Bir Ölüye Açık Mektup Yazılır mı?

Sayın Rafael Sadi Bey’in Ruhuna İthafen,

Kaleminizle dile getirdiğiniz endişeyi okudum; gönül bağınızın samimiyetini de sezdim. Lâkin bazı sualler var ki cevapsız kaldıkça zihinleri bulanık hale getirir. Geliniz, bu bahsi hem tarihin şahitliğiyle hem de bugünün gerçekliğiyle ele alalım.

Evvela hatırlayınız: Siz, 1492’de İspanya engizisyonunun karanlığından Osmanlı’nın merhamet güneşine sığınan bir cemaatin torunusunuz[^1]. O gün Sultan II. Bayezid, zulme uğrayan ecdadınıza sadece kapısını açmadı; onları himaye etti, iskân ettirdi, ilim ve ticarette serbestlik tanıdı[^2]. Osmanlı, bu asaletle Ermeni’yi, Rum’u, Süryani’yi de bağrına bastı. Biz bugün o anlayışın mirasçılarıyız; kimseye hayat hakkını çok görenlerden olmadık, olmayacağız.

Gelelim meselenin özüne… Siz ve benzerleriniz, “Türkiyeliyim” demeyi, “Türküm” demeye bir engel gibi göstermeye çalışıyorsunuz. Peki, Kürt yahut Çerkez bir vatandaşımızın “Türkiyeliyim” demesi neden sizi rahatsız ediyor? Türklük bir üst kimlik değildir; bizim üst kimliğimiz İslam’dır[^3]. Alt kimliklerimizi korumamıza İslam mâni değilken, siz hangi hakla Türklük adına buna karşı çıkıyorsunuz? Eğer Türklüğü bu kadar çok seviyorsanız, size kim mani olabilir? Fakat Kürtlüğü seven kardeşimize niçin mani olmayı düşünüyorsunuz?

Biliniz ki Türk yahut Kürt olmak bir psikolojidir, bir aidiyet duygusudur; asla bir ideoloji değildir. Türklüğü ideoloji hâline getirmek isteyenler, hem üst kimliğimiz olan İslam’a zarar verir, hem de Türklüğe ihanet etmiş olur. Ben Türk oğlu Türküm, lakin Kürt kardeşimin Kürtlüğünü ifade etmesinden de rahatsız olmam; yeter ki bu memlekete ihanet etmesin. Siz neden ve kim adına bundan rahatsızlık duyuyorsunuz? Size bu hakkı kim verdi?

Üstelik bir hakikati daha soralım: Siz bize ne Türklüğü, ne Müslümanlığı anlatmaya kalkmayın. Evvela siz, Gazze’de masumları katleden, çocukları soykırıma tabi kılan Yahudilerin arasında yer aldığı ileri sürülen Türk vatandaşı Yahudilerin yaptıklarının hangi kutsal kitapta yer aldığını bize izah edin[^4]. Türklüğün bekçiliğini yaparken Gazze’deki masum kanı akıtan Yahudi asıllı Türkler karşısında neden susuyorsunuz?

Biz kendi kimliğimizi kendimiz koruruz. Ne Türklüğü zedeletiriz, ne de Müslümanlığı. Asıl bizi parçalayan, bu değerlerimize yönelik fitnelere karşı susmanızdır. Geliniz, Osmanlı’nın himayesinde bulduğunuz o huzuru hatırlayalım. Çünkü o himaye, Yahudi’ye de, Ermeni’ye de, mazlum olan herkese nefes olmuştu. Bunu sağlayan İslam olduğunu unutmayın. Bugün de bize düşen, aynı asaletle bir arada yaşamaktır; lakin ideolojilerin değil, hakikatin gölgesinde. Öyle değil mi? 

Ahmet Ziya İbrahimoğlu
25.08.2025 OF 

NOT:
Yukarıdaki mektup, aşağıda tam metni verilen Sayın Rafael Sadi Bey’in yazısı üzerine kaleme alınmıştır.

(Rafael Sadi, 13 Temmuz 2023’te Tel Aviv’de vefat etmiştir[^5].)

Yukarıdaki Açık Mektup, Emekli Albay Hüseyin Akkaya Beyin aşağıdaki Rafael Beye ait yazıyı bana gönderip görüşümü merak etmesi üzerine kaleme alınmıştır. Kendisi cevabımı okuduktan sonra bana şu notu yazdı:👇

Değerli Hocam,
Hani bir söz vardır ya: “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit,” o misal,.Yine üst kimlik konusunda size katılamıyorum… Biz Hz.Muhammed’ in ümmeti ve Türk milletiyiz., Üst kimliğimiz TÜRK ..Ve biz devleti ve cumkuriyeti bu kimlik üzerine kurduk ..Yani biz Ulus devletiz .. Üniter bir devletiz .. Din devleti değiliz .. Din insanlara ve insanlığa inmiştir…Ve siz daha iyi bilirsiniz ki vicdanî ve sübjektifdir…Dinde zorlama yoktur .. İnanç, Allah ile kulu arasında ki bir bağdır .. Biz din, ırk ,inanç ayırımı yapmıyoruz; Her vatandaş kanun önünde eşittir…Vatandaşlık bağı ile bağlı her yurttaş TÜRK olarak tanımlanır. Etnik kökeni ne olursa olsun. Anayasa ve kanun önünde eşittir .. Ama sen dilde eğitim, yönetimde federasyon istersen bu ÜLKEYE hizmet değil, İHANET ediyorsun… ABD, AB ve İSRAİL’ in ortak proje, dilek ve niyetleri bu değil mi? Büyük İsrai’in kurulmasına hizmet yarışına girdik .. Hayırlı ola…
Dost selâmlarımla ….. Hüseyin Akkaya

Emekli Albayımızın Bu Notuna Cevaben:👇

Muhterem Albayım,

Mesajınızı dikkatle okudum. Meseleye olan hassasiyetinizi, ülkenin birliğine dair samimiyetinizi takdir ediyorum. Ancak müsaadenizle, bazı noktaları farklı bir zaviyeden arz etmek isterim.

1. İslam Bir Vicdan Dini midir, Yoksa Hayat Nizamı mı?

Evvela, İslam dinini yalnızca vicdanî ve sübjektif bir alana indirgemek, onu diğer (hatalı da olsa yaygın ifade le) semavî veya beşerî dinlerle aynı konuma getirmek olur ki bu, İslam’ın temel iddiasıyla çelişir. İslam sadece bir inanç sistemi değil, kapsamlı bir hayat nizamıdır. Kur’ân-ı Kerîm’de Rabbimiz:

“Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.” (el-Mâide, 5/44)

buyurarak hükümranlık alanını dahi ilahî ölçülere bağlamıştır. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurur:

Hepiniz çobansınız ve hepiniz raiyetinizden sorumlusunuz.” (Buhârî, Ahkâm, 1)

Bu, yöneticinin bile ilahî ölçülere göre sorumlu olduğunu ifade eder. Hz. Peygamber (s.a.v.), yalnızca bir din tebliğcisi değil, Medine’de siyasi, hukuki ve sosyal düzen kuran bir devlet başkanıdır. Medine Vesikası, bunun tarihî delilidir; burada farklı din mensuplarıyla bir arada yaşama ilkeleri belirlenmiş, fakat üstün otorite vahye dayalı olarak tesis edilmiştir.

2. Üst Kimlik Meselesi: Tarihî Hakikatler Ne Diyor?

Türk milleti kimliğimiz elbette izzetimizdir. Ancak tarih gösteriyor ki, bizi büyük millet yapan unsur, Türklüğümüzü İslam’ın sancaktarlığıyla bütünleştirmemiz olmuştur. Malazgirt’ten İstanbul’un fethine, Çanakkale’den Kurtuluş Harbi’ne kadar bütün zaferlerimizde İslam imanının motivasyonu belirleyici olmuştur. M. Kamal Paşa dahi Anadolu’yu ayağa kaldırırken hutbelerde, salâlarda, “Din elden gidiyor” hitaplarında bu motivasyonu kullanmıştır.

Resûlullah (s.a.v.)’in şu hadisi bu bağın önemini vurgular:

Ben size iki şey bıraktım; onlara sarıldığınız müddetçe asla sapıtmazsınız: Allah’ın Kitabı ve Resûlü’nün Sünneti.” (Muvatta, Kader, 3)

Bu, kimlik ve birlik için ana mihverin din olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

3. Din ve Devlet İlişkisi: Batı’nın Paradigması mı, İslam’ın Adalet Anlayışı mı?

Batı’da yaşanan Ortaçağ kilise diktası sebebiyle doğan laiklik anlayışı, bizim medeniyetimize ait değildir. Bizde din, devletin değil; devlet, dinin koruyucusudur. Osmanlı’da Şeyhülislâmın fetvası olmadan hiçbir padişah cihada çıkmamıştır; kanunlar Şer‘î esaslarla çelişmezdi. Gayrimüslimler bile millet sistemi ile din özgürlüğüne kavuşmuş, kendi hukuklarına göre yaşamıştır. Bu, zorlama değil; adalet, hakkaniyet ve kamu düzeninin ilahî ölçülerle güvenceye alınmasıdır. Nitekim Kur’ân’ı Kerim:

Allah’ın indirdiği ile hükmet; sakın onların hevâlarına uyma.” (el-Mâide, 5/49)

buyurarak hukuki düzenin kaynağını net biçimde ortaya koymuştur.

4. Türkiye Düşmanı Türkler: Çelişkinin Kaynağı

Burada şu soruyu sormak zaruridir: Hiçbir şuurlu Müslüman, Müslüman düşmanı olamaz; fakat şuurlu bir Müslüman olmayan Türk, Türkiye düşmanı olabiliyor. Bu çelişkiyi nasıl izah edeceğiz? Eğer üst kimlik yalnızca “Türklük” ise, neden Türklük iddiasındaki bazıları ülke düşmanlığı yapabiliyor? İşte bu durum, milletin bağlayıcı harcı olarak İslam’ı görmeyen anlayışın eksikliğini açıkça göstermektedir.

5. Batı’nın Oyunu: Dini Vicdana İndirgemek

Küresel güçlerin oyunları konusundaki hassasiyetinizi paylaşıyorum. Ancak şu da bir hakikat ki, Batı’nın ve İsrail’in en büyük arzusu, Müslüman kimliğin yalnızca ibadet ve vicdana indirgenmesi, kamusal hayattan uzaklaştırılmasıdır. Çünkü biliyorlar ki, İslam kamusal alanı düzenlediği sürece bu coğrafya bağımsız kalır. Biz, kendi elimizle dini hayattan çekersek, onların hedeflediği “seküler, kimliksiz toplum” modeline adım atmış oluruz.

Sonuç: İslam ve Türklük Ayrılamaz

Velhasıl, Türklüğümüzü İslam’la besleyip güçlendirmek, devletimizi İslam’ın adalet ilkeleriyle tahkim etmek zorundayız. Tarih şahittir ki bizi asırlardır ayakta tutan, bu iki değerin terkibidir. Bunları birbirinden ayırdığımızda hem ruhumuzu kaybederiz hem de Batı’nın planlarına istemeden hizmet etmiş oluruz.

Bilmukabele selam ve hürmetlerimle…

Ahmet Ziya İbrahimoğlu

Dipnotlar ve Kaynaklar:

[^1]: Yahudilerin 1492’de Osmanlı topraklarına kabulü hakkında bkz. Stanford J. Shaw, The Jews of the Ottoman Empire and the Turkish Republic, 1991.

[^2]: Sultan II. Bayezid’in Yahudiler için söylediği rivayet edilen söz: “İspanya Kralı Ferdinand’ı akılsız ilan ederim; çünkü kendi ülkesinin zenginliğini bana getirdi.”

[^3]: İslam’da üst kimlik anlayışı için bkz. Kur’ân-ı Kerîm, Hucurât 13: “Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; birbirinizle tanışasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır.”

[^4]: İsrail’in Gazze’deki saldırıları hakkında BM raporlarına göre sivil kayıplar ağırdır. Ayrıca, İsrail ordusunda savaşan en az 4.000 Türk vatandaşı Yahudi olduğu iddiaları çeşitli basın organlarında yer almıştır. Bazı kaynaklar bu sayıyı 40.000’e kadar çıkarmaktadır. Bu konuda bkz.: [Independent Türkçe, 2024], [Yedioth Ahronoth haberleri], [BM İnsan Hakları Konseyi 2024 Gazze Raporu].

[^5]: Gazeteci ve yazar Rafael Sadi, 13 Temmuz 2023’te Tel Aviv’de uykusunda vefat etmiştir. Cenazesi aynı gün Holon Mezarlığı’na defnedilmiş, bu olay İsrail Büyükelçiliği’nce ve Türk-basın kaynaklarınca duyurulmuştur  

NOT:
Yukarıdaki mektup, aşağıda tam metni verilen Sayın Rafael Sadi Bey’in yazısı üzerine kaleme alınmıştır.

Rafael Sadi’nin Yazısı:👇

TÜRKÜM, TÜRKİYELİYİM ARASINDAKİ FARK ANCAK BU KADAR GÜZEL ANLATILIR… BİR YAHUDİ, TÜRK OLABİLİR Mİ?

Rafael Sadi.

Türk ve Türkiyeli kavramlarının ortalıkta dolaşması kesinlikle gizli bir bölücülük.

İlginç ve güzel bir mozaik olan Türkiye’nin yapısını kökünden sarsmaya dengeleri alt üst etmeye sebebiyet verebilecek bir durumla karşı karşıyayız gibi geliyor bana.

Ben ecdadı 1492 yılında İspanya’daki engizisyondan kaçıp Osmanlı Türkiyesince kucak açılmış ve kabul edilmiş, Yahudi dinine mensup bir Türk vatandaşıyım.

1955 yılında doğup 1961 yılında ilkokul 1.sınıfına girdiğim günden itibaren “Türküm, doğruyum, çalışkanım” tümceleri ile beynime benim Türk olduğum kazındı.

Bayrağım ve Milli Marşımın ne olduğu öğretildi ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kurucusu Atatürk’ün söylediği “Ne mutlu Türküm diyene” sözünü okul duvarında, kitabında ve her türlü malzemenin üzerinde öğrenerek bilinçlendirilerek büyüdüm.

Şimdilerde birileri kalkacak ve bana “yok kardeşim sen Oğuz ve Kayı boylarından, Orta Asya’dan gelmediğin için Türk değil Türkiyelisin” diyecek ve ben de “ha peki haklısınız diyeceğim”.

Hadi canım sen de…

Ne olacak benim 50 yıllık eğitimim, öğrenimim.

Ne olacak 32 yaşına gelmiş oğluma, 29 yaşına gelmiş kızıma verdiğim Türk eğitimi kimliği, şimdi kalkıp kendilerine “kusura bakmayın çocuklar ,biz Türk değilmişiz, sadece Türkiyeliymişiz” mi diyeceğim?

Bunun adına milleti bölmek, halkı parçalamak denmez mi?

Kimse bana üstkimlik, alt kimlik hikayeleri anlatmasın.

Her birimiz bu ülkede ne olduğumuzu biliyoruz.

Dinlerimiz, ırksal veya yöresel farklılıklarımız olabilir ve bu hiç bir zaman bizleri rahatsız etmedi.

Şimdi ne oldu da birden bire azınlık sayılacakmışım? Benim atalarım kendilerine özel haklar verebilecek azınlık statüsünü Lozan anlaşmasında bile kabul etmemişler. “Biz Türk vatandaşıyız” deyip azınlık haklarını red etmişlerdir.

Lütfen dikkat edelim. Birileri Türkiye ile oynamak istiyor.

Yarın öbür gün bakacaklar ve “eee bakın sizin tamamınız Türk değilmiş. 70 milyon Türk’ten şu kadarı Kürt, şu kadarı Alevi, şu kadarı Süryani, şu kadar Keldani, bu kadarı Laz, öbürleri Yahudi, bilmem ne kadar Ermeni, kala kala 1 milyon Türk kaldı. Bu kadar Türk için de bu kadar 777 bin kilometre kare arazi fazla.

Gelin şunu efendi efendi paylaşın” diyecekler. Ne olacak o zaman?

Gözümüzü 4 değil 24 açsak yetmez, bu iş yanık kokuyor. Sizi bilmem, bana Türk değil de Türkiyeli denmesi beni rahatsız eder.

ترجمة من التركية إلى العربية: 👇

رسالة مفتوحة

إلى السيد رفائيل ساداي

لقد قرأت قلقكم الذي عبرتم عنه بقلمكم، وشعرت أيضًا بصدق رابطتكم القلبية. لكن هناك بعض الأسئلة التي إذا لم تُجب ستظل تغيم على العقول. هيا بنا نتناول هذا الموضوع بشهادة التاريخ وواقعية الحاضر.

أولاً: تذكروا أنكم أحفاد جماعة لجأت إلى شمس رحمة الدولة العثمانية هربًا من ظلام محاكم التفتيش الإسبانية عام 1492[^1]. في ذلك اليوم، لم يفتح السلطان بايزيد الثاني أبوابه فقط لأسلافكم المضطهدين، بل حماهم وأقامهم ومنحهم الحرية في العلم والتجارة[^2]. العثمانيون بهذا النبل احتضنوا أيضًا الأرمن والروم والسريان. نحن اليوم ورثة هذا الفهم؛ لم نكن ولن نكون من أولئك الذين يبالغون في حرمة حياة الآخرين.

ثانيًا: جوهر القضية… أنتم ومن يشبهكم تحاولون تصوير قول “أنا من تركيا” كأنه مانع أمام قول “أنا تركي”. فهل يزعجكم قول مواطن كردي أو شركسي “أنا من تركيا”؟ التركية ليست هوية عليا؛ هويتنا العليا هي الإسلام[^3]. إذا لم يمنعنا الإسلام من الحفاظ على هوياتنا الفرعية، فما الحق الذي يعطيكم القدرة على الاعتراض باسم “التركية”؟ إذا أحببتم التركية كثيرًا، من يستطيع منعكم؟ ولكن لماذا تريدون منع أخينا الذي يحب الكردية؟

اعلموا أن كون الشخص تركيًا أو كرديًا شعور وانتماء نفسي، وليس أيديولوجية أبدًا. من يحاول تحويل التركية إلى أيديولوجية، يضر أولًا بالهوية العليا التي هي الإسلام، ثم يخون التركية نفسها. أنا تركي ابن تركي، لكن لا أمانع أن يعبر أخي الكردي عن كرديته، ما دام لا يخون هذا الوطن. لماذا ومن أعطاكم الحق في الانزعاج من ذلك؟

وثانيًا حقيقة مؤلمة: لا تحاولوا تعليمنا التركية أو الإسلام. أجيبونا أولاً: كيف تفسرون مشاركة يهود أتراك -يُزعم أنهم مواطنون أتراك- في قتل الأبرياء وإبادة الأطفال في غزة[^4]؟ لماذا تصمتون أمام يهود أتراك يريقون دماء الأبرياء في غزة بينما تزعمون حماية التركية؟

نحن نحافظ على هويتنا بأنفسنا، لا نضر بالتركية ولا بالإسلام. من يفرقنا هو صمتكم تجاه الفتن التي تهدد قيمنا. دعونا نتذكر السلام الذي وجدتموه تحت رعاية العثمانيين؛ هذه الحماية أعطت اليهود والأرمن وكل مظلوم فرصة التنفس. ولا تنسوا أن من منح هذا كان الإسلام. واليوم، ما علينا إلا أن نعيش معًا بنفس النبل، تحت ظل الحقيقة لا الأيديولوجيات، أليس كذلك؟

أحمد ضياء إبراهيم أوغلو

25.08.2025 OF

ملاحظة:

إن الرسالة أعلاه كُتبت بناءً على المقال الكامل للأستاذ رافائيل صادي الوارد أدناه.

(توفي رافائيل صادي في 13 يوليو 2023 في تل أبيب[^5]).

الرسالة التالية توضيحية:

الرسالة المفتوحة أعلاه كُتبت استجابةً لرسالة أرسلها لي العقيد المتقاعد حسين أككايا، الذي أراد معرفة رأيي حول كتابات السيد رافائيل. وبعد اطلاعه على ردي، كتب لي العقيد أككايا الملاحظات التالية: 👇

سيّدي المحترم،

كما يُقال: “ابنتي، أقول لك، يا كُنّة اسمعي”، على هذا المثال. لا أستطيع أن أتفق معك بشأن مسألة الهوية العليا… نحن أمة النبي محمد ﷺ والأمة التركية، وهويتنا العليا تركية. وقد بنينا الدولة والجمهورية على هذه الهوية، أي أننا دولة أمة، دولة موحّدة، ولسنا دولة دينية. الدين أنزل للناس وللبشرية، وكما تعلم جيدًا، هو مسألة وجدانية وذاتيّة… ولا يوجد إكراه في الدين. الإيمان هو رباط بين الله وعبده. نحن لا نفرق بين الدين أو العرق أو المعتقد؛ كل مواطن متساوٍ أمام القانون. وكل مواطن مرتبط بالوطن يُعرّف على أنه تركي، مهما كان أصله العرقي، متساوٍ أمام الدستور والقانون.

ولكن إن طلبت التعليم باللغات المتعددة أو الفيدرالية في الإدارة، فهذا ليس خدمة للبلاد، بل خيانة… أليس هذا هدفًا ورغبة مشتركة للولايات المتحدة، والاتحاد الأوروبي، وإسرائيل؟ لقد دخلنا سباق خدمة لإقامة “إسرائيل الكبرى”… وفقكم الله.

مع أطيب التحيات،

حسين أققايا

ردا علي السيد حسين أققايا: 👇

سيادة العقيد المحترم،

لقد قرأت رسالتكم بعناية فائقة، وأقدّر غيرتكم على وحدة البلاد وصدقكم في هذا الشأن. غير أنّي أستأذنكم أن أعرض بعض النقاط من زاوية أخرى، لعلّها تفتح لنا أفقًا أوسع للتفكير.

١. هل الإسلام دين وجداني أم نظام حياة شامل؟

أولاً، إن حصر الإسلام في المجال الوجداني والذاتي فحسب، يجعله في موضعٍ مماثل – وإن كان التعبير خطأً – للأديان السماوية أو الوضعية الأخرى، وهذا يتعارض مع جوهر دعوى الإسلام. فالإسلام ليس مجرّد منظومة عقائدية، بل هو نظام حياة شامل. قال الله تعالى:

﴿وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنْزَلَ ٱللَّهُ فَأُو۟لَٰٓئِكَ هُمُ ٱلْكَٰفِرُونَ﴾ (المائدة: ٤٤)

فقد ربط القرآن الكريم مجال الحكم والسيادة بالمعايير الإلهية. وقال رسول الله ﷺ:

«كلكم راعٍ وكلكم مسؤول عن رعيته» (صحيح البخاري، كتاب الأحكام)

وهذا يدل على أنّ الحاكم نفسه مكلّف ومسؤول وفق المقاييس الشرعية. ولم يكن النبي ﷺ مجرّد مبلغٍ ديني، بل كان قائدًا للدولة، ومؤسسًا للنظام السياسي والقانوني والاجتماعي في المدينة. و”صحيفة المدينة” خير شاهد تاريخي على ذلك؛ إذ نظّمت التعايش بين مختلف الملل، مع تثبيت المرجعية العليا للوحي.

٢. مسألة الهوية العليا: ماذا تقول الحقائق التاريخية؟

إن هويتنا كأمة تركية بلا شك هي شرفنا، غير أنّ التاريخ يثبت أنّ ما جعلنا أمة عظيمة هو دمج تركيتنا بريادة الإسلام. فمن ملاذكرد إلى فتح القسطنطينية، ومن جنق قلعة إلى حرب الاستقلال، كان الإيمان الإسلامي هو المحرّك الأساسي لانتصاراتنا. حتى مصطفى كمال باشا حين أيقظ الأمة استعمل الخطب في المساجد والأذان والنداءات: «الدين في خطر» لاستنهاض الهمم.

ويؤكد النبي ﷺ ذلك في حديثه:

«تركت فيكم أمرين لن تضلوا ما تمسكتم بهما: كتاب الله وسنّة رسوله» (موطأ مالك، كتاب القدر)

وهذا يبيّن بجلاء أنّ الدين هو المحور الأساسي للوحدة والهوية.

٣. العلاقة بين الدين والدولة: هل هي نموذج غربي أم عدالة إسلامية؟

إن مفهوم العلمانية الذي وُلد في الغرب كان نتيجة طغيان الكنيسة في العصور الوسطى، ولا يمتّ إلى حضارتنا بصلة. ففي حضارتنا الدولة حارسة للدين لا مفصولة عنه. وفي الدولة العثمانية لم يخرج سلطان إلى الجهاد إلا بفتوى من شيخ الإسلام، ولم تكن القوانين تناقض الشريعة. بل كان لغير المسلمين حرية دينية كاملة ضمن نظام “الملل”، وكانوا يحتكمون إلى قوانينهم في الأحوال الشخصية. وهذا ليس إكراهًا بل ضمانًا للعدالة والنظام العام بالمعايير الإلهية. قال الله تعالى:

﴿وَأَنِ ٱحْكُم بَيْنَهُم بِمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَآءَهُمْ﴾ (المائدة: ٤٩)

فبيّن أنّ المرجعية العليا في التشريع إنما هي للوحي الإلهي.

٤. الأتراك الأعداء لتركيا: ما مصدر التناقض؟

وهنا يفرض السؤال نفسه: لا يمكن لمسلم واعٍ أن يكون عدوًّا لمسلم، لكن يمكن لتركيّ غير واعٍ بالإسلام أن يكون عدوًّا لتركيا. فكيف نفسّر هذه المفارقة؟ وإذا كانت الهوية العليا هي “التركِيّة” فقط، فلماذا يظهر بين الأتراك من يخون وطنه؟ الجواب يكمن في أنّ الرابط الحقيقي للأمة هو الإسلام، لا القومية المجردة.

٥. لعبة الغرب: حصر الدين في الضمير

أتفق معكم في خطورة مؤامرات القوى الكبرى، ولكن الحقيقة التي يجب التنبيه إليها هي أنّ أكبر أماني الغرب وإسرائيل هي حصر الهوية الإسلامية في الشعائر الفردية والضمير فقط، وإبعادها عن الحياة العامة. لأنهم يعلمون أنّ بقاء الإسلام مؤثرًا في الحياة العامة يعني بقاء هذه الأمة حرّة. فإذا نحن أخرجنا الدين من ساحة الحياة، فقد خطونا نحو النموذج الذي يريدونه: مجتمع علماني بلا هوية.

الخاتمة: الإسلام والتركية كيان واحد لا ينفصل

وخلاصة القول: علينا أن نعزّز تركيتنا بالإسلام، وأن ندعم دولتنا بمبادئ العدالة الإسلامية. والتاريخ شاهد أنّ ما حفظنا قرونًا هو هذا التمازج بين الإسلام والتركية. وإذا فصلنا بينهما فقدنا روحنا، وساهمنا – من حيث لا نشعر – في تنفيذ مخططات الغرب.

وتفضلوا بقبول أسمى عبارات التقدير والاحترام…

أحمد ضياء إبراهيم أوغلو

المراجع والدلائل:

[^1]: انظر: Stanford J. Shaw, The Jews of the Ottoman Empire and the Turkish Republic, 1991.

[^2]: يقال عن السلطان بايزيد الثاني: “أعلن ملك إسبانيا فرديناند مجنونًا، لأنه أحضر ثروات بلاده إليّ.”

[^3]: في القرآن الكريم، الحجرات 13: “يا أيها الناس إنا خلقناكم من ذكر وأنثى وجعلناكم شعوبًا وقبائل لتعارفوا إن أكرمكم عند الله أتقاكم.”

[^4]: وفق تقارير الأمم المتحدة، الخسائر المدنية في غزة جسيمة، ويُزعم أن هناك على الأقل 4,000 يهودي تركي شاركوا في الجيش الإسرائيلي، وبعض المصادر تذكر 40,000. راجع: Independent Türkçe, 2024؛ Yedioth Ahronoth؛ تقرير مجلس حقوق الإنسان للأمم المتحدة 2024 حول غزة.

[^5]: الصحفي والكاتب رافائيل صادي توفي أثناء نومه في 13 يوليو 2023 في تل أبيب. تم دفنه في اليوم نفسه في مقبرة حولون، وقد أُعلن عن ذلك من قبل السفارة الإسرائيلية ومصادر إعلامية تركية.

ملاحظة:

الرسالة أعلاه كُتبت بناءً على المقال الكامل للسيد رفائيل ساداي المرفق أدناه.

نص رسالة رفائيل ساداي:

الفرق بين “أنا تركي” و”أنا من تركيا” موضح بأفضل طريقة… هل يمكن ليهودي أن يكون تركيًا؟

رفائيل ساداي

وجود مصطلحات “تركي” و”من تركيا” في التداول العام يمثل، حسب رأيي، تقسيمًا خفيًا.

يبدو لي أننا أمام وضع قد يقوض بنية تركيا المذهلة والمتنوعة ويخل بتوازناتها.

أنا مواطن تركي من أصول يهودية، وأجدادي فروا من محاكم التفتيش الإسبانية عام 1492 ولقيوا قبولًا واحتضانًا في الدولة العثمانية.

وُلدت عام 1955، ومنذ دخولي الصف الأول عام 1961 غرست في عقلي جملة “أنا تركي، صادق، مجتهد”.

تعلمت ما هو علمي ونشيدي الوطني، وتربيت على قول مؤسس الجمهورية مصطفى كمال “كم هو سعيد من قال أنا تركي”، مكتوبًا على جدران المدارس وكتبها وموادها المختلفة.

اليوم، سيقول لي البعض: “أنت لست تركيًا بل من تركيا لأنك لم تأت من قبائل الأوغوز والكايا، ومن آسيا الوسطى”، وسأجيب: “حسنًا، أنتم محقون”.

وماذا عن تعليمي الذي دام خمسين عامًا؟ وماذا عن هوية أبنائي البالغين 32 و29 عامًا الذين ربيناهم على التربية التركية؟ هل سأقول لهم الآن “آسف، لم نكن تركيًا بل فقط من تركيا”؟

أليس هذا تقسيمًا للأمة وتفريقًا للشعب؟

لا يحكي لي أحد قصص الهويات العليا والفرعية. كلنا نعرف من نحن في هذا البلد.

قد تكون لدينا اختلافات دينية أو عرقية أو محلية، ولم يزعجنا ذلك يومًا.

فلماذا فجأة أعتبر أقلية؟ أجدادي رفضوا حتى الاعتراف بحقوق أقلية في معاهدة لوزان، وصرحوا “نحن مواطنون أتراك”، ورفضوا حقوق الأقلية.

يجب أن ننتبه، فهناك من يريد اللعب بتركيا.

غدًا سيقولون: “أنتم لستم جميعًا تركيًا. من 70 مليون تركي، هذا عدد الأكراد، وهذا عدد العلويين، هذا عدد السريان، هذا عدد الكلدانيين، هذا عدد اللاز، الآخرون يهود، وغيرهم أرمن… وما تبقى مليون تركي فقط. وهذه الأراضي الـ777 ألف كيلومتر مربعة أكثر من اللازم لمليون تركي.”

حتى لو فتحنا أعيننا 24 بدل 4، هذا الأمر مريب. بالنسبة لي، منزعج من أن يُقال لي “لست تركيًا بل من تركيا”.

Open Letter

To Mr. Rafael Sadi

I have read the concern you expressed in your writing, and I also sensed the sincerity of your heartfelt connection. Yet there are some questions which, if left unanswered, cloud the mind. Let us approach this matter with both the testimony of history and the reality of the present.

First: Remember that you are the descendants of a community that sought refuge in the merciful sun of the Ottoman Empire, fleeing the darkness of the Spanish Inquisition in 1492[^1]. On that day, Sultan Bayezid II did not merely open his doors to your persecuted ancestors; he protected them, settled them, and granted them freedom in knowledge and commerce[^2]. The Ottomans, in this nobility, also embraced Armenians, Greeks, and Syriacs. Today we are the heirs of this understanding; we have never been, and will never be, among those who excessively privilege the right to life of others.

Second: The essence of the issue… You and those like you try to portray saying “I am from Turkey” as an obstacle to saying “I am Turkish.” Why then does it disturb you if a Kurdish or Circassian citizen says “I am from Turkey”? Turkishness is not a supreme identity; our supreme identity is Islam[^3]. If Islam does not prevent us from preserving our sub-identities, by what right do you oppose this in the name of “Turkishness”? If you love Turkishness so much, who can stop you? But why would you consider preventing our brother who cherishes Kurdishness?

Know that being Turkish or Kurdish is a psychological feeling, a sense of belonging; it is never an ideology. Those who attempt to turn Turkishness into an ideology harm, first, our supreme identity of Islam, and secondly, betray Turkishness itself. I am Turkish, son of a Turk, yet I do not mind if my Kurdish brother expresses his Kurdishness, as long as he does not betray this homeland. Why, and on whose behalf, are you disturbed by this? Who gave you this right?

Moreover, one painful truth: Do not attempt to teach us Turkishness or Islam. First, explain to us how the Turkish citizen Jews—allegedly among those participating in the killing of innocents and the genocide of children in Gaza[^4]—justify their actions according to any sacred scripture? Why do you remain silent in the face of Turkish Jews shedding innocent blood in Gaza while claiming to guard Turkishness?

We preserve our own identity; we neither harm Turkishness nor Islam. What truly divides us is your silence toward the seditions threatening our values. Let us remember the peace you found under the Ottoman protection; this protection gave Jews, Armenians, and every oppressed person the opportunity to breathe. Do not forget that Islam provided this. Today, our duty remains to live together with the same nobility, under the shadow of truth rather than ideologies, isn’t it so?

Ahmet Ziya İbrahimoğlu

25.08.2025

The following note is explanatory:

The above Open Letter was composed in response to a message sent to me by retired Colonel Hüseyin Akkaya, who wished to know my opinion regarding the writings of Mr. Rafael. After reading my reply, Colonel Akkaya sent me the following note:

Dear Professor,

As the saying goes: “My daughter, I tell you, and my daughter-in-law, you should hear this,” in that manner. I cannot agree with you regarding the issue of a higher identity… We are the Ummah of Prophet Muhammad ﷺ and the Turkish nation, and our higher identity is TURK. We have built the state and the republic upon this identity; that is, we are a nation-state, a unitary state, not a religious state. Religion was sent for humanity, and as you know well, it is a matter of conscience and subjective belief… There is no compulsion in religion. Faith is a bond between God and His servant. We do not discriminate on the basis of religion, race, or belief; every citizen is equal before the law. Every citizen bound by citizenship is identified as TURK, regardless of ethnic origin, equal before the Constitution and the law.

However, if you advocate for multilingual education or federalism in administration, this is not service to the COUNTRY, but TREACHERY… Is this not a joint project, desire, and intention of the USA, the EU, and Israel? We have entered a race to serve the establishment of “Greater Israel”… May it be for good.

With cordial regards,

Hüseyin Akkaya

Honorable Colonel,

I have read your message very carefully and I appreciate your vigilance regarding the unity of the country and your sincerity on this matter. However, with your permission, I would like to present a few points from a different perspective, which may broaden our horizon of reflection.

1. Is Islam a matter of conscience or a comprehensive way of life?

First, reducing Islam solely to the realm of personal conscience places it -erroneously, even if unintentionally- on the same level as other revealed or human-made religions, which contradicts the essence of Islam’s claim. Islam is not merely a system of beliefs; it is a comprehensive way of life. Allah Almighty says:

“And whoever does not judge by what Allah has revealed—then it is those who are the disbelievers.” (al-Mā’idah, 5:44)

The Qur’an thereby links governance and sovereignty to divine standards. The Prophet ﷺ also said:

“Every one of you is a shepherd, and every one of you is responsible for his flock.” (Sahih al-Bukhari, Al-Ahkām 1)

This indicates that even the ruler is accountable according to divine measures. The Prophet ﷺ was not merely a religious messenger but also a statesman, establishing political, legal, and social order in Medina. The “Constitution of Medina” serves as a historical testament, organizing coexistence among different communities while ensuring ultimate authority based on revelation.

2. The Question of Higher Identity: What Do Historical Facts Say?

Our identity as the Turkish nation is undoubtedly our honor; however, history demonstrates that what made us a great nation was integrating our Turkishness with the leadership of Islam. From Malazgirt to the conquest of Constantinople, from Çanakkale to the War of Independence, Islamic faith was the main driving force behind our victories. Even Mustafa Kemal Pasha, when awakening the nation, used sermons, calls to prayer, and public announcements proclaiming: “Religion is in danger” to mobilize the people.

The Prophet ﷺ emphasizes this in his hadith:

“I have left among you two matters; you will never go astray as long as you hold fast to them: the Book of Allah and the Sunnah of His Messenger.” (Muwatta Malik, Kitab al-Qadar)

This clearly demonstrates that religion is the central axis for unity and identity.

3. Religion and the State: Western Model or Islamic Justice?

The concept of secularism, which arose in the West, was the result of the Church’s tyranny during the Middle Ages and is foreign to our civilization. In our tradition, the state is the protector of religion, not separate from it. In the Ottoman Empire, no sultan undertook jihad without a fatwa from the Shaykh al-Islam, and laws did not contradict Shariah. Non-Muslims enjoyed full religious freedom under the millet system, adhering to their own personal laws. This was not compulsion but a guarantee of justice and public order according to divine principles. Allah Almighty says:

“Judge between them by what Allah has revealed, and do not follow their inclinations.” (al-Mā’idah, 5:49)

This establishes that the ultimate source of legislation is divine revelation.

4. Turks as Enemies of Turkey: The Source of Contradiction

Here, the question arises: No conscious Muslim can be an enemy of Muslims, but a Turkish individual unaware of Islam can be an enemy of Turkey. How do we explain this paradox? If the higher identity is merely “Turkishness,” why do some Turks betray their own country? The answer lies in the fact that the real binding element of the nation is Islam, not abstract nationalism.

5. The Western Game: Confine Religion to Conscience

I share your concern about the schemes of global powers, but the reality to emphasize is that the greatest wish of the West and Israel is to confine Islamic identity to personal rituals and conscience, excluding it from public life. They know that as long as Islam shapes public life, the nation remains independent. If we remove religion from the public sphere, we step into the model they desire: a secular, identity-less society.

Conclusion: Islam and Turkishness as an Indivisible Entity

In conclusion, we must strengthen our Turkishness through Islam and support our state with the principles of Islamic justice. History bears witness that what has preserved us for centuries is precisely this fusion of Islam and Turkish identity. Separating them would mean losing our spirit and, unknowingly, serving the plans of the West.

With highest regards and respect,

Ahmet Ziya İbrahimoğlu

NOTE:
The above letter was written based on the full text of Mr. Rafael Sadi’s article given below.

(Rafael Sadi passed away on July 13, 2023, in Tel Aviv[^5]).

Footnotes and References:

[^1]: See: Stanford J. Shaw, The Jews of the Ottoman Empire and the Turkish Republic, 1991.

[^2]: Sultan Bayezid II is reputed to have said: “I declare King Ferdinand of Spain mad, for he has brought the wealth of his country to me.”

[^3]: On the concept of a supreme identity in Islam, see Qur’an, Al-Hujurat 13: “O mankind, We created you from a male and a female, and made you into peoples and tribes that you may know one another. Indeed, the most honored of you in the sight of Allah is the most righteous of you.”

[^4]: According to UN reports, civilian casualties in Gaza are severe. It is alleged that at least 4,000 Turkish citizen Jews participated in the Israeli army, with some sources citing up to 40,000. See: Independent Türkçe, 2024; Yedioth Ahronoth; UN Human Rights Council 2024 Gaza Report.

[^5]: Journalist and writer Rafael Sadi passed away in his sleep on July 13, 2023, in Tel Aviv. He was buried the same day at Holon Cemetery, and this was announced by the Israeli Embassy and reported by Turkish media sources.

NOTE:
The above letter was written in response to the full article by Mr. Rafael Sadi provided below.

Full text of Rafael Sadi’s letter:

THE DIFFERENCE BETWEEN “I AM TURKISH” AND “I AM FROM TURKEY” EXPLAINED IN THE BEST WAY… CAN A JEW BE TURKISH?

Rafael Sadi

The circulation of the terms “Turkish” and “from Turkey” in public discourse represents, in my opinion, a hidden division.

It seems to me that we are facing a situation that could undermine the structure of Turkey -a fascinating and beautiful mosaic- and disrupt its balances.

I am a Turkish citizen of Jewish faith, whose ancestors fled the Spanish Inquisition in 1492 and were welcomed and embraced in Ottoman Turkey.

I was born in 1955, and since entering the first grade in 1961, the phrases “I am Turkish, honest, hardworking” were instilled in my mind.

I was taught what my flag and National Anthem represent, and as a citizen of the Republic of Turkey, I grew up being aware of Atatürk’s words, “How happy is the one who says I am Turkish,” written on school walls, in books, and on various materials.

Now, some will tell me: “No, you are not Turkish but from Turkey because you did not come from the Oghuz and Kayı tribes of Central Asia,” and I would reply: “Okay, you are right.”

What about my 50 years of education? And what about the Turkish identity I instilled in my 32-year-old son and 29-year-old daughter? Should I now tell them: “Sorry, we were not Turkish, only from Turkey”?

Isn’t that dividing the nation, fragmenting the people?

No one should tell me stories of higher or lower identities. We all know who we are in this country.

Our religions, racial, or local differences never disturbed us.

So why suddenly would I be considered a minority? My ancestors even refused minority rights in the Lausanne Treaty, stating “We are Turkish citizens,” rejecting minority privileges.

Let us be vigilant, for some seek to manipulate Turkey.

One day they will say: “Look, you are not all Turkish. Out of 70 million Turks, this many are Kurdish, this many Alevi, this many Syriac, this many Chaldean, this many Laz, the rest are Jews, some Armenians… leaving only 1 million Turks. And for this 1 million Turks, 777,000 square kilometers is too much. Please share it ‘politely’.”

Even if we opened our eyes 24 instead of 4, this is suspicious. As for me, it bothers me when I am told, “You are not Turkish, but from Turkey.”