Şeyh Üsame Rifâî’nin Suriye Müftüsü Tayin Edilmesi ..

Rifâî’nin Suriye’ye müftü olarak atanması… Fırtına neden koptu?

Şeyh Usâme er-Rifâî’nin Suriye genel müftülüğüne yeniden atanması, Hanbelîler (veya günümüzde “selefîlik” olarak ifade edilen anlayış) ile Eş’arîler arasında öteden beri süregelen tarihî ihtilâfı yeniden gündeme taşıdı. Zira Şeyh Rifâî, inançta Eş’arî mezhebine mensuptur.

Ortalık ayağa kalktı, gürültü koptu. Ümmetin meselelerine fiilen hiçbir katkı sunmamış; yalnızca nazarî tartışmalarla vakit geçiren, koltuklarına yaslanıp kalemlerini eleştiri ve değerlendirme adına konuşturan birtakım sesler, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şer’î’nin tasavvufî yönü olan Eş’arî bir şahsiyeti müftü olarak tayin etmesini “çirkin bir fiil” olarak yaftalayıp gürleyip durdular.

Bu aşırı ve mutaassıp çevrelerin, iyi niyetli oldukları varsayılsa bile, temel meseleleri; yaşadıkları gerçeklikten kopuk oluşlarıdır. Zira onlar, mezhepler arası ihtilâfların müzakere edildiği ilmî meclislerle, devlet işlerinin idaresinde öne çıkan siyaset, maslahat ve mefsedet eksenli yaklaşımlar arasında gerekli ayrımı yapamamaktadırlar.

Şara artık bir devlet başkanıdır; dolayısıyla mezhebi, meşrebi ne olursa olsun, dışlayıcı ve mezhepçi bir yaklaşım sergilemesi ona yakışmaz. O, bu makam için güvenilir, âlim ve mücadeleci bir şahsiyeti seçmiştir. Bundan kime ne gam düşer? Kaldı ki, ihtilâfa konu olan meseleler, geçmiş ulema arasında da ihtilâflıydı; böyle durumda devlet başkanının kararı ihtilâfı sona erdirir.

Bilemiyorum; Ahmed eş-Şara, sırf Eş’arî olduğu için, zalim Beşşar rejimine karşı direnişin sembol isimlerinden birini dışlayıp, gözünü fıkıh ve akaid kitaplarından başka bir yere çeviremeyen birini mi müftü atamalıydı?

Bu mutaassıplar hemen cevap verecektir: “Evet! Rifâî’yi sırf Eş’arî olduğu için atamamalıydı; çünkü bu, ehl-i sünnete aykırıdır.”

Ben de bu dar görüşlü kimselere şöyle sesleniyorum: Öyleyse, Beyhakî’den ilim almayın! Sahîh-i Müslim’in şârihi Nevevî’den de… Sahîh-i Buhârî’yi şerh eden İbn Hacer el-Askalânî’den de Azîzüddîn İbn Abdüsselâm’dan, İbnü’l-Cevzî’den, Bâkıllânî’den, Beyzâvî’den, Âmidî’den, Fahreddin er-Râzî’den, İbn Asâkir’den, Şehristânî’den, Kadı Ebû Bekir İbnü’l-Arabî el-Mâlikî’den, İmam Gazâlî’den, İmamü’l-Harameyn Cüveynî’den, Nîsâbûrî’den ve daha nice âlimden de almayın. Çünkü bunların tamamı Eş’arîdir. Dahası, İslâm’ın büyük kumandanlarından biri olan ve Kudüs’ü Haçlıların pençesinden kurtarırken ümmeti tek bir sancak altında birleştiren Selahaddin Eyyûbî de bir Eş’arî idi.
Ben şahsen inançta Hanbelî mezhebine meylediyor olsam da şunu açıkça ifade ederim: Eş’arîlerle Hanbelîler arasındaki ihtilâf, ehl-i sünnet dairesi içindedir. Eş’arîleri bu çerçevenin dışına itmek, dar ufukluluğun bir tezahürüdür. Zira bu iki ekol arasındaki asıl ihtilâf, Allah Teâlâ’nın sıfatları etrafında dönmektedir. Her biri bu hususlarda kendi içtihadınca bir yola yönelmiştir. Ancak her iki taraf da Allah’ı yaratılmışlara benzetmekten tenzih etmek niyetiyle hareket etmiştir. Bu ise uzun bir bahis olup yeri burası değildir.

Bu vesileyle şunu da hatırlatmak isterim: El-Ezher şeyhi ve bu ilim ve tarih müessesesinin pek çok büyük âlimi de Eş’arîdir. Kimse onların ilmini, faziletini ve içtihada dayalı görüşlerini inkâr edemez.

Bu ihtilâfı yeniden alevlendirmek ve gündeme taşımak, ümmetin birliğini parçalayan, safını dağıtan bir girişimdir. Oysa ümmetin içinde bulunduğu hâl, birlik ve beraberliğe her zamankinden daha çok muhtaç olduğu bir andır. Bugün ümmetin yaşadığı sıkıntılar ne az, ne de hafiftir; bu denli derin krizlerle boğuşurken, böyle fırtınaların koparılmasına tahammülü kalmamıştır. Gazze’nin yerle bir edildiği, Suriye’nin dört bir yandan hedef alındığı, Yemen ve Beyrut’un bombalandığı, Amerika’nın bölgeye askerî yığınak yaptığı ve siyonist varlığın pervasızca saldırdığı bir ortamda, bazıları hâlâ kalkıp “Şara, Eş’arî birini müftü yaptı” diye fitne çıkarmaktadır!

Oysa bu kritik aşamada bize düşen, ihtilâf noktalarını kaşımak değil, müşterek zeminde buluşmak; ayrılığı körüklemek değil, birliği öncelemektir. Bütün bu ayrıntılı bakışları bir yana bırakıp ümmetin yüksek menfaatlerini öncelemeye ihtiyacımız vardır. Allah hükmünü elbet galip kılar; ancak insanların çoğu bunu bilmezler.

Yazar: İhsan el-Fakîh

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
16.04.2025 Üsküdar

الرفاعي مفتياً لسوريا .. لماذا أُثيرت الزوبعة؟

أعاد تنصيب الشيخ أسامة الرفاعي مفتيًا عاما لسوريا إلى المشهد قضية الخلاف التاريخي المعروف بين الحنابلة (أو الذين يُعبر عنهم حاليا بالسلفية) والأشاعرة، حيث إن الشيخ الرفاعي أشعري العقيدة.

قامت الدنيا ولم تقعد، وعلت أصوات لم تقدم شيئا لقضايا الأمة سوى التنظير وإطلاق الأقلام بالنقد والتقويم على الأرائك تحت المبردات، منددة بهذا العمل الشنيع الذي قام به الرئيس أحمد الشرع عندما اختار مفتيا أشعريا متصوفا.

مشكلة هؤلاء المتنطعين إن سلمت نواياهم، هي الانفصال عن الواقع الذي يعيشون فيه، ولا يفرقون بين المجالس الفقهية التي تُبحث فيها المسائل الخلافية، وشؤون الدولة التي تعتمد أكثر ما تعتمد على السياسة الشرعية والفقه المقاصدي وفقه المصالح والمفاسد.

الشرع قد أصبح رئيس دولة، ولا ينبغي أن يكون رئيسا إقصائيا طائفيا، فاختار لهذا المنصب رجلا من أهل الثقة والعلم والنضال، فما الغضاضة في ذلك؟ وإن كان هناك اختلاف في مسائل اختلف فيها الأولون فإن حكم الحاكم يرفع الخلاف.

لا أدري هل يترك أحمد الشرع عالما من رموز الثورة المناضلين الذين واجهوا ظلم بشار لأنه أشعري، وينصّب واحدا من علماء لا تتجاوز أبصارهم كتب الفقه والعقيدة والحديث؟!

سيجيب المتنطعون: نعم يترك تنصيب الرفاعي لأنه أشعري المذهب مخالف لأهل السنة.

فأقول لهؤلاء المتنطعين: إذن، لا تأخذوا العلم عن البيهقي، ولا النووي شارح صحيح مسلم، ولا ابن حجر العسقلاني شارح صحيح البخاري، ولا العز بن عبد السلام، ولا ابن الجوزي، ولا الباقلاني، ولا البيضاوي، ولا الآمدي، ولا فخر الدين الرازي، ولا ابن عساكر، ولا الشهرستاني، ولا القاضي أبي بكر بن العربي المالكي، ولا أبي حامد الغزالي، ولا إمام الحرمين أبي المعالي الجويني، ولا النيسابوري، وغيرهم الكثير، فهؤلاء من الأشاعرة، كذلك العديد من قادة الإسلام كانوا أشاعرة أبرزهم صلاح الدين الأيوبي الذي توحد المسلمون تحت رايته في تحرير القدس من براثن الصليبيين.

وإن كنت بشكل شخصي أتجه لمذهب الحنابلة في الاعتقاد، إلا أنني أقول: إن الخلاف بين الأشاعرة والحنابلة يدور في فلك أهل السنة والجماعة، ومن يُخرج الأشاعرة عن أهل السنة والجماعة فهو ضيق الأفق، فصلب اختلافهم في مسائل حول صفات الله، كل منهم ذهب فيها باجتهاده، لكن أصحاب الفريقين في النهاية قد أرادوا تنزيه الله تعالى عن مشابهة خلقه، وهو بحث يطول ليس هذا موطنه.

ولا يفوتني في هذا المقام أن أذكر بأن شيخ الأزهر ومعظم علماء هذا الصرح العلمي التاريخي هم من الأشاعرة، ولا يستطيع أحد أن ينكر علمهم وفضلهم والاعتداد بآرائهم الاجتهادية.

إن تفجير هذا الخلاف وإعادته يفرق هذه الأمة ويشتت شملها في وقت هي أحوج ما تكون إلى الوحدة والائتلاف، وليست أزمات الأمة قليلة أو هينة حتى تتحمل مثل هذه الزوبعات التي تثار كل وقت وحين. فلا أدري كيف يثيرون مثل هذه القضايا التاريخية في ظرف تُباد فيه غزة، وتُستهدف فيه سوريا من كل صوب، وتُقصف فيه اليمن وبيروت، وأمريكا تحرك قواتها إلى المنطقة التي يعربد فيها الكيان الصهيوني، ثم يأتي المتنطعون بعد هذا كله ويثيرون الفتنة لأن الشرع نصب مفتيا أشعريا!.

إننا في هذه المرحلة الحرجة بحاجة إلى التقارب والبحث عن المشتركات، لا التنافر والطنطنة حول مواطن الخلاف، بحاجة إلى تغليب المصالح العليا للأمة، لا تغليب النظرة الجزئية الضيقة، والله غالب على أمره ولكن أكثر الناس لا يعلمون.

الكاتبة إحسان الفقيه