Yabancı Gözüyle Osmanlı Çocukları ..

“Türk çocukları başka memleketlerdekilere benzemezler. Ne gürültü ederler, ne de ağlayıp dururlar. Şark’ta geçirdiğim üç seneye yakın zaman zarfında hiçbir Türk çocuğunun bağırıp çağırdığını işitmedim. Mektebe gittiklerini gördüğüm yavruların tavırları sakin, yürüyüşleri vakuraneydi (ağırbaşlıydı).” (A.Brayer)

“Türk toplumunda, baştan çıkmış, yüz kızartıcı işler yapan çocuk nadirdir. Ana ve baba saygısı çok büyüktür. Aile büyüklerinin sözleri dinlenir.” (Guer)

Çocuklar çok dürüsttür. Sokakta bir şey bulan çocuk derhal sahibini aramaya başlar.” (La martine, 1897)

Çocuklarını daha fazla şefkat ve alâka içinde yaşatan bir memleket de bilmiyorum. Sokaklarda çocuğunu omzuna, kucağına alarak yürüyen, onu fazla yürütmekten, yormaktan sakınan çok baba görülür. Ama büyüyen çocuk, babasına büyük saygı gösterir. Emretmedikçe oturmaz. Yalnız “Baba” şeklinde değil, babasının unvanı neyse ‘Efendi Baba’, ’Ağa Baba’, ’Bey Baba’, ‘Paşa Baba’ diye hitab eder.

Küçük kardeş, büyüğüne saygı gösterir. Büyük kardeş asla ismiyle çağırılamaz, ‘Abla’ veya ‘Ağabey’ denir ki bizim dilimizde bu kelimeler meçhuldür.” (Ubicini)

Dr. A. Brayer’nin “Neuf annees â Constantinople” ismindeki kitabının 1836 Paris baskısının 1. cildinin 224. sayfasında Türklerin evlât sevgisi şöyle anlatılır:
“Erkeklerde de, kadınlarda da evlât sevgisi çok barizdir. Türklerin hafta tatiline tesadüf eden Cuma günü ve bilhassa Ramazan ve Bayram günleri sokaklarda Müslüman-Türk’ün göğsünü kabartan oğlunun elinden tutup ağır ağır gezdirdiği, çocuk yorulunca kucağına aldığı, daima devam ettiği kahvenin pikesinde yanına oturup şefkatle hitabettiği, evlâdına tam bir ana şefkatiyle baktığı görülür.”
Aynı eserin 225. ve 226. sayfasında da Türk ve Frenk çocuklarının farkı şöyle anlatılmaktadır:
“Türkiye’de analarla babaların ve ninelerle büyük ninelerin çocuklarına en tatlı sözlerle hitâb edip en candan ihtimamlarla baktıklarını yukarıda görmüştük. İşte bundan dolayı Türkiye’de çocuklar yetişip adam oldukları zaman analarıyla babalarını yanlarında bulundurmakla iftihar ettikleri ve küçükken onlardan gördükleri şefkate mukabele etmekle bahtiyar oldukları hâlde, başka memleketlerde çok defa çocuklar olgunluk çağına girer girmez, analarıyla babalarından ayrılmakta, mali menfaatleri hususunda onlarla çekişe çekişe münakaşa etmekte ve hatta bazen kendileri refah içinde yaşadıkları hâlde onları sefalete yakın bir hayat içinde bırakmakta ve zavallılara karşı adeta yabancılaşmaktadırlar.”

Bu yazı Nuri Kahraman kardeşimin 15.09.2025 tarihli paylaşımından alınmıştır.

ترجمة من التركية إلى العربية: 👇

نظرة الأجانب إلى أطفال العثمانيين

قال A. Brayer:

«أطفال الأتراك لا يشبهون أطفال البلاد الأخرى. فهم لا يثيرون الضجيج ولا يكثرون من البكاء. وخلال ما يقرب من ثلاث سنوات قضيتها في الشرق لم أسمع صراخ طفل تركي واحد. الأطفال الذين رأيتهم ذاهبين إلى المدارس كانوا هادئين في تصرفاتهم، ووقورين في مشيتهم.»

وقال Guer:

«في المجتمع التركي نادر أن ترى طفلاً فاسداً أو مرتكباً لأفعال مخزية. احترام الوالدين عظيم جدًّا، وكلام الكبار في العائلة يُسمع ويُطاع.»

وقال La martine سنة 1897:

«الأطفال صادقون جدًّا. فالطفل إذا وجد شيئًا في الطريق يبادر فورًا إلى البحث عن صاحبه.»

ويقول Ubicini:

«لا أعرف بلداً يعيش فيه الأطفال في رحمة وعطف أكثر من تركيا. فكثير من الآباء تراهم في الطرقات يحملون أبناءهم على أكتافهم أو في أحضانهم، ويتجنبون أن يرهقوهم في المشي. ولكن حين يكبر الطفل يُظهر لوالده أعظم الاحترام، فلا يجلس إلا إذا أمره. ولا يخاطبه بكلمة “بابا” فقط، بل بحسب لقبه: فيقول “أفندي بابا”، أو “آغا بابا”، أو “بيك بابا”، أو “باشا بابا”. وكذلك يحترم الصغيرُ الكبيرَ، فلا يُنادى الأخ الأكبر باسمه أبدًا، بل يقال له “أختي الكبيرة” أو “أخي الأكبر”، وهي كلمات لا وجود لمثيلاتها في لغتنا.»

وفي كتاب الدكتور A. Brayer المعنون بـ «Neuf années à Constantinople» (تسع سنوات في القسطنطينية) الصادر في باريس سنة 1836، الجزء الأول، الصفحة 224، جاء وصف محبة الأتراك لأولادهم:

«محبة الأولاد واضحة عند الرجال كما عند النساء. ففي يوم الجمعة – يوم عطلة الأتراك – وبالأخص في رمضان والأعياد، ترى المسلم التركي يمشي في الطرقات متباهياً بابنه، آخذاً بيده، سائراً بهدوء، فإذا تعب حمله في حضنه، ثم يجلس معه في المقهى الذي اعتاد ارتياده، يخاطبه برقة، وينظر إليه بعطف أمّ حنون.»

وفي الصفحتين 225 و226 من نفس الكتاب جاء بيان الفرق بين أطفال الأتراك وأطفال الفرنجة:

«رأينا آنفاً كيف أن الأمهات والآباء والجدات والأجداد في تركيا يخاطبون أطفالهم بأرقّ الكلمات ويعنون بهم أعظم العناية. ولهذا السبب تجد الأطفال في تركيا حين يكبرون ويدركون يُفاخرون ببقاء آبائهم وأمهاتهم إلى جانبهم، ويسعدون بمكافأة ما لقوه منهم من رحمة وعطف في صغرهم. بينما في بلاد أخرى كثيرًا ما يفارق الأولادُ آباءَهم وأمهاتهم بمجرّد أن يبلغوا سنّ الرشد، ويخاصمونهم في أمور المال والمصالح، بل أحيانًا يتركونهم يعيشون حياة قريبة من البؤس، وهم – أي الأولاد – في رغد ورفاه، حتى ليكادون يعاملونهم معاملة الغرباء.»

✍️ هذا المقال من مشاركة أخينا نوري قهرمان بتاريخ 15 / 09 / 2025.

المترجم: أحمد ضياء إبراهيم أوغلو