Sahâbenin Örnekliği Hayata Şamil Olmalı ..

Sahâbîler Arasındaki İhtilafları Anlamanın Usulü ve Hikmeti Üzerine Müdellel Bir İnceleme

Giriş

Tarihi anlamak, yalnızca olup bitenleri öğrenmek değil, onlardan ibret ve hikmet devşirmekle mümkündür. Bilhassa İslâm tarihi, sıradan olaylar silsilesi değil; iman, adalet, ilim ve basiret ölçülerine göre okunması gereken bir hakikatler manzumesidir. Bu bağlamda Hz. Peygamber’in eğitiminden geçmiş olan Sahâbe nesli, Müslümanlar için yalnızca bir dönem insanı değil, kıyamete kadar ışık tutan bir örneklik modelidir.

Bu yazı, sahâbe arasında yaşanan ihtilafların nasıl okunması gerektiğini, hangi kaynaklara ve usullere göre değerlendirilmesi icap ettiğini, adalet ve ilim ölçüsünde ele almayı hedeflemektedir.

1. Tarihi Olaylara Yaklaşım: Taraftarlık mı, Adalet mi?

İlim ve tarih anlayışı iki temel yaklaşımla şekillenir:

a) Taraftarlık ve karşıtlık (tahazzub ve muhalefet) üzerinden değerlendirme yapanlar, olaylara ya mutlak muhalif ya da mutlak destekçi gözle bakarlar. Bu yaklaşım, sağlıklı hüküm vermeyi ve ibret almayı engeller.

b) Allah rızasını, adaleti ve ilmi önceleyen bir yaklaşım ise şahıslara değil ilkelere odaklanır. Bu tarz düşünenler, olayları değerlendirme hususunda ne taraftarlığa ne de düşmanlığa sapar. Kur’ân’ın emrettiği “وَلَا يَجْرِمَنَّكُمْ شَنَآنُ قَوْمٍ عَلَىٰ أَلَّا تَعْدِلُوا ۚ اعْدِلُوا” (Maide, 8) ölçüsüne uygun hareket ederler.

🔹 İmam Zehebî’nin ifadesiyle:

“Sahâbe arasında meydana gelen olaylarda bizim için en doğru tavır, adaleti gözetmek ve dilimizi onların aleyhinde konuşmaktan korumaktır.”[^1]

2. Sahabeye tabi olmak, sadece hayır ve güzel davranışlarla sınırlı değildir; bilakis onların bütün tutum ve davranışlarına hikmet ve ibret nazarıyla bakmayı da kapsar. Sahâbîler, sadece hayırda değil, hayatın çeşitli imtihanlarında verdikleri tepkilerle de örnek alınmalıdır. Çünkü:

a) Eğer sahâbe hiç hata yapmasaydı, bizim için hayatın imtihanlarında örnek teşkil etmezlerdi.

b) Allah Teâlâ, onların üzerinden imtihanın tabiatını, ihtilafın ahlakını, adab-ı muhalefeti bize öğretmek istemiştir.

c) Bu nedenle, sahâbe sadece “güzel işler” değil, “çetin imtihanlar” ve “zor tercihler” karşısındaki tavırlarıyla da yaşayan bir modeldir.

🔹 Hz. Peygamber’in “Ashâbım yıldızlar gibidir; hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz[^2] hadisi de bu umumi örnekliği ifade eder.

3. Sahâbe Arasındaki İhtilafları Değerlendirme Usulü

Sahâbe arasında yaşanan Cemel, Sıffin gibi hadiseler sıradan iktidar mücadeleleri değil; dönemin ağır şartlarında ortaya çıkmış içtihâdî ihtilaflardır.

Bu ihtilaflara dair usul şunlardır:

a) İçtihada dayalı meselelerde iki taraf da ecir alır: Bir hadîste, “Müctehid isabet ederse iki, hata ederse bir sevap alır” buyrulur (Buhârî, İ’tisâm, 21).

b) Biz hakem olamayız: Olayların hakemliğine kalkışmak, tarihi bugünün dar kalıplarıyla yargılamak olur. Nitekim İmam Ahmed şöyle der:

“Sahâbe arasında geçenlere dair susmak en doğrusudur. Hepsini sever, hiçbirine dil uzatmayız.”[^3]

c) Hepsinden ibret alınır: Hz. Osman’ın şehadeti, Hz. Ali’nin Sıffin’deki mücadelesi, Hz. Aişe’nin Cemel’deki konumu, Hz. Muaviye’nin idare anlayışı, her biri bugüne dersler taşır. Hiçbiri mahalle politikacısı gibi görülüp öyle anlaşılamaz.

4. Doğru Kaynak ve Yaklaşım: Hangi Kitaplara ve Âlimlere Kulak Vermeli?

Bu alanda dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:

a) Müslim, Buhari gibi sahih hadis kaynakları esas alınmalıdır. Olayları süsleyen, duygusal anlatımlar değil, müdellel bilgi esas olmalıdır.

b) Tarih kitapları tenkit süzgecinden geçirilmelidir: Taberî, İbnü’l-Esîr gibi tarihçilerin eserleri, olayları nakleder ama hükümsüz bırakır; dolayısıyla tahlil yetkisi adil ulemaya aittir.

c) Adil âlimlerin görüşü esastır: Zehebî, İbn Hacer, Nevevî gibi mutedil ilim adamları hem sahâbenin faziletini hem de ihtilaflarını adalet terazisinde tartmıştır.

🔹 İmam Nevevî şöyle der:

“Sahâbe arasındaki savaşlar içtihada dayanır. İctihadında isabet eden iki, hata eden bir sevap alır.”[^4]

5. Sahâbe Tenkit edilemez mi?

Bu soruya cevap verilirken şu denge gözetilmelidir:

a) Sahâbe masum değildir, ama adildir. Yani hata yapabilirler, ama yalan söylemezler, hainlik etmezler.

b) Tenkit niyetle alakalıdır: İlmi bir tahlil mi yapılmakta, yoksa tarih üzerinden düşmanlık mı üretilmekte?

c) Tevil ve hüsn-i zan esastır: Sahâbe’nin tutumları, kendi zamanının şartları içinde yorumlanmalı, modern ideolojik kalıplarla değil, adil bir basiretle ele alınmalıdır.

Sonuç

Sahâbe nesli, İslam’ın hayata uygulanabilirliğini fiilen göstermiş olan ilk örneklerdir. Onlar sadece başarılarıyla değil, zorlanmalarıyla da örnektir. Müslümanlar bu örnekliği bir bütün olarak kavramalı; ne ifrata sapıp onları melekleştirmeli ne de tefrite düşüp sıradanlaştırmalıdır.

📌 Tarihi bir “yargı alanı” değil, bir “hikmet ve ibret alanı” olarak okumayı öğrenmedikçe, geçmişle kavga, gelecek ile kopukluk kaçınılmaz olur.

Hazırlayan: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
07.07.2025 OF

Not 1: Necdet Çağıl Hocamızın İtirazı ile ilgili yazışmalarımız, Arapça tercümeden sonraya konmuş olup okumanızı tavsiye ederim. (A.Z.)

Not 2: Bu yazıyı, aşağıdaki video linkininin bana gönderilip dinlemem ve görüş beyan etmem istenmesi üzerine, yazdım.

Ünvanlı Cehaletin Dayanılmaz Hafifliği mi?
Takriben 1450 Yıl Önce Seçilmiş, Hz.Peygamberin Halifelerini Bugünkü Politik Mantıkla Değerlendirmek Sadece Ayıp Değil Aynı Zamanda Bir Görgüsüzlük ve Cehalet Örneğidir … 👇
https://youtube.com/watch?v=aah40lxFMm4&si=JNlCCEoBeWw9iHF0

DİPNOTLAR:

[^1]: Zehebî, Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ, c.1, s.128.

[^2]: Beyhakî, el-Medhal, c.1, s.146; Dârimî, Sünen, Mukaddime, 44.

[^3]: İbn Kayyim el-Cevziyye, İ‘lâmü’l-Muvakkıîn, c.1, s.71.

[^4]: Nevevî, Şerhu Sahîh-i Müslim, c.18, s.10.

ترجمة من التركية إلى العربية: 👇

ينبغي أن تكون قدوة الصحابة شاملة للحياة كلها

دراسة علمية موثقة في كيفية فهم خلافات الصحابة وحِكَمها

المقدمة

إن فهم التاريخ لا يتحقق بمجرد سرد الأحداث، بل بالعبرة واستخلاص الحكم منها. وتاريخ الإسلام خاصة ليس سردًا عابرًا للوقائع، بل هو تجلٍّ للحقائق يجب النظر فيه بمقاييس الإيمان والعدالة والعقل. وفي هذا السياق، فإن جيل الصحابة الذي تربّى في مدرسة النبي صلى الله عليه وسلم، ليس مجرد شخصيات تاريخية، بل هم نموذج تطبيقي خالد يهتدي به المؤمنون إلى قيام الساعة.

وهذه الورقة تسعى إلى بيان كيفية فهم الخلافات التي وقعت بين الصحابة، وفق منهجية علمية قائمة على العدل والإنصاف، واستنادًا إلى المصادر الموثوقة.

١. الموقف من التاريخ: التحيز أم الإنصاف؟

تتباين المواقف من التاريخ بين فريقين:

أ) فريق ينظر إلى الأحداث بمنطق التحيز أو العداء، فينحاز لطرف ويخاصم الآخر، وهذه النظرة تؤدي إلى تشويش الفهم وغياب الحكمة.

ب) فريق ينظر بعين العدل لله تعالى، ويتحرى مرضاته، ويزن الأمور بميزان العلم والإنصاف، فلا يحمل حقدًا ولا تعصبًا.

🔹 قال الذهبي:

“الواجب علينا في ما وقع بين الصحابة الكفّ عنه، وأن نترحم عليهم، ونعتقد أنهم مجتهدون.”[^1]

٢. الاقتداء بالصحابة لا يقتصر على مواقف الخير، بل يشمل النظر في جميع أفعالهم بعين الحكمة والاعتبار

إن الصحابة ليسوا قدوة في الخير فقط، بل أيضًا في كيفية التعامل مع الخطأ، والفتنة، والامتحان. فلو لم يقع منهم خطأ أو اختلاف، لما كان لهم مقام القدوة في هذه الجوانب.

أ) ابتلاء الصحابة بالخلافات حكمة ربانية لنتعلم منها.

ب) أفعالهم في الشدة والاختبار دروس واقعية لمن بعدهم.

ج) لذلك قال النبي ﷺ:

“أصحابي كالنجوم، بأيهم اقتديتم اهتديتم.[^2]

٣. كيف نتعامل مع الخلافات بين الصحابة؟

الخلافات التي وقعت بين الصحابة، كالجمل وصفين، لم تكن تنازعًا على الدنيا، بل اختلافًا في الاجتهاد، وقد يقع فيه الصواب والخطأ.

أ) المجتهد إذا أصاب فله أجران، وإن أخطأ فله أجر واحد (البخاري، الاعتصام، ٢١).

ب) لسنا قضاة على الصحابة، بل الواجب التوقير والكفّ. قال الإمام أحمد:

ما كان بين الصحابة نكفّ عنه، ونترضى عن الجميع.”[^3]

ج) لا يجوز اختزالهم في السياسة أو الخصومة، بل كل موقف منهم فيه عبرة ودروس.

٤. المصادر المعتمدة والمنهج الصحيح في التقييم

في التعامل مع الأحداث التاريخية لا بد من الرجوع إلى:

أ) الكتب الحديثية الصحيحة كالبخاري ومسلم، لا إلى الروايات الضعيفة أو المتعصبة.

ب) كتب التاريخ تحتاج إلى تمحيص، فإن الطبري وابن الأثير ينقلون بلا حكم، والحكم للعلماء العدول.

ج) العلماء المعتدلون كابن حجر والنووي والذهبي، هم المراجع في هذا الباب.

🔹 قال النووي:

“الخلاف الذي وقع بين الصحابة كان مبنيًا على الاجتهاد، وكلهم مأجورون.”[^4]

٥. هل يُنتقد الصحابة؟ وما الضوابط؟

ليس الصحابي معصومًا، ولكنه عدلٌ موثوق. فالخلاف بين النقد العلمي والطعن المغرض بيّن.

أ) الصحابة غير معصومين، ولكنهم من أهل العدالة.

ب) التفريق بين التحليل العلمي والعداء المذهبي ضروري.

ج) حسن الظن والتأويل واجب في النظر إليهم، ولا يجوز إسقاط مفاهيم العصر على واقعهم.

الخاتمة

إن جيل الصحابة جسّد الإسلام في واقع الحياة، فهم قدوة في النصر والابتلاء، في الرخاء والشدة. ولا يجوز التعامل معهم بمنطق التقديس المطلق، ولا بتسفيه قدرهم، بل ينبغي النظر إليهم باعتبارهم جيل التطبيق الأول للإسلام.

🔹 علينا أن نقرأ التاريخ لا كميدان للخصومة، بل كمجال للعبرة والحكمة. ومن لم يفقه الماضي بعدل، فسيفقد البصيرة في المستقبل.

الهوامش

[^1]: الذهبي، سير أعلام النبلاء، جـ1، صـ128.

[^2]: البيهقي، المدخل إلى السنن الكبرى، جـ1، صـ146؛ الدارمي، سننه، المقدمة، 44.

[^3]: ابن القيم، إعلام الموقعين، جـ1، صـ71.

[^4]: النووي، شرح صحيح مسلم، جـ18، صـ10.

Necdet Çağıl Hocamızın İtirazı: 👇

Başlık son derece netameli gözüküyor. Sahabe-i Kiram’ı örnek almanın sadece hayra maksur olmayacağı, aksine, onların bütün fiillerinin ayn-i hikmet ve itibara şamil olan bir nazara medar olacağı görüşü öncelikle Kur’an ile tenakuz arz eder.


…فإن بغت احداهما على الأخرى فقاتلوا التى تبغى حتى تفىء الى امرالله…

Muvakkaten de olsa bazı sahabe diğer bazılarına karşı “bağilik” yapmışsa bunun örnek alınacak bir tarafı yoktur. Hele hele burada “hikmet” aramanın hiç mantığı yoktur. Her fiili hikmet olan sadece Allah’tır.
Hz. Aişe Anamıza münafıklar tarafından atılan iftiraya iştirak eden bazı sahabenin

[لولا إذ سمعتموه ظن المؤمنون والمؤمنات بأنفسهم خيرا وقالوا هذا إفك مبين… لولا اذ سمعتموه قلتم ما يكون لنا أن نتكلم بهذا سبحانك هذا بهتان عظيم. يعظكم الله أن تعودوا لمثله ابدا إن كنتم مؤمنين

Sahabenin bu tür hatalarının örnek alınacak, hikmete nisbet edilecek neresi varsa açıklanmalıdır. Kur’an bu konuda pek çok vaki hatadan bahseder. O hataların affedilmesi, onların örnek slınmasını istilzam etmez. 07.07.2025

Necdet Çağıl

Necdet Çağıl Hocamıza Cevaben: 👇

Muhterem Hocam,
Değerlendirmeniz için teşekkür ediyorum; Cevaben:

1. “Sahabenin her fiili hikmettir” demek, Kur’an’a aykırı mı?

Öncelikle, bizim yazımızda “Sahabenin her fiili hikmettir” gibi bir mutlak ve lafzî iddia yoktur. Denilen şey şudur:

Sahabenin sadece faziletli yönlerinden değil, imtihan, ihtilaf, hata ve zaaf anlarından da ibret, ders, ve hikmetli sonuç çıkarılabilir.

Bu ifade sahabenin hatasını örnek almak değil, onların imtihanlarının bize ne öğrettiğini anlamaya çalışmaktır.

Kur’an’da da bu bakış açısı mevcuttur:

لقد كان في قصصهم عبرة لأولي الألباب
“And olsun ki onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır.” (Yusuf, 111)

Kur’an’da anlatılanların çoğu “kusursuz örnekler” değil, “imtihan örnekleridir”.
Mesela Hz. Musa ile Hızır kıssası (Kehf 60–82) tamamen görünürde anlam verilemeyen fiillerin arkasındaki hikmetleri öğretmek içindir.

Aynı şekilde, Sahabe’nin ihtilafları da sadece fiilî değil, aynı zamanda hikemî ve tedrîbî (öğretici) bir boyut taşır.

İmam Zerkâşî der ki:

“Sahabenin yaşadığı içtihat ayrılıkları, ümmet için hüküm ve feraset kaynağıdır. Onların fiilleri ya hüküm olur ya ibret.”
(el-Burhân fî Ulûmi’l-Kur’ân, c. 2, s. 42)

2. Kur’an sahabenin bazı hatalarını bildirir; bu nasıl örnek olur?

Evet, Kur’an’da bazı sahabe yanlışlarına yer verilmiştir. Bu da onların insan olduğunu gösterir. Lakin bu anlatım şekli teşhir için değil, eğitim ve terbiye içindir.

Misal 1:

فإن بغت إحداهما على الأخرى فقاتلوا التي تبغي
“Eğer bir grup diğerine saldırırsa, saldıranlarla savaşın.” (Hucurât, 9)

Bu ayet, Sahabe devrinde yaşanan iç savaşlara zımni bir çerçeve çizer. Ayette geçen “bağiyye” (haddi aşan grup), tamamen dışlanmaz; tam aksine, “geri dönmeleri için” savaş emri verilir.
Ayetin sonundaki “فإن فاءت” (geri dönerse) ifadesi, onların iman dairesinden çıkmadığını gösterir.

Nitekim bu ayeti yorumlayan İbn Teymiyye der ki:

“Bu ayet, sahabenin içtihatla ihtilafa düşebileceğini ve bu içtihatın bazen yanlış olabileceğini, ama bunun onları fasık yapmadığını bildirir.”
(Minhâcu’s-Sünne, c. 4, s. 498)

Misal 2:
Hz. Aişe’ye iftira meselesi

“…Bu iftirayı işittiğinizde, ‘Bu apaçık bir iftiradır’ demeniz gerekmez miydi?” (Nur, 12–16)

Burada bazı sahabenin, nifak cephesinden gelen iftiraya hemen itiraz etmemeleri tenkit edilmiştir. Ama aynı surede bu durumdan sonra gelen ayet ne der?

ولولا فضل الله عليكم ورحمته
“Eğer Allah’ın fazlı ve rahmeti olmasaydı…” (Nur, 20)

Yani hata olur, ama Rabbimizin rahmeti ve eğitimiyle telafi edilir.
Bu da bir örnekliktir. Nitekim aynı olay, İslam toplumuna iftiraya karşı nasıl davranılması gerektiğini öğretmiştir.

Bu, örnek almak anlamına gelmez mi?

Sonuç:Örnek almak, ibret almak” ve “aynısını yapmak” aynı şeyler değildir

Sahabeden örnek almak” demek:
• Sadece fiilî tatbikatı tekrar etmek değil,
• O olaydan hikmet, ölçü, duruş, uyarı, denge, şuur ve şefkat öğrenmektir.

Tarihi bir olayın örnek olması için ideal olması gerekmez; öğretici ve ibret verici olması yeterlidir.

Tıpkı Uhud’da okçuların hatası gibi… (Âl-i İmran 152)

Bu hata Kur’an’da anlatılmış ve bizlere savaşta emir dinlemenin önemi, zaafın nasıl bir kayba yol açacağı öğretilmiştir. Kimse bu hatayı örnek almak için değil, yapmamak için örnek alır.

Akademik Cevap Cümlesi (Özet):

Sahabenin sadece faziletli yönleri değil, hataya açık yönleri de Kur’an ve sünnet çerçevesinde hikmetle değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme, onları hatalarında taklit etmek için değil, ümmetin o hatalardan ders alması, benzer durumlarla karşılaştığında denge ve feraset kazanması içindir. Bu anlamda sahabenin tüm hayatı, ibret alınacak bir okul gibidir. 07.07.2025

Ahmet Ziya İbrahimoğlu

Necdet Çağıl Hocamız Tekrar Şu Notu Yazdı: 👇

İbret almanın itiraza mahal bir yönü yoktur, olamaz.. Makalenin başlığı sahabenin sadece hayır yönlerinin değil, BÜTÜN FİİLLERİNİN iktidaya hatta hikmete medar olduğunu ifade ediyor. Orada NAZAR ifadesinin kullanılışı bir tür kamuflaj gibi duruyor.
Bizim kelam kaynaklarımızda bir ibare yer alır: ونكف عن ذكر الصحابة الا بالخير Bu ifade sahabeden hayırla bahsedilmesi gerektiğini anlatır; onların hatalarının muktedâ bihâ olduğunu değil. Hatadan ibret almak başka, ona hikmet ve itibar yüklemek başka..

Necdet Çağıl Hocamıza Cevaben: 👇

Muhterem Hocam,
Şu Hususları da arzetmek isterim:

1. Başlıktaki “sahabenin bütün fiilleri hikmettir” iddiası mutlak mıdır?

Evvela, bizim yazımızda geçen ifade şu şekildedir:

“Sahabenin sadece faziletli yönlerinden değil, imtihan, ihtilaf, hata ve zaaf anlarından da ibret, ders ve hikmetli sonuç çıkarılabilir.”

Bu cümle, tüm fiillerini mutlak surette örnek alma anlamına gelmez. Buradaki “hikmet” kelimesi tatbike değil, tefekküre konu olan bir anlam yüklenerek kullanılmıştır.

Bütün fiiller hikmettir ifadesi, mutlak bir sıdk ve ismet izafe etmek anlamında değil, her fiilin ümmet için bir tefekkür, ibret ve hikmetle okunması gerektiğini vurgulamak içindir.

Yani:
Bazı fiilleri fiilen değil, fikren örnek almak gerekir.

2. “وَنَكُفُّ عَن ذِكرِ الصَّحَابَةِ إِلَّا بِالخَيْرِ” kaidesiyle çelişiyor mu?

Hayır, çelişmez. Çünkü bu ifade, sahabenin hatasını gündeme getirmeyi değil, sahabeyi kötülemekten kaçınmayı amaçlayan bir kelamî kaidedir.

Nitekim bu kaideyle amel eden Ehl-i Sünnet âlimleri, sahabe içtihatlarının, hatalarının ve ihtilaflarının kitaplara geçirilmesine engel görmemiştir. Aksine, bu kayıtlar üzerinden fıkıh, usul ve siyaset ilimleri doğmuştur. Mesela:
• Hz. Ali ve Muaviye arasındaki Sıffin vakası,
• Cemel vakasında Hz. Aişe’nin pozisyonu,
• Halid b. Velid’in bazı uygulamaları,
• Uhud’da okçuların hatası…

Bütün bunlar hem Kur’an’da hem Sünnet’te hem de tarih kitaplarında yer almıştır. Lakin hiçbir âlim, bu bilgilerin zikredilmesini sahabeye kötü niyetle dil uzatmak olarak görmemiştir.

İmam Zerkâşî’nin ifadesi meseleyi netleştirir:

“Sahabenin içtihat ayrılıkları, ümmet için hüküm ve feraset kaynağıdır. Onların fiilleri ya hüküm olur, ya ibret.”
(el-Burhân fî Ulûmi’l-Kur’ân, c. 2, s. 42)

Bu ibare, ibret almanın sadece mümkün değil, aynı zamanda gerekli olduğunu da ifade eder.

3. “Nazara medar olmak” ifadesi kamuflaj mı?

Nazara medar olmak, bir fiilin mutlak olarak değil, dikkatle bakılarak okunması gerektiğini ifade eden nezih bir tabirdir. Bu kullanımın gayesi bir “kamuflaj” değil, tarihî ve pedagojik bir yaklaşım ortaya koymaktır.

Yani biz, Her fiili aynen yapalım demiyoruz,
Her fiili hikmetle anlayalım ve gerektiğinde ders çıkaralım diyoruz.

Bu ayrım, örnek almanın üç mertebesini hatırlatır:
1. Tatbikî örnek (اقتداء): Hz. Peygamber’in sünneti gibi.
2. Teemmülî örnek (عبرة): Hatalardan ders çıkarmak.
3. Tedebbürî örnek (حكمة): Arka plandaki illeti anlamak.

Sahabe örnekliği genellikle ikinci ve üçüncü alana girer. Onların her fiili tatbik için değil, çoğu zaman tedebbür ve tezekkür içindir.

SONUÇ CÜMLESİ:
Makalenin maksadı, sahabenin hatasını taklit etmek değil, o hatalar üzerinden feraset, denge ve ibret kazanmak gerektiğini göstermektir. Nazara medar olmak ifadesi, sahabenin her haline kem gözle değil, ibret nazarıyla bakmak gerektiğini vurgulayan bir usûl cümlesidir. Bu ifade, sahabeye hürmeti zedelemediği gibi, Kur’an’ın ve sünnetin öğrettiği ibret alma ahlâkıyla da örtüşmektedir.

Selam ve hürmetlerimle ..

Ahmet Ziya İbrahimoğlu

ترجمةً من التركية إلى العربية: 👇

اعتراض الأستاذ الدكتور نـجدت چاغِل

(بتاريخ 07.07.2025)

إن العنوان يبدو بالغ الحساسية، إذ إن القول بأن الاقتداء بالصحابة الكرام ليس مقصورًا على وجوه الخير فحسب، بل يشمل كل أفعالهم من حيث كونها مَدارًا للحكمة والاعتبار، إنما هو رأي يتعارض مع نصوص القرآن قبل كل شيء.

قال تعالى:

﴿فإن بغت إحداهما على الأخرى فقاتلوا التي تبغي حتى تفيء إلى أمر الله﴾ [الحجرات: 9]

فإن ثبت أن بعض الصحابة ــ ولو على سبيل الوقتي والمؤقت ــ قد بَغى على بعضهم البعض، فلا وجه للاقتداء بذلك أبدًا. بل لا منطق في طلب الحكمة في مثل هذه الوقائع.

فالله تعالى وحده هو من تكون أفعاله كلها حكمة مطلقة.

وأما بعض الصحابة الذين شاركوا ــ ولو بسكوت ــ في الإفك الذي رُميَت به أمُّنا عائشة رضي الله عنها من قِبل المنافقين، فقد قال الله تعالى في شأنهم:

﴿لولا إذ سمعتموه ظنّ المؤمنون والمؤمنات بأنفسهم خيرًا وقالوا هذا إفكٌ مبين…﴾

﴿لولا إذ سمعتموه قلتم ما يكون لنا أن نتكلم بهذا سبحانك هذا بهتان عظيم﴾

﴿يعظكم الله أن تعودوا لمثله أبدًا إن كنتم مؤمنين﴾

[النور: 12–17]

فإن كان في أخطاء الصحابة هذه ما يُقتدى به، أو يُنسب إلى الحكمة، فينبغي بيانه وتوضيحه. فالقرآن يذكر كثيرًا من هذه الأخطاء، إلا أن العفو عنها لا يلزم منه أن تكون نموذجًا يُحتذى به.

جواب الأستاذ أحمد ضياء إبراهيم أوغلو على الأستاذ نـجدت چاغِل

(بتاريخ 07.07.2025)

فضيلة الأستاذ الجليل،

شكرًا لجنابكم على هذا التقييم العلمي. وأحب أن أُبين النقاط الآتية جوابًا لما تفضلتم به:

١. هل القول بأن “كل أفعال الصحابة حكمة” يتعارض مع القرآن؟

أولًا: لم يرد في مقالتنا مثل هذا الادعاء المطلق بنصه “كل أفعال الصحابة حكمة”. بل الذي قيل هو:

”إنه يمكن أن نستخلص العبرة والدروس والنتائج الحكيمة ليس فقط من فضائل الصحابة، بل من لحظات ابتلائهم واختلافهم وأخطائهم وضعفهم أيضًا.”

وهذه العبارة لا تعني الاقتداء بخطأ الصحابة، بل تفيد محاولة فهم ما تعلّمنا إياه هذه الابتلاءات.

وهذا النمط من النظر نجده أيضًا في القرآن الكريم، حيث قال الله تعالى:

﴿لقد كان في قصصهم عبرة لأولي الألباب﴾

[يوسف: 111]

إن أكثر ما يرويه القرآن ليس نماذج معصومة، بل دروسًا تربوية من خلال الابتلاءات والامتحانات.

فمثلاً، قصة موسى مع الخضر (الكهف: 60–82) كلها تربية على فهم ما وراء الأفعال التي قد تبدو بلا معنى ظاهر.

وعليه، فإن اختلافات الصحابة ليست وقائع فعلية فحسب، بل هي أيضًا ذات بعد تعليمي وحِكَمي.

وقد قال الإمام الزركشي:

”الاختلافات الاجتهادية التي وقعت بين الصحابة مصدرٌ للحكم والبصيرة في الأمة. فأفعالهم إما أن تكون حكمًا وإما أن تكون عبرة.”

(البرهان في علوم القرآن، ج ٢، ص ٤٢)

٢. يذكر القرآن أخطاء بعض الصحابة، فكيف تكون هذه قدوة؟

نعم، القرآن أشار إلى بعض أخطاء الصحابة، وهذا يدل على بشريتهم. ولكن طريقة عرض هذه الأخطاء في النص القرآني لم تكن للتشهير، بل للتربية والتعليم.

المثال الأول:

قوله تعالى:

﴿فإن بغت إحداهما على الأخرى فقاتلوا التي تبغي﴾

[الحجرات: 9]

هذه الآية وضعت إطارًا ضمنيًّا لما وقع من الفتن في عصر الصحابة. فكلمة “بغي” لم تؤد إلى الإخراج من الملة، بل يُؤمر بقتال الباغي حتى “يفيء”، أي: يرجع إلى أمر الله.

وقد قال ابن تيمية في تفسيره لهذه الآية:

”هذه الآية تدل على أن الصحابة قد يختلفون اجتهادًا، وأن ذلك الاجتهاد قد يكون خطأ، ولكنه لا يخرجهم عن العدالة أو يُفسقهم.”

(منهاج السنة، ج ٤، ص ٤٩٨)

المثال الثاني:

حادثة الإفك

قال تعالى:

﴿لولا إذ سمعتموه قلتم ما يكون لنا أن نتكلم بهذا سبحانك هذا بهتان عظيم﴾

[النور: 16]

نعم، وُجِّه نقد لبعض الصحابة الذين لم يبادروا بالرد على هذا الإفك، إلا أن الآيات نفسها ما لبثت أن قالت:

﴿ولولا فضل الله عليكم ورحمته﴾

[النور: 20]

أي إن الخطأ قد يقع، لكن فضل الله ورحمته وتعليمه تعوض ما فات، بل تجعل من هذا الخطأ درسًا للأمة، ومنهجًا تربويًّا.

فهل هذا لا يُعد قدوة تعليمية؟ ألا يكون فيه عِبرة؟!

النتيجة:

الاقتداء والعبرة ليسا شيئًا واحدًا

الاقتداء بالصحابة لا يعني تكرار أفعالهم كما هي، بل يعني:

  • أن نتعلم من مواقفهم دروسًا في الحكمة والموازنة والرحمة،
  • أن نعتبر من أخطائهم كما نقتدي بصوابهم،
  • وأن نُحسن قراءة التاريخ لا بغرض الاتّباع المطلق، بل لفهم المعاني التي تنطوي عليه.

مثلًا، خطأ الرماة في أُحد (آل عمران: 152) علّمه لنا القرآن لنبقى على طاعة القيادة، لا لنعيد الخطأ نفسه.

إذًا: لا أحد يقتدي بخطأ ليكرره، بل ليجتنبه!

الجملة الجامعة (الجواب الأكاديمي):

إن ما صدر من الصحابة من اجتهادات وأخطاء، قد عُرض في ضوء القرآن والسنة بمنهج حكموي تربوي، لا بقصد الاتّباع المطلق، بل ليعتبر منه المسلمون، ويحصلوا منه على بصيرة وتوازن في المواقف المشابهة.

وهكذا تكون حياة الصحابة ــ بكل ما فيها من علوٍّ وابتلاء ــ مدرسةً متكاملةً للعبرة والحكمة

ردّ الأستاذ الدكتور نجدت چاغل الثاني

07/07/2025

لا اعتراض على الاستفادة من العِبرة، ولا يمكن أن يكون هناك اعتراض في هذا السياق.

لكن عنوان المقال يوحي بأن أفعال الصحابة كلها ــ لا الجوانب الخيرية فقط ــ تصلح للاقتداء، بل إنّها موضع للحكمة والاعتبار أيضًا.

واستخدام لفظ «النظر» في هذا السياق يبدو وكأنه نوع من التمويه أو التلبيس.

في مصادرنا الكلامية وردت العبارة المشهورة:

«ونكف عن ذكر الصحابة إلا بالخير»

وهي تدل على ضرورة الحديث عن الصحابة بخير، لا على أنّ أخطاءهم تصلح أن تكون موضع اقتداء أو موطنًا للحكمة.

فالاستفادة من الخطأ شيء، وإضفاء صفة الحكمة والاعتبار عليه شيء آخر.

ردّ الأستاذ أحمد ضياء إبراهيم أوغلو الثاني

07/07/2025

فضيلة الأستاذ الجليل، السلام عليكم ورحمة الله وبركاته،

أحب أن أُبَيِّن بعض النقاط المهمة، استكمالًا للنقاش القيم:

١. هل عبارة «كل أفعال الصحابة حِكمة» مطلقة في عنوان المقال؟

في الحقيقة، العبارة التي وردت في المقال هي:

«لا يُستفاد من الجوانب الفاضلة للصحابة فقط، بل حتى من لحظات الابتلاء، والاختلاف، والضعف، والخطأ؛ يمكن استخراج العبر والدروس والنتائج الحكيمة.»

وهذا لا يعني أن كل أفعالهم تُتَّبع على وجه المطابقة.

كلمة «الحكمة» هنا لا تعني التطبيق العملي، بل تشير إلى معنى تأملي وتأديبي وتربوي.

فنحن لا نقول: «افعلوا كما فعلوا»، بل نقول: «تأملوا وتعلّموا مما وقع».

فبعض الأفعال لا تُتَّبع سلوكًا، بل تُتَّبع تفكُّرًا.

٢. هل هذه النظرة تتعارض مع قاعدة «ونكفّ عن ذكر الصحابة إلا بالخير»؟

الجواب: لا، لا تتعارض.

فهذه القاعدة المقصود بها عدم الطعن أو الذم، وليس كتمان ما وقع من اجتهاداتهم أو أخطائهم.

وقد عمل بهذه القاعدة علماء أهل السنة، ومع ذلك لم يمتنعوا عن ذكر ما وقع بين الصحابة من اجتهادات واختلافات. بل على العكس، كانت هذه الأحداث مادة علمية تَولَّد منها علم الفقه، والأصول، والسياسة.

ومن الأمثلة على ذلك:

  • واقعة صفّين بين علي ومعاوية رضي الله عنهما
  • موقف عائشة رضي الله عنها في وقعة الجمل
  • بعض تصرفات خالد بن الوليد
  • خطأ الرماة في غزوة أحد

كل هذه وردت في القرآن أو السنّة أو كتب التاريخ، ولم يعدّها العلماء طعنًا في الصحابة، بل دروسًا للأمة.

وقد قال الإمام الزركشي في هذا السياق:

«اختلاف الصحابة في الاجتهاد مصدرٌ لحكمٍ وبصيرة للأمة. فَأَفعالُهم إما حُكمٌ وإما عبرة.»

(البرهان في علوم القرآن، ج٢، ص٤٢)

فليس فقط أنّ العبرة ممكنة، بل هي ضرورية ونافعة.

٣. هل عبارة «تكون أفعال الصحابة موضع نظر» نوع من التمويه؟

في الحقيقة، تعبير «تكون موضع نظر» هو أسلوب رصين، يعبّر عن ضرورة النظر إلى تلك الأفعال بعين التدبر والتأمل، لا بعين التقليد المطلق.

فالمراد ليس أن نقلّد كل ما فعلوه، بل أن نتأمل ونتعلم مما وقع.

وذلك يُذَكّرنا بمراتب الاقتداء:

  • اقتداء تطبيقي (Tatbikî): مثل السنّة النبوية
  • اقتداء تأملي (Teemmulî): مثل الاستفادة من الخطأ بالعبرة
  • اقتداء تدبري (Tedebbürî): مثل البحث عن العلل والحِكَم وراء الوقائع

وغالبًا ما تكون أفعال الصحابة من النوع الثاني والثالث؛ فهي لا تُتّبع بالعمل، بل تُدْرَس بالتأمل.

خلاصة الجواب:

مقصود المقال ليس تبرير الأخطاء أو الدعوة إلى تقليدها، بل إظهار أن في تلك المواقف ما يُنمِّي الفراسة والوعي والتوازن في فكر الأمة.

وعبارة «موضع نظر» لا تهدف إلى إخفاء نية الطعن أو التبرير، بل تعبّر عن خلق قرآني وسُنّي في النظر إلى التاريخ بعين البصيرة.

مع خالص المحبة والتقدير،

أحمد ضياء إبراهيم أوغلو