Hz.Peygamberin Kur’anda Olmayan Hükümleri Koyma Yetkisi İle İlgili Hadisin Tahkiki ..

Ben, Allah’ın Kitabı’nda helâl kıldığından başkasını helâl kılmam” hadisi ve Sünnetle delil getirmenin reddine dair iddia

Sünnetle delil getirmenin geçersiz olduğunu savunanların dayanmaya çalıştıkları hadislerden biri de şu rivayettir:

“Ben, Allah’ın Kitabı’nda helâl kıldığından başkasını helâl kılmam.”

Eskiler şöyle demiştir: “Önce tahtı sabitle, sonra süslemeye geç.” Yani bir hükmün bina edilmesi için evvelen dayanağın sahihliği sabit olmalıdır. Bu sebeple, ilim ehli önce isnada yönelmeyi ve onunla ilgilenmeyi teşvik etmiş, zira metne giden yolun isnattan geçtiğini bildirmişlerdir. Bu bağlamda Yahya b. Saîd şöyle der:

“Hadise değil, isnadına bakınız. Eğer isnadı sahihse, mesele yoktur. Fakat sahih değilse, o zaman hadise aldanmayınız.”

Bu hadisle delil getirenlerin iki temel kusuru vardır:

Birincisi, ondan hüküm çıkarmaya kalkışmadan evvel, sahihliğini tahkik etmemişlerdir.

İkincisi ise, hadis faraza sahih kabul edilse dahi, onu nasıl anlamak gerektiği hususunda âlimlerin yaptığı açıklamaları dikkate almamışlardır. Hâlbuki bu tutum, sağlam bir ilmî yönteme muhaliftir. Zira bir rivayetle delil getirmek, ancak onun sabitliğinden sonra söz konusu olabilir.

Bu sebeple biz de meseleyi iki yönüyle ele alacağız ki, araştırma yolu apaçık ortaya çıksın:

Hadisin metni ve sıhhatine dair değerlendirme:

Bu hadis, çeşitli lafızlarla rivayet edilmişse de, tamamı zayıf senedlerle nakledilmiştir. El-Me‘lemî el-Yemânî bu konuda şöyle der:

“Her hâlükârda bu hadis sabit değildir. Bununla beraber, Şâfiî ve ardından İbn Hazm, onun mânâsını sahih şekilde açıklamışlardır.”

İşte bu rivayetin en meşhur yolları:

Birinci rivayet: Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) şöyle demiştir:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Benim üzerime hiçbir şeyi yüklemeyiniz. Zira ben, Allah’ın Kitabı’nda helâl kıldığından başkasını helâl kılmam; Allah’ın Kitabı’nda haram kıldığından başkasını da haram kılmam.”

Bu rivayet zayıftır. Heysemî şöyle der:

“Bu hadisi Taberânî el-Evsat’ta rivayet etmiştir. Onu Yahya b. Saîd’den yalnızca Ali b. Âsım rivayet etmiştir. Bu rivayette ise Sâlih b. Hasan b. Muhammed ez-Za‘ferânî tek kalmıştır. Bu iki râvî hakkında herhangi bir tercüme kaydına rastlamadım.”

İkinci rivayet: İbn Ebî Melîke şöyle demiştir:

Ubeyd b. Umeyr el-Leysî kendisine şöyle haber vermiştir:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Hz. Ebû Bekir’e insanlara namaz kıldırmasını emretmişti. (Hadisin devamında şöyle buyurduğu nakledilir):

“Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) yerinden ayrılmadı. Hicret odalarının yanında oturdu. Fitnelerden sakındırdı ve şöyle dedi: Vallahi, insanlar üzerime bir şey yüklemesin. Ben, Allah’ın Kitabı’nda helâl kıldığından başkasını helâl kılmam; Allah’ın Kitabı’nda haram kıldığından başkasını da haram kılmam.”

Bu rivayet de isnad bakımından zayıftır; çünkü Ubeyd b. Umeyr el-Leysî, büyük tâbiîlerden olup güvenilir olsa da, Resûlullah’tan doğrudan rivayeti yoktur. Dolayısıyla hadis murseldir (yani senedinde sahâbî atlanmıştır).

Üçüncü rivayet: Rabî‘a b. Ebî Abdirrahmân şöyle demiştir:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hastalığı esnasında şöyle buyurdu:

“İnsanlar üzerime bir şey yüklemesin. Ben, Allah’ın Kitabı’nda helâl kıldığından başkasını helâl kılmam; Allah’ın Kitabı’nda haram kıldığından başkasını da haram kılmam.”

İbn Hazm bu rivayeti de irsal (mursal oluşu) sebebiyle zayıf kabul etmiştir.

Dördüncü rivayet: İbn Tâvûs, babasından şöyle nakletmiştir:

Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), vefatına sebep olan hastalığında şöyle buyurdu:

“İnsanlar üzerime bir şey yüklemesin. Zira ben, Allah’ın Kitabı’nda helâl kıldığından başkasını helâl kılmam; Allah’ın Kitabı’nda haram kıldığından başkasını da haram kılmam.”

Bu rivayet de murseldir. İmam Şâfiî bu rivayetin ardından şöyle demiştir:

“Bu rivayet münkatı‘dır (senedi kopuktur).”

Mürsel hadislerle delil getirmenin geçersiz sayılması ve zayıf kabul edilmeleri, hadis hâfızları ve eser tenkitçileri nezdinde yerleşmiş bir görüştür ve bunu kitaplarında sürekli dile getirmişlerdir.

Bu durumda, söz konusu hadisin sahih olmadığı ve onunla delil getirmenin geçersiz olduğu anlaşılmaktadır.

Buna rağmen denilebilir ki:

Faraza hadisin sahih olduğu kabul edilse bile, âlimlerin onu nasıl yönlendirdiğine dair zikrettiği mânâlar mevcuttur. Aşağıda sunulanlar bunların en meşhur olanlarındandır:

Hadisin, faraza sahih olduğu kabul edilse dahi, âlimlerin beyan ettiği doğru mânâları:

Birinci mânâ:

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Allah Teâlâ’nın helâl kıldıklarından başka hiçbir şeyi helâl kılmamış, yine Allah Teâlâ’nın haram kıldıklarından başkasını da haram kılmamıştır. Bu hususta asla muhalefette bulunmamıştır. Zira yüce Allah, ona vahyedileni takip etmesini farz kılmıştır. Nitekim şöyle buyrulmuştur:

“Rabbin tarafından sana vahyedileni takip et!” (el-En‘âm, 106).

Ve biz şahitlik ederiz ki, o (sallallahu aleyhi ve sellem), Rabb’inin bu emrine hakkıyla ittiba etmiştir. Kitap’ta hüküm bulunmayan meselelerde ise Allah Teâlâ, bize onun Sünnetine tâbi olmayı farz kılmıştır. Şöyle buyrulmuştur:

“Resûl size ne verdiyse onu alın; sizi neden men ettiyse ondan da sakının.” (el-Haşr, 7).

İbn Hazm bu hususta şöyle demektedir:

“Allah Teâlâ’nın kitabındaki nass, Peygamber’in (aleyhisselâm) söylediği her şeyin Allah Teâlâ tarafından olduğunu göstermektedir.”

İkinci mânâ:

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’in verdiği her hüküm, Kur’ân’dan anladığı bir mâna üzerinedir. İmam Şâfiî bu hususta şöyle der:

“Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem), hakkında Allah’tan bir hüküm bulunmayan hususlarda Sünnet koymuşsa, bu da Allah’ın hükmüyledir. Zira Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: ‘Ve şüphesiz sen dosdoğru bir yola iletirsin; Allah’ın yoluna.’” (eş-Şûrâ, 52–53)

Üçüncü mânâ:

Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem) “Kitabında” ifadesinden muradı, Allah Teâlâ’nın kendisine indirdiği vahiydir; bu da hem Kur’ân’ı hem de hikmeti (yani Sünneti) içine alır. Zira Sünnet’te, Kur’ân’da geçmeyen hususlar vardır; buna rağmen Sünnet de tıpkı Kitap gibi tâbî olunması gereken bir kaynaktır.

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), “Kitap” lafzını hem Kur’ân hem de Sünnet mânâsında kullanmıştır. Buna örnek olarak, iki adamın Resûlullah’a gelip aralarında hükmetmesini istemeleri olayı gösterilebilir. Bu hadise, Buhârî ve Müslim’in rivayet ettiği şu vakadır:

Ebû Hüreyre ve Zeyd b. Hâlid (radıyallahu anhuma)’dan rivayet edildiğine göre, iki adam Resûlullah’a gelip davalarını sundular. Onlardan biri şöyle dedi:

“Aramızda Allah’ın Kitabı ile hükmet.”

Diğeri ise –ki ikisi arasında daha fakih olan oydu– şöyle dedi:

“Evet, ey Allah’ın Resûlü! Aramızda Allah’ın Kitabı ile hükmet. Ama bana konuşma izni ver.”

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) de:

“Konuş.” buyurdu.

Adam şöyle dedi:

“Benim oğlum bu adamın yanında işçi olarak çalışıyordu. (İmam Mâlik şöyle demiştir: ‘Asîf’ işçi demektir.) Oğlum, bu adamın hanımıyla zina etti. Bana oğlumun recmedileceği söylendi. Ben de onun yerine yüz koyun ve bir câriye vererek fidye verdim. Sonra ilim ehlinden sordum; bana dediler ki: ‘Oğluna yüz sopa ve bir yıl sürgün gerekir; recm ise ancak kadına uygulanır.’”

Bunun üzerine Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:

“Nefsimi kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, mutlaka aranızda Allah’ın Kitabı ile hükmedeceğim! O hâlde, koyunların ve câriyeni sana iade ediyorum.”

Sonra oğluna yüz sopa vurdurdu, bir yıl sürgün cezası verdi ve sonra Enîs el-Eslemî’ye kadına gidip suçu itiraf edip etmediğini sormasını emretti. Kadın suçu itiraf edince recmedildi.

Burada görüldüğü üzere, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) “Allah’ın Kitabı” ifadesini kullanmış, ancak bununla hem Kur’ân’ı hem de Sünneti kapsayan vahyi kastetmiştir.

Ashâb-ı kirâm da bu lafzı aynı şekilde kullanmışlardır. Nitekim Abdullah b. Mes‘ûd (radıyallahu anh) şöyle der:

“Allah, dövme yapanları ve yaptıranları, kaşlarını inceltenleri, dişlerini seyrekleştirenleri, Allah’ın yarattığını değiştirenleri lânet etmiştir. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) kimi lânet ettiyse ben de ona lânet ediyorum. Zira o, Allah’ın Kitabında yer almaktadır.”

İbn Mes‘ûd’un “Allah’ın Kitabında” sözüyle kastı, başka bir rivayette açıklandığı üzere şu ayettir:

“Resûl size ne verdiyse onu alın; sizi neden men ettiyse ondan da sakının.” (el-Haşr, 7)

Zira dövme yaptırmak, kaş inceltmek ve benzeri hususlar Kur’ân-ı Kerîm’de doğrudan hüküm altına alınmamış, bunlar Sünnet ile sabit olmuştur.

Dördüncü mânâ:

Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve sellem):

“Vallahi, insanlar benim üzerime hiçbir şeyi yüklemesin.” sözüyle muradı, kendi nefsinden veya dünyevî bir arzu ve maksatla hüküm koymuş gibi gösterilmekten beri olduğunu bildirmektir. Yani onun vaz‘ettiği ve sünnet kıldığı her şey, vahye dayalıdır; nefsî bir maksatla yapılmış değildir. Zira o, her iş ve terkinde Allah’tan emir alır. Dolayısıyla, ne sözüne ne de fiiline kimse itiraz edemez, yanlışlayamaz.

Hemen ardından şöyle buyurmuştur:

“Ben, Allah’ın Kitabı’nda helâl kıldığından başkasını helâl kılmam; Allah’ın Kitabı’nda haram kıldığından başkasını da haram kılmam.”

Bu sebeple şöyle demiştir:

“İnsanlar benim üzerime bir şey yüklemesin.”

“İnsanlar benden bir şey alıkoymasın.” dememiştir. Zira Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’e karşı ihtiram göstermek, ona karşı ölçülü durmak, hem Allah Teâlâ’nın emri hem de Peygamber’in emriyle sabittir.

Allah’ım! Bizi Sünnet-i Seniyyesi üzere yaşat, onun üzere sabit kıl ve huzuruna o hâl üzere al, ey ikram edenlerin en keremlisi!

Salât ve selâm, Efendimiz Muhammed’e, onun âline ve ashâbına olsun. Âmin.

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
14.07.2025 OF

Kaynaklar (المراجع):

([1]) Sünnetin delilliliğini reddedenlerin en meşhurlarından bazıları: Ebu Riyye, Ezdüâü alâ’s-Sünne’l-Muhammediyye adlı eserinde (s. 250); Cemâlü’l-Bennâ, el-Aslân el-Azîmân: el-Kitâb ve’s-Sünne: Ru’ya Cedîde adlı kitabında (s. 276 ve devamı); Dr. Muhammed Tuvfik Siddîk, “el-İslâm hüve’l-Kur’ân vahdehu” başlıklı makalesinde, el-Menâr dergisinde (9/515); ve Muhammed Şehrûr, el-Kitâb ve’l-Kur’ân adlı eserinde (s. 568).

([2]) Bakınız: Sîr a’lâm en-Nubelâ – ed-Dhahabî (9/188).

([3]) el-Envâru’l-Kâşife limâ fî kitâb Edzduâ alâ’s-Sünne min ez-zellil ve’t-tadlîl ve’l-mecâzife (s. 247).

([4]) Et-Taberânî, el-Mu‘cem el-Evsat (6/42) — rivayet etti.

([5]) Mecmau’z-Zawâ’id ve Menba‘u’l-Fawâ’id (1/172).

([6]) El-Beyhakî, es-Sünen el-Kübrâ (7/120).

([7]) Bakınız: et-Târîh el-Kebîr – el-Buhârî (5/455); el-Kunâ ve’l-Esâmâ – İmam Müslim (1/606).

([8]) İbn Hazm, el-İhkâm fî Usûli’l-Ahkâm (2/77).

([9]) Önceki kaynak.

([10]) Abd-er-Rezzâk, el-Musannef (4/534); El-Beyhakî, Ma‘rifetu’s-Sünen ve’l-Âsâr (1/119).

([11]) Bakınız: es-Sünen el-Kübrâ – el-Beyhakî (7/120).

([12]) İbn es-Salâh, Mukaddime (s. 54-55).

([13]) Bakınız: İbn Hazm, el-İhkâm fî Usûli’l-Ahkâm (2/77); El-Beyhakî, Ma‘rifetu’s-Sünen ve’l-Âsâr (1/119); El-Suyûtî, Miftâhu’l-Cenne fî’l-İhticâci bi’s-Sünne (s. 27).

([14]) İbn Hazm, el-İhkâm (2/77).

([15]) Mevlâ Ali el-Kârî, Merqâtu’l-Mefâtîh, Şerhu Meşkâti’l-Mesâbîh (1/250).

([16]) İmam Şâfiî, er-Risâle (1/88).

([17]) Er-Râfî‘î, Şerhu Mesned eş-Şâfiî (1/272).

([18]) Buhârî (6633) ve Müslim (1697) rivayet etmişlerdir.

([19]) Buhârî, (5943).

([20]) Buhârî, (4886).

([21]) Bu ifade, Ubeyd b. Umeyr el-Leysî’nin rivayetinde ve benzeri diğer rivayetlerde geçmektedir.

([22]) İbn el-Atîr, eş-Şâfî fî Şerhi Mesned eş-Şâfiî (2/60).

([23]) El-Beyhakî, es-Sünen el-Kübrâ (7/120), İmam Şâfiî’den naklen.

Kaynak metin ve daha detaylı bilgi için: https://salafcenter.org/4254/

حديث: «أنّي لا أحل إلا ما أحل الله في كتابه» ودعوى رد الاحتجاج بالسنة

من الأحاديث التي حاول منكرو الاحتجاج بالسنة الاستدلال بها على عدم حجية السنة حديث: «إني لا أحل إلا ما أحلَّ الله في كتابه»([1])

وقديمًا قالوا: “ثبِّت العرش ثم انقُش”، فلا بدَّ من صحّة الأصل قبل بناء الأحكام عليه؛ لذا كان العلماء يوجّهون الناس ويرشدونهم إلى الاهتمام بالإسناد أولًا، وأنه هو طريق المتن؛ وفي هذا يقول يحيى بن سعيد: “لا تنظروا إلى الحديث، ولكن انظروا إلى الإسناد؛ فإن صحَّ الإسناد، وإلا فلا تغترّوا بالحديث إذا لم يصحَّ الإسناد”([2]).

ويؤخذ على المستدلين به أمران:

لم يثبتوا صحته قبل الكلام عما يُستفاد منه، ولم يعتنوا بما نقله العلماء في توجيهه -على فرض صحَّته-، ومسلكهم هذا يخالف المنهج العلمي القائم على أنَّ الكلامَ عن الاستدلال فرع عن الثبوت.

ولذا سنتكلم عليه من هاتين الناحتين ليستبين سبيل التحقيق .

نص الحديث والكلام عن صحته:

لهذا الحديث عدَّة روايات، جاءت من طرق ضعيفة، يقول الشيخ المعلمي اليماني: “وهو على كل حال غير ثابت، ومع ذلك قد فسره الشافعي، ثم ابن حزم بما يصحح معناه”([3]).

ودونك أشهر رواياته:

الرواية الأولى: عن عائشة رضي الله عنها قالت: قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: «لا تمسكوا عليَّ شيئًا؛ فإني لا أُحلّ إلا ما أحلَّ الله في كتابه، ولا أُحرّم إلا ما حرم الله في كتابه»([4]).

وهذه الرواية ضعيفة؛ يقول الهيثمي: “رواه الطبراني في الأوسط، وقال: لم يروه عن يحيى بن سعيد إلا علي بن عاصم، تفرد به صالح بن الحسن بن محمد الزعفراني. قلت: ولم أر من ترجمهما”([5]).

الرواية الثانية: عن ابن أبي مليكة، أن عبيد بن عمير الليثي، حدثه أن رسول الله صلى الله عليه وسلم أمر أبا بكر رضي الله عنه أن يصلي بالناس -فذكر الحديث إلى أن قال:- فمكث رسول الله صلى الله عليه وسلم مكانه، وجلس إلى جنب الحُجَر يحذر الفتن، وقال: «إني والله لا يمسك الناس عليَّ بشيء، إلا أني لا أحلّ إلا ما أحل الله في كتابه، ولا أحرم إلا ما حرم الله في كتابه»([6]).

وهذه الرواية ضعيفة أيضًا للانقطاع؛ فإن عبيد بن عمير الليثي ثقة من كبار التابعين([7])، وروايته عن النبي صلى الله عليه وسلم منقطعة؛ فيكون الحديث مرسلًا.

الرواية الثالثة: عن ربيعة بن أبي عبد الرحمن: أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال -في مرضه-: “لا يمسك الناس عليَّ شيئًا، لا أحل إلا ما أحل الله في كتابه، ولا أحرم إلا ما حرم الله في كتابه”([8]).

وقد ضعفه ابن حزم بالإرسال([9]).

الرواية الرابعة: عن ابن طاوس، عن أبيه: أن النبي صلى الله عليه وسلم قال في مرضه الذي مات فيه: «لا يمسكن الناس عليَّ بشيء؛ فإني لا أحل إلا ما أحل الله في كتابه، ولا أحرم إلا ما حرم الله في كتابه»([10]).

وهو أيضًا مرسل؛ قال الإمام الشافعي عقِبَه: “هذا منقطع”([11]).

و”سقوط الاحتجاج بالمرسل، والحكم بضعفه هو المذهب الذي استقر عليه آراء جماهير حفاظ الحديث، ونقاد الأثر، وقد تداولوه في تصانيفهم”([12])؛ وبهذا يتبين عدم ثبوت هذا الحديث، وبطلان الاستدلال به.

ثم يقال لهم: على فرض ثبوت الحديث فإن له معان صحيحة ذكرها العلماء في توجيهه، وفيما يلي أشهرها.

توجيه معناه على فرض صحته:

على فرض التسليم بصحة هذا الحديث؛ فإن له معان صحيحة يمكن أن يحمل عليها، ومن أبرزها:

المعنى الأول: إن النبي صلى الله عليه وسلم لم يحل إلا ما أحله الله تعالى، ولم يحرم إلا ما حرمه الله تعالى، ولم يخالف في ذلك البتة؛ فقد افترض الله عز وجل عليه اتباع ما أوحي إليه؛ فقال تعالى: {اتَّبِعْ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ} [الأنعام: 106]؛ ونشهد أنه صلى الله عليه وسلم قد امتثل أمره سبحانه، وما لم يكن فيه وحي من الكتاب؛ فقد افترض الله تعالى علينا اتباع سنته؛ قال تعالى: {وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا} الحشر: 7؛ يقول ابن حزم: “فنص كتاب الله تعالى يقضي بأن كل ما قاله -عليه السلام- فهو عن الله تعالى”([14]).

المعنى الثاني: أن كل ما حكم به رسول الله صلى الله عليه وسلم فهو مما فهمه من القرآن([15])، ولهذا المعنى يقول الإمام الشافعي: “وما سن رسول الله صلى الله عليه وسلم فيما ليس لله فيه حكم، فبحكم الله سنه؛ وكذلك أخبرنا الله في قوله: {وَإِنَّكَ لَتَهْدِي إِلَى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ (52) صِرَاطِ اللَّهِ} الشورى: 52، 53.

المعنى الثالث: أن يكون المراد بقوله صلى الله عليه وسلم: “في كتابه”: يعني: فيما أوحى الله تعالى إليَّ؛ من القرآن والحكمة، وإلا ففي السنة ما لا يشتمل عليه القرآن، وهي متبعة كما أن الكتاب متبع([17]).

وقد استعمل رسول الله صلى الله عليه وسلم لفظ الكتاب وأراد به الوحي عمومًا من كتاب وسنة؛ وذلك فيما رواه الشيخان عن أبي هريرة، وزيد بن خالد -رضي الله عنهما-: أن رجلين اختصما إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقال أحدهما: اقض بيننا بكتاب الله، وقال الآخر -وهو أفقههما-: أجل يا رسول الله، فاقض بيننا بكتاب الله، وأذن لي أن أتكلم، قال: «تكلم».

قال: إن ابني كان عسيفًا على هذا -قال مالك: والعسيف الأجير- زنى بامرأته، فأخبروني أن على ابني الرجم، فافتديت منه بمائة شاة وجارية لي، ثم إني سألت أهل العلم، فأخبروني أن ما على ابني جلد مائة وتغريب عام، وإنما الرجم على امرأته.

فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: «أما والذي نفسي بيده لأقضين بينكما بكتاب الله، أما غنمك وجاريتك فرد عليك»، وجلد ابنه مائة وغربه عامًا، وأمر أنيس الأسلمي أن يأتي امرأة الآخر، فإن اعترفت رجمها، فاعترفت فرجمها([18]).

فقد استعمل النبي صلى الله عليه وسلم لفظ: “ كتاب الله”، وأراد به الوحي عمومًا من كتاب أو سنة.

كما استعمله الصحابة رضي الله عنهم فهذا ابن مسعود رضي الله عنه يقول: «لعن الله الواشمات والمستوشمات، والمتنمصات والمتفلجات للحسن، المغيرات خلق الله»، ما لي لا ألعن من لعنه رسول الله صلى الله عليه وسلم، وهو في كتاب الله([19])، ومراده بقوله: “في كتاب الله”: قوله تعالى: {وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانْتَهُوا}، كما ثبت في رواية أخرى عنه([20])، كما أنه من المعلوم أن لعن الواشمات والمستوشمات وغير ذلك ليس من الأحكام المنصوص عليها في القرآن الكريم، بل هي من الأحكام الثابتة بالسنة استقلالًا.

المعنى الرابع: أن مراده بقوله: “إني والله لا يمسك الناس عليَّ بشيء”([21]): أنه لا ينسب فيما شرعه وسنه إلى هوى وغرض دنياوي، وأمر نفساني، حمله على ما فعله وقاله؛ فإن الذي شرعه وسنَّه كان وحيًا إلاهيًّا، وحكمًا ربانيًّا؛ فإنه مأمور في كل ما يأتيه ويذره؛ ولا يقدر أحد أن يأخذ عليه قولًا ولا يطعن عليه فعلًا؛ إلا ردف ذلك بقوله: “إلا إني لا أحل إلا ما أحل الله في كتابه، ولا أحرم إلا ما حرم الله في كتابه”([22])، ولهذا قال: “لا يمسك الناس عليَّ”، ولم يقل: “لا يمسك الناس عني”؛ فإن رسول الله صلى الله عليه وسلم قد أمر بأن يمسك عنه، وأمر الله -جل ثناؤه- بذلك([23]).

فاللهم أحينا على سنته وثبتنا عليها حتى نلقاك يا أكرم الأكرمين؛ وصلى الله على سيدنا محمد وعلى آله وصحبه وسلم تلسيمًا كثيرًا.

(المراجع)

([1]) ومن أشهر دعاة منكري السنة: أبو رية في كتابه أضواء على السنة المحمدية (ص: 250)، وجمال البنا في كتابه الأصلان العظيمان الكتاب والسنة رؤية جديدة (ص: 276 وما بعدها)، والدكتور محمد توفيق صدقي في مقالة له بعنوان: “الإسلام هو القرآن وحده”، وهي منشورة في مجلة المنار (9/ 515)، ومحمد شحرور في كتابه الكتاب والقرآن (ص: 568).

([2]) ينظر: سير أعلام النبلاء للذهبي (9/ 188).

([3]) الأنوار الكاشفة لما في كتاب أضواء على السنة من الزلل والتضليل والمجازفة (ص: 247).

([4]) أخرجه الطبراني في المعجم الأوسط (6/ 42).

([5]) مجمع الزوائد ومنبع الفوائد (1/ 172).

([6]) أخرجه البيهقي في السنن الكبرى (7/ 120).

([7]) ينظر: التاريخ الكبير للبخاري (5/ 455)، والكنى والأسماء للإمام مسلم (1/ 606).

([8]) أخرجه ابن حزم في الإحكام في أصول الأحكام (2/ 77).

([9]) المرجع السابق.

([10]) أخرجه عبد الرزاق في المصنف (4/ 534)، والبيهقي في معرفة السنن والآثار (1/ 119).

([11]) ينظر: السنن الكبرى للبيهقي (7/ 120).

([12]) مقدمة ابن الصلاح (ص: 54-55).

([13]) ينظر: الإحكام في أصول الأحكام لابن حزم (2/ 77)، ومعرفة السنن والآثار (1/ 119)، ومفتاح الجنة في الاحتجاج بالسنة للسيوطي (ص: 27).

([14]) الإحكام في أصول الأحكام (2/ 77).

([15]) مرقاة المفاتيح شرح مشكاة المصابيح لملا علي القاري (1/ 250).

([16]) الرسالة للشافعي (1/ 88).

([17]) ينظر: شرح مسند الشافعي للرافعي (1/ 272).

([18]) أخرجه البخاري (6633)، ومسلم (1697).

([19]) أخرجه البخاري (5943).

([20]) أخرجه البخاري (4886).

([21]) كذا في رواية عبيد بن عمير الليثي، وباقي الروايات بنحوه.

([22]) ينظر: الشافي في شرح مسند الشافعي لابن الأثير (2/ 60).

([23]) ينظر: السنن الكبرى للبيهقي (7/ 120) نقله عن الشافعي.