Ahlâksız Hukuk ..
Adalet, ahlakın öldüğü yerde nefessiz kalır
Bir toplumda hukuk önce bozulmaz; önce ahlak sarsılır, ardından hukuk kokuşur. Çünkü kanuna ruh veren satırlar değil, vicdandır. Vicdan çürüdüğünde kanun yalnızca kılıf olur, adalet ise tortuya döner. Bugün ülkenin yaşadığı derdin kökünde düzen eksikliği değil, insan zaafı vardır. Ahlakını yitiren toplum, hukukunu da yitirir.
Ahlak zayıflayınca hukuk kabuğa döner
Türkiye’de sağcısı da solcusu da mevcut düzenin adalet üretmediğini ifade eder; fakat meseleyi anlamada ittifak yoktur. Oysa gerçek açıktır:
Kurumlar değil, insan bozulmuştur.
İnsanın ruhu boşaldığında sistem yalnızca görüntüden ibaret kalır.
Osmanlı’da yazılı kanun azdı, fakat adalet diriydi; çünkü ahlak vardı. Cumhuriyet devri, toplumu yükseltmek yerine zorla dönüştürmek istedi; fakat dinî ve ahlaki temeli sökünce geriye yalnızca kışkırtılmış bir memur zihniyeti kaldı. Neticede hukuk, halkı koruyan değil; halkı ezen bir sopaya dönüştü.
Hukuk, ahlakla yaşar; ahlak din ile kök salar
Ahlak insanın iç kanunudur; hukuk ise yalnızca dış çerçevedir. İç kanun çürüyünce, dış kanun yalnızca emirden ibaret kalır.
Din, insana hesap duygusu kazandırır; bu duygu gidince zulüm meşrulaşır.
Din ve ahlak zayıflayınca insan kalitesi düşer; insan kalitesi düşünce kurumlar işlemez hâle gelir.
Hz. Peygamber’in ölçüsü boşuna değildir:
“Müslüman, elinden ve dilinden emin olunan kişidir.”
El fiildir; dil niyet. Her iki emanet bozulunca hukuk kuru bir levhadan ibaret kalır.
Tarihî zemin: Zor ile kurulan devlet, ahlakı dışladı
– Şapka Kanunu öncesi yazdığı eser yüzünden idam edilen müellif,
– 337 milletvekilinin bulunduğu mecliste yalnız 138 kişiyle kaldırılan hilafet,
– Yürürlükteki kurallara aldırmadan bir gecede değiştirilen alfabe,
– Okuldan mahrum köylere kurulan jandarma karakolları,
– Sandığın onurunu yok eden açık oy gizli tasnif rezaleti…
Bunların tümünde ortak payda şudur:
Hukuk görünüşte, zulüm hakikattedir.
Devlet ahlaktan koparılırsa kanun, milletin değil zorbanın sopasına dönüşür.
Bugünün aynası: Gazze’de vakar, bizde kokuşmuşluk
Gazze’de açlık insanları ölüm eşiğine getirmiş; ancak ne yağma var, ne de talan… Çünkü izzet, mideden değil, ruhtan doğar.
Bizdeyse, kanun bol, vicdan yok. Dışarıda düzen var gibi görünse de, içeride çürüyen ruh, sahte bir maskeyle örtülüdür.
Sahada yaşanan: Hamzalı Kadastrosu
Trabzon’un Hayrat ilçesi Hamzalı Mahallesi’nde yürütülen kadastro çalışması bunun en müşahhas delilidir. Masa başında eski hava fotoğrafları kullanılarak “orman” diye sisteme işlenen özel mülkler, memur kalemiyle devlet ormanı olarak tescil ediliyor; sistemde, orman olarak görünmeyen araziler ölçülüp biçiliyor; insiyatif kabul eden bölgelerde ise devletin köydeki seçilmiş temsilcileri istihdam edilerek menfaatle insiyatif pazarlama şebekesi kurulabiliyor.
Bu tezgaha müdahale etmek isteyenler, mahalli idarecilerin köydeki resmi görevlilere güvenmesi nedeniyle, devlet himayesinde entrikaya dönüşebiliyor. İsterseniz buna devlet himayesinde Ahlaksız hukuk uygulaması da diyebilirsiniz.
Devlet ormanı olmayan bir köyde, tapulu arazilerimizin nasıl devlet ormanı hâline getirildiğini görenler, kitaplarda okudukları İttihatçı zihniyetin fiilen nasıl yaşatıldığını bizzat görmüş oluyorlar. Devletin mührü kalkan olarak kullanılırken, köylünün hakkı memurun oyunuyla gasp edilebilmektedir.
Bu hukukun adı adalet değil; devlet eliyle işlenen entrikadır.
Çözüm: Kanun ıslahı değil, insan ıslahıdır
Arızalı olan sistem değil; sistemi işleten ruhtur.
Kaliteli insan yetişmeden adalet kök salamaz.
Aile, insanın ilk mektebidir. Kadın önce kendi fıtratını, sonra da karşı cinsin özelliklerini bilir; erkek önce kendini, sonra da kadının fıtratını anlar da tamamlayıcılığı kavrarsa toplum dirilir. Fıtrat bozulunca nizam çözülür; çünkü özü çürüyen insan, nizamı da çürütür.
Son hüküm: Bozuk insan, hukuku da çürütür
Bugün çare yasa değil karakter, yönetmelik değil vicdan, kurum değil şahsiyettir.
İnsan düzelmeden hiçbir sistem ve nizam sağlıklı işleyip adalet üretemez.
Ahlakı kaybeden toplum, hukuku da kaybeder.
Hukuku kaybeden toplum, devleti de kaybeder.
Devlet değil, önce insan düzelmelidir.
Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
25.10.2025 – OF
ترجمة من التركية إلي العربية: 👇
القانون بلا أخلاق
العدل يختنق حيث تموت الأخلاق
في المجتمع، لا يفسد القانون أولاً؛ بل الأخلاق تضعف أولاً، ثم يفسد القانون. لأن الروح التي تمنح القانون قوته ليست في السطور، بل في الضمير. عندما يفسد الضمير، يصبح القانون مجرد غلاف، ويصبح العدل رواسباً. جذر المشكلة التي تعاني منها البلاد اليوم ليس نقص النظام، بل ضعف الإنسان. المجتمع الذي فقد أخلاقه يفقد قانونه أيضاً.
عندما تضعف الأخلاق، يتحول القانون إلى قشرة
يسجل اليمنيون واليساريون على حد سواء أن النظام القائم لا ينتج عدلاً؛ لكنهم يختلفون في السبب. الحقيقة واضحة:
ليست المؤسسات فاسدة، بل الإنسان هو الفاسد.
عندما تفرغ روح الإنسان، يصبح النظام مجرد واجهة.
في الدولة العثمانية، كانت القوانين المكتوبة قليلة، لكن العدل قائم، لأن الأخلاق كانت موجودة. أما الجمهورية، فحاولت تحويل المجتمع بالقوة، وعندما انقطع الأساس الديني والأخلاقي، بقي عقل موظف مستفز فقط. في النهاية، أصبح القانون أداةً لقمع الشعب لا لحمايته.
القانون يعيش بالأخلاق؛ والأخلاق تتجذر بالدين
الأخلاق هي القانون الداخلي للإنسان؛ والقانون مجرد إطار خارجي. عندما يفسد القانون الداخلي، يصبح القانون الخارجي مجرد أوامر.
الدين يمنح الإنسان إحساس الحساب، وعندما يذهب هذا الإحساس، يصبح الظلم مشروعاً.
عندما تضعف الأخلاق والدين، ينخفض مستوى الإنسان، وعندما ينخفض مستوى الإنسان، تصبح المؤسسات عاجزة عن العمل.
قول النبي ﷺ ليس عبثاً:
“المسلم من يطمئن الناس على يده ولسانه.”
اليد تعبر عن الفعل، واللسان عن النية. وعندما يفسد كلاهما، يصبح القانون مجرد لوح جاف.
الأرض التاريخية: الدولة التي أقيمت بالقوة تجاهلت الأخلاق
– المؤلف الذي أُعدم قبل قانون القبعة بسبب كتابه،
– إلغاء الخلافة بأغلبية 138 من أصل 337 نائباً،
– تغيير الأبجدية بين ليلة وضحاها متجاوزة القوانين السارية،
– إنشاء مراكز شرطة في القرى بلا مدارس،
– فشل صندوق الاقتراع وأعمال التصويت الخفية…
القاسم المشترك:
القانون واجهة، والظلم حقيقة.
عندما تنفصل الدولة عن الأخلاق، يصبح القانون عصا الظالم، لا أداة للشعب.
مرآة اليوم: وقار غزة، فسادنا نحن
في غزة، وصل الجوع الناس إلى حافة الموت؛ لكن لا نهب ولا سلب… لأن الكرامة لا تنبع من المعدة، بل من الروح.
أما عندنا، فالقوانين كثيرة، لكن الضمائر غائبة. يبدو الخارج مرتباً، لكن الداخل، الروح الفاسدة، مغطاة بقناع مزيف.
الواقع الميداني: مسح أملاك حمزالي
في حي حمزالي، منطقة خیرات طرابزون، يُعد المسح العقاري دليلًا حيًا على ذلك. الأملاك الخاصة التي سجلت على أنها غابة استنادًا إلى صور جوية قديمة يتم تسجيلها على أنها غابات حكومية؛ المناطق التي لا تبدو غابات تُقاس، ويتم توظيف ممثلي الدولة المحليين لإنشاء شبكة سيطرة.
من يحاول التدخل يجد أن السلطة تتحول إلى مؤامرة تحت رعاية الدولة.
عندما تُستعمل ختم الدولة كدرع، تُسلب حقوق القرويين بأوراق الموظف.
هذا ليس عدلاً، بل مؤامرة بيد الدولة.
الحل: إصلاح الإنسان قبل القانون
النظام المعيب ليس السبب، بل الروح التي تشغله.
لا ينبت العدل دون إنسان فاضل.
الأسرة هي المدرسة الأولى للإنسان. المرأة تعرف طبيعتها أولاً، ثم خصائص الرجل؛ والرجل يعرف نفسه أولاً، ثم طبيعة المرأة. المجتمع الذي يفهم التكامل يستقيم. إذا فسدت الطبيعة، ينهار النظام، لأن اليد التي فسد عجنها لا تبني نظاماً.
الحكم النهائي: الإنسان الفاسد يفسد القانون
اليوم الحل ليس في القانون، ولا النظام، ولا المؤسسة، بل في الإنسان.
لا يقوم أي نظام بدون إصلاح الإنسان.
المجتمع الذي فقد أخلاقه يفقد قانونه.
المجتمع الذي فقد قانونه يفقد دولته.
الدولة لا تُصلح قبل الإنسان.
الإعداد: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو