Gazze Minberlerinden İslam Ümmetine ..

Gazze’nin imam ve hatiplerinden Şeyh Fadi İsa ed-Dâlî, Gazze dışındaki her diri vicdana hitaben kaleme aldığı satırlarında şöyle sesleniyor:
Vakit müsait olduğundan değil, tükenmekte olduğundan yazıyoruz.
Sesimizi sevdiğimizden değil; sessizliğin bizi öldürmesinden dolayı haykırıyoruz.
Sözlerimiz, enkazların altından ve acıların ortasından çıkarak size ulaşıyor.
Bunlar sıradan kelimeler değil; bilakis kanla yazılmış, zaman daralıp tükenmeden yankı bulmayı bekleyen mesajlardır.
Size bu satırları, harbin en çetin ve tehlikeli anında yazıyorum – bir vakit ki, muharebe yeni bir ivme kazanacak ve belki de ilk günlerdeki gibi şiddetli darbelerle yeniden üzerimize dönecektir.
Bu tebliğ, kimseyi korkutmak için değildir; Allah’ın emrettiği üzere ihtiyatlı olmak ve düşmanlarımızın tehditlerini ciddiyetle almak içindir.
Sözlerimi hicretin ve acının ortasından, sizin için maddeler hâlinde takdim ediyorum:
▪ Birincisi: Sizi canlarımızla cihad ederek bize minnettar kılmıyoruz.
Zira bu savaş bize dayatıldı; bizim yapabileceğimiz tek şey sabretmek, Allah’ın takdirine razı olmak ve Askalan hattında nöbeti sürdürmektir.
Siz de Allah’ın size yüklediği kardeşlerinize yardım vazifesini yerine getirerek bizi minnettar etmemelisiniz. Amerika, Avrupa ve bazı normalleşme taraftarları işgal rejimine havadan, karadan ve denizden sürekli para, silah ve erzak sevkiyatı yapıyor; onlardan tek bir minnet ya da incitme sözü işitmezsiniz. Oysa bazı kardeşlerimiz -dinde ve hatta vatandaşı olarak bizimle aynı duyguyu paylaşanlar- bir avuç su bağışladığında, sanki Filistin fethedilmiş gibi minnet bekler gibi davranıyor.
Ben diyorum ki: Yaptığınız şey bize lütuf değil; Allah’ın gücünüz ölçüsünde kardeşlerinize yardım etme emridir. Nitekim Resûlullah ﷺ şöyle buyurmuştur:
“— Müşriklerle malınızla, canınızla ve dilinizle cihad ediniz.”
▪ İkincisi: Allah, Gazze’yi bütün ümmetin izzeti için bir müdafaa hattı kıldı.
Eğer Gazze’yi yalnız bırakırsanız ve düşman -Allah göstermesin- onu kırarsa, saldırganlığın kanseri yayılacak ve sizin topraklarınıza kadar ulaşacaktır; zira işgal devletinin sınırları yoktur: barışla genişler, cihadla daralır.
Gazze’yi korursanız o kurtulur, siz de kurtulursunuz; onu terk ederseniz, “Beyaz Öküz’ün yenildiği gün” misali siz de yenilirsiniz.
▪ Üçüncüsü: Biliniz ki bu mücadele belli bir örgüt veya cemaate mahsus değildir.
Demek isterim ki: O grup teslim olsa dahi savaş dinmez, mücadele sona ermez. Zira hedef, şuuru yok etmek, iradeyi ezmek, izzeti tüketmek ve bütün bir halkı sürgüne zorlamaktır.
Bizi desteklediğinizde bir grubu değil, bir halkı desteklemiş olursunuz. Amerika açıkça hem sözle hem de fiilen işgal devletinin yenilmesine izin vermeyeceğini ilan ettiyse, siz kardeşlerinizin yenilmesine nasıl göz yumarsınız? Onların yenilgisi sizin yenilginiz; zaferleri ise sizin zaferinizdir.
Batı o gayrimeşru devlete desteğini saklamıyorsa, binlerce yıldır bu topraklarda kök salmış bir halkın sürgün edilmesine nasıl razı gelirsiniz?
▪ Dördüncüsü: Kim maddîyâtla destek olamıyorsa, diliyle destek olsun:
🔸 Âlimler fetvâlarıyla destek versin.
🔸 Medya mensupları yayınlarıyla destek versin.
🔸 İmamlar kürsüleri, kunutları ve dualarıyla destek versin.
🔸 Aile reisleri, çocuklarına davamızı anlatsın.
🔸 Doktorlar, bizzat gelemeseler bile meslektaşlarıyla irtibat kurup istişarede bulunsun; fikir versin.
Hakikati söyleyemeyen yalan söylemesin. İşgal devleti dilinden etkilenmiyorsa, o dil Gazze ve halkı için zarar verici olmasın.
▪ Beşincisi: Ey Gazze dışındaki kardeşim…
Sen bizim yerimizde, bizim sınırlarımızdasın; düşman senin tarafından bize yönelmesin.
Bizi yalnız bırakma, dilinle bize sırtını dönme.
Unutma ki kıyamet günü hasmın; açlıktan bitkin bir yetim, toz-toprak içindeki yoksul, düşmanı tarafından zulme uğramış mazlum, Allah yolunda şehid olmuş bir mü’min, izzetini savunan bir mücahid veya zulme karşı durmuş bir âlim olabilir.
▪ Altıncısı: Yardım vazifemizi hatırlatırken, canları ve mallarıyla bize destek veren kardeşlerimizi, davamız için zamanını feda eden âlimleri, hastalarımızı tedavi etmek üzere gelen doktorları ve Allah yolunda fedakârlık eden her hür insanı şükranla anıyorum.
Onları maddeten mükâfatlandıracak durumda değiliz; mükâfatlarını Allah’a havale ederiz. Ümmette -inşâ-Allah- bitmeyen bir hayır vardır; ne var ki, şu anki fedakârlık çoğunlukla olması gerekenin çok altındadır.
Son olarak:
Bu, yüreğimin derinliklerinden süzülen bir hitaptır; hatırlayanlar için bir hatırlatma. Bugün verebilecek olan varsa versin; zira bir gün gelecek, bugün istenenden kat kat fazlasını vermeyi arzu edecek, fakat cihad treni çoktan kalkmış olacaktır – o vakit geride kalanlar arasında sayılacaksınız.
Allah’ım, ulaştırdım mı?
Allah’ım, şahit ol!
Mescid-i Aksa’nın emin bekçileri – Gazze
Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
20 Eylül 2025 – OF
الشيخ فادي عيسى الدالي، من أئمة المساجد وخطبائها في غزة يكتب: إلى كل ضمير حي خارج غزة
لا نكتب لأن الوقت يسمح، بل لأنه ينفد.
ولا نصرخ حبًا بالصوت، بل لأن الصمت يقتل.
كلماتنا خرجت من تحت الركام، ومن بين الألم، لتصل إليك.
ليست مجرد كلمات، بل رسائل تُكتب بالدم، وتنتظر من يردّ الصدى قبل فوات الأوان.
أكتب إليكم هذه الكلمات في أدق أوقات الحرب خطرًا، في وقتٍ ستشهد فيه المعركة زخماً جديداً، وربما تعود علينا بوَيْلاتها من جديد كما كانت في أولها.
وليس هذا تخويفًا لأحد، بل أخذٌ بالحذر كما أمرنا الله، وحملٌ لتهديدات أعدائنا على محمل الجد.
كلماتي هذه من وسط النزوح والألم، أضعها بين يديك في نقاط سريعة:
▪ أولًا : لا نَمُنُّ عليكم بجهادنا بأنفسنا.
فهذه حرب فُرضت علينا، لا خيار لنا فيها إلا الصبر، والرضا بقضاء الله، والمرابطة على ثغر عسقلان.
ولا تَمُنّوا علينا بواجب كلفكم الله به، وهو واجب النصر لإخوانكم. فها هي أمريكا وأوروبا وبعض المطبعين يمدّون الكيان جواً وبراً وبحراً بالمال والسلاح والغذاء دون توقف، ولا تسمع منهم كلمة منٍّ أو أذى، بينما نجد بعضًا من إخواننا – ممن يشاطرنا الدين بل والوطن – إذا تبرع بسقيا ماء، مَنَّ عليك كأنه فتح فلسطين!
أقول لهؤلاء: ما تفعلونه ليس منّةً علينا، بل واجب كلفكم الله به مع إخوانٍ تلزمكم نصرتهم بما تستطيعون. وقد قال رسول الله ﷺ:
«جاهدوا المشركين بأموالكم وأنفسكم وألسنتكم».
▪ ثانيًا: إن الله قد جعل غزة خط الدفاع عن كرامة أمةٍ كاملة.
فإن تركتم غزة وحدها، واستطاع العدو – لا قدّر الله – كسرها، فسيتفشى سرطان العدوان ويتمدد إلى بلادكم؛ لأن دولة الكيان لا حدود لها، تتمدد بالسلام وتنكمش بالجهاد.
فإن نصرتم غزة، نجت ونجوتم، وإن تركتموها، أُكلتم يوم أُكل الثور الأبيض.
▪ ثالثًا: اعلموا أن المعركة ليست ضد تنظيم أو جماعة معينة.
بمعنى: لو استسلمت هذه الجماعة أو التنظيم، لما توقفت الحرب ولا انتهت المعركة.
فالمعركة تهدف إلى كيّ الوعي، وتحطيم الإرادة، واستنزاف الكرامة، وتهجير شعبٍ كامل.
فإذا نصرتنا، فإنما تنصر شعبًا لا جماعة. وإذا كانت أمريكا قد صرحت قولًا وفعلًا أنها لن تسمح بهزيمة دولة الكيان، فكيف تسمحون أن يُهزم إخوانكم، وهزيمتهم هزيمتكم ونصرهم نصركم؟!
وإن كان الغرب لا يخجل من نصرة تلك الدولة اللقيطة المارقة، فكيف ترضون بتهجير شعبٍ تجذّر حقه في هذه الأرض آلاف السنين؟
▪ رابعًا: من لم يستطع نصرتنا بالمال، فلينصرنا باللسان:
🔸 إن كان عالمًا، فلينصرنا بفتواه.
🔸 وإن كان إعلاميًا، فلينصرنا بإعلامه.
🔸 وإن كان إمام مسجد، فلينصرنا بقنوته ودعائه.
🔸 وإن كان ربَّ أسرة، فليحدّث أبناءه عن قضيتنا.
🔸 وإن كان طبيبًا، فليتواصل مع إخوانه الأطباء باستشاراته، إن لم يستطع القدوم إلينا بنفسه.
فمن لم يستطع أن ينطق بالحق، فلا ينطق بالباطل.
ومن سلِمت من لسانه دولةُ الكيان، فلتسلم من لسانه غزة وأهلها.
▪ خامسًا: أقول لك يا أخي في خارج غزة…
أنت على ثغور لسنا نحن عليها، فلا نُؤتى من قِبلك.
لا تَخذلنا، ولا تَطعَنَّا بلسانك.
واحذر أن يكون خصمَك يوم القيامة:
يتيمًا ذا مسغبة، أو مسكينًا ذا متربة، أو مظلومًا من عدوّه، أو شهيدًا في سبيل الله، أو مجاهدًا يذود عن كرامتك، أو عالمًا وقف في وجه الطغيان.
▪ سادسًا: رغم تذكيري بواجب نصرتنا، فلا أنسى شكر من قدّم لنا من إخواننا الغالي والنفيس، ولا شكر العلماء الذين بذلوا أوقاتهم في نصرة قضيتنا، ولا الأطباء الذين جاؤوا لعلاج مرضانا، ولا كل حرٍّ بذل ما بذل في سبيل الله.
فهؤلاء لا نستطيع مكافأتهم، ونكل جزاءهم إلى الله.
وفي الأمة – بإذن الله – خيرٌ لا ينقطع، وإن كان أدنى بكثير مما هو مطلوب منها
وبعد
هذه رسالة نحتّها من قلبي، وكتبتها ذكرى للذاكرين، فمن استطاع أن يقدم اليوم شيئًا فليقدمه، قبل أن يأتي يومٌ تتمنى فيه أن تقدم أضعاف ما طلب منك اليوم، ويكون قطار الجهاد قد فاتك، فتسجَّل مع القاعدين.
اللهم هل بلغت؟
اللهم فاشهد