarıdır. Onlar, gözle görülmeyen nurani varlıklardır.
• “Vahiy ile Kitap ve suretleri indirirler.”
Melekler, Allah’tan peygamberlere vahyi taşırlar; kalplere veya gözlere gösterilen suretleri (görüntüleri) naklederler ve Allah’ın mesajlarını ulaştırırlar.
• “Yarattıkları nurdandır, görünmezler.”
Onlar, duyularla algılanamayan nurdan yaratılmış, manevi varlıklardır.
• “Rahman’ın hizmetindedirler, yeryüzünde ve gökte.”
Rahman’ın emrinde olan melekler, yeryüzü ve göklerde O’nun buyruklarını yerine getirir ve yaratılmışlara hizmet ederler.
Nesrin Şerhi – Bölüm 9:
الإيمانُ بِالكُتُبِ (Kitaplara İman)
Nazım Metin:
“Ve peygamberlere indirilen kitaplara inanmak,
Temel esaslardan biridir.
En üstünleri, mucize olan Kur’an’dır,
Düzeni ve anlamıyla eşi benzeri yoktur.”
Şerh:
• “وَالْكُتُبُ الْمُنَزَّلَةُ عَلَى الرُّسُلِ”
“Peygamberlere indirilen kitaplar…”
Allah Teâlâ, peygamberleri vasıtasıyla kullarına vahiy gönderdi. Bu vahiylerin bir kısmı sahifeler hâlinde, bir kısmı ise kitaplar şeklindedir. Bunlar arasında Tevrat, Zebur, İncil ve en son olarak Kur’ân-ı Kerîm vardır. Her peygambere kitap verilmemiştir; bazıları sadece vahiy almış, bazıları da kitap ile gönderilmiştir.
• “تَصْدِيقُهَا مِنْ أَصْلِ الأَصْلِ”
“Onlara iman, dinin asıllarındandır.”
İlâhî kitaplara iman, İslam’ın altı iman esasından biridir. Bu kitapların Allah tarafından indirildiğine, peygamberlerin onları tebliğ ettiğine ve ihtiva ettikleri asıl hakikatlerin doğru olduğuna inanmak zaruridir. Tevrat, Zebur ve İncil’in mevcut hâli tahrife uğramış olsa da, asıllarının hak olduğu kabul edilir.
• “وَأَفْضَلُهَا الْقُرْآنُ وَهْوَ الْمُعْجِزُ”
“Bu kitapların en üstünü Kur’an’dır ve o bir mucizedir.”
Kur’ân-ı Kerîm, lafzı ve manasıyla Allah kelamıdır. Hem lafzında hem içeriğinde eşi benzeri bulunmayan ilahî bir mucizedir. Kur’an; edebiyat, hukuk, ahlâk, tevhit ve şeriat açısından üstünlüğüyle muarazaya meydan okur.
• “فِي نَظْمِهِ وَمَعْنَاهُ لَا يُعْجِزُ”
“O, tertibiyle ve manasıyla acziyete uğratılamaz.”
Kur’an’ın belâgatı, nazmı (dizilişi), lafızlarının inceliği ve manalarının derinliği karşısında insanlar aciz kalmıştır. Bu sebeple o ebedî bir mucize olup kıyamete kadar geçerliliğini muhafaza eder.
Nesrin Şerhi – Bölüm 10:
الإيمانُ بِالرُّسُلِ (Peygamberlere İman)
Nazım Metin:
“Allah, peygamberlerini göndermiştir,
Nur, rahmet ve hidayetle.
Sonuncusu Muhammed’dir,
Rabbimizin salât ve selamı üzerine olsun.”
Şerh:
• “وَالرُّسُلُ قَدْ بَعَثَهُمُ الإِلَهُ”
“Allah, peygamberleri göndermiştir.”
Cenâb-ı Hak, kullarına hidâyet yollarını göstermek, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için insanlardan seçilmiş kimseleri peygamber olarak göndermiştir. Bu, Allah’ın rahmetinin ve adaletinin bir tezahürüdür. Zira akıl ve vicdan, yalnız başına insanı hakikatin tamamına eriştirmekte kifayetli değildir.
• “بِالنُّورِ وَالرَّحْمَةِ وَالْهِدَايَةِ”
“(Onları) nur, rahmet ve hidayet ile göndermiştir.”
Peygamberler, beraberlerinde getirdikleri vahiy ile karanlıkları yırtan bir nurdur. Onların gelişi, insanlık için rahmettir. Onlar, hem fertleri hem toplumları ıslah eder. Peygamberler doğru yolu gösteren hidayet önderleridir. Bu sıfatlar özellikle Kur’ân’da Efendimiz (s.a.v.) hakkında da sıkça geçer: “Ve mâ erselnâke illâ rahmeten lil-âlemîn” (el-Enbiyâ 21/107).
• “خِتَامُهُمْ مُحَمَّدٌ عَلَيْهِ”
“Onların sonuncusu Muhammed’dir (s.a.v.).”
Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem), bütün peygamberlerin sonuncusudur. Risâlet silsilesi onunla tamamlanmış ve son kitap olan Kur’ân-ı Kerîm ile mühürlenmiştir. Bu husus, Kur’ân’da açıkça belirtilmiştir: “Mâ kâne Muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum velâkin resûlallâhi ve hâtamen nebiyyîn” (el-Ahzâb 33/40).
• “صَلَاةُ رَبِّنَا وَسَلَامُهُ عَلَيْهِ”
“Rabbimizin salât ve selâmı onun üzerine olsun.”
Bu dua ifadesi, Efendimiz (s.a.v.)’e karşı duyulan sevgi, bağlılık ve tazimin ifadesidir. Aynı zamanda Resûlullah’a salavat getirmenin bir vecibe olduğunu da hatırlatır. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurur: “İnnallâhe ve melâiketehû yusallûne ‘alâ’n-nebiyyi yâ eyyuhâ’llezîne âmenû sallû ‘aleyhi ve sellimû teslîmâ” (el-Ahzâb 33/56).
Nesrin Şerhi – Bölüm 11:
الإيمانُ بِاليَوْمِ الآخِرِ (Âhiret Gününe İman)
Nazım Metin:
“Ölümden sonra diriliş hak ve kesin gerçektir,
Toplanma, yayılma ve köprü (sırât) vardır.
Terazi, kitap ve hesap vardır,
Cennet ve cehennem, mükâfat ve ceza için.”
Şerh:
• “وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ وَاقِعُ”
“Ölümden sonra dirilmek, kesin bir haktır ve gerçekleşecektir.”
Âhiret inancının temel esaslarından biri olan ba‘s (diriliş), insanların öldükten sonra yeniden hayata döndürülmesidir. Bu inanç, Kur’ân’da defalarca vurgulanmıştır:
“كَمَا بَدَأَكُمْ تَعُودُونَ” (el-A’râf 7/29) — “Sizi nasıl başlattıysa, öylece döndürüleceksiniz.”
• “وَالْحَشْرُ وَالنَّشْرُ وَالصِّرَاطُ جَامِعُ”
“Haşr (toplanma), neşr (amellerin açıklanması) ve sırat (köprü) gerçektir ve birlikte vardır.”
Dirilişten sonra bütün insanlar mahşer meydanında toplanacaktır (haşr). Ardından amellerin teferruatıyla ortaya döküldüğü bir neşr (yayılma/açıklama) dönemi yaşanacaktır. Sonra sırat köprüsü kurulacaktır. Bu köprü, cehennemin üzerine gerilecek ve her insan üzerinden geçirilecektir. Bu da Kur’ân’da şöyle beyan edilir:
“وَإِنْ مِنْكُمْ إِلَّا وَارِدُهَا” (Meryem 19/71).
• “وَالْمِيزَانُ وَالْكِتَابُ وَالْحِسَابُ”
“Amellerin tartılacağı mizan, insanların amel defteri (kitap) ve hesaba çekilmeleri de gerçektir.”
Kıyamet günü, herkesin amel defteri kendisine verilecek ve oradaki kayıtlarla hesaba çekilecektir. Sonrasında, mizan ile iyilik ve kötülükler tartılacaktır.
“فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ” (el-A‘râf 7/8).
• “وَالجَنَّةُ وَالنَّارُ لِلثَّوَابِ وَالْعِقَابِ”
“Cennet, mükâfat için; cehennem ise ceza içindir.”
İman edip salih amel işleyenler Allah’ın lütfuyla cennete girerler. Küfre saplanıp zulmedenler ise cehenneme atılırlar. Cennet ve cehennem hem şimdi vardır (mawjudān) hem de ebedîdir.
Bu inanç, Ehl-i Sünnet akaidinin temel unsurlarındandır.
Nesrin Şerhi – Bölüm 12:
الإِمَامَةُ (İmamet)
Nazım Metin:
“İmamet, peygamberin velisi içindir,
Halifelik olmadan geçerli değildir.
İlk halife Ebu Bekir, sonra Ömer,
Ardından Ali ve Osman’dır, reddedilemez.
Bunlar ümmetin en hayırlılarıdır,
Onlarla Allah rahmet dinini ayakta tutmuştur.”
Şerh:
• “وَالإِمَامَةُ لِصَاحِبِ الرِّسَالَةِ، لَا تَجُوزُ إِلَّا بِالخِلَافَةِ.”
“İmamet (ümmetin yönetimi), risâlet sahibinden sonra yalnızca hilâfetle mümkün olur.”
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) vefat ettikten sonra, ümmetin işlerinin yürütülmesi, dini ve dünyevî meselelerde hüküm verilmesi ve düzenin tesisi için bir halife gereklidir. Bu anlayış, Ehl-i Sünnet’in siyâsî imamet anlayışıdır. Hilâfet, nübüvvetin yürütücü bir gölgesi olarak görülür.
• “فَالأَوَّلُ الصِّدِّيقُ ثُمَّ عُمَرْ، ثُمَّ عَلِيٌّ عُثْمَانُ لَا يُنْكَرْ.”
“İlk halife Sıddîk (Ebû Bekir)’tir, sonra Ömer; sonra da Ali ve Osman gelir; bu inkâr edilmez.”
Burada, Hulefâ-i Râşidîn olarak bilinen dört büyük halifeye işaret edilmiştir. Sıralama şu şekildedir:
1. Ebû Bekir es-Sıddîk (R.A.)
2. Ömer b. el-Hattâb (R.A.)
3. Ali b. Ebî Tâlib (R.A.)
4. Osman b. Affân (R.A.)
Şair, Ali ve Osman’ın yerini manzum kalıba göre değiştirmiştir, bu da şiirde caizdir.
• “وَهَؤُلَاءِ هُمْ خِيَارُ الأُمَّةِ، بِهِمْ أَقَامَ اللَّهُ دِينَ الرَّحْمَةِ.”
“İşte bunlar, ümmetin en hayırlılarıdır. Allah, rahmet dinini onlarla kaim kıldı.”
Bu halifeler, sadece siyasi liderler değil; aynı zamanda dinin ahkâmını yayan, adaleti tesis eden ve ümmetin birliğini koruyan rehber şahsiyetlerdir. Onlara sevgi ve hürmet, Ehl-i Sünnet inancının gereğidir.
Nesrin Şerhi – Bölüm 13:
حُبُّ الصَّحَابَةِ وَأَهْلِ الْبَيْتِ
(Sahâbe ve Ehl-i Beyt’i Sevmek)
Nazım Metin:
“Bütün sahabelere sevgi, farz ve zorunludur,
Hepsi dinde sabit bir nurdur.
Peygamberimizin ehl-i beyti onurludur,
Sevgi ve saygıyla anılmaya layıktırlar.”
Şerh:
• “وَحُبُّ كُلِّ الصَّحْبِ فَرْضٌ وَاجِبُ”
“Tüm sahâbeyi sevmek farz ve vaciptir.”
Ehl-i Sünnet’e göre, sahâbe-i kirâmın tamamı Allah Rasûlü’nün dostları, dinin ilk muhafızları ve Kur’ân’ın şahitleridir. Onlara sevgi beslemek, îmanın gereğidir. Zira Kur’ân ve Sünnet sahâbenin adaletini ve faziletini övmüş, onları örnek olarak göstermiştir.
• “فَكُلُّهُمْ فِي الدِّينِ نُورٌ لَازِبُ”
“Onların her biri, dinin ayrılmaz bir nurudur.”
Sahâbenin her biri, dinin anlaşılması, aktarılması ve yaşanması hususunda birer rehberdir. Bu sebeple, onların hepsi, ümmet için bir ışık ve iz takip edilecek bir yol teşkil eder.
• “وَأَهْلُ بَيْتِ الْمُصْطَفَى مُكَرَّمُونَ”
“Mustafa’nın Ehl-i Beyti ise aziz ve şereflidir.”
Ehl-i Beyt, Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) hanımları, çocukları, torunları ve soyundan gelen mü’min kimselerdir. Onlara sevgi göstermek, hem bir hak hem bir kulluk vecîbesidir. Bu sevgi, dinî bir bağlılığın tezahürüdür.
• “بِالْحُبِّ وَالتَّقْدِيرِ مَحْمُودُونَ”
“Sevgi ve takdirle anılmaya layıktırlar.”
Ehl-i Beyt’in kıymeti, sadece neseben değil, aynı zamanda iman ve takva yönüyle de büyüktür. Onlara tazim, Allah’ın ve Rasûlü’nün emridir. Aşırılıktan uzak, mutedil bir sevgiyle onları takdir etmek Ehl-i Sünnet’in ayırıcı vasfıdır.
Nesrin Şerhi – Bölüm 14:
المَوْتُ عَلَى الإِسْلَامِ
(İslam Üzere Ölmek)
Nazım Metin:
“İslam üzere ölüm makbuldür,
Allah rahmet sahibidir.
Onu tasdik ederek ölen,
Çok hayırlı ve yumuşak muameleye mazhar olur.”
Şerh:
• “وَالْمَوْتُ عَلَى الإِسْلَامِ مَعْرُوفُ”
“İslam üzere ölmek bilinen (ve hedeflenen) bir sondur.”
Mü’minin en büyük arzusu, hayatını imanla sürdürüp İslam üzere can vermektir. Zira kişi nasıl yaşarsa öyle ölür; nasıl ölürse öyle diriltilir. İslam üzere yaşayıp İslam üzere ölmek, ebedî kurtuluşun temelidir.
• “وَاللَّهُ بِالرَّحْمَةِ مَوْصُوفُ”
“Allah rahmet ile muttasıftır (vasıflanmıştır).”
Yüce Allah, rahmetiyle kullarına muamele eder. Affı bol, lütfu engindir. Kullarının bağışlanmasını ve doğru yolda son bulmalarını murad eder. Bu sebeple mü’min, ümidini yitirmez; ama gaflete de düşmez.
• “فَمَنْ يَمُتْ عَلَيْهِ مُصْدِّقًا”
“Kim İslam’a inanarak onun üzere ölürse…”
Burada “İslam üzere ölmek”ten maksat, Allah’a, Resûlü’ne, meleklere, kitaplara, âhirete, kadere ve diğer zarûrât-ı diniyyeye inanmış bir hâlde, şirk ve küfürden uzak olarak ölmektir.
• “يَفُزْ بِخَيْرٍ كَثِيرٍ وَرِفْقًا”
“…çokça hayra ve yumuşak bir akıbete erişir.”
İslam üzere ölen kimse, Rabbinin rahmetine kavuşur. Kabri cennet bahçelerinden bir bahçe olur. Kıyamet gününde yüzü ak, defteri sağından, hesabı kolay olur. İşte bu kurtuluşun hakikî ifadesidir: Fevz yani ebedî başarı ve selâmet.
Nesrin Şerhi – Kapanış ve Dua
Nazım Metin:
“Sonra bu akaidleri anla,
Çünkü bunlar doğru dinin nurudur.
Ey Rabbimiz, en hayırlı kul ve peygamber Muhammed ve onun yolundan gidenlerin üzerine salât ve selam eyle.”
Şerh:
• “وَبَعْدُ فَافْهَمْ هَذِهِ الْعَقَائِدْ”
“Sonra, şu esasları iyice kavra.”
Burada ilim talebelerine ve okuyuculara hitaben, akîdenin özünü kavramanın önemi vurgulanmaktadır. Akîde, kişinin dininin temelidir ve ona sıkı sıkıya bağlı olmak gerekir.
• “فَإِنَّهَا مِنْ نُورِ دِينٍ رَاشِدْ”
“Zira bunlar, doğru (rasid) dinin nurundandır.”
İman esasları, dini aydınlatan, sapmadan yola devam ettiren ışıklardır. Onları bilmek ve yaşamak, hidayetin gereğidir.
• “وَصَلِّ يَا رَبِّ عَلَى خَيْرِ الْوَرَى”
“Ey Rabbim, en hayırlı insan olan Peygamberimize salât eyle.”
Dua ve salavat, İslamî edebin önemli unsurlarındandır. Peygamber Efendimiz’e salât etmek, O’na olan muhabbeti gösterir ve bereketi artırır.
• “مُحَمَّدٍ وَصَحْبِهِ مَنْ سَارَا”
“Muhammed’e ve onun izinde yürüyen ashabına.”
Bu salavat, Peygamberimiz ile onun sünnetini takip eden sahâbe-i kirâm için de yapılır. Çünkü onlar, dinin temel taşlarıdır.
Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
15.07.2025 OF
Arapça Tercümesi 👇 ترجمة إلى العربية
نَظْمُ الأَقَاعِدِ النَّسَفِيَّةِ (Emâlî) – Bölüm 1
أقولُ مستعينًا باللهِ من الشيطانِ الرجيمِ
مبتدئًا باسم الكريمِ المنّانِ
الحمدُ للهِ الذي ورّثنا
دينًا قويّمًا بالهدى زيّنا
وأتمّ علينا بنعمتِه
ولتجمّلنا بكرمه وعفوه
Bölüm 2 — Tevhîd (Vahdaniyyet)
فاعلم أن التوحيد أصلٌ
لولا تُوسَع السموّ
لكفيتَه كلمة قائماً
أن لا شريك ولا ندّ
لله في ذاته وجوهره
وصفاته وأفعاله جِهْدُ
Bölüm 3 — Sıfât-ı İlahiyye
فهو حيٌّ قديمُ لا يفنى
وعليمٌ قد فاز به الأعيانُ
وسميعٌ بصيرٌ حكيمٌ
قد جعل لكلّ أمير بيانُ
Bölüm 4 — Nübüvvet ve Kitaplar
والنبوة تزدانُ بالحجّة
والكتب كتاب الهدى العميمُ
فمن بلَغهم الحقّ قط
فهو نورٌ في القلب يسيمُ
Bölüm 5 — Ahiret (Me’ad)
ثم المعاد لا يخطر على العقل
وليس بغائبٍ عن اليقين المطمئنِّ
نؤمن بالبعث والأمر والجعل
وغدٍ نصطفه عند الرحمن العظيمِ
Bölüm 6 — Dua ve İkmal
فلك الحمد يا واسع العطاء
يا مجيب الدعاء
نتمم بهمنَّ عليك بنعمة
وجب الشكر والاضطرابِ
Bölüm 7: الإيمان بالقَدَر
وَالْقَدَرُ الْمَجْرُورُ فِي مَعْنَاهُ،
خَيْرُهُ وَشَرُّهُ مِنْ عِنْدِ اللهِ.
كُلُّ بِمَا يُرِيدُهُ مَوْلَانَا،
فَافْهَمْهُ تَفْهِيْمًا يُنْجِيكَ بَهْدَى.
🕊️ Bölüm 8: الإيمانُ بِالمَلَائِكَةِ
وَآمَنَ الْمُؤْمِنُ بِالْمَلَائِكَةِ،
مِنْ غَيْرِ جِسْمٍ وَلاَ طَبِيعَةِ.
لَا يُعْصُونَ رَبَّهُمْ فِي أَمْرِهِ،
وَيَفْعَلُونَ مَا أُمِرُوا بِذِكْرِهِ.
🕊️ Bölüm 9: الإيمانُ بِالكُتُبِ
وَالْكُتُبُ الْمُنَزَّلَةُ عَلَى الرُّسُلِ،
تَصْدِيقُهَا مِنْ أَصْلِ الأَصْلِ.
وَأَفْضَلُهَا الْقُرْآنُ وَهْوَ الْمُعْجِزُ،
فِي نَظْمِهِ وَمَعْنَاهُ لَا يُعْجِزُ.
🌟 Bölüm 10: الإيمانُ بِالرُّسُلِ
وَالرُّسُلُ قَدْ بَعَثَهُمُ الإِلَهُ،
بِالنُّورِ وَالرَّحْمَةِ وَالْهِدَايَةِ.
خِتَامُهُمْ مُحَمَّدٌ عَلَيْهِ،
صَلَاةُ رَبِّنَا وَسَلَامُهُ عَلَيْهِ.
🌟 Bölüm 11: الإيمانُ بِاليَوْمِ الآخِرِ
وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ وَاقِعُ،
وَالْحَشْرُ وَالنَّشْرُ وَالصِّرَاطُ جَامِعُ.
وَالْمِيزَانُ وَالْكِتَابُ وَالْحِسَابُ،
وَالجَنَّةُ وَالنَّارُ لِلثَّوَابِ وَالْعِقَابِ.
📜 Bölüm 12: الإِمَامَةُ
وَالإِمَامَةُ لِصَاحِبِ الرِّسَالَةِ،
لَا تَجُوزُ إِلَّا بِالخِلَافَةِ.
فَالأَوَّلُ الصِّدِّيقُ ثُمَّ عُمَرْ،
ثُمَّ عَلِيٌّ عُثْمَانُ لَا يُنْكَرْ.
وَهَؤُلَاءِ هُمْ خِيَارُ الأُمَّةِ،
بِهِمْ أَقَامَ اللَّهُ دِينَ الرَّحْمَةِ.
🕌 Bölüm 13: حُبُّ الصَّحَابَةِ وَأَهْلِ الْبَيْتِ
وَحُبُّ كُلِّ الصَّحْبِ فَرْضٌ وَاجِبُ،
فَكُلُّهُمْ فِي الدِّينِ نُورٌ لَازِبُ.
وَأَهْلُ بَيْتِ الْمُصْطَفَى مُكَرَّمُونَ،
بِالْحُبِّ وَالتَّقْدِيرِ مَحْمُودُونَ.
⚰️ Bölüm 14: الْمَوْتُ عَلَى الْإِسْلَامِ
وَالْمَوْتُ عَلَى الإِسْلَامِ مَعْرُوفُ،
وَاللَّهُ بِالرَّحْمَةِ مَوْصُوفُ.
فَمَنْ يَمُتْ عَلَيْهِ مُصْدِّقًا،
يَفُزْ بِخَيْرٍ كَثِيرٍ وَرِفْقًا.
✍️ Kapanış ve Dua
وَبَعْدُ فَافْهَمْ هَذِهِ الْعَقَائِدْ،
فَإِنَّهَا مِنْ نُورِ دِينٍ رَاشِدْ.
وَصَلِّ يَا رَبِّ عَلَى خَيْرِ الْوَرَى،
مُحَمَّدٍ وَصَحْبِهِ مَنْ سَارَا.
Arapça Şerhi 👇 الشرح بالعربية
شرح النثر – القسم الأول
المقدمة والحمد
النص:
«أستعين بالله من الشيطان الرجيم،
وأبدأ باسم الله العليّ الكريم،
الحمد لله الذي أورثنا الدين القويم،
وألبسنا بفضله الهدى المستقيم،
وأتمّ علينا نعمته،
وزيّننا بجوده وعفوه.»
الشرح:
• في هذا المطلع الشعري بيان لأدبٍ متبعٍ في التراث الإسلامي، وهو البدء باسم الله تعالى والاستعانة به في كل أمر.
• وقوله: «أعوذ بالله من الشيطان الرجيم» إشارة إلى أدب المؤمن في تطهير النية والابتعاد عن وساوس الشيطان، كما جاء في مواضع متعددة من القرآن الكريم.
• وصف الله تعالى بـ«العلي الكريم» يدل على سموّه المطلق ورحمته الواسعة.
• قوله: «الحمد لله الذي أورثنا الدين القويم» يشير إلى أن الحمد رأس الإيمان، وأن الدين القويم نِعمةٌ موروثةٌ من الله تعالى، لا تُنال إلا بفضله.
• ومعنى «ألبسنا الهدى» أي أنّه ثبّت قلوبنا على الإيمان، وجعلنا على الصراط المستقيم.
• أما قوله: «وأتمّ علينا نعمته» ففيه دلالة على دوام النعمة واستمرار الهداية.
• «وزيّننا بجوده وعفوه» يُظهر صفتي الجود والمغفرة، وهما من أعظم أسباب الرجاء والسكينة للمؤمن.
شرح النثر – القسم الثاني
التوحيد (الوحدانية)
النص:
«واعلمْ أن التوحيد هو الأصل،
ولو لم تتسع السماوات،
فليس في ذاته ولا في كنهه
شريك ولا مثيل،
بل هو واحدٌ في الصفات والأفعال.»
الشرح:
• التوحيد أساس العقيدة الإسلامية، وهو أصل كل أصول الإيمان.
• قول الشاعر: «ولو لم تتسع السماوات» فيه إشارة إلى أنّ سعة المخلوقات لا تؤثر في وحدانية الله، فهي لا تضيف ولا تنقص من عظمته شيئاً.
• «ليس في ذاته ولا في كنهه شريك» يعني أن الله متفرّد في ذاته، لا يشبهه شيء، ولا يدرك كنهه عقل.
• «واحدٌ في الصفات والأفعال» أي أنّ وحدانيته تشمل صفاته وأفعاله، فلا مشابه له في علمه ولا في قدرته ولا في تدبيره.
• والخلاصة أن التوحيد في ذاته وصفاته وأفعاله مطلق، لا يقبل التعدد ولا التشبيه.
شرح النثر – القسم الثالث
الصفات الإلهية
النص:
«هو الحيّ الأزلي، لا يزول،
قد أحاط إدراكه بكل شيء،
سميعٌ بصيرٌ حكيم،
وقد وضع البرهان لكل أمرٍ بديع.»
الشرح:
• صفة «الحيّ» تدل على أنّ حياة الله أزلية لا بداية لها وأبدية لا نهاية لها، ولا يلحقه فناء.
• «أحاط إدراكه بكل شيء» إشارة إلى علمه التامّ المطلق، يعلم السر والعلانية، ولا يغيب عنه شيء.
• «سميعٌ بصير» أي يسمع كل صوت، ويبصر كل مرئي، لا تحجبه الظلمات ولا تخفى عليه الأصوات.
• وصفه بـ«الحكيم» يعني أن كل أفعاله تجري على مقتضى الحكمة، ولا يوجد فيها عبث أو باطل.
• قوله: «وضع البرهان» يُفيد أن الله سبحانه جعل لكل شيء نظاماً محكماً، وسنناً قائمة، ودلائل ناطقة على قدرته.
شرح النثر – القسم الرابع
النبوة والكتب
النص:
«النبوة مؤيدة بالحجة،
والكتب هدىٌ وحقٌ واسع،
فمن بلّغ عنها الحق
استنار قلبه وسكن فؤاده.»
الشرح:
• النبوة مؤسسة إلهية لتبليغ الحق، وهي مؤيدة بالبراهين والمعجزات.
• الكتب السماوية هي الوحي المنزل على الأنبياء، وهي مصدر الهدى الشامل للبشرية.
• وقوله: «هدى وحق واسع» يعني أنّها لا تُرشد فحسب، بل تضيء طريق القلب والعقل معاً.
• من يبلغ عن هذه الكتب، أو يعمل بها، يُرزق نوراً في قلبه، وطمأنينة في باطنه.
• وهذا يدل على أن النبوة والكتب أصلان من أصول الإيمان، وسبيل النور والسكينة.
شرح النثر – القسم الخامس
المعاد (الآخرة)
النص:
«ثم المعاد لا يُدرك بالعقول،
لكنه حقٌّ لا يُشك فيه،
والبعث حقٌّ، والأمر والخلق حقٌّ،
وغداً يُحشر الناس صفّاً بين يدي الرحمن.»
الشرح:
• «ثم المعاد» انتقال إلى ركن آخر من أركان الإيمان، وهو الإيمان باليوم الآخر وما يتضمنه من بعثٍ وحسابٍ وجزاء.
• «لا يُدرك بالعقول» يعني أن العقول البشرية لا تبلغه بمجرد النظر والتجربة، لكن لا يعني هذا أنه مخالفٌ للعقل.
• «لكنه حقٌّ لا يُشك فيه» يُثبت أن المعاد حقيقة يقينية ثابتة بالوحي، لا تقبل التردد.
• «البعث» هو إعادة الأرواح إلى الأجساد،
• «الأمر» ما يجري بأمر الله من حساب وجزاء،
• «الخلق» أي أن الإعادة خلق جديد بقدرة الله.
• «ويُحشر الناس صفّاً» أي كما قال تعالى: ﴿وَعُرِضُوا عَلَىٰ رَبِّكَ صَفًّا﴾ [الكهف: ٤٨].
شرح النثر – القسم السادس
الدعاء والخاتمة
النص:
«فلك الحمد يا واسع العطاء،
يا مجيب الدعاء،
قد أتممنا هذه النعمة منك،
فوجب الشكر والاضطراب.»
الشرح:
• «فلك الحمد يا واسع العطاء»: هذا تسبيح وتمجيد لله تعالى، اعتراف بفضله الواسع.
• «يا مجيب الدعاء»: نداء يتضمن رجاء القبول من الله، كما في قوله تعالى: ﴿ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ﴾ [غافر: ٦٠].
• «قد أتممنا هذه النعمة منك»: اعتراف بأن إتمام هذا المتن في العقيدة لم يكن إلا بتوفيق الله ونعمته.
• «فوجب الشكر والاضطراب»: أي الشكر واجب بعد هذا الفضل، والاضطراب دليل الخشوع والخوف من مسؤولية البيان في مسائل الإيمان
شرح النظم – القسم السابع: الإيمان بالقَدَر
نصّ النظم:
وَالْقَدَرُ الْمَجْرُورُ فِي مَعْنَاهُ،
خَيْرُهُ وَشَرُّهُ مِنْ عِنْدِ اللهِ.
كُلُّ بِمَا يُرِيدُهُ مَوْلَانَا،
فَافْهَمْهُ تَفْهِيْمًا يُنْجِيكَ بَهْدَى.
الشرح:
• “وَالْقَدَرُ الْمَجْرُورُ فِي مَعْنَاهُ”:
قضيةُ القَدَرِ مسألةٌ عميقةٌ دقيقةٌ، يصعب حَمْلُها على الفهم الساذج.
فالمؤلّف يُشير إلى أنّ مسألة القَدَر من أعظم مباحث العقيدة، وأنها لا تُدرَكُ بالفهم الظاهري البسيط.
والقَدَر هو: علمُ اللهِ الأزليُّ بما سيكون، وتقديرُه لما خلق على حسب حكمته. وهو من أشدّ مسائل العقيدة تعقيدًا.
• “خَيْرُهُ وَشَرُّهُ مِنْ عِنْدِ اللهِ”:
خَيْرُ القَدَرِ وشَرُّهُ كُلُّهُ بتقديرِ اللهِ تعالى.
وفي هذا البيت تقريرٌ لقاعدةٍ كبرى من قواعد عقيدة أهل السُنّة:
أنّ كل ما يقع من خيرٍ أو شرٍّ في هذا الوجود، فهو بقضاء الله وقدره. لكن يجب أن يُعلم أن الله تعالى لا يُنسب إليه الشرُّ لمجرد خلقه له، فإن العبد هو من يختار فعل الشرّ بإرادته، فيستحق بذلك العقوبة.
وهذا الفَرق دقيقٌ، يجب فهمه لحفظ العقيدة من الانحراف.
• “كُلُّ بِمَا يُرِيدُهُ مَوْلَانَا”:
كلّ شيءٍ في هذا الوجودِ يجري على وفق مشيئة اللهِ تعالى.
فليس في الكون حادثٌ إلا بمشيئة الله، لا مانع لما أعطى، ولا معطي لما منع.
قال تعالى: ﴿وَمَا تَشَاؤُونَ إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللهُ﴾ [الإنسان: 30].
• “فَافْهَمْهُ تَفْهِيْمًا يُنْجِيكَ بَهْدَى”:
أيها القارئ، تَفَهَّمْ مسألة القَدَر فَهْمًا صحيحًا، مستنيرًا بهدى الوحي والعقل السليم، فإنّ هذا الفهم هو طريق النجاة.
وقد ضلّت في هذه المسألة فرقٌ منحرفة، مثل “الجَبْرِيَّة” الذين نفوا اختيار العبد، و”القَدَرِيَّة” الذين نفوا مشيئة الله وقدرته، فكلا الفريقين غالطٌ في التصور، وخارجٌ عن منهج أهل السُّنّة.
الفصل الثامن: الإيمانُ بِالْمَلَائِكَةِ
النص المنظوم:
وَالْمَلَائِكَةُ عِبَادُ اللهِ الْمُخْلَصُونَ،
بِالْوَحْيِ يُنَزِّلُونَ الْكِتَابَ وَالصُّورَ.
وَخَلْقُهُمْ مِنْ نُورٍ لاَ يُرَى،
وَهُمْ خِدْمَةُ الرَّحْمَنِ وَالدُّورَ.
الشرح:
• “وَالْمَلَائِكَةُ عِبَادُ اللهِ الْمُخْلَصُونَ”
الملائكة هم عباد الله المكرمون المخلصون في طاعته، لا يعصونه، وهم خلق نوراني لا يُرى بالعين المجردة.
• “بِالْوَحْيِ يُنَزِّلُونَ الْكِتَابَ وَالصُّورَ”
الملائكة يحملون الوحي من الله إلى الأنبياء، وينقلون الصور التي تُعرض على القلوب أو العيون، ويُبلغون رسالات الله.
• “وَخَلْقُهُمْ مِنْ نُورٍ لاَ يُرَى”
خُلقوا من نورٍ لا يُدرك بالحواس، وهم مخلوقات روحية لا تُرى عادة.
• “وَهُمْ خِدْمَةُ الرَّحْمَنِ وَالدُّورَ”
هم خدام الرحمن في الأرض والسماء، يؤدون أوامره ويخدمون خلقه.
الفصل التاسع: الإيمانُ بِالْكُتُبِ
النص المنظوم:
وَالْكُتُبُ الْمُنَزَّلَةُ عَلَى الرُّسُلِ،
تَصْدِيقُهَا مِنْ أَصْلِ الأَصْلِ.
وَأَفْضَلُهَا الْقُرْآنُ وَهْوَ الْمُعْجِزُ،
فِي نَظْمِهِ وَمَعْنَاهُ لَا يُعْجِزُ.
الشرح:
• “وَالْكُتُبُ الْمُنَزَّلَةُ عَلَى الرُّسُلِ”
الكتب التي أنزلها الله تعالى على رسله، كالتوراة والزبور والإنجيل والقرآن.
• “تَصْدِيقُهَا مِنْ أَصْلِ الأَصْلِ”
الإيمان بها من أصول الدين الثابتة والضرورية.
• “وَأَفْضَلُهَا الْقُرْآنُ وَهْوَ الْمُعْجِزُ”
أفضل الكتب كلها القرآن الكريم، وهو معجزة الله الخالدة في لفظه ومعناه.
• “فِي نَظْمِهِ وَمَعْنَاهُ لَا يُعْجِزُ”
لا يستطيع أحد أن يأتي بمثله في ترتيب آياته ومعانيه.
الفصل العاشر: الإيمانُ بِالرُّسُلِ
النص المنظوم:
وَالرُّسُلُ قَدْ بَعَثَهُمُ الإِلَهُ،
بِالنُّورِ وَالرَّحْمَةِ وَالْهِدَايَةِ.
خِتَامُهُمْ مُحَمَّدٌ عَلَيْهِ،
صَلَاةُ رَبِّنَا وَسَلَامُهُ عَلَيْهِ.
الشرح:
• “وَالرُّسُلُ قَدْ بَعَثَهُمُ الإِلَهُ”
الله تعالى أرسل الرسل لهداية الناس وإظهار الحق.
• “بِالنُّورِ وَالرَّحْمَةِ وَالْهِدَايَةِ”
جاءوا بالنور والرحمة والهداية للناس كافة.
• “خِتَامُهُمْ مُحَمَّدٌ عَلَيْهِ”
محمد صلى الله عليه وسلم خاتم الأنبياء والمرسلين.
• “صَلَاةُ رَبِّنَا وَسَلَامُهُ عَلَيْهِ”
صلاة الله وسلامه عليه، والتبرك به.
الفصل الحادي عشر: الإيمانُ بِالْيَوْمِ الآخِرِ
النص المنظوم:
وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ وَاقِعُ،
وَالْحَشْرُ وَالنَّشْرُ وَالصِّرَاطُ جَامِعُ.
وَالْمِيزَانُ وَالْكِتَابُ وَالْحِسَابُ،
وَالجَنَّةُ وَالنَّارُ لِلثَّوَابِ وَالْعِقَابِ.
الشرح:
• “وَالْبَعْثُ بَعْدَ الْمَوْتِ حَقٌّ وَاقِعُ”
البعث بعد الموت حق لا ريب فيه، وسيقوم يوم القيامة.
• “وَالْحَشْرُ وَالنَّشْرُ وَالصِّرَاطُ جَامِعُ”
الناس سيُحشرون ويُنشَرون، ثم يعبرون الصراط.
• “وَالْمِيزَانُ وَالْكِتَابُ وَالْحِسَابُ”
الميزان لوزن الأعمال، والكتاب لتسجيلها، والحساب للمحاسبة.
• “وَالجَنَّةُ وَالنَّارُ لِلثَّوَابِ وَالْعِقَابِ”
الجنة للمؤمنين جزاءً، والنار للكافرين عقابًا.
الفصل الثاني عشر: الإِمَامَةُ
النص المنظوم:
وَالإِمَامَةُ لِصَاحِبِ الرِّسَالَةِ،
لَا تَجُوزُ إِلَّا بِالخِلَافَةِ.
فَالأَوَّلُ الصِّدِّيقُ ثُمَّ عُمَرْ،
ثُمَّ عَلِيٌّ عُثْمَانُ لَا يُنْكَرْ.
وَهَؤُلَاءِ هُمْ خِيَارُ الأُمَّةِ،
بِهِمْ أَقَامَ اللَّهُ دِينَ الرَّحْمَةِ.
الشرح:
• “وَالإِمَامَةُ لِصَاحِبِ الرِّسَالَةِ، لَا تَجُوزُ إِلَّا بِالخِلَافَةِ”
الإمامة بعد النبي ﷺ لا تكون إلا بالخلافة الشرعية.
• “فَالأَوَّلُ الصِّدِّيقُ ثُمَّ عُمَرْ، ثُمَّ عَلِيٌّ عُثْمَانُ لَا يُنْكَرْ”
أربعة الخلفاء الراشدون: أبو بكر الصديق، ثم عمر، ثم علي، ثم عثمان رضي الله عنهم.
• “وَهَؤُلَاءِ هُمْ خِيَارُ الأُمَّةِ، بِهِمْ أَقَامَ اللَّهُ دِينَ الرَّحْمَةِ”
هؤلاء هم أفضل الأمة، وبهم ثبت دين الرحمة.
الفصل الثالث عشر: حُبُّ الصَّحَابَةِ وَأَهْلِ الْبَيْتِ
النص المنظوم:
وَحُبُّ كُلِّ الصَّحْبِ فَرْضٌ وَاجِبُ،
فَكُلُّهُمْ فِي الدِّينِ نُورٌ لَازِبُ.
وَأَهْلُ بَيْتِ الْمُصْطَفَى مُكَرَّمُونَ،
بِالْحُبِّ وَالتَّقْدِيرِ مَحْمُودُونَ.
الشرح:
• “وَحُبُّ كُلِّ الصَّحْبِ فَرْضٌ وَاجِبُ”
محبة جميع الصحابة فرض واجب على كل مسلم.
• “فَكُلُّهُمْ فِي الدِّينِ نُورٌ لَازِبُ”
كل صحابي هو نور متعلق بالدين لا ينفصل عنه.
• “وَأَهْلُ بَيْتِ الْمُصْطَى مُكَرَّمُونَ”
أهل بيت النبي ﷺ كرامٌ مكرمون.
• “بِالْحُبِّ وَالتَّقْدِيرِ مَحْمُودُونَ”
يجب محبتهم وتقديرهم بغير غلو.
الفصل الرابع عشر: المَوْتُ عَلَى الإِسْلَامِ
النص المنظوم:
وَالْمَوْتُ عَلَى الإِسْلَامِ مَعْرُوفُ،
وَاللَّهُ بِالرَّحْمَةِ مَوْصُوفُ.
فَمَنْ يَمُتْ عَلَيْهِ مُصْدِّقًا،
يَفُزْ بِخَيْرٍ كَثِيرٍ وَرِفْقًا.
الشرح:
• “وَالْمَوْتُ عَلَى الإِسْلَامِ مَعْرُوفُ”
الموت على الإسلام معلوم ومطلوب من الأمور المعروفة والمأمولة.
• “وَاللَّهُ بِالرَّحْمَةِ مَوْصُوفُ”
الله تعالى موصوف بالرحمة الواسعة والصفات الكاملة.
• “فَمَنْ يَمُتْ عَلَيْهِ مُصْدِّقًا”
من مات مؤمنًا مخلصًا للإسلام وإيمانه.
• “يَفُزْ بِخَيْرٍ كَثِيرٍ وَرِفْقًا”
يفوز بالخير العظيم والنعمة والرفق في الآخرة.
النهاية والدعاء:
النص المنظوم:
وَبَعْدُ فَافْهَمْ هَذِهِ الْعَقَائِدْ،
فَإِنَّهَا مِنْ نُورِ دِينٍ رَاشِدْ.
وَصَلِّ يَا رَبِّ عَلَى خَيْرِ الْوَرَى،
مُحَمَّدٍ وَصَحْبِهِ مَنْ سَارَا.
الشرح:
• “وَبَعْدُ فَافْهَمْ هَذِهِ الْعَقَائِدْ”
عليك بفهم هذه العقائد الدينية جيدا لما فيها من نور الدين الهادي.
• “فَإِنَّهَا مِنْ نُورِ دِينٍ رَاشِدْ”
هذه العقائد هي من نور الدين القويم والرشد.
• “وَصَلِّ يَا رَبِّ عَلَى خَيْرِ الْوَرَى”
أسألك يا رب أن تصلي على خير البشر محمد عليه الصلاة والسلام.
• “مُحَمَّدٍ وَصَحْبِهِ مَنْ سَارَا”
وصلِّ وسلم على محمد وصحابته من سار على نهجه القويم.
أعده: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو
١٥ / ٠٧ / ٢٠٢٥ م أوف