İlim, Edep ve Hâl:

Marifet mi, Malumat mı?

Giriş: Bilgi Arttı, Hikmet Neden Azaldı?

Çağımızda bilgiye erişim tarihte hiç olmadığı kadar kolaylaşmıştır. Birkaç dakika içinde binlerce kitap, ders kaydı ve ilmî tartışma insanın önüne serilebilmektedir. Buna rağmen insanın ahlâkî olgunluğu, hikmetle hareket edebilme kabiliyeti ve sorumluluk bilinci aynı ölçüde artmamıştır. Bu durum, bizi kaçınılmaz olarak şu temel ayrımı yeniden düşünmeye sevk etmektedir: Marifet ile malumat arasındaki fark.

Bu ayrım yalnızca kelimelere dair değildir; eğitimin mahiyeti, hedefi ve insan inşasındaki rolüyle doğrudan ilgilidir.

İlim Nedir?

İslâm ilim geleneğinde ilim, zihinde biriken bilgi yığınından ibaret değildir. İlim; hakikati tanıma, insanın kendini bilmesi ve Rabbini idrak etmesi yolunda kişiyi dönüştüren bir idraktir. Bu sebeple ilim, sahibini ahlâken yükseltmiyor ve davranışlarına yön vermiyorsa eksiktir.

İmam Gazâlî, ilmi “sahibini Allah’a yaklaştıran bir nur” olarak tarif ederken, bilginin yalnızca akılda kalan bir birikim değil, insanın bütün varlığını kuşatan bir hakikat olduğuna işaret eder¹. Bu nur, ancak kalbe yerleşip hayata intikal ettiğinde hakiki mânâsını bulur.

Malumat: Bilgi mi, Yük mü?

Malumat, bilginin idrak edilmeden taşınan hâlidir. İnsan çok şey bilebilir; fakat bu bilgi:

  • tevazuu artırmıyor,
  • merhameti derinleştirmiyor,
  • adalet duygusunu güçlendirmiyorsa,

orada marifetten değil, yalnızca malumattan söz edilebilir.

İslâm âlimleri, ilmin kişide kibir ve sertlik doğurmasını büyük bir tehlike olarak görmüşlerdir. Zira ilim, edep ile korunmadığında insanı yüceltmek yerine azdırabilir².

Edep: İlmin Şartı

İslâm düşüncesinde edep, ilmin süsü değil; ön şartıdır.

Abdullah b. Mübarek’in şu sözü bu hakikati veciz biçimde ifade eder:

Biz edebi, ilimden önce öğrendik.”³

Edep:

  • bilginin nerede ve nasıl kullanılacağını öğretir,
  • haddini bilmeyi kazandırır,
  • ilmi tahakküm aracına dönüşmekten korur.

Bu sebeple İslâm ilim geleneğinde hoca, yalnızca bilgi aktaran kişi değil; örnek bir şahsiyettir. Edep, kitapla değil; hâl ile intikal eder.

Hâl: Bilginin Hayattaki Karşılığı

Hâl, ilmin davranışa dönüşmüş hâlidir.

Bir başka ifadeyle hâl, bilginin insanın yürüyüşüne, konuşmasına, susuşuna ve tercihlerine yansımasıdır.

Bu yüzden klasik İslâm eğitiminde:

  • yalnızca kitap okumak yeterli görülmemiş,
  • hocayla sohbet ve beraberlik esas alınmıştır⁴.

Çünkü hâl anlatılarak değil; görülerek öğrenilir.

Okul Tartışmaları ve Öğrenmenin Mekânı

Günümüzde okul merkezli eğitim anlayışı ciddi biçimde sorgulanmaktadır. Bilginin okul dışına taşması, kişiye göre öğrenme imkânları ve dijital araçlar, “okul tek yol mudur?” sorusunu gündeme getirmiştir. Bu soru, kendi içinde meşru ve anlamlıdır.

Ne var ki okul meselesi, yalnızca bilgi aktarımı üzerinden ele alındığında eksik kalır. Okulun asıl vazifesi:

  • birlikte yaşama tecrübesi kazandırması,
  • sabır, sorumluluk ve disiplin öğretmesi,
  • ferdi cemiyet içinde sınamasıdır.

Henüz okulun yerini alabilecek, aynı ölçüde kuşatıcı bir terbiye düzeni inşa edilebilmiş değildir.

Yapay Araçlar ve Eğitimin Sınırı

Yapay zekâ ve dijital öğrenme araçları, bilginin aktarımında güçlü yardımcılar olabilir. Tekrar, hız ayarlaması ve konu takibi gibi alanlarda fayda sağlamaktadırlar. Ancak şu husus açıkça belirtilmelidir:

Bilgi veren araç, terbiye veremez.

Terbiye;

  • niyet,
  • örneklik,
  • sorumluluk ilişkisi gerektirir.

Bunlar ise ancak insandan insana aktarılan bir süreçle mümkündür⁵.

Toplum, Eğitim ve Gelecek Meselesi

Eğitim tartışmaları, kaçınılmaz olarak “toplum mümkün müdür?” sorusuna bağlanmaktadır. Eğer toplum, yalnızca yan yana duran fertlerden ibaret görülürse eğitim anlamsızlaşır. Ancak toplum; değerlerin, ahlâkın ve tecrübenin kuşaktan kuşağa aktarıldığı bir yapı ise eğitim vazgeçilmezdir.

Eğitimin ihmal edildiği yerde:

  • öğrenme devam edebilir,
  • teknik ilerleme sağlanabilir,

fakat medeniyet durur.

Sonuç: Okul Değil, Terbiye Kaybolursa İnsan Kaybolur

Bu değerlendirmeler ışığında şu hükme varmak mümkündür:

Eğitim, okuldan ibaret değildir; ancak terbiye olmadan hiçbir eğitim yeterli değildir.

Okul değişebilir, biçimler dönüşebilir, araçlar çeşitlenebilir; fakat ilim, edep ve hâl birlikte yürümüyor ise ortaya çıkan şey marifet değil, yalnızca malumattır.

Asıl mesele şudur:

İnsan, öğrendiğiyle neye dönüşmektedir?

Eğer bilgi insanı daha adil, daha merhametli ve daha mesul kılmıyorsa, orada eğitim değil; ham bir istif ve yığılma söz konusudur.

Bu sebeple eğitimin nihai hedefi, hızlı öğrenen fertler değil;

istikamet sahibi insanlar yetiştirmek olmalıdır.

Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
19.12.2025 – OF

Dipnotlar

  1. İmam Gazâlî, İhyâü Ulûmi’d-Dîn, I, 16–18.
  2. Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, mukaddime.
  3. İbn Abdilberr, Câmiʿ Beyâni’l-İlm ve Fazlihî, I, 153.
  4. İbn Haldûn, Mukaddime, “İlimlerin Tahsili” bahsi.
  5. İmam Rabbânî, Mektûbât, I, 193. mektup.

ترجمة من التركية إلى العربية: 👇

العِلْمُ وَالأَدَبُ وَالْحَالُ:

مَعْرِفَةٌ أَمْ مَعْلُومَات؟

المقدّمة: كَثُرَتِ الْمَعْلُومَاتُ، فَلِمَاذَا قَلَّتِ الْحِكْمَةُ؟

في عصرنا الحاضر، بلغ الوصول إلى المعرفة درجة لم يسبق لها مثيل في التاريخ. ففي بضع دقائق يمكن للإنسان أن يطّلع على آلاف الكتب والدروس والمباحث العلميّة. ومع ذلك، يصعب القول إنّ النضج الأخلاقي للإنسان، وقدرته على التصرّف بالحكمة، ومسؤوليّته القيميّة قد ازدادت بالقدر نفسه. وهذا الواقع يفرض علينا إعادة النظر في تمييزٍ أصيلٍ في التراث الإسلامي، وهو الفرق بين المعرفة والمعلومات.

فهذا التمييز ليس مجرّد خلافٍ لفظي، بل هو متعلّقٌ بجوهر التربية، وغايتها، ودورها في بناء الإنسان.

ما هو العلم؟

العلم في التراث الإسلامي ليس تراكماً ذهنيّاً للمعلومات، بل هو إدراكٌ يغيّر الإنسان ويقوده إلى معرفة الحقّ، ومعرفة النفس، ومعرفة الربّ سبحانه. ولذلك فإنّ العلم الذي لا يثمر خُلُقاً، ولا ينعكس على السلوك، علمٌ ناقص.

وقد عرّف الإمام الغزالي العلم بأنّه «نورٌ يقذفه الله في القلب»¹، إشارةً إلى أنّ العلم ليس مجرّد تحصيل ذهني، بل حقيقة وجوديّة لا تكتمل إلا إذا استقرّت في القلب وظهرت آثارها في الحياة.

المعلومات: معرفة أم عبء؟

أمّا المعلومات، فهي العلم الذي يُحمَل ولا يُهضَم، ويُحفظ ولا يُعاش. فقد يكون الإنسان واسع الاطّلاع، كثير الحفظ، ولكن إن لم يزده علمه:

  • تواضعاً،
  • ورحمةً،
  • وعدلاً،

فليس ذلك من المعرفة في شيء، بل هو مجرّد معلومات.

ولهذا حذّر علماء الإسلام من العلم الذي يولّد الكِبْر والقسوة، لأنّ العلم إذا لم يُضبط بالأدب انقلب على صاحبه وأفسده².

الأدب: شرط العلم لا زينته

الأدب في الفكر الإسلامي ليس كمالاً إضافيّاً للعلم، بل هو شرطه الأساس.

قال عبد الله بن المبارك رحمه الله:

«تعلّمنا الأدب قبل أن نتعلّم العلم»³

فالأدب:

  • يحدّد موضع استعمال العلم،
  • ويعلّم صاحبه معرفة قدره،
  • ويحفظ العلم من أن يتحوّل إلى أداة تسلّط.

ولهذا كان الشيخ في التراث الإسلامي قدوةً في الخُلُق قبل أن يكون ناقلاً للمعرفة، لأنّ الأدب لا يُنقل بالكتب، بل ينتقل بالحال.

الحال: تجسيد العلم في الحياة

الحال هو صورة العلم حين يتحوّل إلى سلوك.

وهو ظهور أثر العلم في كلام الإنسان، وسكوته، وتصرفاته، واختياراته.

ومن هنا لم يكن طلب العلم في التراث الإسلامي مقتصراً على القراءة، بل كان ملازماً لـالصحبة والمجالسة⁴، لأنّ الحال لا يُتعلَّم بالوصف، بل بالمشاهدة.

المدرسة وسؤال المكان

في زماننا هذا، كَثُرَ النقد الموجَّه إلى التعليم المدرسي، بعد أن خرجت المعرفة من جدران المدرسة، وظهرت وسائل التعلّم الفردي. والسؤال: «هل المدرسة هي الطريق الوحيد للتعليم؟» سؤال مشروع.

غير أنّ حصر المدرسة في كونها مكاناً لنقل المعلومات اختزالٌ مخلّ. فالمدرسة ـ رغم نقائصها ـ تؤدّي أدواراً مهمّة:

  • في التعايش،
  • وتحمل المسؤولية،
  • وضبط النفس،
  • والتعامل مع النظام.

ولم يُبتكر إلى اليوم نظامٌ تربويّ بديل يحقّق هذه الوظائف بصورةٍ أشمل.

الوسائل الذكيّة وحدودها

لا شكّ أنّ الوسائل الرقميّة والذكاء الاصطناعي أدوات نافعة في تنظيم المعرفة وتيسيرها. غير أنّه لا بدّ من تقرير حقيقةٍ أساسيّة:

الأداة تُعلِّم، ولكنّها لا تُربّي.

فالتربية تحتاج إلى:

  • نيّة،
  • وقدوة،
  • وعلاقة مسؤوليّة،

وكلّ ذلك لا يتحقّق إلا في العلاقة بين الإنسان والإنسان⁵.

المجتمع والتربية والمستقبل

إنّ النقاش حول التعليم ينتهي بالضرورة إلى سؤال المجتمع. فإذا كان المجتمع مجرّد تجمّع أفراد، فلا معنى للتربية. أمّا إذا كان منظومة قيمٍ وتجارب تنتقل بين الأجيال، فإنّ التربية ضرورة وجوديّة.

قد يستمرّ التقدّم التقني بلا تربية،

لكن الحضارة لا تستمرّ بلا تربية.

الخاتمة: إذا ضاعت التربية ضاع الإنسان

يمكننا في ضوء ما سبق أن نقرّر ما يلي:

التعليم ليس مقصوراً على المدرسة، ولكن لا تعليم صحيحاً بلا تربية.

قد تتغيّر الأشكال، وتتعدّد الوسائل، لكن إذا لم يجتمع العلم والأدب والحال، فالنتيجة ليست معرفة، بل معلومات مجرّدة.

والسؤال الحقيقي ليس:

أين يتعلّم الإنسان؟

بل: ماذا يصير الإنسان بما يتعلّمه؟

فإن لم يُثمر العلم عدلاً ورحمةً ومسؤوليّة، فليس ذلك من التربية في شيء.

والغاية القصوى من التعليم ليست تكثير المعلومات،

بل تكوين الإنسان المستقيم.

إعداد: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو

١٩ / ١٢ / ٢٠٢٥ م في مدينة أوف

الهوامش

  1. الغزالي، إحياء علوم الدين، ج 1، ص 16–18.
  2. فخر الدين الرازي، مفاتيح الغيب، المقدّمة.
  3. ابن عبد البر، جامع بيان العلم وفضله، ج 1، ص 153.
  4. ابن خلدون، المقدّمة، فصل في التعليم وطرقه.
  5. الإمام الرباني، المكتوبات، ج 1، الرسالة 193.