ABD Savunma Bakanının İslam’a Bakışı ..

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, 2020 yılında yayımlanan “Amerikan Haçlı Seferi” adlı kitabında İslam’a bakışını şu sözlerle özetliyor:

“İslam ne bir barış dini ne de bir şiddet dinidir; o bir teslimiyet dinidir. ‘İslam’ kelimesi bizzat Allah’a teslimiyeti, Allah’ın kitabına teslimiyeti ve Hz. Muhammed’in Hadislerinde yer alan sünnetine teslimiyeti ifade eder. Dine titizlikle bağlı olanlar için Kur’an’ın lafzı ve Peygamber Hz. Muhammed’in uygulamaları yanılmaz ve sorgulanamazdır; bu sebeple İslam’ın metni, esasen gerçek bir meydan okumadır.

Meseleyi daha da karmaşık kılan, İslam’ın yalnızca bir din olmayıp aynı zamanda bir yönetim sistemi oluşudur. Bu sistem, çeşitli biçimlerde tezahür eden şeriata dayanır; bir yargı ve ceza sistemi olduğu gibi, dindar Müslümanlar için bir kültürel hayat tarzıdır da. Bu nedenle İslamcılık ve yaygın İslamî siyaset anlayışı, başka hiçbir yönetim biçimiyle barış içinde bir arada var olamaz.

İslamcıların 1400 yıllık bir kitapları, bir mirasları, bir önderleri, köklü ve sarsılmaz bir tarih ve dava şuurları vardır.

“Amerika’nın İslamcılıkla ilişkisi uzun bir geçmişe sahiptir. Arkadaşım ve Fox ve Friends kanalındaki meslektaşım Brian Kilmeade’in çok satan ‘Thomas Jefferson ve Trablus Korsanları: Amerikan Tarihini Değiştiren Unutulmuş Savaş’ adlı kitabında da belirtildiği gibi, 18. yüzyılın sonlarına doğru, Kuzey Afrika’dan gelen Müslüman korsanlar Amerikan ticaret gemilerine saldırıyor, denizcilerimizi esir alıp köle yapıyorlardı.

O dönemde Thomas Jefferson ve John Adams’a bilgi veren bazı diplomatlar, saldırganların şu inanca sahip olduğunu aktarmışlardı: ‘Kur’an, kendi otoritelerini tanımayan tüm milletlerin günahkâr olduğunu buyuruyor… ve savaşta ölen her Müslüman mutlaka cennete gidecektir.’ Bunun üzerine John Adams şöyle demişti: ‘Onlarla yalnızca, onlarla sonsuza dek savaşmaya kararlıysak savaşmalıyız.’ Ve sözlerinde tamamen haklıydı. Amerika o gün onlarla savaştı ve onları mağlup etti. Bugün de aynı mücadele sürüyor.”

ABD Savunma Bakanı Pete Hegseth, kitabında Twitter’da yaşadığı bir olayı da şöyle aktarıyor:

“Aralık 2019’da, Suudi Arabistanlı bir asker, Florida eyaletindeki Pensacola deniz üssünde üç Amerikalı pilotu vurarak öldürdü.

O sırada Fox ve Friends programını sunuyordum. İlk raporlar yayımlandığında, bunun bir İslamcı terör saldırısı olduğu kısa sürede anlaşıldı. Zira saldırganın, Usame bin Ladin’e, El-Kaide’ye ve Müslüman Kardeşler’e duyduğu desteği açıkça dile getirdiği bazı eski paylaşımlar ortaya çıktı. Twitter’da şu ifadeyle bir paylaşım yaptım: ‘Bu bir İslamcı terördür… Suudi Arabistan bu olayın hesabını vermelidir.’

Sekiz saat sonra Twitter hesabım kapatıldı. Ya bu tweet’i silmem ya da hesabımın tamamen silineceği söylendi.

Oysa ben Guantanamo Körfezi’ndeki İslamcı tutsaklara bekçilik ettim. Irak’ta El-Kaide teröristleriyle çarpışan bir tim yönettim. Afganistan’da, bomba yüklü bir araçla gerçekleştirilen saldırı sonrası, bir zırhlı personel taşıyıcının enkazından Amerikalıların cesetlerini ellerimle çıkardım… Şimdi ise, İslamcı terörü tenkit ettiğim için Twitter beni susturdu.”

“Haçlı Seferleri olmasaydı, ne Protestan Reformu olurdu, ne Rönesans yaşanırdı. Ne Avrupa olurdu, ne Amerika.

İslam, Orta Doğu’yu dönüştürdü, Kuzey Afrika’yı fethetti, Avrupa’yı neredeyse baştan başa ele geçirecekti. Şükür ki… Haçlı Seferleri bu ilerleyişi yavaşlattı.

Polonya Kralı Jan III Sobieski, Hristiyan ittifak ordusunun başkomutanı olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nun İslam ordusunu mağlup etti. Bu zafer, İslam’ın Avrupa’ya yayılışını durdurdu. Eğer Viyana düşseydi, Müslümanlar Vatikan’a kadar yürür, onu bir camiye çevirirlerdi.

Polonyalılar, Batı medeniyetini ve Avrupa Hristiyanlığını kurtardı. Oysa Kuzey Afrika Hristiyanları, tıpkı Persler ve Hindistan’ın yarısı gibi, İslam’ın pençesine düştü ve bir daha asla ondan kurtulamadılar.”

Pete Hegseth – “Amerikan Haçlı Seferi”

Tercüme: Ahmet Ziya İbrahimoğlu
15.04.2025 Üsküdar

Mütercimin Notu:👇

Evet, Pete Hegseth’in İslam’a dair tasvirleri hem eksik hem de ideolojik bir çerçeveye oturtulmuş durumda. İslam’ı sadece “teslimiyet” kelimesiyle sınırlamak ve onu siyasî tahakkümle özdeşleştirmek, hem ilmi hem de vicdani açıdan ciddi bir haksızlıktır. Bu tarz yaklaşım, dinin hakikatini anlamaktan çok, onu belli bir siyasi ajandaya göre yeniden kurgulamaya yöneliktir.

İslam, evet, kelime kökü itibariyle “teslimiyet”i ihtiva eder; ancak bu, zorlayıcı bir boyun eğiş değil, kalpte doğan imanla Allah’a yönelme, O’nun adaletine rıza gösterme anlamındadır. Aynı zamanda İslam, “selâm” kökünden gelir; barışı, emniyeti ve huzuru da ifade eder. Bu yönüyle hem ferdi bir sükûn hem içtimai bir ıslah hareketidir.

Hegseth’in yaklaşımı, İslam’ı sadece bir hukuk ve siyaset sistemi olarak sunarken onun ahlaki, manevî ve medeniyet kurucu boyutlarını tamamen göz ardı etmektedir. Oysa Kur’an-ı Kerim’de açıkça “Dinde zorlama yoktur” (Bakara 256) buyurulmuş, Hz. Peygamber’in de zorla dayatmak bir yana, muhataplarına hep hikmetle ve güzel öğütle yaklaşması emredilmiştir (Nahl 125).

Kısacası: Hegseth’in İslam’a dair yorumları eksiktir, yer yer önyargıdan beslenmektedir ve bu sebeple düzeltilmeye, hatta esaslı bir tashile muhtaçtır. Onun ifadeleri bir inanç sistemini anlamaya değil, siyasî bir düşmanlık inşasına hizmet etmektedir.

Ahmet Ziya İbrahimoğlu

لخص وزير الدفاع الأمريكي الحالي بيت هيجسيث رؤيته للإسلام في كتابه “الحملة الصليبية الأمريكية” الصادر عام 2020 قائلا:

“الإسلام ليس دين سلام ولا دين عنف؛ إنه دين استسلام. كلمة الإسلام نفسها تعني الاستسلام لله، والاستسلام لكتاب الله، والاستسلام لسنة النبي محمد كما وردت في الأحاديث. بالنسبة لأولئك الذين يتبعون الدين بدقة، فإن نص القرآن وتعاليم النبي محمد معصومة من الخطأ، ولا تقبل الشك، مما يجعل نص الإسلام يمثل التحدي الحقيقي.

ومما يزيد الأمور تعقيدًا، أن الإسلام ليس مجرد دين، بل هو أيضًا نظام حكم قائم على الشريعة الإسلامية بأشكالها المختلفة، ونظام قضائي وجنائي، وأسلوب حياة ثقافي للمسلمين المتدينين؛ مما يعني أن الإسلاموية، وكذلك الإسلام السياسي السائد، لا يمكن أن تتعايش سلميًا مع أي نظام حكم آخر.

للإسلاميين كتاب، وتراث، وقائد، ورواية راسخة منذ 1400 عام.

أمريكا لها تاريخ طويل مع الإسلاموية. وكما كتب صديقي وزميلي في قناة فوكس آند فريندز، برايان كيلميد، في كتابه الأكثر مبيعًا “توماس جيفرسون وقراصنة طرابلس: الحرب المنسية التي غيّرت التاريخ الأمريكي”، ففي أواخر القرن الثامن عشر، تعرضت السفن التجارية الأمريكية لهجمات قراصنة مسلمين من شمال إفريقيا، كانوا يأسرون بحارتنا باستمرار ويحتجزونهم كعبيد.

وقد أخبر دبلوماسيون توماس جيفرسون وجون آدامز أن المهاجمين يعتقدون أن “القرآن ينص على أن جميع الأمم التي لا تعترف بسلطانهم آثمة… وأن كل مسلم يُقتل في المعركة سيدخل الجنة حتمًا”… فقال جون آدامز: “لا ينبغي لنا أن نقاتلهم إطلاقًا إلا إذا عزمنا على قتالهم إلى الأبد”. وكان محقًا في جميع أقواله. لقد حاربتهم الولايات المتحدة آنذاك وانتصرت عليهم، وما زلنا نحاربهم اليوم.

يتحدث وزير الدفاع الأمريكي الحالي بيت هيجسيث في كتابه “الحملة الصليبية الأمريكية” عن حظره بتويتر قائلا:

“في ديسمبر 2019، هاجم طيار عسكري سعودي ثلاثة طيارين أمريكيين … في قاعدة بحرية في بينساكولا بولاية فلوريدا، مما أسفر عن مقتلهم.

كنتُ أُقدّم برنامج “فوكس آند فريندز” عندما نُشرت التقارير الأولية. سرعان ما اتضح أن الهجوم إرهابي إسلامي، خاصة بعد الكشف عن تغريدات تُظهر دعم المهاجم لأسامة بن لادن وتنظيم القاعدة وجماعة الإخوان المسلمين. ..غردت على تويتر قائلاً: هذا إرهاب إسلامي… يجب محاسبة السعودية.

بعد ثماني ساعات، أغلق تويتر حسابي. طالبني بحذف التغريدة وإلا سيُحذف حسابي.

كنتُ حارسًا لإسلاميين في خليج غوانتانامو بكوبا، وقدتُ فصيلة في العراق تُقاتل إرهابيي القاعدة، وانتشلتُ جثثًا أمريكية من ناقلة جنود في أفغانستان بعد تفجير سيارة مفخخة… والآن حُظرتُ من تويتر لانتقادي الإرهاب الإسلامي”

“لولا الحروب الصليبية، لما كان هناك إصلاح بروتستانتي أو نهضة. لما كانت هناك أوروبا ولا أمريكا.

أعاد الإسلام تشكيل الشرق الأوسط، وغزا شمال أفريقيا، وكاد يكتسح أوروبا. ولحسن الحظ…. أبطأت الحروب الصليبية تقدمه.

لقد هزم ملك بولندا جون الثالث سوبيسكي، القائد الأعلى لجيش التحالف المسيحي، وفرسانه الجيش الإسلامي للإمبراطورية العثمانية، منهيين بذلك زحف الإسلام إلى قارة أوروبا. لو سقطت فيينا، لكان المسلمون قد ساروا طوال الطريق إلى الفاتيكان وحولوها إلى مسجد.

أنقذ البولنديون الحضارة الغربية والمسيحية الأوروبية. أما مسيحيو شمال أفريقيا فمثل الفرس ونصف الهند، قد وقعوا في فخ الإسلام، ولم يعودوا منه أبدًا”

وزير الدفاع الأمريكي الحالي بيت هيجسيث في كتابه “الحملة الصليبية الأمريكية”

ملاحظة مترجم:👇

يقدّم بيت هيجسيث في كتابه الحملة الصليبية الأمريكية تصورًا للإسلام يختزله في كونه “دين استسلام”، لا دين سلام ولا عنف، ويعتبره تهديدًا حضاريًا لا يمكن أن يتعايش مع أي نظام حكم آخر. غير أنّ هذا التصور يتعارض مع الحقيقة العلمية، ويجافي المنطق التاريخي، ويصدر عن فهم قاصر للدين ومقاصده.

إن كلمة “الإسلام” لا تعني مجرّد الخضوع أو الاستسلام، بل تحمل في جذرها دلالة السِّلم والسلام، فهي دعوة إلى الطمأنينة الداخلية، وإلى إقامة نظام عادل يعمّ فيه الأمان والرحمة بين الناس. فالإسلام، في جوهره، هو استجابة قلبية واعية لله، مبنية على الإيمان واليقين، لا على الإكراه أو الغلبة. وقد نصّ القرآن الكريم صراحةً: “لا إكراه في الدين” [البقرة: 256]، كما أُمر النبي محمد صلى الله عليه وسلم أن يدعو إلى الله بالحكمة والموعظة الحسنة، لا بالسيف والبطش.

أما ما يدّعيه هيجسيث من أنّ الإسلام “نظام حكم لا يتعايش مع غيره”، فهو تجاهل فجّ لتجارب تاريخية زاخرة بالتعايش الحضاري والروحي بين المسلمين وأتباع الديانات الأخرى. فمن الأندلس إلى إسطنبول، عاش اليهود والنصارى والمجوس وغيرهم تحت حكم إسلامي ضامن لحقوقهم، حافظ على شعائرهم، وأتاح لهم حرية التعبير والتعلم والتملك. إن هذا التعايش لم يكن تنازلًا، بل كان ثمرة رؤية قرآنية تؤمن بالتنوع وتدعو إلى التعارف لا التصادم.

وأما تمجيده للحملات الصليبية وادّعاؤه بأنها أنقذت الحضارة الغربية، فذلك تزييف مكشوف لحقائق التاريخ. فقد كانت تلك الحملات محمّلة بالبربرية، موغلة في سفك الدماء، وانتهكت حرمات الأنبياء والكنائس والمساجد على السواء. فهل تُبنى الحضارات على أشلاء الأبرياء؟ وهل يُمجَّد الاحتلال تحت عباءة الدين؟

إنّ اختزال الإسلام في نموذج عنيف توسّعي، وتصويره كقوة عدوة للحرية والتمدن، لا يصدر عن بحث نزيه أو قراءة علمية، بل عن أيديولوجيا مُسبَقة، تتغذى على الخوف والكراهية. هذه الرؤية لا تساهم في صناعة السلام، بل توطّد الجهل، وتؤجّج الصراع، وتمنع التفاهم بين الحضارات.

وفي الختام، فإنّ طروحات هيجسيث في هذا السياق لا تعدو أن تكون تكرارًا لمقولات قديمة بُنيت على سوء الفهم وسوء النية، وهي بحاجة إلى تصحيح عميق، وإلى خطاب متزن يعيد إلى الدين كرامته، وإلى الحوار إنسانيته.